Dilara Kahyaoğlu
Devlet Yönetimi
Hititlerde ülke toprakları “Fırtına Tanrısı”na ait kabul ediliyordu. Hitit kralları tanrı olarak kabul edilmezdi ama tanrının yeryüzündeki temsilcileriydiler. Tanrı katına ancak öldükten sonra yükselirlerdi.
Hitit Krallığı bir çok Beylikten oluşan bir devletti. Baştaki krala Büyük Kral, beyliklerin başındakilere ise Küçük Kral adı verilirdi. Hitit imparatorlarının zamanla, küçük kralları ortadan kaldırıp, yerlerine valiler atadıkları ve böylelikle merkezi yönetimi güçlendirdikleri belgelerden anlaşılmaktadır.
Devlet Yönetiminde kralın yanında Pankuş adı verilen asiller meclisinin bulunduğu bilinmektedir. Belgelerden anlaşıldığına göre Pankuş’un görevleri arasında kralın göstereceği veliahdın ve kral soyundan birine verilecek ölüm cezasının onanması gibi görevler de vardı ama kral güçlü ise meclisin fikrine başvurma gereğini duymuyordu. Sarayda, kraldan sonra en nüfuzlu kişi Tavananna unvanı ile anılan kraliçeydi. Kraliçenin dini yetkileri yanında siyasi yetkileri de bulunurdu. Hitit Büyük Kralının başlıca görevleri; baş rahiplik, baş yargıçlık ve baş komutanlıktı.
Sanat
Hititler edebiyat alanında olduğu gibi sanat alanında da Mezopotamya’dan etkilenmişlerdir. Hitit sanatı, Mısır Sanatı gibi tek bir halkın ürünü değildir. Hititli sanatkarlar zamanla kendilerinden de bir şeyler katarak Anadolu’ya özgü bir sanat yaratmışlardır. Resim sanatı pek gelişmemiştir. Heykelcilik ve özellikle kabartmacılık oldukça ileri bir düzeye ulaşmıştır. Heykeller, genellikle taş, kil ve bronzdan yapılmıştır. Kabartma alanındaki en önemli eserler; Boğazköy, Yazılıkaya açık hava tapınağında bulunan, Yazılıkaya kabartmalarıdır.
Hitit sanatının en çok gelişen kısmı mimaridir. Şehirlerini büyük tapınaklar ve saraylar ile süslemişler etraflarını da sağlam surlar ile çevirmişlerdir. Başkent Hattuşaş (Boğazköy) Hitit şehir mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Şehirlerde düzenli kaldırımlar ve kanalizasyon sistemi mevcuttu.
Dersiçi Sorular
Ege Göçleri/Deniz Kavimleri Göçleri (MÖ 1200)
MÖ 13. yüzyıl sonlarına doğru meydana gelen ve Ön Asya dünyasını alt üst eden Ege Göçleri’nin nedeni muhtemelen ekonomikti. Ege Kavimlerinin göçlerinin başlangıç noktası olarak bugünkü Yunanistan gözükmektedir. Göçlerin nedeni kesin olarak bilinmemektedir?
1997-2004
Kasım 2017
Kavramsal ve Olgusal Çerçeve
Hattuşa. Temsili Resim http://larryspeck.com/category/thinking/ |
Coğrafi mekan, Hattilerin varlığı,
Hititlerin gelişi, nereden geldikleri, Anitta ismi, ilk birlik kuran Hattuşuli,
Mısır ile rekabetin nedenleri, Kadeş Antlaşması’nın önemi,
yönetim biçimin federatif yapısı, Panku’nun rolü, “bin tanrı ili” denilmesinin
nedeni ve kanıtları, ibadetin en önemli şartı olan temizlik, ölü gömme
geleneklerindeki farkların ve nedenlerinin diğer uygarlıklarla karşılaştırılması, sosyal
sınıfların varlığı isimleri ve özellikleri, ekonomik hayatın temel ürünleri,
ordu sistemin varlığı ve özellikleri, hukuk siteminin varlığı ve ceza
anlayışındaki değişimler, yazılı ürünler, dillerinin Hint- Avrupalı oluşunun
anlamı, belli başlı sanat ürünleri ve anlayış, Deniz Kavimleri Göçü ile
birlikte yok olmaları, Geç Hitit Devleti’nin ortaya çıkışı.
