11 Haziran 2016

Mezopotamya Uygarlıkları

Dilara Kahyaoğlu
1997-2004
Kasım 2017


Nehir Vadisi Uygarlıkları - İlk Uygarlık Merkezleri- Su Uygarlıkları
http://www.amherstschools.org/webpages/mgoss/index.cfm?subpage=27043
Mezopotamya terimi, yunanca kökenli olup “iki nehir arası” anlamına gelir. Araplar ise bölgeye
“El-Cezire” demektedir. Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bu verimli topraklar bugün Irak Devleti’nin sınırları içindedir. Nehirlerin akış yönüne göre ilkçağda (günümüzde de) Toroslar ile Bağdat şehri arasında kalan bölgeye Yukarı (Kuzey), Bağdat ile Basra (İran) Körfezi arasında kalan bölgeye Aşağı (Güney) Mezopotamya denilmekteydi(dir).

Mezopotamya Uygarlığının kurucusu kabul edilen Sümerlerin MÖ 4000’de Orta Asya’dan geldiklerini düşünenler olduğu gibi İran yöresinden veya kuzeyden geldiklerini düşünenler de vardır. Bunların göçebe çoban topluluklar olduğu tahmin edilmektedir. Dünya uygarlık ve kültürünün temellerinin atıldığının düşünüldüğü bu bölgede, ilkçağ boyunca; Sümer, Elam, Babil, Akad (aşağı), Asur (yukarı) devletleri kurulmuştur.




Bunlar dışarıdan gelip Güney Mezopotamya’nın yerleşik neolitik köyleri üzerinde egemenlik kurdular. Artan nüfusun ihtiyacı olan üretimi sağlamak için tarım sistemini geliştirmeleri gerekiyordu. Ancak bölgenin coğrafi yapısından kaynaklanan bazı güçlükler vardı. Örneğin yazlar sıcak ve kuraktı, nehirlerin düzensizliğinden dolayı sadece belirli mevsimlerde taşmalar oluyordu.

Bu nedenle suları depolamak için baraj, nehirlerin düzensizliğini önlemek için kanallar açtırdılar. Verimli topraklara sahip olan bu bölge, sık sık istilalara uğradığı için ordu sistemini kurdular, bölgede bulunmayan çeşitli madenleri ve keresteyi getirebilmek içinde ticaret sistemini oluşturdular. İşte bütün bunlar tarihte şu ana kadar bilinen ilk devletin oluşumunu sağlayan temel koşulları oluşturdu. [1]
Ur'ın yıkıntıları arkasında 
 Ur'un meşhur Ziggurat'ı görülüyor.
https://en.wikipedia.org/wiki/Ur
Sümerler, bu bölgede; Lagaş, Ur, Uruk, Eridu, Kiş olarak anılan şehir devletlerini kurdular. MÖ III. başlarında Sümer şehir devletlerini Arabistan’dan gelen Samiler egemenlikleri altına alıp Akad Devletini kurdu. Geniş topraklara yayılan Akadlar, tarihin bilinen ilk imparatorluğunu kurup Mezopotamya kültürünü Anadolu içlerine, Elam’a, Kuzey Suriye’ye ve Doğu Akdeniz sahillerine taşıdılar.

Akadlar, Gutiler’in istilası ile yıkılınca bölgede yeniden Sümer egemenliği başladı. Bu dönem, tarihte Sümerlerin en parlak devri olarak bilinir. Sümer siyasi tarihine Elamlar son verdilerse de egemenlikleri uzun sürmemiş, bir süre sonra bölge Babil Devleti’nin eline geçmiştir. Samilerin bir kolu olan Amurrular tarafından kurulan ve tüm Mezopotamya’yı ele geçiren Babil Krallığı en parlak zamanını Hammurabi zamanında yaşamıştır. Hititler tarafından yıkılan Babil Krallığı’ndan sonra bu bölgeye hakim olan en büyük güç Asurlular oldu. Esas olarak Yukarı Mezopotamya’da kurulan Asur Devleti yaptığı fetihlerle zaman içinde Yakındoğu’nun esas hakimi olmuştur. MÖ 612’de Med saldırıları ile yıkılan Asurluların yerine yeniden Babil Devleti egemen oldu. Mezopotamya toprakları MÖ 593-331 yılları arasında Pers İmparatorluğu'nun bir parçası haline geldi. Bu tarihten sonra ise, sırasıyla Helenistik devletlerden Selevkosların, Roma İmparatorluğu’nun ve Pers Devleti’nin yerinde kurulan Sasanilerin egemenliği altına girmiştir. MÖ 7.yüzyılda bölgeyi ele geçiren Müslüman Araplardan sonra bölge, Osmanlı İmparatorluğu da dahil bir çok devletin egemenliği altına girmiştir. Bugün bu topraklarda Irak Devleti bulunmaktadır.

Devlet Yönetimi
Şehir devletleri biçiminde yönetilen Sümerlerde “ensi, patesi, lugal, lugal-kalma” unvanlı rahip krallar bulunurdu. Rahip -Krallar ülkenin dini ve siyasi anlamda en büyük yöneticisi konumundaydılar. Hükümdarın yanında danışma meclisleri niteliğindeki halk meclisi ve yaşlılar kurulu bulunmaktaydı .

Samiler devrinde (Asur, Akad, Babil) şehir devletleri merkeze bağlanmış, mutlak -merkeziyetçi bir devlet sistemi oluşmuştur. Hatta Sami kralları zamanla kendilerini “Tanrı Kral” saymışlardır.

Mezopotamya’da; tapınakta, sarayda çalışanlarla , toprağa bağlı çiftlik sahipleri dışında her erkek asker sayılırdı. Her sitenin kendisine ait özel bir ordusu vardı. Ordu; yayalar ve arabalılar (yaban eşekleri tarafından çekilen) olmak üzere iki bölümden oluşuyordu. Sümerler zamanında bilinmeyen at Asurlular zamanında kullanılarak süvari birlikleri oluşturulmuştur.

Hukuk
Dünyanın bilinen ilk yazılı kanunları Sümer Kralı Urukagina’nın kanunlarıdır (MÖ 3000). Diğer Sümer kanun yapımcıları Urnamu ve Şulgi’dir. Bundan da anlaşılacağı üzere tarihte bilinen ilk yazılı yasalara sahip olan devlet Sümerlerdir.
Babil hükümdarı Hammurabi, Sümer krallarının kanunlarını Sami geleneklerine göre uyarlamış ve ünlü Hammurabi Kanunları’nı meydana getirmiştir.
Bir Akad silindir mühründe (soldan sağa) İnanna, Enki ve İsumud görülüyor.
y. MÖ 2300

Din ve İnanışlar
Mezopotamya halkı politeist (çok tanrılı) bir din anlayışına sahipti. Her etnik grubun, hatta her kentin kendi tanrıları bulunurdu. Çoğu kez tanrıların prestiji, temsil ettikleri kentlerin kaderine bağlıydı. Kentlerin siyasi ve ekonomik durumu yükseldikçe o kentin tanrıları da diğer kent tanrılarının üstünde yer alırdı. Sami egemenliğinden sonra Sami kökenli tanrılar, Sümer kökenli tanrılarla karışmış ama Sümerlerin din anlayışı Mezopotamya’da sürekli olarak üstünlüğünü korumuştur. Sümerlerin en önemli tanrıları gök tanrı Anu, hava ve yeryüzü tanrısı Enlil, su tanrısı Enki idi. Babil ve Asur devletlerinin gelişimiyle Marduk ve Aşşur adlı tanrılar ön plana çıktılar.
Tanrıların insan biçiminde, ancak olağanüstü güçlere sahip “ölümsüzler” olduğuna inanılırdı. Tanrıların yanı sıra iyi ve kötü cinlere, ruhlara da inanılırdı. Bunlar insan ya da hayvan biçiminde olurdu.
Sümerler tanrının kutsal yeri olarak düşünülen basamaklı “Ziggurat” denilen tapınaklar inşa ettiler. Bu yapılarda gerçekleştirilen törenlerin niteliği hakkında elimizde çok fazla bilgi bulunmamaktadır.
Ur  Zigguratı'nın Canlandırılması
Sosyal ve Ekonomik Hayat
Samiler devrinde cariyeler eşya gibi kullanılır bazen belli bir ödenek ödeyerek hürriyetlerini satın alabilirlerdi. Sümerlerde aile yapısı ataerkil (babaerkil) özellik taşıyordu . Babanın ölümünden sonra miras oğulları arasında eşit olarak pay edilir, kızlara miras verilmezdi, kızlar paylarını evlenirken çeyiz olarak alırlardı.
Birçok kadınla evlenmek Samilerin kabul ettiği bir sistemdi.

Mezopotamya’da halkın geçim kaynağının temelini tarım oluşturuyordu. Önceleri rahipler tarafından yönlendirilen ekonomide, toprak tanrıların malı sayılıyor ve rahiplerin denetiminde işleniyordu. Özel mülkiyetin devlet tarafından tanınması ve korunması Urukagina kanunlarından sonradır. Tarımın yanında hayvancılık da önem kazanmıştı; sığır, eşek, koyun ve keçi gibi hayvanlara MÖ 1500’lü yıllarda at da eklendi .

Geçim kaynakları arasında balıkçılık da önemli bir yere sahipti. Tüm ekonomisi mal mübadelesi (değiş- tokuş) sistemi üzerine kurulmuş olan Mezopotamya’da ticaret, ilk dönemlerden itibaren büyük bir öneme sahipti. MÖ 3000’de, para biçiminde kesilmiş ama sikke gibi basılmamış gümüşleri değer ölçüsü olarak kabul eden bir para sistemi geliştirmişlerdir.

İç ticaret kadar dış ticaret de önemliydi. İhraç malları; tarım ürünleri ve giyim eşyalarıydı. İthal malları ise; Suriye, Anadolu, Mısır’dan getirilen kereste, maden ve Hindistan’dan getirilen fildişiydi.


https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ivi_
yaz%C4%B1s%C4%B1#/media/
File:Sumerian_26th_c_Adab.jpg

Çivi yazısı örneği

Yazı, Dil ve Edebiyat

Sümerlerde, bütün yazı sistemlerinde olduğu gibi önce bir nesneyi veya bir eylemi temsil eden kalıplaşmış resimler biçiminde beliren harfler, birkaç yüzyılda bir fikrin ve bir sesin anlatımına geçmeyi başarmıştı.

Yazı malzemesi olarak levha şekline getirilen yumuşak kil kullanılıyordu. Yazı önce bir kil üzerine yumuşak bir şekilde yazılıyor, sonra tabletler sertleşmesi için açık havada kurutuluyor ya da pişiriliyordu. Üçgen uçlu bir çubukla yazılan bu işaretler, çiviye benzediği için bu yazıya uzmanlar tarafından “çivi yazısı” adı verilmiştir.

Dünya tarihinde ilk kez Sümerler tarafından kullanılan çivi yazısı daha sonra diğer Mezopotamya uygarlıklarına ve Anadolu’ya yayılmış MS 70’li yıllara kadar kullanılmıştır. Mezopotamya kültür unsurunun belki de en önemli unsurunu oluşturan yazı sayesinde gelişen edebi türlerin başında destanlar gelir. Çoğu dinsel öğeleri ve mitolojik konuları içeren bu destanlardan Gılgamış, Tufan ve Yaratılış destanları en öneml
ileridir.

Muhtemelen Asya kökenli olan Sümer dilinde, Türkçe’ye benzeyen bir çok kelime olduğu iddia edilmiş, hatta bu teze 1930’lu yıllarda ciddi olarak inanılmıştır.

Bilim ve Sanat


Naramsin’in Steli. Çizim.
Mezopotamya’nın tarihteki çok yönlü etkisi bilim alanında da kendini göstermiştir. Aritmetik, geometri ve astronominin temelleri bu bölgede atılmıştır. Bu bilgiler daha sonra Yunanlılara geçmiş ve Arapların da astronomisine temel olmuş oradan da Avrupa’ya kadar ulaşmıştır.

Örneğin, dairenin 360 derece olduğunu Babilliler buldu. Onlar yılı 360 gün , günü ve geceyi 12 saat olarak tespit etmişlerdir. Dört işlemi, kare kök almayı, alan ölçümü için gerekli geometri ilkeleri de biliyorlardı. Mezopotamya’nın geniş kapsamlı kültür yaşamından geriye kalanlar arasında en belirgin süreklilik gösteren eserler seramiklerdir.

Mimari eserlerde ise Zigguratlar ve saraylar dikkati çeker. MÖ 6.yüzyılda Babil devrinde inşa edilen ve dünyanın yedi harikası olarak kabul edilen “Babil’in asma bahçeleri en önemli eserler arasında sayılmakla birlikte bugün elimizde onunla ilgili bir kalıntı veya ipucu yoktur. Bu tip mimari eserlerin günümüze ulaşmamasının temel sebebi kullanılan malzemenin dayanıksızlığıdır.

Heykeltıraşlık ve kabartma (rölyef) sanatı da Mezopotamya’da önemli bir yer tutardı. Günümüze ulaşan “Akbabalar Steli” ve “Naramsin’in Kabartması” en önemlilerindendir.


ÇALIŞMA VE ARAŞTIRMA SORULARI

1. Birinci haritayı inceleyin, ilk uygarlık merkezleri olarak nereleri gösterilmektedir? İsimlerini yazın. Bunlar hangi nehirlerin kıyılarındadır? Anadolu’nun çevresinde (komşu) hangi uygarlık merkezleri vardır?

2. İkinci haritadaki bazı coğrafi yer adlarını coğrafya atlasınızdan yararlanarak Türkçe’ye çeviriniz. Sümer sitelerinin Türkçe’deki yazılış biçimini de tarih atlaslarınızdan bularak yazınız.

3. Sümer sitelerinin bulunduğu bölgede bugün hangi devlet veya devletler vardır? Bulunuz.

4. Yukarı ve Aşağı Mezopotamya’nın sınırlarını harita üzerinde gösteriniz. Tarih atlasından yararlanmanız gerekebilir.

5. Bölgenin coğrafi yapısı, Sümer sitelerinin ortaya çıkışını nasıl etkilemiş, neler olmuş? Kısaca özetleyiniz.

6. Mezopotamya’da meydana gelen siyasi oluşumlar için açıklamalı kronoloji hazırlayınız.

7. Ur Ziggurat’ını inceleyiniz. Bu yapı hangi amaçla yapılmış olabilir? Bildiğiniz herhangi bir mimari yapıya benziyor mu? Evet / Hayır… Neden?

8. Restitüsyon, Ziggurat, rekonstrüksiyon, restorasyon, stel sözcüklerinin anlamlarını araştırınız.

9. Naramsin’in Stel’ini yorumlayınız/betimleyiniz.

10. Sümerleri yönetenler neden hem kral hem de rahiptir?

11. İlk yazılı kanunların Sümerlerde ortaya çıkmış olmasının nedenleri neler olabilir?

12. İnsanların önceleri birden çok tanrıya inanmasının, çok sonra tek tanrı inanışına geçmesinin nedenleri neler olabilir?

13. Halkın çeşitli sınıflara bölünmesinin ve bu sınıfların keskin çizgilerle birbirinden ayrılmasının nedenleri neler olabilir?

14. Çivi yazısını bizim yazımız ile karşılaştırıp aradaki farkları saptayın.

15. Mezopotamya halkı neyle geçiniyordu?

16. Gılgamış ve Tufan destanlarını araştırarak okuyunuz, kısaca özetini yazınız.

****

[1] Gordon Childe'ın tezidir. Kent devletlerinin ortaya çıkışı...

EK OKUMA 1

Jean Bottero

"Tarih aslında yazıdır. Yazı olmadığı sürece, yazı çözülemediği sürece, bizler arkeolog ya da tarihöncesi çağlar uzmanı olarak kalırız; insanların bir şekilde kendi kendilerini "yaratmak" için kullandıkları fikirler, imgeler, anlatılar ve soyağaçlarından yoksun kalırız. Unutulan yazılarıyla birlikte hafızamızdan silinen Doğu, Champollion'un Precis du Systime hiâ' roglyphyque'ten (Hiyeroglif Sistem kılavuzu) yirmi yıl önce genç Alman Grotefend'in (17751853) 1803'te "çivi yazısı denilen Persepolis yazıtları"nın çözüm temellerini ortaya koymasıyla sahneye geri dönmeye başlamıştır. Kısacası, çivi ve köşebentlerle bezenmiş bu kilden şeytani tabletler konuşmaya başladıklarında, o zamana kadar Kutsal Kitap ve Med savaşlarının (IÖ V. yüzyıl) kenar mahallesi olan Mezopotamya'nın önemi keşfedilmiştir. Dicle ile Fırat arasında ayaklarımızın altında devasa bir kütüphane açılıyordu. Şimdiyse hukuk ve siyasetten, edebiyat, bilim, günlük yaşam ve çetrefil diplomatik yazılara, dine kadar, her konuda elimizde yaklaşık 500 000 tablet bulunmaktadır. Bu ilginç bir biçimde bakış açımızı değiştirmektedir.

İlkin Sümerler Vardı, Jean Bottero'yla Söyleşi, Eski Yakın Doğu  Sümer'den Kutsal Kitaba 

.........

EK OKUMA 2
Sümerler Kimdir?
[Bu yazıda, Gordon Childe'ın savunduğu tezden farklı bir fikir ileri sürülüyor]

Birçok tarih kitabında bu köylüler [Yerli halkı kastediyor] "Sümerler" olarak adlandırılmaz. Tarihçiler bu adı MÖ 3200 yılı sonrasında Mezopotamya ovasını işgal eden kültüre ayırmıştır çünkü yıllar boyunca kanıtlar, her ne kadar MÖ 4500 yılından başlayarak köyler var olmuşsa da, Sümerlerin MÖ 3500 sonrası bir aralar kuzeyden gelip burayı istila eden ayn bir grup olduklarını gösterir gibiydi.

Ama daha yakın tarihli kazılar ve su hattının altındaki toprağı incelemeyi sağlayan teknolojinin kullanılması, Sümer topraklarında MÖ 4500'ün çok öncesinde yaşandığını göstermiştir. Arkeologların erişebildiği kalıntıların ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, dışarıdan bir işgalin "yerli Mezopotamyalılara" yeni bir kültür dayatmadığını gösterir; eski köylerde, daha sonraki "Sümer" köyleriyle aynı ev inşası, yerleşim, dekorasyon vs eğilimleri görülür.

Eski köylülere kuzeyden, güneyden ve doğudan, bir yıkıcı istilayla değil, sürekli yerleşimle gelen göçebe halkların katılmış olması daha yüksek olasılıktır. Buna karşın, en eski Sümer  yerleşmelerinin eski adları kalmıştır; aşağı Mezopotamya ovasındaki insanlara MÖ 5000-4000 dönemi için "Obeyd." MÖ 4000-3200 dönemi için "Uruk" denir. MÖ 3200-2900 dönemi için başka bir isim "Cemdet Nasr" önerilmişse de, bu tarihler bulanık görünür. 

5000 öncesi yerleşimlere Samarra, Hassuna ve Halaf denir. Kısmen çömlek tasarımlarındaki  yeniliklere dayanan bu dönemler, o dönemin en tipik örneklerinin ilk bulunduğu arkeolojik kazı alanlarının adlarına göre adlandırılmıştır. (Dilbilimciler, işi daha da karıştırmak için başka bir dizi
isim kullanır; örneğin Obeyd halkı Proto-Fıratlı olur.) Hepsini "Sümerler" diye adlandırmak
bana daha basit -ve daha doğru- geliyor.

Susun Wise Bauer, Antik Dünya Tarihi, Alfa Yayınları, 2013, s. 25-26 (dipnot)

ayrıca bkz.
https://www.youtube.com/watch?v=nIP8OVm2KiY  (Ur şehrinin 3D olarak canlandırılması)

Slaytlar, çizimler, haritalar, eserler https://www.youtube.com/watch?v=I2v4kZa-XhU

Ur Zigguratı 3D. Otantik müziği harika https://www.youtube.com/watch?v=sHWh9q26dFI



Yazar adı belirtilmeden, aktif link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.

DİĞER bloglarıma da bkz. 

"MAYA MOR RASTGELE KARŞILAŞMALAR" TEFRİKA ROMAN
https://tefrika-mayamor.blogspot.com/

TARİH İÇİN KAYNAK
https://kaynaklarlatarih.blogspot.com/

ANLATI, ÖYKÜ, OYUN
https://babillkulesi.blogspot.com/

Hiç yorum yok: