Tarih ve Tarihçilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarih ve Tarihçilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

07 Temmuz 2022

Türkiye'de Tarih Eğitimi Üzerine Konuşmak: Hiç Bitmeyen Monolog

 

1975'ten Bugüne

Bundan yıllar önce Türkiye'nin en eski okullarından birinde[1] öğretmenlik yaparken dersin sonunda bir öğrenci yanıma geldi “hocam Varlık Vergisi hakkında ne söyleyebilirsiniz?” dedi. “Nedir o?” dedim.

Bilmiyordum. Yıllarca bu ülkenin resmi okullarında okumuş bir vatandaş ve en tuhafı öğretmen olarak o gün; resmi tarihin sakıncalı saydığı konular hakkında, “hiçbir şey” bilmediğimi öğrendim. Keza;

Ermenilerin, Kürtlerin ve başka halkların başına gelenlerde de durum aynıydı. Bilmiyordum. Konuşulmayan, yazılmayan bu konular hakkındaki bilgileri; ders kitaplarından, okuldan, öğretmenlerimden, ailemden, medyadan öğrenmedim, kazıya kazıya edindim. Şimdilerde bu eşik aşılmıştır artık her yerden kaynaklara, bilgiye ulaşmak mümkün ama o bilgilerin eleştirel okumasının yapılmasının önemli olduğunu not edip, devam ediyorum.

O gizlenen bilgilere kendi çabalarımla ulaştım ama çok önemli bir şey daha vardı; kendimi ait hissettiğim kolektiflerimi bulmuştum. Bunlar iç içe geçen birden çok kolektif ağlar olmakla birlikte tarih eğitimi alanında Tarih Vakfı'nın[2] özel bir yeri vardır. Nitelikli bilgi ve üretime ulaşmanın en iyi yolu kolektiflerdir. Okuduğunu, düşündüğünü, ürettiklerini korkusuzca tartışabileceğin ortamlar bir nimetidir. "Eleştirel bir ruhla beslenen radikalleşme" diyor Freire[3].

Tarih Vakfı ve bu kurumla bağlantılı işler yapan Sosyal Bilimler Öğretmenleri Platformu; tarih dersinin (ve diğer sosyal bilimler alanlarının) öğrenim programlarını, ders kitaplarını, önerilerimizi duymak için MEB tarafından gönderilen taslak programları inceledi, eleştirdi, yayınlar, raporlar[4] hazırladı. Hep eleştiri olmaz biraz da örnek ders kitapları hazırlayıp nasıl yapılacağını göstermek lazım, dedik. Hem toplantılarda örnek dersler sunmaya başladık, sunumlarımızı tartışmaya açtık, kıyasıya eleştirdik hem de kaynak kitaplar hazırladık.[5] Tarih Vakfı'nın ve yüzlerce gönüllünün yaptığı en önemli iş ders kitaplarının insan hakları ölçütlerine göre taranması ve ders bazında değerlendirme raporları yazılması ve bunların kamuya tartışmaya açılmasıdır. Ders Kitaplarında İnsan Hakları (DKİH1-2)[6] projesi iki kere ders kitaplarının taranması ve bulguların raporlanması şeklinde yapıldı. Üçüncüsünde (DKİH3) ise örnek ders kitapları yazma projesi şeklinde gerçekleşti.[7]

İlk ve ortaöğretimdeki tarih eğimi ve ders kitaplarının ilk eleştirisini 1975 yılındaki Felsefe Kurumu Seminerlerinde sunduğu bildiri ile gündeme getiren kişi Mete Tunçay'dır.[8] O konuşmada Mete Tunçay şunları söylüyordu:

“Bu şovenlik saplantılarının dışında, …ilk ve orta eğitimimizin, biraz önce güzel güzel saydığım amaçları yerine getirmekten uzak kalışı, bana öyle geliyor ki, geniş ölçüde tarih kitabı yazarlarının -ve müfredat programı düzenleyenlerin- yaptıkları iş hakkında doğru bir fikre sahip olmayışlarındandır.