...................
Hititler Anadolu'nun yerlisi değildir. Hititlerden önce Anadolu’da yaşayıp da çevrelerinde egemenlik kuran halklardan en önemlileri Hattiler, Luwiler ve Huriler vb. olarak bilinir. Anadolu'nun ilk büyük devletini hatta imparatorluğunu kurmuş olan Hititlerin nereden geldikleri (Trakya veya Kafkasya) kesin olarak bilinmemekle beraber, bıraktıkları belgelerden Hint -Avrupalı bir kavim olduklarını anlıyoruz.
Yazılı kaynaklardan anlaşıldığına göre Hititlerden önce Anadolu’ya, Hatti Ülkesi deniyordu. MÖ 2000 başlarında buraya gelen kavimler kendilerine “Neşalı” adını veriyordu. Ancak yanlış çeviriler nedeniyle “Hatti” kelimesi Avrupa dillerine “ Hitit” olarak çevrilmiş, Anadolu’nun Hitit öncesi halkı olan Hatti adı “Hitit olarak Neşalılara mal edilmiştir. Ancak mesele anlaşıldıktan sonra da tarihçiler karışıklığa meydan vermemek için bu uygarlığa “Hititler” demeyi sürdürmüşlerdir.
Başlangıçta Kızılırmak kıvrımı içine yani Kapadokya'ya yerleşen Hititler (Neşalılar), kendilerine Hattuşaş’ı (Boğazköy) başkent edindiler.
*ÇALIŞMA: Metinde geçen yer ve bölge isimlerini harita üzerine anlaşılır bir şekilde yazınız.
Yazılı kaynaklardan anlaşıldığına göre Hititlerden önce Anadolu’ya, Hatti Ülkesi deniyordu. MÖ 2000 başlarında buraya gelen kavimler kendilerine “Neşalı” adını veriyordu. Ancak yanlış çeviriler nedeniyle “Hatti” kelimesi Avrupa dillerine “ Hitit” olarak çevrilmiş, Anadolu’nun Hitit öncesi halkı olan Hatti adı “Hitit olarak Neşalılara mal edilmiştir. Ancak mesele anlaşıldıktan sonra da tarihçiler karışıklığa meydan vermemek için bu uygarlığa “Hititler” demeyi sürdürmüşlerdir.
*ÇALIŞMA: Metinde geçen yer ve bölge isimlerini harita üzerine anlaşılır bir şekilde yazınız.
Asur ticaret kolonileri çağında Hititlerin başında “Anitta” isimli bir bey varsa da asıl kurucu olarak “Kral Labarna” (I. Hattuşili ) kabul edilmektedir (MÖ 1800).
Hitit tarihinin siyasi etkinlik alanı olarak Anadolu, Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamyayı gösterebiliriz. Hitit tarihinin en önemli siyasi olayı Mısır ile yaptıkları Kadeş Savaşı' dır. Savaşın nedeni MÖ 13.yüzyıl başlarında Mısır ve Hitit devletlerinin birbirine eşit kuvvetler haline gelmesi ve bu iki büyük devletin ekonomik çıkarlarının Kuzey Suriye toprakları üzerinde birleşmesidir. Aralıklarla devam ettiği düşünülen savaşın sonunda tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşma ile Mısırlar, Kuzey Suriye’yi Hititlere bırakmıştır.
Yaklaşık 600 yıl Anadolu’da güçlü bir devlet kuran ve ileri bir kültür düzeyine erişen Hititler; ülke içinde ve komşularıyla olan siyasi kargaşalıklar ve ekonomik güçlükler nedeniyle zayıflamış ve son olarak MÖ 1200 yıllarında Balkanlardan gelen “Deniz Kavimleri”nin saldırılarına dayanamayarak yıkılmışlardır.
Hitit tarihinin siyasi etkinlik alanı olarak Anadolu, Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamyayı gösterebiliriz. Hitit tarihinin en önemli siyasi olayı Mısır ile yaptıkları Kadeş Savaşı' dır. Savaşın nedeni MÖ 13.yüzyıl başlarında Mısır ve Hitit devletlerinin birbirine eşit kuvvetler haline gelmesi ve bu iki büyük devletin ekonomik çıkarlarının Kuzey Suriye toprakları üzerinde birleşmesidir. Aralıklarla devam ettiği düşünülen savaşın sonunda tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşma ile Mısırlar, Kuzey Suriye’yi Hititlere bırakmıştır.
Yaklaşık 600 yıl Anadolu’da güçlü bir devlet kuran ve ileri bir kültür düzeyine erişen Hititler; ülke içinde ve komşularıyla olan siyasi kargaşalıklar ve ekonomik güçlükler nedeniyle zayıflamış ve son olarak MÖ 1200 yıllarında Balkanlardan gelen “Deniz Kavimleri”nin saldırılarına dayanamayarak yıkılmışlardır.
*ARAŞTIRMA: Kadeş
Savaşı ve Antlaşmasıyla ilgili bir araştırma yapınız.
Devlet Yönetimi
Hattuşa. Savunma kalelerinin kerpiçten yapılmış örneği. Rekonstrüksiyon. http://www.otelkayra.com/corum-hattusas.html |
Hitit Krallığı bir çok Beylikten oluşan bir devletti. Baştaki krala Büyük Kral, beyliklerin başındakilere ise Küçük Kral adı verilirdi. Hitit imparatorlarının zamanla, küçük kralları ortadan kaldırıp, yerlerine valiler atadıkları ve böylelikle merkezi yönetimi güçlendirdikleri belgelerden anlaşılmaktadır.
Devlet Yönetiminde kralın yanında Pankuş adı verilen asiller meclisinin bulunduğu bilinmektedir. Belgelerden anlaşıldığına göre Pankuş’un görevleri arasında kralın göstereceği veliahdın ve kral soyundan birine verilecek ölüm cezasının onanması gibi görevler de vardı ama kral güçlü ise meclisin fikrine başvurma gereğini duymuyordu. Sarayda, kraldan sonra en nüfuzlu kişi Tavananna unvanı ile anılan kraliçeydi. Kraliçenin dini yetkileri yanında siyasi yetkileri de bulunurdu. Hitit Büyük Kralının başlıca görevleri; baş rahiplik, baş yargıçlık ve baş komutanlıktı.
*SORU: Bu durum sadece Hitit kralları için mi geçerlidir? Daha önceden incelenen diğer uygarlıklarda buna benzer bir durum var mıydı?
Din ve İnanış
Boğazköy’de meydana çıkarılan Hitit Devlet Arşivi’ndeki yazılı belgelerden çoğu dini içeriklidir. O dönemde siyasi antlaşmaların sonunda her iki tarafın şahidi olarak pek çok tanrı adı sayılırdı. Bu sayede tanrıların isimlerini ve özelliklerini daha ayrıntılı bir şekilde biliyoruz. Hititler kendi ülkelerine Bin Tanrı İli derlerdi. Gerçekten de saygı gösterdikleri, inandıkları tanrı sayısı fazladır ama aynı durum başka devletler ve halklar için de geçerlidir. Böylesi gelişmeler, galip halkın ve devletin, egemenlik altına aldıkları diğer halkları bir arada tutmak istemelerinden kaynaklanmış olabilir ama şunu iyi anlamak lazım: Tanrılar ve inançlar konusunda o dönemde yaşayan insanlar, günümüz insanlarından çok daha farklı düşünür ve hissederdi. Tek tanrılı dinlerin olmadığı, bütün inançların “çok tanrılı” bir sistem üzerine oturduğu o dönemlerde, aslında başka türlü bir yaklaşım da düşünülemezdi. Bununla birlikte tanrılar arasında eşitlik yoktu, hiyerarşi mevcuttu. Galip bir halkın veya devletin tanrısı/tanrıçası baş tanrı konumuna geçer, diğer tanrılar/tanrıçalar ikincil konuma inerdi.
Bütün ilkçağ dinlerinde olduğu gibi tanrılar da “ölümsüzler” olarak düşünülmüştür.
Hitit tanrıların başında Hurri kökenli, Teşup vardı. Teşup, gök tanrısıydı. Teşup’un karısı güneş tanrıçası Arinna (Hepat) ise diğer önemli tanrıydı.
Yazılıkaya. Bilinen en büyük Hitit açık hava tapınağı bkz.* |
Yukarıdaki kabartmayı Fransız arkeolog Texier böyle çizmiş. Gravür. bkz. ** |
Boğazköy’de meydana çıkarılan Hitit Devlet Arşivi’ndeki yazılı belgelerden çoğu dini içeriklidir. O dönemde siyasi antlaşmaların sonunda her iki tarafın şahidi olarak pek çok tanrı adı sayılırdı. Bu sayede tanrıların isimlerini ve özelliklerini daha ayrıntılı bir şekilde biliyoruz. Hititler kendi ülkelerine Bin Tanrı İli derlerdi. Gerçekten de saygı gösterdikleri, inandıkları tanrı sayısı fazladır ama aynı durum başka devletler ve halklar için de geçerlidir. Böylesi gelişmeler, galip halkın ve devletin, egemenlik altına aldıkları diğer halkları bir arada tutmak istemelerinden kaynaklanmış olabilir ama şunu iyi anlamak lazım: Tanrılar ve inançlar konusunda o dönemde yaşayan insanlar, günümüz insanlarından çok daha farklı düşünür ve hissederdi. Tek tanrılı dinlerin olmadığı, bütün inançların “çok tanrılı” bir sistem üzerine oturduğu o dönemlerde, aslında başka türlü bir yaklaşım da düşünülemezdi. Bununla birlikte tanrılar arasında eşitlik yoktu, hiyerarşi mevcuttu. Galip bir halkın veya devletin tanrısı/tanrıçası baş tanrı konumuna geçer, diğer tanrılar/tanrıçalar ikincil konuma inerdi.
Bütün ilkçağ dinlerinde olduğu gibi tanrılar da “ölümsüzler” olarak düşünülmüştür.
Hitit tanrıların başında Hurri kökenli, Teşup vardı. Teşup, gök tanrısıydı. Teşup’un karısı güneş tanrıçası Arinna (Hepat) ise diğer önemli tanrıydı.
*SORU: Dinsel açıdan Hititler çok hoşgörülüydü şeklinde bir yorum yapılabilir mi?
Hititlerde ibadetin ilk şartı temizlikti. Büyük bayramlarda, dini törenleri başrahip sıfatıyla kraliçeyi de yanında bulunduran krallar yönetirdi. Tapınaktaki törende kral pis olursa memleketin felakete uğrayacağına inanırlardı. Bu türden temizlik saplantısı diğer halklarda da vardır. Hititler o dönemdeki diğer halklar gibi fala ve büyüye de inanırlardı. Anıtsal mezar yapıları Hititlerde yoktur. Ölü gömme geleneği iki türlüdür. Bunlardan birincisi “kremasyon” uygulaması yani ölünün yakılarak küllerinin saklanması; diğeri ise ölünün büyük bir kabın içine yerleştirilmesi adetiydi.
Hititlerde ibadetin ilk şartı temizlikti. Büyük bayramlarda, dini törenleri başrahip sıfatıyla kraliçeyi de yanında bulunduran krallar yönetirdi. Tapınaktaki törende kral pis olursa memleketin felakete uğrayacağına inanırlardı. Bu türden temizlik saplantısı diğer halklarda da vardır. Hititler o dönemdeki diğer halklar gibi fala ve büyüye de inanırlardı. Anıtsal mezar yapıları Hititlerde yoktur. Ölü gömme geleneği iki türlüdür. Bunlardan birincisi “kremasyon” uygulaması yani ölünün yakılarak küllerinin saklanması; diğeri ise ölünün büyük bir kabın içine yerleştirilmesi adetiydi.
*SORU: Burada sözü edilen iki ölü gömme geleneğine aynı mezarlık içinde de rastlayabiliyoruz. Bunun nedeni ne olabilir?
Sosyal ve İktisadi Hayat
Sosyal hayata ait bilgileri kanun maddelerinden öğreniyoruz. Buna göre halk: Hürler, köleler ve “Nam-Ra”lar (yarı bağımlılar) olarak üç temel sınıfa ayrılıyordu.
Hürler: Tüccarlar, köylüler ve zanaatkarlardan oluşurdu.
Sosyal ve İktisadi Hayat
Sosyal hayata ait bilgileri kanun maddelerinden öğreniyoruz. Buna göre halk: Hürler, köleler ve “Nam-Ra”lar (yarı bağımlılar) olarak üç temel sınıfa ayrılıyordu.
Hürler: Tüccarlar, köylüler ve zanaatkarlardan oluşurdu.
Köleler: Genellikle kentlerde oturup asillere hizmet eden bir sınıftı. Köleler bedel ödeyerek hürler sınıfına geçebiliyorlardı.
Nam-RA: Hür ve köleler arasında yer alan bir sınıftı. Savaş sırasında esir edilip, Hitit ülkesine getirilenlerin bu sınıfı oluşturduğu sanılmaktadır. Bunlar belirli bir yere yerleştirilir ve oradan ayrılamazlardı.
Hititlerde, ataerkil bir aile sistemi vardı. Damat kıza başlık parası verirdi, kız da baba evinden çıkarken baba mirasına karşılık olan miktar malı çeyiz götürürdü.
Hititlerde toprak önce tanrıların sonra kralındı ama kral istediğinde arazi bağışlayabilirdi. Hitit ülkesinin ekonomisi tarım ve hayvancılık üzerine kurulmuştur.Tahıl ürünleri arasında ilk sırayı arpa ve buğday alırdı. Arpadan bira, üzümden şarap, zeytinden de zeytinyağı elde edilirdi. Yetiştirdikleri hayvanların başlıcaları ise sığır, koyun, keçi, eşek, domuz ve attı.
Hitit ekonomisini diğer önemli bir gelir kaynağı da yer altı zenginlikleriydi, Anadolu topraklarında bol miktarda bulunan bakır, gümüş ve demir cevherini işlemeyi biliyorlardı. Yazılı belgelerde madeni eşyalar ve heykellerden bahsedilmesine karşın, yapılan kazılarda bu tür eşyalara fazla rastlanmamıştır.
Hititlerde, ataerkil bir aile sistemi vardı. Damat kıza başlık parası verirdi, kız da baba evinden çıkarken baba mirasına karşılık olan miktar malı çeyiz götürürdü.
Hititlerde toprak önce tanrıların sonra kralındı ama kral istediğinde arazi bağışlayabilirdi. Hitit ülkesinin ekonomisi tarım ve hayvancılık üzerine kurulmuştur.Tahıl ürünleri arasında ilk sırayı arpa ve buğday alırdı. Arpadan bira, üzümden şarap, zeytinden de zeytinyağı elde edilirdi. Yetiştirdikleri hayvanların başlıcaları ise sığır, koyun, keçi, eşek, domuz ve attı.
Hitit ekonomisini diğer önemli bir gelir kaynağı da yer altı zenginlikleriydi, Anadolu topraklarında bol miktarda bulunan bakır, gümüş ve demir cevherini işlemeyi biliyorlardı. Yazılı belgelerde madeni eşyalar ve heykellerden bahsedilmesine karşın, yapılan kazılarda bu tür eşyalara fazla rastlanmamıştır.
*SORU: Bunun nedeni neler olabilir, fikir üretip gerekçeleriyle birlikte açıklayınız.
Ticarete de büyük önem vermişlerdir. Fakat elimize geçen belgelerden anlaşıldığına göre, yasalara konu olan ticari mallar oldukça azdır. Bu nedenle Asur Ticaret Kolonileri devrine göre dış ticaretin bir hayli gerilemiş olduğu tahmin edilmektedir. Bunun başlıca nedeni bu devirde Kuzey Suriye ve Mezopotamya’ya giden yolların güvenli olmayışı olabilir. Ticaret değiş tokuşun yanı sıra gümüş çubuklar aracılığı ile yapılırdı.
Ticarete de büyük önem vermişlerdir. Fakat elimize geçen belgelerden anlaşıldığına göre, yasalara konu olan ticari mallar oldukça azdır. Bu nedenle Asur Ticaret Kolonileri devrine göre dış ticaretin bir hayli gerilemiş olduğu tahmin edilmektedir. Bunun başlıca nedeni bu devirde Kuzey Suriye ve Mezopotamya’ya giden yolların güvenli olmayışı olabilir. Ticaret değiş tokuşun yanı sıra gümüş çubuklar aracılığı ile yapılırdı.
Ordu
Hitit devleti hem ülke içinde hem de ülke dışında sürekli savaş halindeydi. Bu savaşlardaki başarılar bize iyi örgütlenmiş bir askeri yapıya sahip olduklarını gösteriyor. Hitit ordusunun temel gücü piyadelerden oluşuyordu. Bunların yanı sıra vurucu güç bakımından daha etkili olan arabalı savaşçıları da vardı. Süvari kıtaları yoktu. Ordunun yanı sıra kralın özel muhafız birliği vardı. Piyadeler mızrak ve kalkanlarla savaşır, bu silahlar genellikle bronzdan imal edilirdi. Ancak MÖ 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da demir üretimine geçildiğini ve bazı silahların da demirden yapılmaya başlandığını belgelerden anlıyoruz. Hititlerin kendilerine ait donanmaları yoktu fakat onların vasal (bağlı) devletlerin deniz kuvvetlerinden de yararlandığını gösteren belgelere sahibiz.
Hukuk
Hukuk
Hititlerde Hukuk Sistemini “aile”, “veraset” ve “ceza hukuku” adı altında üç bölümde inceleyebiliriz. Aile ve veraset hukuku ataerkil anlayışa göre oluşturulmuştur. Buna göre: babanın hakları en büyük erkek çocuğa geçerdi. Nitekim tahtın meşru varisi olarak da kralın en büyük erkek çocuğu gösterilmektedir.
Hitit tabletlerinde daha çok ceza hukukuna ilişkin maddeler yer almaktadır. Hukuka bakış açıları dinseldi.
Hititlerde ceza hukuku sistemi tarihsel olarak dört aşamadan geçerek oluşmuştur. Başlangıçta geleneklere dayalı kurallar uygulanırken, daha sonra işkence cezaları yerine tazminat olarak tanrılara hayvan kurban edilmesi ilkesi benimsenmiş, üçüncü aşamada ise ölüm cezaları kısıtlanmış maddi cezalar arttırılmış, son aşamada ise maddi cezalarda da indirime gidilmiştir. Ancak tüm dönemler için geçerli olan bir suç vardır ki, o da: Kişi, tanrıya, krala, efendisine karşı kulluk görevini yerine getirmemişse ölümle cezalandırılırdı. Ayrıca bu tür suçlarda, yalnız suçu işleyen değil ailenin diğer bireyleri de sorumlu tutulurdu.
Yazı, Dil ve Edebiyat
Hititlerde çivi yazısı ve hiyeroglif yazı olmak üzere iki tür yazı vardır. Çivi yazısını genellikle siyasi ve hukuki belgelerin yazılmasında kullanmışlardır. Kendilerine özgü bir yazı olan hiyeroglif yazıyı ise daha çok dini metinlerde, kitabelerde ve mühürlerde kullanmışlardır. Hiyeroglif yazı kısmen çözümlenebilmiştir. Arkeolojik verilerin yanı sıra Hitit tarihi ve uygarlığı hakkındaki bilgilerimizi çeşitli yerlerde bulunmuş çivi yazılı tabletlerden elde ediyoruz.
Konuştukları dil Hint Avrupa dil grubu’na girer. Çivi yazılı metinlerde Akadca, Hiyeroglif yazılı metinlerde Luwi dilini kullanmışlardır. Hitit edebiyatı üzerinde öncelikle Mezopotamya kültürünün, sonra da Hurri kültürünün etkisi olduğu söylenir. Edebiyatları genellikle dini bir özellik göstermektedir.
Edebi metinler arasında çeşitli yazılı belgelerle günümüze kadar ulaşmış olan; mitosları, destanları, masalları ve ilahileri sayabiliriz. Resmi belgeler arasında ise “yıllıklar” çok önemli bir yer tutar. Hitit tarihini araştıran tarihçilerin verdiği adla “anallar ya da “Hitit yıllıkları” Hitit tarihi açısından büyük öneme sahip resmi kayıtlardır. Devletin resmi yazıcıları olayları bu yıllıklara kaydetmiştir. Bugün bu belgeler sayesinde Hitit tarihi hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunabilmektedir.
*SORU: "Anal" (Annales) kelimesinin kökeni hangi dildir? Araştırınız.
Hitit tabletlerinde daha çok ceza hukukuna ilişkin maddeler yer almaktadır. Hukuka bakış açıları dinseldi.
Hititlerde ceza hukuku sistemi tarihsel olarak dört aşamadan geçerek oluşmuştur. Başlangıçta geleneklere dayalı kurallar uygulanırken, daha sonra işkence cezaları yerine tazminat olarak tanrılara hayvan kurban edilmesi ilkesi benimsenmiş, üçüncü aşamada ise ölüm cezaları kısıtlanmış maddi cezalar arttırılmış, son aşamada ise maddi cezalarda da indirime gidilmiştir. Ancak tüm dönemler için geçerli olan bir suç vardır ki, o da: Kişi, tanrıya, krala, efendisine karşı kulluk görevini yerine getirmemişse ölümle cezalandırılırdı. Ayrıca bu tür suçlarda, yalnız suçu işleyen değil ailenin diğer bireyleri de sorumlu tutulurdu.
Yazı, Dil ve Edebiyat
Kadeş Antlaşması'nın Hitit versiyonu. |
Konuştukları dil Hint Avrupa dil grubu’na girer. Çivi yazılı metinlerde Akadca, Hiyeroglif yazılı metinlerde Luwi dilini kullanmışlardır. Hitit edebiyatı üzerinde öncelikle Mezopotamya kültürünün, sonra da Hurri kültürünün etkisi olduğu söylenir. Edebiyatları genellikle dini bir özellik göstermektedir.
Edebi metinler arasında çeşitli yazılı belgelerle günümüze kadar ulaşmış olan; mitosları, destanları, masalları ve ilahileri sayabiliriz. Resmi belgeler arasında ise “yıllıklar” çok önemli bir yer tutar. Hitit tarihini araştıran tarihçilerin verdiği adla “anallar ya da “Hitit yıllıkları” Hitit tarihi açısından büyük öneme sahip resmi kayıtlardır. Devletin resmi yazıcıları olayları bu yıllıklara kaydetmiştir. Bugün bu belgeler sayesinde Hitit tarihi hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunabilmektedir.
*SORU: "Anal" (Annales) kelimesinin kökeni hangi dildir? Araştırınız.
Sanat
Hititler edebiyat alanında olduğu gibi sanat alanında da Mezopotamya’dan etkilenmişlerdir. Hitit sanatı, Mısır Sanatı gibi tek bir halkın ürünü değildir. Hititli sanatkarlar zamanla kendilerinden de bir şeyler katarak Anadolu’ya özgü bir sanat yaratmışlardır. Resim sanatı pek gelişmemiştir. Heykelcilik ve özellikle kabartmacılık oldukça ileri bir düzeye ulaşmıştır. Heykeller, genellikle taş, kil ve bronzdan yapılmıştır. Kabartma alanındaki en önemli eserler; Boğazköy, Yazılıkaya açık hava tapınağında bulunan, Yazılıkaya kabartmalarıdır.
Hitit sanatının en çok gelişen kısmı mimaridir. Şehirlerini büyük tapınaklar ve saraylar ile süslemişler etraflarını da sağlam surlar ile çevirmişlerdir. Başkent Hattuşaş (Boğazköy) Hitit şehir mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Şehirlerde düzenli kaldırımlar ve kanalizasyon sistemi mevcuttu.
*TEMEL SORU: Hititleri diğer İlkçağ devletlerinden ayıran temel özellikler nelerdir? Saptamalar yaparak bunları kanıtlarla (örnekler) destekleyiniz.
Dersiçi Sorular
1. Hititler kimdir?
2. Bu uygarlığı doğuran koşullar
nelerdir?
2. Siyasi yapıları günümüzdeki bir
sisteme benziyor muydu?
3. Sosyo-ekonomik yapı nasıl
şekillenmişti? Bunları nereden biliyoruz?
4. Bıraktıkları eserlerin anlamı nedir?
Onları neden yapmışlar? Günümüz eserleri ile kıyaslayınca ne tür benzerlik ve
farklılıklar buluyoruz?
5. Anadolu ve Anadolu
uygarlıkları açısından Hititlerin anlamı nedir? MÖ 13. yüzyıl sonlarına doğru meydana gelen ve Ön Asya dünyasını alt üst eden Ege Göçleri’nin nedeni muhtemelen ekonomikti. Ege Kavimlerinin göçlerinin başlangıç noktası olarak bugünkü Yunanistan gözükmektedir. Göçlerin nedeni kesin olarak bilinmemektedir?
Dağlık ve tarıma elverişli yeri oldukça az olan Yunanistan’da yaşayan kavimler, hayatlarını sürdürebilmek için belki de yeni topraklar arayışına çıkmışlardı…
Duvar resimlerinden anlaşıldığına göre Ege Göçleri denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştır. Bu olay, Demir devri ile Tunç devirlerini birbirinden ayıran büyük bir olaydır. Bu göçlerle Hitit, Mitanni, III.Babil devletleri gibi MÖ II.binin büyük monarşileri ortadan kalkmış, onların yerine yeni gelen göçebe toplulukların kurduğu kabile devletleri ortaya çıkmıştır.
Anadolu’da, MÖ 12. yüzyıl ile 8. yüzyıl arasında sürmüş olan bu “Karanlık Dönem”e ait arkeolojik ve yazılı eser yoktur. Bu durumdan ne tür sonuçlar çıkarılabileceğini de tartışmak gerekir.
*http://museopics.com/Ancient-World-Wonders-History-Antiquities/MuseoPics-Ancient-Anatolian-Civilisations/Ancient%20Hittites/2-Hittite-History/History%20of%20Hittite%20Art%20&%20Artefacts.html
** http://brewminate.com/five-key-sites-of-the-hittite-empire/
*http://museopics.com/Ancient-World-Wonders-History-Antiquities/MuseoPics-Ancient-Anatolian-Civilisations/Ancient%20Hittites/2-Hittite-History/History%20of%20Hittite%20Art%20&%20Artefacts.html
** http://brewminate.com/five-key-sites-of-the-hittite-empire/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder