30 Temmuz 2018

Cumhuriyet Döneminde Milli Kimlik Meselesi

Dilara Kahyaoğlu
1998

Yeni harflerin tanıtımı amacıyla yapılan gösterilerden bir sahne
Osmanlıca aynı harflerle yazılan Gül, Gel ve Kel kelimelerinin, yeni harflerle nasıl farklı yazıldığı gösterilmiş.

1. İlk dönemlerde Türk kimliği meselesi

Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkçülük yani milli kimlik meselesi pek gündeme gelmez. O anda asıl mesele olan “kurtuluşa” kilitlenmiştir savaşın önderleri. Hatta Türkçülükten daha çok Müslümanlık ön plana çıkarılır. Yunanlılar özelinde Hristiyan alemine karşı yapılan bir savaşa karşı seferber edilmiş gibidir Anadolu halkı. Lozan görüşmeleri ve sonunda imzalanan Lozan Antlaşması bu açıdan ilginç bir yaklaşım örneği olarak araştırmaya değer sonuçlar içermektedir.

29 Temmuz 2018

Tanzimat Dönemi ve Sonrasında Türk Kimliği Meselesi: Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük


Dilara Kahyaoğlu
1998


Kaynak: Didar-ı Hürriyet, Kartpostallarla II. Meşrutiyet,
Sacit Kutlu İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 107
1839 Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği yıllar Avrupa’da milletlerin oluşmaya başladığı ve buna paralel olarak milliyetçi ayaklanmaların görüldüğü tarihsel bir dönemdir. Nitekim Osmanlı'ya bağlı bir çok etnik grup da Osmanlı’dan ayrılmak için ayaklanmalar çıkardılar. Bu ayaklanmaların hem içsel hem de dışsal nedenleri vardır ama bu mesele konumuzun ana ekseni dışında kaldığı için burada ayrıntılara girmeden sadece bir hatırlatıp geçiyoruz.

Bu parçalanma sürecini önlemek isteyen Osmanlılar ilk kez Tanzimat fermanı ile çıkarlar Osmanlı halklarının karşısına. Balkan uluslarına ve diğer etnik azınlığa verecekleri tavizlerin Osmanlı’yı parçalanmaktan kurtaracağını düşünürler. İşte bu birliği sağlamak adına benimsenen ideoloji “Osmanlıcılık” olur. Burada amaç tüm Osmanlı halklarını “Osmanlı Kimliği” altında birleştirmek ve Osmanlı Ulusu yaratmaktır. Ama sonuç başarılı olmaz, dağılma ve parçalanma hızla sürer.

18 Temmuz 2018

2005 Yılından... Yeni Sosyal Bilgiler Programları: Değişen Bir Şey Var mı?

2005
Dilara Kahyaoğlu


Kaynak
Yaklaşık üç sene önce hazırlanmaya başlanan yeni öğretim programları -benim ilgilendiğim alan olarak sosyal bilgiler programı- bu sene ilköğretimin birinci kademesinde uygulamaya girerek nihayet ete ve kemiğe büründü, buzdağının dibi göründü. AB süreciyle ilintili olarak çok hızlı başlayan çalışmalar nihai noktaya varmış gibi görünüyor. Piyasaya  çıkan yeni ders ve öğrenci çalışma kitapları ise gerçekte sınıfta işlerin nasıl yürüyeceğine ve yürütüleceğine dair önemli ipuçlarını barındırıyor.

Onlarca yıldır, benim bildiğim en azından 70’li yıllardan beri eğitim dünyasının içinden kişiler, kurumlar, veliler ve çeşitli kitle örgütleri; programları, eğitim sistemini, ders kitaplarını eleştirdiler, yazdılar, konuştular ve bunların hepsi de milattan önceki döneme yani AB eksenli düşünülmeyen o döneme ait girişimlerdi. Dolayısıyla burada bir parantez açıp şunu özellikle vurgulamak gerektiğini düşünüyorum: Eğitimde yapılan reform hareketini sadece ve sadece AB’cilerin isteği, etkisi ve girişimi olarak göstermek, bu düzeye indirgemek; bu konuda yılardır uğraşan, didinen insanlara yapılan ciddi bir haksızlık ve ayıptır. Belki de burada değişen tek şey hükumet politikasındaki yeni yönelimdir. Nihayet… Ama daha  önceye değil, şimdiye yani milada ait bir değişim bu.  Bu ülke insanlarının onlarca yıllık talep ve mücadelesinin bir miladın içinde, “dış eksenli”, “komplo teorisi” çığlıkları arasında eriyip gitmesi  ne yazık…