Basitçe söylersek: tarih ders kitaplarımız dogmatik edalı "kesin" bilgilerle dolu. Oysa tarih şöyle dursun, dinden başka herhangi bir alanda bu tür bilgi olamaz.[9]

"Çocuklara, biz her zaman şöyle büyüktük, böyle büyüktük, tarihte herkesi dövdük, savaşlarda hiç yenilmedik diyerek bir üstünlük kompleksi vermek ... [ileride gerçeklerle karşılaşınca] onulmaz bir aşağılık duygusuna kapılmalarından başka bir işe yaramamaktadır."[10]

2000'li yıllarda Tarih Vakti ve proje paydaşlarının çabalarıyla; uzmanlar, gönüllü katılımcılar tarafından hazırlanan İnsan Hakları için Ölçütler; ders kitaplarını taramak için elverişli bir araç işlevi gördü.[11]

08 Şubat 2019

İbn Battuta Seyahatnamesinden Ötekileştirme Örnekleri

Dilara Kahyaoğlu

14. yüzyılda yaşamış olan Battuta Faslı, mensubu olduğu Levâte kabilesi Berberî asıllı olup zamanında Berka'dan Tanca'ya göçmüş. Ve diğer Berberiler gibi Maliki mezhebine mensuptu. Bunu Arap kökenli olmadığının altını çizmek için özellikle yazdım.

Şimdi 14. yüzyılda yani daha Yeniçağ'a henüz girmek üzereyken nereden çıktı bu "ötekiler" diyebilirsiniz.

"Ötekileştirme""Ayrımcılık" Nefret Söylemi" vb. İnsan Hakları bağlamında negatif anlam yüklü kavramlar olarak 20. yüzyılda bir norm haline yani hukukun bir parçası haline getirilmiş olabilir ama bu olgusal gerçeklik;  bundan önceki tarihlerde hatta çok eski tarihlerde belli konularda (özellikle dini ve cinsiyetçi) ayrımcılık ve ötekileştirme yapılmadığı anlamına gelmez. İnsanlar yüzyıllar önce de ayrımcılık yapıyorlardı halen daha yapıyorlar. Nihayet İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden tasarlanan ve demokratik İlkelere göre inşa edilen Avrupa ve Dünya politik sahnesini oluşturan reformist fikirler gökten zembille inmedi. Geçmişte gerçekleşmiş olumsuz örneklerden yola çıkıldı, onlar bir daha olmasın diye çaba harcandı ve buna uygun yasalar, ilkeler, değerler geliştirildi. Bu yapılırken yine geçmişte yaşanmış olumlu örneklerden de yol gösterici olarak yararlanıldı. Meseleye böyle bakarsak kavramın kendisini yeni olabilir ama olgunun kendisi eskidir ve bu bağlamda yaklaşımım anakronik değildir.

06 Aralık 2018

İskenderiye Kütüphanesini Kim Yaktı?

Dilara Kahyaoğlu
2014
Canlandırma resimde İskenderiye Kütüphanesi… 19. yy,  O. Von Corven
Antik yazarlar, dünyanın ilk büyük kütüphanesinin İskenderiye Kütüphanesi olduğunu yazarlar. Bugün bu kütüphane yoktur ve nasıl yok olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte; kütüphaneyi yok eden devlet ve kişi adlarının yer aldığı bir şüpheliler listesi vardır. Bu efsanevi kütüphanenin yok olmuş olması; özellikle ilk çağ ile ilgili araştırma yapan kimseleri derinden etkileyen bir konudur çünkü eskiçağa ait birçok yazma eser yok olup gitmiştir. Eğer onlar elimizde olsaydı ilkçağ tarihi ile ilgili çok daha fazla şeyler bileceğimiz kesindir. Bugün elimizde o çağlardan kalma çok az eser vardır çoğu da orijinal kaynaktan yapılan özetler veya göndermelerdir. Tarih disiplini, yazılı kaynakların incelenmesi ile başlamıştır (“tarih yazıyla başlar”). Bu tür belgelerin eksikliği veya yokluğu ilkçağ tarihini inceleyenleri zorlayan koşullar yaratır.

Belge fetişizmi “modern tarihçilik” açısından doğru bir yaklaşım olmasa da, [1] tarih yapmak için elbette belge şarttır. Hiçbir belgenin olmadığı tarihsel dönemler için başvurulacak ana kaynak arkeolojik bulgular olmakta; onlar da olayların/olguların; tarihlerini, yerlerini, kişi isimlerini, nedenlerini ve sonuçlarını bildirme konusunda yetersiz kalmaktadır. Kısacası İskenderiye kütüphanesindeki eserlerin yok olmuş olması; araştırmacılar için paha biçilemeyecek değerde bir hazinenin kaybı anlamına gelir.

Peki, gerçekte böyle bir kütüphane var olmuş mudur? Bazı antikçağ yazarlarına bakarsak evet… Ama bugüne kadar kütüphanenin bir zamanlar var olduğunu gösteren arkeolojik kalıntılar henüz bulunamamıştır.

30 Kasım 2018

Hristiyanlık, Kilise ve Papalık

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018
https://www.wdl.org/en/item/4108/view/1/7/
Nürnberg Chronicle'da Meryem Ana, Çocuk İsa ile birlikte resmedilmiş.
Kitap bu görselle başlatılmış. 
Hıristiyanlık;  İsa’nın yaşamını kişiliğini, öğretilerini temel alan din olarak tanımlanabilir. Hıristiyanlık, Filistin'deki Yahudi toplumu içinde bir muhalif akım olarak ortaya çıkmıştır. İsa ve havarileri birer Yahudi idi ve Yahudilik inanışına göre beklenen “Mesih” (kurtarıcı, kutsanmış anlamında üzerine yağ sürülmüş demektir) İsa’nın kendisinden başka bir şey değildi. Elbette bu inanışa İsa ve havarileri sahipti, diğer Yahudi toplumu üyeleri ise bu inanışı öfke ve tepkiyle karşılamışlar, İsa’nın, Mesih olduğunu kabul etmemişlerdir (Mesih'in Yunancası “Hristos”tur. Hıristiyanlık kelimesi de buradan yaratılmıştır).

29 Kasım 2018

Ortaçağ'da Avrupa-Giriş

Dilara Kahyaoğlu 
1998-2018
Ortaçağ'da Floransa Kaynak: Nürnberg Chronicle

Tarihsel bir dönem olarak “Orta Çağ” terimi “Kavimler Göçü” sonrasına denk gelen bir dönemdir. Yüzyıllarla ifade edecek olursak 4.yüzyıl ile yaklaşık 15. yüzyıl arasına denk gelir.

Soru: Bu dönem, neden yeni bir Çağ olarak kabul edilmiş olabilir? Örnekler vererek açıklayınız.

İlkçağ denilen dönemin (MÖ 4000 (?) - MS 375/476) son yüzlerce yılında Güney Avrupa’ya ve tüm Akdeniz çevresine egemen tek bir devlet/imparatorluk vardı: Roma İmparatorluğu..
Roma’dan önceki uygarlıkların hiç biri böylesine bir bütünsellik sağlayamamıştı Güney Avrupa’da. Güney Avrupa coğrafi terimini özellikle kullanıyoruz çünkü tüm bu gelişmeler olurken Kuzey Avrupa halkları güneyden farklı olarak görece bağımsız ve savaşçı göçebeler (kır toplumları) olarak yaşıyorlar ve Roma tarafından “barbar” olarak isimlendiriliyorlardı. Roma’dan önce İtalya’da Etrüskler vardı ayrıca bugünkü Yunanistan'a ve Batı Anadolu kıyılarına serpilmiş durumda Yunan şehir devletleri, Akdeniz kıyılarına serpilmiş durumda Yunan kolonileri ve Fenike kolonileri vb. bulunuyordu. Bu konuları geçen sene işlediğinizi düşünerek kısaca hatırlatmak istedik.

16 Kasım 2018

Eski Türk Tarihiyle İlgili Tarihçilik Sorunları

Dilara Kahyaoğlu
1999-2018

1240 yılında Moğollar tarafında yapılan Kiev şehrinin kuşatılmasından temsili
bir resim. Ortada duran kubbe şeklindeki devasa eşya komuta eden kişinin obasıdır.
Seyyar olarak savaş meydanına kadar getiriliyor ve karargah görevi de görüyordu.
Savaşçı göçebeler tahmin edilebileceği gibi bozkır yaşantısına uygun bir siyasi örgütlenme geliştirmişlerdi. Bir boyun kuvvetli bir şef önderliğinde diğer boyları kendisine bağlaması şeklinde ortaya çıkan bu siyasi yapılanmaya genellikle “Boylar Birliği” veya “Boylar Konfederasyonu” denmektedir. Bu tür bir örgütlenme hızla bir araya gelmeyi kolaylaştırdığı gibi hızla dağılmayı da kolaylaştırdığından eski Türk [1] kabile birliklerinin de çok çabuk dağıldığını biliyoruz.

Bu konuyla ilgili bazı sorunlarımız var. Öncelikle şu noktayı açalım:
1. Türklerde “tüm ülke hükümdar ailesinin ortak malı” idi, ders kitaplarında bu konu “Veraset Sistemi” [2] olarak geçer. Ülke toprakları derken kastedilen şey boylar birliğinin hakim olduğu sınırları çok belirgin olmayan alanlardır. Burada esas sorun “toprağın mülkiyeti kimindir?” sorunu değildir. Sorun, bu toprakları “kimin yöneteceği, kimin önderlik edeceği?” sorunudur. Ülke topraklarının tüm aileye ait olmasının anlamı hükümdar öldüğü zaman ortaya çıkar çünkü ölen hükümdarın yerine ailenin tüm erkek üyelerinin ülkeyi yönetme hakkı vardır. Bir daha tekrarlamak pahasına; “hükümdar ölünce kimin başa geçeceği belli değildir!”.

25 Ekim 2018

Orta Asya'dan Göçler Üzerine...

Dilara Kahyaoğlu 1998

Orta Asya'dan ilk göçleri (?) gösteren harita

Göç nedenlerini genellersek, her yerde aşağı yukarı benzer nedenlerin olduğunu görürüz. Banlar:
*İklimde meydana gelen değişiklikler sonucu, anayurt alanının, yaşamı devam ettirecek özelliklerini yitirmesi
*Nüfus artışı sonucu temel maddelerin dağılımında daralma yaşanması
*Hayvan hastalıkları sonucu yiyecek kıtlığının baş göstermesi
*Göçebe boyları arasındaki siyasi anlaşmazlıklar (daha çok savaşçı göçebelere özgü bir durum)
*Dış baskılar sonucu yerlerinden sürülen grupların başka alanlara yönelmesi
*Yeni ülkeler fethetme, yeni yurt arayışları (bu şık elbette ki diğerlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar) ...

14 Nisan 2018

"Tarih Nedir, Ne İşe Yarar/Yaramalı?" Üzerine Tartışmaya Uygun Alıntılar

Dilara Kahyaoğlu

[Bu konuyla ilgili alıntıları zaman içinde eklemeye devam edeceğim.]
Kaynak

*İnanıyorum ki, her milletten aileler ve öğretmenler, tarihi yorumlayıp ülkelerinin gençliğine aktarırken büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Tarih, insanlar arasında bölünme ve nefret değil de, uyum yaratacak şekilde öğretilebilirse eğer, bu millete de diğer milletlere de çok daha faydalı olacaktır.
İrlanda’da işlenen bir cinayeti soruşturan müfettişin raporundan son sözler… The Times, 10 0cak 1980

30 Mart 2018

Örnek Ödev/Sınav/Tartışma Soruları: Sümer, Mısır ve Tarihçilik Üzerine


Dilara Kahyaoğlu
2004

SORU
1. Sümer Uygarlığı’nın en karakteristik özelliği nedir? Yani Sümerler için en tipik, Sümerlere özgü, onu en iyi ifade eden özelliği bulunuz. Tek bir özellik seçerek neden onu seçtiğinizi açıklayınız.

2. Mısır Uygarlığı'nın belli başlı özellikleri nelerdir?

3. Şimdiye kadar öğrendiğiniz TÜM uygarlıkları kendinize göre bir kriter oluşturarak sınıflandırınız. Bunu bir şemada/tabloda gösteriniz.

10 Kasım 2017

Frigya ve Lidya

Dilara Kahyaoğlu
1997-2004
Kasım 2017


Ege Göçleri-Deniz Kavimleri Göçleri (MÖ 1200)

MÖ 13. yüzyıl sonlarına doğru meydana gelen ve Ön Asya dünyasını alt üst eden Ege Göçleri’nin nedeninin ekonomik olduğu düşünülmektedir. Ege Kavimleri, hareketlerine Yunanistan’dan başlamışlardı. Dağlık ve tarıma elverişli yeri oldukça az olan Yunanistan’da yaşayan kavimlerin, hayatlarını sürdürebilmek için yeni topraklar arayışına girdikleri tahmin edilmektedir. Duvar resimlerinden anlaşıldığına göre Ege Göçleri, denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştı. Bu olay, Demir Devri ile Tunç Devirlerini birbirinden ayıran büyük bir olaydır. Bu göçlerle Hitit, Mitanni, III.Babil Devleti gibi MÖ II.binin büyük monarşik devletleri ortadan kalkmış, onların yerine bu göçebe toplulukların kurduğu kabile devletleri ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu’da, MÖ 12 . yüzyıl ve 8. yüzyıl arasındaki bu “Karanlık Dönem”e ait arkeolojik ve yazılı eser bulunamamıştır.
Midas Anıtı (Yazılıkaya).
 Perrot-Chipiez'in Çizimi, Gravür.
 Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya'da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykelini koymak üzere yapılmıştır. 1834’de Texier de anıtı inceleyerek gravür çizimini yapmıştır. Anıtın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerindeki Frigce yazıtta geçen Midai kelimesinden dolayı anıta bu ad verilmiştir. Yöre halkı ise üzerindeki yazıtlar nedeni ile anıtı, Yazılıkaya olarak adlandırmıştır. Günümüzde her iki isim de kullanılır. **

07 Kasım 2017

Metiniçi Sorularla Hitit Kısa Tarihi

Dilara Kahyaoğlu
1997-2004
Kasım 2017
Hattuşa. Temsili Resim
http://larryspeck.com/category/thinking/

Kavramsal ve Olgusal Çerçeve
Coğrafi mekan, Hattilerin varlığı, Hititlerin gelişi, nereden geldikleri, Anitta ismi, ilk birlik kuran Hattuşuli, Mısır ile rekabetin nedenleri, Kadeş Antlaşması’nın önemi, yönetim biçimin federatif yapısı, Panku’nun rolü, “bin tanrı ili” denilmesinin nedeni ve kanıtları, ibadetin en önemli şartı olan temizlik, ölü gömme geleneklerindeki farkların ve nedenlerinin diğer uygarlıklarla karşılaştırılması, sosyal sınıfların varlığı isimleri ve özellikleri, ekonomik hayatın temel ürünleri, ordu sistemin varlığı ve özellikleri, hukuk siteminin varlığı ve ceza anlayışındaki değişimler, yazılı ürünler, dillerinin Hint- Avrupalı oluşunun anlamı, belli başlı sanat ürünleri ve anlayış, Deniz Kavimleri Göçü ile birlikte yok olmaları, Geç Hitit Devleti’nin ortaya çıkışı.
...................

Hititler Anadolu'nun yerlisi değildir. Hititlerden önce Anadolu’da yaşayıp da çevrelerinde egemenlik kuran halklardan en önemlileri Hattiler, Luwiler ve Huriler vb. olarak bilinir. Anadolu'nun ilk büyük devletini hatta imparatorluğunu kurmuş olan Hititlerin nereden geldikleri (Trakya veya Kafkasya) kesin olarak bilinmemekle beraber, bıraktıkları belgelerden Hint -Avrupalı bir kavim olduklarını anlıyoruz.

06 Kasım 2017

Tunç Çağı Troya'sı Köy müydü, Kent miydi?

Dilara Kahyaoğlu
2004
Kasım 2017


Kavramsal ve Olgusal Çerçeve

Troya’nın coğrafi özellikleri, denizin çekilmesi, höyük oluşu, VI.Troya’nın önemi, buluntuların yeri ve özellikleri, İlyada destanının Troya’nın bulunuşundaki rolü, Şiliman’ın rolü, Troya hazinesinin başına gelenler, mitolojik öykülerde Troya…




TROYA (I., II., III. )
ArkeoAtlas Sayı: 2, 2003, S.130-137’den derlenmiştir.
VI. Troya'nın temsili resmi



24 Ekim 2017

Jurassic Park’ı İzlediniz mi? Görüşlerin Arka Planındaki Varsayımlar

Dilara Kahyaoğlu
2009
1.“Giriş Sorusu: ‘Jurassic Park’ı İzlediniz mi?’” (sınıf Çalışması)

Veriler, Bulgular Bile, Ya Doğru Değilse?

Dilara Kahyaoğlu
2009

Öğretmene Not
Bu bölümde anahtar kavramlarla ilgili bir tane çalışma önerisi bulunmaktadır. Öğretmen sınıfın ihtiyacına göre farklı bir çalışma da hazırlayabilir..

Anahtar Kavramların Anlamı

Hazırlık: Öğretmen ana metni okur, genetikle ilgili kavramları listeler, sözlük çalışması yapar.
Çalışma sırasında kullanacağı yöntem ve teknikler bilgisine sahiptir.
Bu çalışma 7. ve 8. sınıf öğrencilerine önerilmektedir.
Kazanım: 1. Genetik ile ilgili temel kavramları açıklar
Yöntem-Teknik: Grup Çalışması, Sınıf çalışması, Öğretmen Sunumu
Süre: 2X40 dakika

(Bu çalışma bir kaç aşamadan oluşmaktadır)
I. “Araştırma ve Birlikte Öğrenme” (bireysel, grup / sınıf çalışması)
Sınıf ikiye bölünür. Bir grup metinde geçen az bilinen kavramları araştırırken diğer grup da metinde geçen kişilerle ilgili araştırma yapar (örnek 1). Araştırmanın sınıf içinde yapılması önerilir ama ders saatinin azlığı düşünülürse ev çalışması olarak da verilebilir. Farklı konuları araştıran öğrencilerden karma gruplar yapılarak birbirlerine anlatmaları ve dinlerken de not almaları, soru sormaları sağlanır. Böylelikle araştırma sonuçlarını öğrenciler birbirlerine sunarken yüz yüze yapılan birlikte öğrenme ortamı yaratılmış olur. Öğrenmenin en iyi yollarından biri anlatmaktır. Bu çalışmayı giriş çalışması olarak düşünmekte yarar vardır. Bu çalışmanın ardından bütün kavramların, kişilere dair bilgilerin; öğrenciler tarafından tamamen öğrenildiğini düşünmekten ziyade, ilgili konularda farkındalığı arttırdığını düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

13 Ekim 2017

İkinci Dünya Savaşı - Giriş ve Olgular, Olaylar, Yorumlar

Dilara Kahyaoğlu
2007

sorunsal
Mihver devletlerinin oluşmasında, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasında ve soykırım suçu dahil, görülmemiş bir yıkıcılığın  ortaya çıkmasında bazı Avrupa devletlerinin yatıştırma politikası izlemelerinin  etkisi olmuş mudur? Bu savaş hangi yeni kavramları gündemimize sokmuştur? Sonuçları açısından ne gibi “benzersiz” sonuçlara yol açmıştır? Soruları etrafında çalışmalar yürütülebilir.

WEB Sitelerine Eleştirel Yaklaşım İçin Bir Çalışma Önerisi

Dilara Kahyaoğlu
2007

Öğrencilerin araştırma yaptıkları WEB sitelerinden birini seçip sorgulamaları istenir.
Günümüzün gelişen teknolojisi ve iletişim ağları dikkate alındığında  özellikle öğrencilerle bu tür çalışmaların yapılması gerektiği genel olarak kabul edilmektedir. İlk bulunan sitelerden sorgulanmadan aynen alınan veya yazılan kaynakların hem sınıf tartışmalarında ama en önemlisi bu işi bizzat yapan öğrenci / birey tarafından eleştirel süzgeçten geçirilme duyarlılığı, tarih derslerinde  kazandırılması gereken becerilerin başında gelmektedir.

12 Ekim 2017

Belge Analizi Yöntemi ile Faşizme Dair İzlenimler …

Dilara Kahyaoğlu
2007

“Kavgam” dan alıntılanan bölüm ve “Faşist Savaşçıya On Emir” aşağıdaki sorular veya benzerleri kullanılarak analiz edilebilir (örnek).

20. Yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi, s. 117

20 Eylül 2017

Çatışmalı Durumların Farklı Perspektiflerden Analizi

Dilara Kahyaoğlu
2007

(Grup çalışması) iktidar mücadelesi nedir?  Bu tür çatışmalı durumlar farklı perspektiflerden nasıl analiz edilir?  konulu grup çalışması yapılır. (bkz.nedir?)
Bunun için önceden Troçki ve Stalin konusunda öğrenciler araştırma yapmalıdır. Daha önce yapılmış olan ana-metin ile ilgili çalışma, bu aşamada ön hazırlık işlevi görecektir. Ayrıca  bazı gerekli kaynaklar öğretmen tarafından da sınıfa getirilebilir.
          Çalışmanın nasıl yapılacağı aşağıda yer alan örneklerde adım adım açıklanmıştır.  Benim hazırladığım örnekler sadece somut bir fikir vermek amacıyla buraya konmuştur. Bu nedenle herkesin ulaşabileceği genel kaynaklardan yararlanmaya çalıştım. Çalışma bambaşka iki lider üzerinden de yapılabilir, önemli olan yeterli malzeme olması… Ama ele alınan konu aynı zamanda “hassas” bir konu ise, o konuyu doğrudan sınıfta işlememek yararlı olabilir. Bu tür durumlarda  aynı problemi, benzer başka konular üzerinden işlemek, nesnel bakmayı kolaylaştırıyor… Eleştirel düşünme becerisini geliştirmek istiyorsak, buna benzer çalışmalar yapılmalıdır diye düşünüyorum.

05 Eylül 2017

Eleştirel Düşünme Becerisini Geliştirme: Çarpıtma nedir?

Dilara Kahyaoğlu
2007

 (Öğretmen sunumu) Önce çarpıtma konusunda örnekler kullanılarak açıklama yapılır (bkz. Nedir?)

(Grup çalışması) Daha sonra aşağıdaki örnek kullanılarak veya yeni bir şey yaratılarak çalışma yapılır. Çalışma bitiminde grup sunumları, paylaşım, tartışma yapılır.

Nedir?

çarpıtma, çarpıtmak

Çarpıtma: Bilinçli bir şekilde, kullanıldığı bağlamdan veya gerçek anlamından saptırmak; anakronik yaklaşmak, bazı olguları seçmek, diğerlerini görmezden gelmek, üstünü örtmek,  kavramlarla oynamak, içini boşaltmak.
Değiştirme, tahrifat: Daha çok yazılı metinler üzerindeki  bir  sözcüğü veya herhangi bir “bilgi”yi fiili olarak değiştirme, yok etme;  yer değiştirme, karıştırma… Aslını fiili olarak bozma ( tahrif etmek, tahrifat).