Eleştirel Düşünme Çalışmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eleştirel Düşünme Çalışmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

07 Temmuz 2022

Türkiye'de Tarih Eğitimi Üzerine Konuşmak: Hiç Bitmeyen Monolog

 

1975'ten Bugüne

Bundan yıllar önce Türkiye'nin en eski okullarından birinde[1] öğretmenlik yaparken dersin sonunda bir öğrenci yanıma geldi “hocam Varlık Vergisi hakkında ne söyleyebilirsiniz?” dedi. “Nedir o?” dedim.

Bilmiyordum. Yıllarca bu ülkenin resmi okullarında okumuş bir vatandaş ve en tuhafı öğretmen olarak o gün; resmi tarihin sakıncalı saydığı konular hakkında, “hiçbir şey” bilmediğimi öğrendim. Keza;

Ermenilerin, Kürtlerin ve başka halkların başına gelenlerde de durum aynıydı. Bilmiyordum. Konuşulmayan, yazılmayan bu konular hakkındaki bilgileri; ders kitaplarından, okuldan, öğretmenlerimden, ailemden, medyadan öğrenmedim, kazıya kazıya edindim. Şimdilerde bu eşik aşılmıştır artık her yerden kaynaklara, bilgiye ulaşmak mümkün ama o bilgilerin eleştirel okumasının yapılmasının önemli olduğunu not edip, devam ediyorum.

O gizlenen bilgilere kendi çabalarımla ulaştım ama çok önemli bir şey daha vardı; kendimi ait hissettiğim kolektiflerimi bulmuştum. Bunlar iç içe geçen birden çok kolektif ağlar olmakla birlikte tarih eğitimi alanında Tarih Vakfı'nın[2] özel bir yeri vardır. Nitelikli bilgi ve üretime ulaşmanın en iyi yolu kolektiflerdir. Okuduğunu, düşündüğünü, ürettiklerini korkusuzca tartışabileceğin ortamlar bir nimetidir. "Eleştirel bir ruhla beslenen radikalleşme" diyor Freire[3].

Tarih Vakfı ve bu kurumla bağlantılı işler yapan Sosyal Bilimler Öğretmenleri Platformu; tarih dersinin (ve diğer sosyal bilimler alanlarının) öğrenim programlarını, ders kitaplarını, önerilerimizi duymak için MEB tarafından gönderilen taslak programları inceledi, eleştirdi, yayınlar, raporlar[4] hazırladı. Hep eleştiri olmaz biraz da örnek ders kitapları hazırlayıp nasıl yapılacağını göstermek lazım, dedik. Hem toplantılarda örnek dersler sunmaya başladık, sunumlarımızı tartışmaya açtık, kıyasıya eleştirdik hem de kaynak kitaplar hazırladık.[5] Tarih Vakfı'nın ve yüzlerce gönüllünün yaptığı en önemli iş ders kitaplarının insan hakları ölçütlerine göre taranması ve ders bazında değerlendirme raporları yazılması ve bunların kamuya tartışmaya açılmasıdır. Ders Kitaplarında İnsan Hakları (DKİH1-2)[6] projesi iki kere ders kitaplarının taranması ve bulguların raporlanması şeklinde yapıldı. Üçüncüsünde (DKİH3) ise örnek ders kitapları yazma projesi şeklinde gerçekleşti.[7]

İlk ve ortaöğretimdeki tarih eğimi ve ders kitaplarının ilk eleştirisini 1975 yılındaki Felsefe Kurumu Seminerlerinde sunduğu bildiri ile gündeme getiren kişi Mete Tunçay'dır.[8] O konuşmada Mete Tunçay şunları söylüyordu:

“Bu şovenlik saplantılarının dışında, …ilk ve orta eğitimimizin, biraz önce güzel güzel saydığım amaçları yerine getirmekten uzak kalışı, bana öyle geliyor ki, geniş ölçüde tarih kitabı yazarlarının -ve müfredat programı düzenleyenlerin- yaptıkları iş hakkında doğru bir fikre sahip olmayışlarındandır.

Basitçe söylersek: tarih ders kitaplarımız dogmatik edalı "kesin" bilgilerle dolu. Oysa tarih şöyle dursun, dinden başka herhangi bir alanda bu tür bilgi olamaz.[9]

"Çocuklara, biz her zaman şöyle büyüktük, böyle büyüktük, tarihte herkesi dövdük, savaşlarda hiç yenilmedik diyerek bir üstünlük kompleksi vermek ... [ileride gerçeklerle karşılaşınca] onulmaz bir aşağılık duygusuna kapılmalarından başka bir işe yaramamaktadır."[10]

2000'li yıllarda Tarih Vakti ve proje paydaşlarının çabalarıyla; uzmanlar, gönüllü katılımcılar tarafından hazırlanan İnsan Hakları için Ölçütler; ders kitaplarını taramak için elverişli bir araç işlevi gördü.[11]

03 Şubat 2022

MEB, Öğretim Programlarının ve Ders Kitaplarının; Şu İlke ve Değerlere Dayandırıldığını İddia Ediyor!

[Aşağıdaki bölüm; MEB'in kendi öğretim ("öğrenim" programı demek daha iyi olurdu) programları giriş kısmından aynen alınmıştır. Bu "harika" yaklaşımı (bildiğimiz bir yaklaşım, tanıdık cümleler bunlar, bütün Batı çıkışlı kitaplarda bunlar yazar) öğretim programlarında, kazanımlarda ve en önemlisi ders ve etkinlik kitaplarında bulmak mümkün değil.  Şizofrenik bir durum var. Bu aşağıdaki paradikmatik yaklaşımı yazanlar başka birileri mesela hayaletler, kitapları yazanlar başka birileri olmalı... Birbirlerinden hiç haberleri yok gibi. Buradaki maddeleri lütfen iyice sindirdikten sonra bir de ders kitaplarını inceleyiniz. Bırakın şu aşağıdaki satırları desteklemeyi tam olarak bu anlayışa zıt işler yapmışlar. Dalga geçer gibi...  [DK]

****



MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖĞRETİM PROGRAMLARI   

(bkz. https://mufredat.meb.gov.tr/ProgramDetay.aspx?PID=337)

Bilim ve teknolojide yaşanan hızlı değişim, bireyin ve toplumun değişen ihtiyaçları, öğrenme öğretme teori ve yaklaşımlarındaki yenilik ve gelişmeler bireylerden beklenen rolleri de doğrudan etkilemiştir. Bu değişim bilgiyi üreten, hayatta işlevsel olarak kullanabilen, problem çözebilen, eleştirel düşünen, girişimci, kararlı, iletişim becerilerine sahip, empati yapabilen, topluma ve kültüre katkı sağlayan vb. niteliklerdeki bir bireyi tanımlamaktadır. Bu nitelik dokusuna sahip bireylerin yetişmesine hizmet edecek öğretim programları salt bilgi aktaran bir yapıdan ziyade bireysel farklılıkları dikkate alan, değer ve beceri kazandırma hedefli, sade ve anlaşılır bir yapıda hazırlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda bir taraftan farklı konu ve sınıf düzeylerinde sarmal bir yaklaşımla tekrar eden kazanımlara ve açıklamalara, diğer taraftan bütünsel ve bir kerede kazandırılması hedeflenen öğrenme çıktılarına yer verilmiştir. Her iki gruptaki kazanım ve açıklamalar da ilgili disiplinin yetkin, güncel, geçerli ve eğitim öğretim sürecinde hayatla ilişkileri kurulabilecek niteliktedir. Bu kazanımlar ve sınırlarını belirleyen açıklamaları, sınıflar ve eğitim kademeleri düzeyinde değerler, beceriler ve yetkinlikler perspektifinde bütünlük sağlayan bir bakış açısıyla yalın bir içeriğe işaret etmektedir. Böylelikle üst bilişsel becerilerin kullanımına yönlendiren, anlamlı ve kalıcı öğrenmeyi sağlayan, sağlam ve önceki öğrenmelerle ilişkilendirilmiş, diğer disiplinlerle ve günlük hayatla değerler, beceriler ve yetkinlikler çevresinde bütünleşmiş bir öğretim programları toplamı oluşturulmuştur.

1.1. ÖĞRETİM PROGRAMLARININ AMAÇLARI

30 Ocak 2022

Avrupalı Tarih Öğretmenleri, Türkiyeli Tarih Öğretmenleriyle Buluştu

Dilara Kahyaoğlu
Haber

28- 29 Ekim 2001           

** Bu kitap 2021 yılında basılmıştır. 


Tarih Vakfı, tarih eğitiminin ve tarih ders kitaplarının iyileştirilmesi çerçevesinde gerçekleştirdiği bir dizi etkinlik ve çalışmaya  28- 29 Ekim 2001 tarihinde Bilgi Üniversitesi Kuştepe  Kampüsü’nde   gerçekleştirdiği uluslararası bir toplantıyla devam etti.

Tarih Vakfı’ndan proje sorumlusu Bahar Şahin’in 8.45 de başlatıp 17.00’de bitirdiği toplantılara “Avrupalı” kanattan Euroclio  Başkanı Joke Van der Lowe, İngiltere’den Robert Stradling, Fransa’dan Etienne Copeaux ve Claire Copeaux’nun , Türkiye’den ise Marmara bölgesi öğretmenlerinden yaklaşık otuz kişinin katıldığı “Avrupalı Tarih Öğretmenleriyle Türkiyeli Tarih Öğretmenleri Buluşması” toplantısının oturum başkanlığını Tarih Vakfı Genel Sekreteri  Orhan Silier yaptı.

 “Kötü tarih eğitimi, kötü eğitim, aslında gençlere saldırıdır, kötü muamelenin bir başka biçimidir, tıpkı fiziksel bir saldırı gibi tahribat yaratır, bu saldırı gençlerin yetişmelerini, uygarlaşmalarını, olgunlaşmalarını, bilinçli yurttaş olmalarını engellemeyi hedef alan, beyinlerine yapılmış bir saldırıdır” diye söze başlayan Orhan Silier  aslında bu sözleriyle  bir gün önce katıldığı toplantıya[1] göndermede bulunuyordu. Bu saptamanın  o toplantıda ifade edildiğini belirterek, bu tanımlamadan çok etkilendiğini, bunun aynı zamanda ciddi bir tepkinin işareti olarak da görülebileceğini söyledi. Bu çarpıcı girişi tarih eğitiminin iyileştirilmesi konusu ve çalışmalarının nasıl stratejik bir öneme sahip olduğunu belirtmek için kullanan Silier, Tarih Vakfı’nın bu konuda ki çalışmalarına devam ederek Avrupalı tarih öğretmenleri ile Türkiyeli tarih öğretmenlerini buluşturmaya çabaladığını çünkü Avrupa’da ciddi deneyimler yaşandığını, iyileşme sağlandığını, Türkiye’de de bu alanda ciddi çabalar gösterenler taraflar bulunduğunu, dolayısıyla iki tarafın da birbirlerinden öğreneceği şeyler olduğunu belirtti. Bu arada MEB içinde de iyileşme çabalarının sürdüğünü, geçen yıl ODTÜ’ de yapılan toplantının[2] buna  örnek olarak gösterilebileceğini  örneğin bugünkü toplantıya da  MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nun oniki üyesinden biri olan Ahmet Sönmez’in de katıldığını belirterek ilk sözü R. Stradling’e[3]  verdi.

Stradling, “ 20 yüzyıl Avrupa Tarihi”nin temel meselesinin ne öğretmek değil nasıl öğretmek olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Burada daha ilk başta pedagojik bir soruyla karşılaştıklarını, bunun da “Hangi Avrupa”, “Kimin Avrupa’sı?”  sorularında  düğümlendiğini belirterek bu soruya, bakış açılarına göre çok değişik yanıtlar verildiğini ama kapsayıcı bir tanım yaparak etnik, politik, dilsel çeşitliliğe vurgu yapmanın,  referans noktası olarak çoğulculuğu almanın doğru bulduğu bir yaklaşım olduğunu anlatan Stradling,  daha sonra da bu dersi yapmanın/ yazmanın zorluklarının neler olduğunu sıraladı;

29 Ocak 2022

Okul Törenleri... Bir Kepçe Milliyetçi Söylem ve Koca Bir Tencere Hamaset

 Dilara Kahyaoğlu


Şimdiki törenler, eskilerden farklı mıdır? 


Küçükken yaşadığınız okul törenlerini hatırlıyor musunuz? Hani özellikle şu milli günler ve haftalarda yapılanları… 29 Ekim, 23 Nisan, 19 mayıs gibi… Şimdikinden farklı mıydı?

 

Şimdilerde başka türlü bir gidişat var gibi geliyor bana…

 

Aslında geçmişten bugüne yapılan nedir / neydi: Üç yemek kaşığı şiir, bir tatlı kaşığı konuşma, bir tutam müzik ve bir kepçe milliyetçi söylem…

 

Diyelim ki “cumhuriyet bayramı” kutlanacak, adı üstünde: “CUMHURİYET”… Dikkatli bir izleyici biraz düşünürse; 19 Mayıs’ta da, 23 Nisan’da da, 29 Ekim’de de özü itibariyle benzer şeylerin yapıldığını görür. Törene katılanlar her zaman duydukları ve artık ezberledikleri aynı şiirleri duyar, aynı müzikleri dinler, aynı konuşmalara tanık olurlar. Hamaset kaplamıştır her tarafı, koca bir tencere hamaset…

 

Bir ara bir moda çıkmıştı. Moda diyorum ama hala devam ediyor bu alışkanlık. Nereden geldi, kimin icadıdır bilmiyorum.

14 Kasım 2021

Kaya Resminde Erginlik Töreni mi Betimlenmiş?

 Dilara Kahyaoğlu

Geçmişi Yorumlamak


Geçmişten bizlere kadar ulaşan bazı imgelerin anlamını çözmek zordur. 

Örneğin aşağıdaki kaya resmindeki görüntüleri antropologlar bir erginlik töreni olarak yorumladılar. Siz ne düşünüyorsunuz? 

Cederberg Dağlarından  Bir Kaya Resmi, Güney Afrika
Erkekliğe Giriş, Kabul Ediliş Töreni (yorum bu)

"Cederberg Dağları'nda genç erkeklerin yaşam tarihindeki bir inisiyasyon[1] olayını betimliyor gibi görünen ayrıntılı bir kaya resmi. Pelerinli figürler zaten erginlenmiş erkekler olabilir, hiçbir kadın tasvir edilmemiştir." Antropologlar resmi bu şekilde yorumluyor. 

Oliphants Nehri Vadisi, Batı Cape
Şamanların Töreni (yorum bu)

"İnsanlar ve önde gelen bir hayvan türü arasındaki yakın bir ilişkiyi yansıtıyor gibi görünen fil başlı adamlardan oluşan bir kaya resmi." Bazı uzmanlar da, figürleri trans halindeki “şamanlar” olarak görüyor. Tablo, Batı Cape'deki Oliphants Nehri Vadisi'nden.

İnsan Yüzlü El Baltası

 DK

Önyüzü insana benzer şekilde yontulmuş olan bu el baltası 1.76 milyon yıl önceye tarihleniyor. Afrika, Kenya’da Turkana Gölü kıyısındaki "Kokiselei 4" bölgesinde bulunmuş. Herhangi bir yerde keşfedilenlerden daha eski olduğunu belirtiyor kaynak.

Homo Erectus tarafından yapıldığı düşünülen el baltası
Bu ölçüm cetvelindeki kareler 1 cm olduğuna göre bu balta 20cm civarında olmalı. 

Resmi aşağıdaki kaynaktan aldım. Orada bu el baltasındaki “insan yüzü imgesi”yle ilgili bir yorum yoktu. Bu büyük bir ihtimalle tesadüftür. Peki, ama bir düşünelim: Bu tasarımın tesadüf olmadığı sonucuna varabilmemiz için neler bulmalıyız? Elimizde hangi türden veriler olmalı ki bu imge, bilinçli olarak yapılmıştır, diyebilelim.

The Past in Perspective: An Introduction to Human Prehistory, Kenneth L. Feder, s.121






11 Nisan 2021

Silah Olarak Sanat: John Heartfield’in Ajitprop Fotomontajları

Asıl adı Almanca Helmut Herzfeld olan 
John Heartfield, kendini Polis Komiseri Zorgiebel ile birlikte.
kolajlamış. Arbeiter-Illustrierte-Zeitung için fotomontaj (AIZ, Berlin), 1929

J. H; George Grosz ile 1920'lerde Almanya'da yaygınlaşan materyalizm, açgözlülük ve ahlaksızlıktan nefret etti ve her iki sanatçı da Alman karşıtı bir protesto olarak isimlerini değiştirdi. Ancak Heartfield'ın amacı, sosyal enerjiyi harekete geçirmek, güçlü siyasi sanatıyla Nazi rejimindeki kötülükleri, yozlaşmayı, tehlikeleri ve gücün kötüye kullanımını ifşa etmekti.


John Heartfield; Hitler iktidara gelmeden önce de politik mesaj yüklü, ajite edici (kışkırtıcı), ajite etme yoluyla propaganda (ajitprop) yaptığı kolaj ve fotomontajlarını yayımlıyordu. Fotomontaj tekniğini bulan ilk sanatçı olduğu düşünülür. Nazi Almanya'sı döneminde kendini tutuklamaya gelenlerden son anda kaçabildi. Çek Ülkesine gitti orası da işgal edilince bu sefer de İngiltere'ye kaçtı.

Alman antifaşist sanatçı John Heartfield bir pasifistti. Üçüncü Reich'ın içinde ve gölgesinde çalışarak Gestapo'nun En Çok Arananlar Listesi'nde beş numaraya kadar yükseldi. Tek suçu; diktatörlerin faşist yalanlarını ifşa etmek için silahını kullanmak yani sanatını icra etmekti. Ayrıntılı öyküsünü okumak isteyen linke bakabilir.

Şimdi en önemli eserlerine göz atalım.


Yukarıdaki afiş; Heartfield'ın Kurt Tucholsky'nin parlak romanı Deutschland, Deutschland, über alles [Almanya Almanya her şeyin üstünde] 1929 için yaptığı tarihi reklam grafik tasarımıdır. Tucholsky'nin burjuvaziyi hicveden romanı, Alman Weimar Cumhuriyeti'nde anında bir başarıya dönüşmüş, romanın tanınmasında bu satirik reklam afişinin de katkısı büyük olmuştu. Heartfield, 1968'e kadar yaşamasına rağmen en bilinen eserleri Weimar dönemine ve II.Dünya Savaşı'ndan önceki yıllara aittir.

Siyasetçi Johannes R. Becher’ın The Only Just War’ı için
kapak tasarımı. Fotomontaj, 1926

29 Mart 2021

Masalların Analizi İçin Vladimir Propp tarafından Hazırlanan Çizelgeler

 

çizim: Naomi Bardoff

[Bu metin, Propp’un “Masalın Biçimbilimi (Olağanüstü Masalların Yapısı)” eserinin son bölümlerinde bulunmaktadır. Propp'un amacı, Rus halk masallarından oluşan bir külliyatın anlatı yapılarını temel parçalara ayırmak ve sonunda her bir masalın olay örgüsünü temsil eden formüller üretebilen bir sistem yaratmaktı. Propp'a yöneltilen en ciddi olumsuz eleştiri şudur: "İncelediği masalların tarihsel ve sosyal bağlamını tamamen görmezden geldi. Hepsinin aynı "anlatı işlevleri" (olası eylemler) yapısına sahip olduğuna inandığı bir grup Rus halk masalıyla çalıştı." Ve olumlu bir sonuç olarak da şu söylenir: "Yine de Propp'un çalışması daha sonraki Yapısalcı harekette çok etkili oldu ve Claude Lévi-Strauss ve Claude Bremond gibi eleştirmenlere ilham verdi. Alan Dundes'in 1978'de Morfoloji'nin İngilizce çevirisine girişinde belirttiği gibi : "Propp'un çalışması, devasa da olsa yalnızca bir ilk adımdır." Propp'un çalışması, bilişsel psikoloji alanında da okuma sürecine ve çocuklar tarafından hikaye yapılarının tanınmasına yönelik araştırmalarda kullanılmaktadır." kaynak]


Vladimir Propp

Yalnızca kişilerin işlevlerini inceleyebildiğimiz ve bü­tün öbür öğeleri bir yana bırakmak zorunda kaldığımız için, burada olağanüstü masalın bütün öğelerini içeren di­zelgeyi veriyoruz. Bu dizelge, her masalın içeriğini tüket­memektedir ama bunların çoğu söz konusu dizelgede bü­tünüyle yer almaktadır. Çizelgelerin her birini bir kâğıt üzerinde düşünecek olursak, başlıklar yatay olarak, bu başlıkları izleyen veriler de dikey olarak yazılabilir. Kişile­rin işlevleri yukarıda 3. Bölümde belirttiğimiz düzeni izler.

Öbür öğelerin düzeni bazı değişikliklere yol açar ama bu durum genel çizelgeyi değiştirmez. Ayırt ettiğimiz öğele­rin ya da bazı öğe kümelerinin incelenmesi, genel olarak masalın derinlemesine incelenmesine geniş görüş açıları sağlar ve böylece masalın oluşumu ve gelişimi sorunuyla ilgili tarihsel incelemeyi hazırlamış olur.

ÇİZELGE I

Başlangıç Durumu

1. Uzamsal - zamansal tanım ("bir krallıkta")

2. Ailenin kimlerden oluştuğu

a) adlar ve durum

b) kişilerin kategorisi (gönderen, arayıcı, vb.) EK 1

23 Şubat 2021

Hammurabi Yasaları, Tüm Babil Halkına Eşit mi Uygulanıyordu?

 Dilara Kahyaoğlu

Hammurabi Steli
Stelin üst bölümünde Hammurabi ve Tanrı Şamaş
alt bölümünde Hammurabi Yasaları yer almaktadır. 
Kaynak

Hammurabi ve Tanrı Şamaş kabartmasının altında, 282 maddeden oluşan Hammurabi Yasaları (Kanunları) olarak bilinen maddeler sıralanmıştır. 

Maddeleri incelediğimizde Babil'de en çok karşılaşılan suçların nasıl cezalandırılacağının açıklandığını görürüz. Bu suçlar daha çok: Ticaret ve Tarım hayatı,  Kölelik, Ahlak ve Aile ile ilgidir. 

Bütün maddeler; “eğer şu yapılırsa şu ceza verilir” biçimindedir.

Bu yasalar, Ortadoğu’da “dişe diş, göze göz” olarak bilinen anlayışla oluşturulmuştur. Yani suçu işleyenin yaptığı suça eşdeğer bir ceza alması amaçlanmaktadır. 

"Göz çıkaranın, gözü çıkarılır" şeklinde kabaca özetleyeceğimiz bu uygulama gerçekten de herkese eşit olarak uygulanıyor muydu? Aşağıdaki maddeleri inceleyerek bu soruyu tartışınız. Düşüncenizi  yasalardan örnekler vererek, kanıtlayarak açıklayınız. 

09 Ocak 2021

Soluk Mavi Noktayı Gözetme ve Korumadan Sorumluyuz

 Carl Sagan


İşte orada...

Orası evimiz. 

Bizler oradayız...

Sevdiğiniz herkes, tanıdığınız herkes, duyduğunuz herkes, gelmiş geçmiş tüm insanlık hayatlarını orada yaşadı.

02 Mayıs 2020

Penguen Haritalarıyla Ortaçağ Tarihi ve Günümüz Siyasi Devletlerinin Oluşması

Dilara Kahyaoğlu


Harika haritalar... Yıllarca derslerimde kullandım, İngilizce olmasına çok da aldırmayın içine girince biraz da meseleyi az çok bilince haritaların dilini kolayca çözüyorsunuz. Ben de gerekli açıklamaları (temel) resim altı yazısı olarak yazdım. Bu serinin Sabancı Üniversitesi tarafından yayımlanmış Türkçe baskıları da var.

Bu haritaları yıllar önce ben taramıştım. Alt yazı açıklamaları ile de derslerde kullanılabilecek "yardımcı temel kaynak" olarak; faydalı olacağını söyleyebilirim. Çünkü; hem verimli hem de güvenilir kaynaklar bunlar. Bir çok haritada olan ideolojik problemler bunlarda yok denecek kadar az (hiç olmadığını iddia etmiyorum). Ortaçağ'ı gerçeğe yakın bir şekilde temsil etmeye gayret etmişler. Takdir edersiniz ki gerçeğin tam olarak temsili diye bir şey söz konusu olamaz hele de konumuz "Ortaçağ Tarihi" olursa..

Haritaların üzerine tıklayarak veya elinizle büyütebilirsiniz. Yüksek çözünürlüklü olduğu için ne kadar büyütürseniz büyütün bozulmaz, böylece ayrıntıları ve yazıları daha yakından görme şansınız olur.

Harita anahtarını en sona yerleştirmiştim ama buraya da koyuyorum. Haritaları anlamamız için bu anahtar gerekli olan bir araç çünkü.

AD, Milattan sonra olanlara işaret etmek için kullanılan bir kısaltma. Biz MS olarak kullanıyoruz. Normalde, MS kısaltmasının yıl sayısının önünde kullanılması şart değildir. Milattan önceki yıllarda mutlaka kullanılır yoksa ayırt edemezdik. Bu haritalarda ise istisnasız bütün yılların önünde kullanılmış. Ben de orijinale sadık kalarak kullanıyorum. Aslında (mesela) 362 yazmak yeterliydi.

NOT: Penguen Haritaları dememin nedeni, bu atlasların Penguen Yayınları (Penguin Publishing) tarafından yayımlanmış olması. Türkiye'de bu haritaları kullananlar kısaca böyle bahseder bu atlaslardan. Ben de geleneğe uyarak bu ismi kullandım. Aslında kendilerinin verdiği isim de farklı değil: "The Penguin Historical Atlas of...."

 
Harita Anahtarı
Her bir etnik grup farklı grafiksel çizimlerle belirtilmiş.
Örneğin Türk kökenli kabileler içi dolu dairelerle, Moğollar ise içi boş dairelerle gösterilmiştir.
Oklar, halkların yer değiştirmelerini gösteriyor. Okların genişliği göçün gücüne vurgu yapıyor.
İçi dolu daire üstündeki bayrak  tek  bir kabilenin yerleşimini gösteriyor.
Eğer daire çizgileri kesintisiz bir çizgi ise o etnik grubun yerleşik bir halk veya siyasi bir
oluşum olduğunu veya artık yerleşik bir aşamaya geçtiğini gösteriyor.  Örneği Orta Anadolu'daki
Türk yerleşimcilerin içi dolu dairelerinin etrafı kesintisiz bir daire ile gösterilerek onların artık o
bölgeye yerleştiklerine işaret edilmiş.


MS 362
Roma İmparatorluğu hala bir bütün. Barbar Kavimler Roma sınırına yığılmış bekliyor.
Ermeni Krallığı Anadolu'nun kuzey doğusuna egemen. Hunlar, Avrasya steplerinden gelerek
batıya doğru ilerliyorlar. Hunların hemen önünde yer alan Ostrogotlara dikkat!
Kuzey sınırında bekleşen Germen kavimlerin isimlerine dikkat ediniz, bunlar ileride
Avrupa halklarını oluşturacak, etnik bir karışıma yol açacaklar. Belli başlıları: Franklar,
Frizyalılar, Saksonlar, Angıllar, Jütler, Lombardlar, Almanlar, Vizigotlar, Vandallar.
Alanlar, Anadolu'nun kuzeydoğusunda konumlanmış, o bölgede ayrıca, Lazlar ve Gürcüler de
var.  Arabistan ve Kuzey Afrika'da Arap ve Berberi kabileleri var.

14 Nisan 2020

Eski Atina'da Gelin Alayı, Analiz Sorularıyla Birlikte..

Dilara Kahyaoğlu

Eski Atina'da evlilik, gelinin baba evinden törenle alınıp koca evine götürülmesi ile başlıyordu. Anadolu'da bugün bile sürmekte olan adetlerle olağanüstü bir benzerlik vardır. Aslında günümüz modern dünyasının bir çok yerinde benzer adetler gözlenebilir.

Atina'da Gelin Alayı, British Museum
Bu resim bir pyksis üzerine çizilmiş.
Pyxis:  Antik çağda, içine takıların veya makyaj malzemelerinin konduğu kapaklı seramik kutudur. Kapağın ortasında bir tutamağı vardır. MÖ  V. yüzyılın sonlarında  pyxislerin kapaklarına tunçtan halka şeklinde bir kulp eklenmiştir. Aşağıya bir tane pyksis örneği aldım.


Yukarıdaki sahneyi uzmanlar şöyle yorumluyor.

1. Olasılıkla gelinin annesi olan bir kadın yarı açık kapıdan giden alayı gözlüyor. 

2. Bir sonraki kadın, lebes gamikos yani evlilik kasesi denilen büyük bir kap taşıyor. Bu kapların kazılarda ele geçen örneklerinde üzerlerinin genellikle evlilik sahneleri ile süslenmiş olduğu görülmektedir. Evlilik törenlerinde hediye olarak verilen bu kap bu nedenle evlilikle ilişkilendirilmiş ve evlilik kabı olduğu düşünülmüştür. Aşağıya bir örnek aldım. 

29 Ocak 2020

Oryantalist Tabloların Ders İçi Etkinliklerde Kullanılmasına Bir Örnek

Dilara Kahyaoğlu

Bu resimle ilgili bilgi daha sonra verilecektir
1810 tarihli Napolyon Piramitlerde (Versay'da) Gros için bkz. 


Aynı tablonun siyah beyaz baskısı.. Bazı ayrıntılar daha iyi seçiliyor
İki versiyonu da kullanınız.

A. Herhangi bir açıklama okumadan aşağıdaki soruları yanıtlayalım.

1. Tablonun konusu nedir? Hangi ipuçlarını kullanarak yanıtı buldunuz? Bulduğunuz yanıtları tartışınız.

2.  Burası neresi? Hangi ipuçlarını kullanarak yanıtı buldunuz? Bulduğunuz yanıtları tartışınız.

3. Resimdeki insanlar kimleri temsil ediyor? Kim bunlar?  Hangi ipuçlarını kullanarak yanıtı buldunuz? Bulduğunuz yanıtları tartışınız.

4. Resimde bir olay canlandırılmış. Hangi olay olduğunu tahmin ediyorsunuz? Hangi ipuçlarını kullanarak yanıtı buldunuz? Bulduğunuz yanıtları tartışınız.

30 Aralık 2019

Tarihsel Haritalarda Gösterilen Bilgiler Durağan Değildir

Dilara Kahyaoğlu
Aralık, 2019

Okullarda verilen derslerde ve en önemlisi ders kitaplarında kullanılan haritaların (tabloların, grafiklerin vb.) hiç değiştirilmeden yıllarca kullanıldığını bilirsiniz ve bunu gayet olağan karşılar bir çoğumuz. Oysa olağan değildir. Tarih ve sosyal bilimler  dinamik derslerdir. Her yeni bulgu yeni bir bilgi getirir. Arkeolojik ve antropolojik araştırmalarda elde edilen yeni bulguların yanı sıra  geliştirilen yeni teknikler sayesinde, geçmiş bulgular üzerinde o zamana kadar hiç bilinmeyen veya gözden kaçmış bir çok yeni bilgi ediniyoruz. Bütün bunlar bilgiyi hareketli kılıyor. Tablolar, haritalar, açıklama ve yorumlar; sürekli değişiyor, gelişiyor. Nasıl 2019 yılına ait ekonomik verileri 2020 yılı için kullanamıyorsak -bu kadar hızlı olmasa da-  haritaları, tabloları ve grafikleri de kullanamayız.  Çok hızlı bir değişim var. Bu hızlı değişime rağmen öğrenim materyalleri çok yavaş değişiyor veya hiç değişmiyor. Bu çok sakıncalı bir durumdur.
Bakın bu haritadaki bilgiler her zaman güncelleniyor.
Bir müddet sonra bu haritaya baktığımızda daha farklı yerler ve tarihler göreceğiz.
Görsel Kaynak: Sapiens İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi, Yuval Noah Harari
Bir kere öğrenci tarih ve sosyal bilimler çalışırken bu değişime tanık olma şansını kaçırıyor. Hem yanlış ve/veya eksik bilgi öğreniyor hem de değişmez, sabit bir geçmiş algısıyla donanarak mezun oluyor. Bu çok tehlike bir yaklaşım. Bu durum, eleştirel düşünme becerisinin gelişmesinin, yeni fikirlere açık olmanın, bilimsel merak ve araştırmanın; önüne set çeken bir yaklaşımdır. Öğrencilere yapılan kötülükleri saya saya bitiremeyiz aslında. Ezber eğitim, anlamlı olmayan öğrenme dediğimizde tam olarak bunları kast ettiğimizden emin olalım. Çünkü çoğu insan, ezber eğitim denilince, bir makine gibi eldeki bilginin anlamını bilmeden ezberleme ve bunu sınavlarda aynen söyleme olarak anlıyor. Bu işin en basit yönü. Ezber eğitim, anlamlı olmayan öğrenme; devasa bir kara deliktir. O nedenle ezber eğitimi anlatırken biz de ezberden bir şeyler söylemesek iyi olacak.

İki harita arasında fark var.
Bu farkların neler olduğunu bulunuz?
Görsel Kaynak: World History, William J. Duiker & Jackson J. Spielvogel, 2014



NOT

Milattan Sonra (MS) için kullanılan kısaltmalar
AD: (Anno Domini), latince bir kelimedir ve in the year of our Lord anlamına gelir. Yani İsa, kastedilerek Efendimiz'in Yılı anlamında kullanılmaktadır. Türkçe'de Milattan Sonra anlamında kullanıyoruz. Kısaltarak; MS (M.S.) olarak yazıyoruz. İS (İ.S.) şeklinde de kullanılır (İsa'dan Sonra).

Yahudi tarihçiler ve/veya bu din odaklı kısaltmaya karşı çıkanlar;

CE: (Common Era) yani Bilinen Dönem anlamına gelen CE kısaltmasını kullanırlar.  Bu kısaltma Türkçe tarih yazımına yerleşmemiştir.

Şu önemli: Milattan Sonra için hiç bir kısaltma kullanılmaz. Doğrudan tarih yazılır. Ama bazen vurgulamak için bazen de Milat'a yakın bir dönem veya iki dönemi de aynı anda yazmak söz konusuysa karışıklığı önlemek için  kısaltma kullanılır.

Milattan Önce için kullanılan Kısaltmalar

BC (Before Christ) ise İsa'dan önce anlamına gelmekte ve 'Milattan Önce' anlamında kullanılmaktadır. Türkçe'de MÖ (M.Ö.) veya İÖ (İ.Ö.) şeklinde kısaltıyoruz.

Yahudi tarihçiler ve/veya bu din odaklı kısaltmaya karşı çıkanlar;

BCE: (Before Common Era) kullanıyor. Bu kısaltmanın açılımı Bilinen Dönemden Önce anlamına gelmektedir. Türkçe'de yine  MÖ (M.Ö.) veya İÖ (İ.Ö. -İsa'dan Önce anlamına gelmektedir-.) kısaltmasını kullanıyoruz. 

Milat: Arapça olan bu kelimenin anlamı doğumdur.  Tarih yazımında İsa'nın doğduğu yıl kastedilir ve "0" olarak kabul edilir.

Bir de Günümüzden Önce anlamında kullanılan kısaltmalar vardır. Burada hesaplama "0" noktasına yani milata göre değil günümüzden kaç yıl önceye ait olduğunu belirtmek için kullanılır.

Göbeklitepe'nin Yapılışı..................................0..........................................Günümüz
y.  10. 000 ...................................................... +............................................2 000

Göbeklitepe'nin günümüzden 12. 000 yıl önce kurulmuş olduğu düşünülmektedir. Bu iddia yaklaşık bir tahmindir (y).
Bunun İngilizce olarak kısaltması;"Günümüzden Önce" (BP)'dir. BP 12. 000 gibi. BP (Before Present). Bu tür kısaltmalar daha çok arkeometrik sonuçlarla elde edilen çok daha eski dönemlere ait tarihler için kullanılır. Bu laboratuvar ölçüm tarihleri sürekli olarak düzeltilmektedir. Eğer düzeltmiş bir tarih kullanılıyorsa o zaman da Kalibre sözcüğünün kısaltması olan "C" veya "cal." kısaltması ile bu durum belirtilir. c. BP 12.000 gibi.


şu kaynaklara da bkz.

https://www.arkeolojikhaber.com/haber-milat-common-era-milattan-once-ve-milattan-sonra-kisaltmalari-16914/

https://kaynaklarlatarih.blogspot.com/2020/01/arkeoloji-bir-buluntunun-yasn-nasl.html

27 Aralık 2019

Bir Komplo Teorisinin Analizi: Türk Piramidi Değil, İmparator Wudi'nin Mozolesi

Dilara Kahyaoğlu
2019 Kasım


[Yazıyı sade, dolayısıyla rahat okunur kılmak için açıklamaları ve kaynakları; dipnotlarda gösterdim. Lütfen onlara bakmayı ihmal etmeyiniz. Kanıtları orada topladım.]




"Komplo teorisyenlerinin belli bir piramitten ziyade piramit fikrine sarıldığını unutmayalım. Aslında hiç var olmayan bir piramit efsanesine bel bağlamış durumdalar."

Beyaz Piramit de denilen İmparator Wu'nun anıtsal mezarı

Uzunca bir müddettir Çin'in Xi'an (Şian) bölgesinde bulunan, insanlar tarafından yapıldığı bilinen büyük bir tepe için; İnternet aracılığıyla büyüyen buranın eski Türklere ait bir piramit olduğu hatta bu bölgede çok sayıda Türk piramidi olduğu iddialarını[1] duymuş olabilirsiniz. Saptayabildiğim kadarıyla bu söylenceyi ilk başlatan Kazım Mirşan[2] isminde bir kişi.

Bunları ilk okuduğumda biraz araştırma yaparak bu iddiaların bir komplo teorisi[3] olduğu sonucuna varmış, dünya tarihi derslerimde; Çin, Orta Asya ve Türklere de değinildiği için bu konu üzerinde çalışmıştım  çünkü çeşitli komplo teorilerini  gündeme getiren, soru soran öğrenciler her zaman bulunur.[4] Daha sonra "uygarlıklar tarihi" kaynak kitabının Çin bölümünü yazarken de araştırmış ama buna ayrı bir sayfa ayırmayı gerekli görmemiştim.[5] Yine de komplo teorilerine dikkat çekmek istediğim her durumda, verdiğim örneklerden biri de bu olmuştur. Daha çok örnek var ama bu, en çarpıcı en saçma olanlardan biridir. 

O zamandan beri, doğruluğu kesinlikle yadsınamaz karşı-kanıtlara rağmen bu iddiaların hala var olduğunu görmek aslında şaşırtıcı değil. Evet, şaşırtıcı değil çünkü bir kesim insan sadece bu tip yazılar okuyor -ve ne yazık ki tarih okuduklarını, tarihi bildiklerini düşünüyorlar-  ve bu tür iddialara inanma ihtiyacı içindeler. Bunun en önemli nedeni milliyetçilik.[6] Geçmişten günümüze kadar ulaşmış bazı kalıntı ve eserleri, uygun mitlere bağlayarak, bilinmeyen bir zamanda var olmuş bir altın çağ yaratma ihtiyacı bu türden pseudo bilimlerin[7] yolunu açtı, açmaya da devam edecek. Bu sadece bizim topraklara  (burada Türkler kastediliyor) özgü bir durum değil. Her etnik grupta, her ulusta görülebilen  saptırmalar bunlar.

Uluslaşma sürecine girmiş etnik grupların, halkların hemen hemen hepsinde; kendi halklarının geçmişini büyük bir uygarlığa dayandırma, büyük bir uygarlık yaratmış atalarla bağlantılı bir ulus olduklarına inanma ve çevrelerini özellikle rakiplerini buna inandırma, ihtiyacı var. Bu "biz"i,  günümüzün kavramıyla söylersek; "ulus"u yaratma araçlarından biri hatta en belirgin, en kullanışlı olanı.[8] Arkeolojik kazıların ve o güne kadar görülmemiş olağanüstü eserlerin ortaya çıkarılmasıyla birlikte özellikle 19. yüzyılda birçok ulus-devletin buna başvurduğunu hatta bu yüzden arkeolojik araştırmaları kendi geçmişlerinin "icat" edilmesini kolaylaştıran eserlere ve zamana dönük yaptıklarını, diğerlerini ihmal ettiklerini biliyoruz.

15 Aralık 2019

Knossos Sarayındaki Duvar Resimleri Ne Kadar Gerçek? Yazılı Kanıtlarla Desteklenmeyen Görsellerde Yorumlama Sorunu

Dilara Kahyaoğlu

[Bu yazıda yazılı kaynakların olmadığı veya az sayıda olduğu dönemlere ait görsellerin, buluntuların  yorumlanmasında ne derece gerçeğe yaklaşılmaktadır, eski görseller bize ulaşırken bozulmaya uğruyor mu, kanıt nedir, inanç nedir, teori nedir, kuşku iyi bir şeydir ama nereye kadar kuşku duyulmalı gibi konuları tartışıyor, soru soruyorum.]
Knossos Sarayı'ndan Bir Duvar Resmi, Girit.  
Orijinallerin parçaları şuradadır: Ulusal Arkeoloji Müzesi, Atina, Yunanistan / Bridgeman Sanat Kütüphanesi.

Minoslu sanatçılar bina duvarlarını canlandırmak için sıva üzerine canlı renklerle boyanmış büyük duvar resimleri yapmışlardır. Bu resim Knossos'taki sarayda, havada takla atmakta olan bir gencin bir boğanın üzerinde gerçekleştirdiği akrobatik performansı gösteriyor. Bazı bilim insanları bu tehlikeli sıçramanın dinsel bir nedeni olduğunu düşünüyor. Yani onlara göre bu gösteri bir dinsel ritüel. Bir kısım bilim insanı ise bu gösterilerin sadece eğlence amacıyla yapıldığını, sirkteki gösterilerden bir farkı olmadığını dile getiriyor.

İşin doğrusu amaçlarının ne olduğunu bilemiyoruz. Sadece tahminde bulunuyoruz çünkü elimizde bunu neden yaptıklarını bize anlattıkları bir yazılı belge yok. Sadece görsellerden yola çıkarak yapılan yorumların yüzde yüz doğru olduğunu düşünmek hatalı bir yaklaşımdır hatta bu konularda yorum yapanların dili tartışılmaz bir kesinlik taşısa bile yine de bir kuşku payı bırakmalıyız çünkü bu resimleri günümüzün bakış açısıyla yorumluyoruz. Gerçekte binlerce yıl önce yaşamış bu insanların kültürüne tam anlamıyla nüfuz edebilmiş değiliz. Bu yorum, yazılı belgeleri hiç olmayan veya az sayıda olan kültürler için söz konusu.  Oysa Mısırlılar ve Sümerlerden bize ulaşan; kendilerini ifade ettikleri, kültürlerini anlattıkları o kadar çok yazılı belge var ki. Bu nedenle bu uygarlıkların görsellerini doğru yorumlamakta oldukça başarılıyız. O yorumlara güvenebiliriz çünkü onlar yazılı kanıtlarla, bilimsel bulgularla desteklenmektedir.

28 Kasım 2019

Mondros'tan Sonra: İşgaller, Taraflar ve Şimdi Ne olacak, Sorusuna Verilen Cevaplar

Dilara Kahyaoğlu
2011-19

Birinci Dünya Savaşı'nın sonuçlarını ve Mondros Ateşkesi'ni bundan önceki metinlerde yazmıştım.  O nedenle burada bir daha tekrar etmeyeceğiz. 

Ahmet İzzet Paşa Hükumeti
Ekim ayından itibaren itibaren savaşın yenilgiyle sonuçlanacağını artık Osmanlı yöneticileri ve iTC ileri gelenleri de kabul ediyordu. Çünkü cephede işler iyi gitmiyordu, Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan ateşkes antlaşması imzalayarak savaştan çekilmiş, Osmanlı'nın Almanya ile karasal ulaşımı da ortadan kalkmıştı. 

Savaşın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) iktidardan çekilerek, parti olarak kendini resmi olarak tasfiye etti. Gerçekte İTC örgütü illegal olarak varlıklarını ve faaliyetlerini yürüteceklerdi. Güvenilir bir asker olan İzzet Paşa önderliğinde kurulan yeni hükumette İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden oldukları halde, savaş sorumluluğuna katılmayan ve savaş yıllarındaki yolsuzluk ve cinayetlere (Ermeni Tehciri ve Kırımı kastediliyor) bulaşmamış olan Rauf (Orbay), Fethi (Okyar) ve Cavit Bey gibi kişiler  de yer almıştı. İzzet Paşa kabinesinin en önemli icraatı 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi ile savaşa son vermek oldu. Mütarekeyi hükümet adına Bahriye Nazırı Rauf Bey imzaladı. 

2/3 Kasım gecesi Talat, Enver ve Cemal Paşa'ların gizlice yurt dışına kaçması iç siyasette büyük bir galeyana neden oldu. İttihatçı şeflerin kaçışına göz yummakla suçlanan İzzet Paşa kabinesi, 25 gün süren iktidardan sonra 8 Kasım 1918'de istifa etti. Ama daha sonraki Osmanlı hükumetlerinde çeşitli görevler üstlendi. 

Mondros'tan İki hafta sonra İtilaf donanması İstanbul’a demir attı bu arada taze padişah Vahdettin de ittihatçı mebusların ağırlıkta olduğu **Meclis-i Mebusan’ı kapattı (12 Aralık 1918).

17 Kasım 2019

Kaynakları Sorgulamak: Haritalara Dikkat!

Dilara Kahyaoğlu

12. ve 15. yüzyıllar arasında Avrupa'da kurulan üniversiteleri gösteren harita
İlk üniversite 1180 yılında Kuzey İtalya'da kurulmuş olan Bologna Üniversitesi diye bilinir ama
haritada ondan daha önce kurulmuş üniversiteler de gösterilmiş. Aslında burada bir bilgi yanlışı var
çünkü Bologna üniversitesinin kuruluşu 1180 değil, 1080 olmalı. İnceleyiniz.
Üniversitelerin açıldığından beri kesintisiz olarak çalışmış olması da dikkate alınması gereken en önemli faktör.
Kaynak: Norman Bancroft Hunt, Living in the Middle Ages , Thalamus Publishing, 2009, s. 71

Şu kaynağa da bkz. Burada oldukça farklı bilgiler var. Karşılaştırınız.

Dikkat! Bu durumdan çıkartılması gereken en önemli sonuçlardan biri, gördüğümüz herhangi bir belgeyi, bir kaynağı, mesela bir haritayı sorgulamadan doğru olarak kabul etmeyelim. 



23 Ekim 2019

Paşaların Kaçması ve Mondros Ateşkes Antlaşması

Dilara Kahyaoğlu
2011-19

Şam'ın (Damascus)  geç düşmüş olması savaşın gidişi açısından çok da belirleyici değildi.
Çünkü hem İngilizler hem de Araplar (ki bundan pek bahsedilmez Türkçe ders kitaplarında)
1918 yılında Halep'e kadar ulaşmışlardı zaten.
Diğer yandan İran Körfezi'nden gelen İngiliz birlikleri yukarı (kuzeye) doğru çıkarak Musul'a ulaşmıştı.
Sonradan hatırlanan ve son zamanlarda sıkça sözü edilen Kut ul Amara savunmasının bu genel tabloyu bozacak
bir gücü hiç olmamıştı.  Aksine ana birlikler bu savunma ceplerine sıkışmış alanlara az sayıda kuvvet bırakıp
onları oraya mıhlayıp oyalamayı, zamanı gelince de tutsak alınmalarını hedeflemişlerdi.
Böylece bir engelden kurtulan ana birlikler ilerlemeye devam etti.  Aşağıdaki haritaya bkz.

İngiliz birlikleri körfezden yukarıya çıkıyor. Kut ul Amara cebini de görmek mümkün haritada.
Önü kesilemeyen birlikler kuzeye ilerlemeye devam etmiş ve Musul yakınlarına gelmiş.
Haritaların kaynağı; A Military Atlas of the First World, Arthur Banks, 2001/4
Kendi taramalarım.  DK

20 Ekim 2019

Türk-İtalyan Savaşını Bir Görsel Üzerinden İncelemek

Dilara Kahyaoğlu
2011-19

kaynak
Poster, 1912 İtalyan-Türk Barış anlaşmasının (UŞİ) hayali bir tasvirini, 'LA PACE ITALO-TURCA' başlığı altında göstermektedir. Aşağıdaki soruların yardımıyla resmi analiz edelim. Bazı sorular için sözü edilen savaşla ilgili olgusal bilgilere ihtiyacınız olacaktır. Yeri geldiğinde ilgili kaynaklara bakmayı ihmal etmeyiniz.

1. Önce şu temel problemleri çözelim:
- Resimdekiler kim? Onların kim olduğunu hangi ipuçlarını kullanarak anladınız?
- Burası neresi? Bunu hangi ipuçlarını veya bilgilerinizi kullanarak çözdünüz?

2. Herkesin erkek olduğu bu ortamda iki kadın var:
- Onlar neyi temsil ediyor? (Neden kadın olarak düşünülmüş? (Benzer tabloları hatırlayınız.)
- Kadınların birbiriyle ilişkisi nasıl? Birbirlerine nasıl davranıyorlar? Neden? Görüşünüzü örneklerle açıklamalısınız.
- Neden başka kadın yok? Tabloya konmuş iki kadının, kadınları temsil ettiğini düşünebilir miyiz? Düşüncelerinizi argümanlarla destekleyerek, tartışınız.