10 Kasım 2017

Frigya ve Lidya

Dilara Kahyaoğlu
1997-2004
Kasım 2017


Ege Göçleri-Deniz Kavimleri Göçleri (MÖ 1200)

MÖ 13. yüzyıl sonlarına doğru meydana gelen ve Ön Asya dünyasını alt üst eden Ege Göçleri’nin nedeninin ekonomik olduğu düşünülmektedir. Ege Kavimleri, hareketlerine Yunanistan’dan başlamışlardı. Dağlık ve tarıma elverişli yeri oldukça az olan Yunanistan’da yaşayan kavimlerin, hayatlarını sürdürebilmek için yeni topraklar arayışına girdikleri tahmin edilmektedir. Duvar resimlerinden anlaşıldığına göre Ege Göçleri, denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştı. Bu olay, Demir Devri ile Tunç Devirlerini birbirinden ayıran büyük bir olaydır. Bu göçlerle Hitit, Mitanni, III.Babil Devleti gibi MÖ II.binin büyük monarşik devletleri ortadan kalkmış, onların yerine bu göçebe toplulukların kurduğu kabile devletleri ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu’da, MÖ 12 . yüzyıl ve 8. yüzyıl arasındaki bu “Karanlık Dönem”e ait arkeolojik ve yazılı eser bulunamamıştır.
Midas Anıtı (Yazılıkaya).
 Perrot-Chipiez'in Çizimi, Gravür.
 Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya'da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykelini koymak üzere yapılmıştır. 1834’de Texier de anıtı inceleyerek gravür çizimini yapmıştır. Anıtın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerindeki Frigce yazıtta geçen Midai kelimesinden dolayı anıta bu ad verilmiştir. Yöre halkı ise üzerindeki yazıtlar nedeni ile anıtı, Yazılıkaya olarak adlandırmıştır. Günümüzde her iki isim de kullanılır. **

Frigler

Karanlık çağın sonunda Orta Anadolu’da kurulan Friglerin Anadolu'ya ne zaman geldikleri ve nereden geldikleri tartışma konusudur (Trakya'dan geldikleri ve Trak kökenli oldukları en güçlü savunulan tezlerdendir). Friglerin tarihi, yeterli ölçüde yazılı belge bırakmamaları nedeniyle karanlıktır. Bulunan yazılı belgeler kaya anıtları üzerindeki bir kaç satırı geçmez. Bizler, Frigleri daha çok bıraktıkları arkeolojik eseler ve komşuları olan Doğu ve Batı ülkelerinin kaynaklarından öğreniyoruz.


İlk Çağda Sakarya Nehri ve Büyük Menderes'in doğduğu kısımlara Yunanlılar "Frigya" adını vermişlerdi, bu nedenle bu bölgede devlet kurmuş olan halka "Frigler" denilmiştir.
Midas Tümülüsü olarak adlandırılan
mezarda bulunan kişinin etlendirilmiş
yüzü. Aynı yerde arkeolojik
eserler de bulunmuştur.
Gordion/Yassıhöyük
bkz. ****

Başkentleri Ankara-Polatlı yakınlarındaki Gordion (Yassıhöyük) kentiydi. 8. yüzyılda da Orta Anadolu’da güçlü bir devlet haline geldikleri sırada Batı Anadolu’da yeni bir devlet kuruluyordu. Bu devlet Lidya Krallığı idi. Frigler'in, kayıtlarda bulabildiğimiz en ünlü hükümdarı "dokunduğu her şeyi altına çevirmesiyle ünlü" "Midas"tır. Bu kraldan dolayı daha sonraları bütün Frig krallarına midas ünvanı verilmiştir. Frigler, Kafkaslardan geldiği tahmin edilen Kimmerlerin saldırısına uğrayarak MÖ 690 civarında yıkılmışlar ve giderek kuvvetlenen Lidyalılar'ın egemenliği altına girmişlerdir.

Kültür ve Uygarlık
Frig toplum yapısı hakkında da çok az bilgimiz vardır. Frigya özellikle köylü ve çiftçilerin ülkesiydi. Antik kaynaklardan öğrendiğimize göre bu ülkenin tunçları, köleleri, at ve katırları ünlüydü. "Kral Yolu" Frig topraklarından geçtiği için bu bölgenin komşularının gözünde özel bir önemi vardı. Ege Adalarında ve Yunanistan’da bulunan bir çok Frig eserinden de bunların Batı ile ticari ilişkiler içerisinde olduklarını anlıyoruz. Batı ile yapılan bu ticari ilişkiler yanında, Asur Ülkesi ve Kuzey Suriye ile ticaret yapıldığına dair kanıtlar da vardır.
Büyük Tümülüs'te bulunan eserler
bkz. ****
 


Frigyalılar, Anadolu’da öteden beri kökleşmiş olan dinsel gelenekleri sürdürmüşler ve Anadolu kökenli büyük tanrıça Kybele'ye tapmışlardır. Kybele'nin en önemli özelliği yaratıcı ve doğurucu kişiliğidir, yani bereket sembolü olan bir tanrıçadır. Kybele'ye çeşitli yer ve dönemlerde başka isimler altında da rastlamaktayız. Örneğin bu tanrıçaya, Hititler, Kubaba; Giritliler, Rhea; Yunanlılar, Artemis demişlerdir.

Frigler, ölülerini ya kayalara oyulmuş mezarlara ya da tümülüslere gömerlerdi. Anadolu'nun piramitleri olarak kabul edilen tümülüsler; ahşaptan küçük bir mezar odasının üzerine toprak yığılması sonucu oluşturulmuş mezarlardır. Bu odalar içinde cesetler sedirler üzerine yatırılır ve yanlarına pek çok armağan bırakılırdı. Mezarın üzerine yığılan toprağın yüksekliği ölen kişinin önemine göre değişirdi.
Fibula
Zamanının çengelli iğnesi
Fibula bir Frig buluşu değildir.
Fakat Frig fibulalarının kendine
özgü bir karakteristiği vardır. 

Frig dilinin Hint-Avrupa dil grubuna girdiği düşünülmekle beraber bu konuda yeterli kaynak yoktur. Örneğin Hititlerde olduğu gibi bizlere kadar ulaşmış olan yazılı belgeler yoktur. Bu dile ilişkin yazılar kaya anıtları üzerine bir kaç satır olarak kazınmış ve sadece onlar bizlere kadar ulaşmıştır. Frig Alfabesi ise erken Yunan yazısına benzemektedir. Frig yazısının kökeni konusunda farklı düşünceler vardır. Bazı araştırmacılar bu yazının kökeni olarak Fenikelileri, bazıları ise Yunanlıları gösterirler.
Midas Anıtı veya Yazılıkaya
 


Başta mimarlık olmak üzere, heykeltıraşlık, seramik, dokumacılık, marangozluk ve madencilikte ustaydılar. Frig kentleri içinde Gordion'un özel bir yeri vardır. Evler genelde taş ve kerpiç kullanılarak yapılan megaron tipi yapılardı. Seramik alanında geometrik desenlerle süslü Frig çömlekleri ünlüydü. Maden işçiliğinde yüksek bir düzeye ulaşmışlardı. Özellikle yaylı çengelli iğneler (fibula) ve bronz kazanlar çok ünlüydü.

Ayrıca tekstil ve kilimleriyle de ünlüydüler. Gordion kazılarında parçalar halinde de olsa Frig tekstil örneklerine rastlanmıştır. Belki de Anadolu kilim geleneğinin atası olan ve günümüzde tapates (* bkz.) olarak isimlendirilen Frig kilimleri antik dünyanın en sevilen malları arasındaydı. Antik Yunan yazarlarına göre bir çeşit basit flüt olan "syrinks" de Friglere özgü bir müzik aleti olarak görülüyor. 
Büyük Tümülüs
Midas'ın Tümülüsü olarak bilinir ama araştırmalar sonucu Midas'tan
100 yıl önce yapıldığı bulunmuştur.
Bu bölgede 100'ün üzerinde tümülüs vardır. Tümülüsler sadece Friglere ait değildir
Helenistik dönem krallarına veya soylularına ait tümülüsler de buradadır.
Bu bölgede yaklaşık 400 yıl kadar kral ve soyluların gömüldüğü
tümülüs geleneğini sürdürülmüştür.

Lidyalılar

Doğu Anadolu'da Urartu, Orta Anadolu'da Frig Devletleri son zamanlarını yaşarken Batı Anadolu'da  MÖ 7.yüzyılın ilk yarısında merkezi Sardes olmak üzere kurulan devlete Lidya Devleti diyoruz. Yunanlılar Küçük Menderes ve Gediz ırmakları arasındaki bölgeye "Lidya" derlerdi. Bu bölgeye yerleşen ve Lidyalılar olarak tanınan bu halkın, bu yöreye nereden ve ne zaman geldikleri kesin olarak bilinmemekle beraber bıraktıkları yazılı kaynaklardan Hint -Avrupalı oldukları anlaşılmıştır. Lidya siyasi tarihi kral "Giges" ile başlar.

Lidyalılar, başlangıçta Kimmerle mücadele edip onları Batı Anadolu’dan temizlediler. Frig topraklarını da denetimleri altına alarak sınırlarını Kızılırmak'a kadar genişletip güçlü bir devlet kurdular. Bu sırada İran’da Med'ler, İskitlerle birleşerek Asur ve Urartu İmparatorluğu'na son vermişlerdi. Ve anlaşılan o ki Medlerin payına Kızılırmak'a kadar olan tüm Doğu Anadolu düştüğünden bu durum iki devleti karşı karşıya getirdi.
Kral Alyates'in tümülüsü
Bintepeler

MÖ 585’te Med Kralı Keyaksar ile Lidya Kralı Alyattes'in (***) orduları Kızılırmak'ın doğusunda karşılaştılar. Fakat bu sırada Miletos'lu büyük bilgin Thales'in daha önceden o yıl içinde olacağını bildirdiği güneş tutulması gerçekleşmiş, gündüz geceye dönmüştü. Taraflar da bunu ilahi bir ihtar kabul edip aralarında barış yaptılar.

Ama daha sonra, Med'leri yıkıp yerine kurulan Pers Devleti; egemenlik alanını Anadolu’ya kadar genişletip MÖ 547’de Lidya Devletini yıkmış ve Anadolu’da egemenliği ele geçirmiştir.


Kültür ve Uygarlık
Lidya Devleti’ni, birbiri ardı sıra iktidara gelen değişik hanedanlara bağlı krallar yönetmiştir.
Dinleri hakkında fazla bilgimiz yoktur. Yalnız Anadolu'nun ana Tanrıçası Kyebele onlar içinde kutsaldı. Herodotos, MÖ 499 yılındaki İyon saldırısından önce Sardes'de bir Kybele tapınağı bulunduğundan söz eder.

Lidya kral ve soyluları ölünce Friglerde olduğu gibi yığma toprak tepeler altına gizlenen odalara (tümülüsler) gömülürlerdi. Salihli-Akhisar yolu üzerinde, "Bintepeler" diye bilinen Lidyalıların büyük nekropolisi yer alır.  Uşak yakınlarındaki İkiztepe Tümülüsü’nden 1960’lı yıllarda yağmalanan ve sonra Amerika'ya kaçırılmış olan bilim çevrelerinde "Karun Hazineleri" diye tanınan Lidya eserleri bugün yeniden ülkemize kazandırılmıştır.

Bölge Ekonomisinin temelini bugün olduğu gibi tarım oluşturuyordu. Ayrıca Hayvancılık da yapılan Lidya’da; mermer ve tahta işçiliği, tekstil ürünleri, halıcılık ve dericilik de gelişmişti.
Lidyalıların altın sikkelerinden üç örnek

Lidyalıların insanlık tarihine ve kültürüne yaptıkları armağanlardan en önemlisi parayı (sikke) icat etmiş olmalarıdır (MÖ 700). Bu büyük keşif, ilk çağ dünyasının ekonomik gelişimini büyük ölçüde hızlandırmıştır. Sikkenin icadının sonucunda dünya ticaretinde değiş -tokuş usulünün yerini para ekonomisi almıştır. Bu buluş madeni paranın/sikkenin bulunuşu olarak k
abul edilmelidir. Çünkü madenlerin değer birimi olarak kullanılması bu tarihten 1 500 yıl önce de vardı. Fakat gümüş ağırlıklara dayalı daha ilkel bir sistemdi. Bu sistemde büyük gümüş birimlerin nakli, ağırlıklarının fazla olması nedeniyle oldukça güçleşiyordu. Ayrıca küçük esnafın, köylülerin ve yoksul halkın sınırlı olanakları içinde büyük tüccarlar gibi altın ve gümüş külçelerini ölçü olarak kullanma olanaklarının olmaması, madeni ölçülerde küçük fakat değerli sikkelerin bulunuşunu zorunlu kılmıştır. Elektron veya beyaz altın denilen altın, gümüş karışımı madenden yapılmış olan ilk Lidya sikkelerinin biçimi baklavaya benzer. Resimli sikkelerin ön yüzlerinde daha çok aslan figürü kullanılmıştır.
Lidya tümülüslerinden elde edilen ve yurt dışına
kaçırılan eserler "karun hazinesi" (450 parça) olarak
isimlendirilmiş, 1993 yılında Türkiye'ye
iade edilmiştir.

Lidya dili yani Lidce ile ilgili bilgilerimizin çoğu, Sardes'ta bulunmuş MÖ VI.- V. yüzyıla denk düşen, sayıları 100 civarında olan, Yunan alfabesine benzeyen ve çoğu mezar stellerine ait yazıtlara dayanır. Lidce, Hint- Avrupa dil ailesinin, Hitit-Luvi dil grubuna girmektedir. Henüz tam anlamıyla çözümlenememiştir.

Lidya mimarlığında ilginç bir çelişki vardır. Saz ve çamurdan yapılmış evlerin yanında, kral mezarlarında büyük bir ustalıkla yapılmış taş bloklara rastlanmıştır. Taş mimarisinin izlerine halkın günlük yaşantısında rastlanmaz. Sardes'de yapılan kazılar sonucu tanınmaya başlayan Lidya Uygarlığı’nı daha iyi anlayabilmek, ancak diğer Lidya kentlerinde yapılan 
yapılan kazılar ile mümkün olacaktır.




Lidya'nın başkenti Sardes'ın bugünkü görünümü

Alıştırma, Düşünme, Tartışma
1. Görsel malzemenin alt yazıları yoktur... Yazınız. (Bu site için ben yazdım)
2. Birinci haritada antik çağa ait bölge isimleri vardır. Bugün bu bölgeler hangi isimle anılmaktadır ve bu bölgeler içinde hangi şehirler yer alır... Araştırıp, yazınız.
3. Tanrıça Kybele ile ilgili araştırma yapınız... Kendi cümleleriniz ile kısaca özetleyiniz.
4. Tümülüs, kral yolu, fibula, stel, değiş-tokuş, megaron, nekropolis, tapates sözcüklerini tanımlayınız.
5. Frigleri diğer uygarlıklardan ayıran en temel özellikleri birkaç nokta halinde belirtiniz.
6. Lidleri diğer uygarlıklardan ayıran en temel özellikleri birkaç nokta halinde belirtiniz.
7. Paranın icadı önemli bir şey midir? Öyleyse... Neden? Değilse... Neden?
8. Frig ve Lidya kralları için yapılan mezarları inceleyiniz. Neden bu tip mezarlar yaptırmış olabilirler? Düşüncelerinizi yazınız.
9. Frigler ve Lidler ile ilgili bilgimizin sınırlı oluşunun nedenleri nelerdir? Metinden yararlanarak yanıtlayınız.
10. Ege Göçleri konusu daha önce hangi konu(lar)da karşımıza çıkmıştı? Nasıl? Yazınız.
...................
(*) Tapates/Tapete/Tapis/Tapes… 
Bir kere herşeyden önce tapates bir halı/kilim dokuma biçimidir. Sözlüklerde şöyle geçiyor. 
~ Fr tapis 1. yere serilen kumaş, halı, oyun masasında çuha, ~ EYun tapḗtion ταπήτιον [küç.] küçük halı veya kilim < EYun tápēs τάπης halı veya kilim +ion
Diğer sözlüklere de baktım, Fransızca, Latince, Yunanca vb. dillerde bu şekilde kullanılıyor. Friglerin kendi kilimlerine ne dediklerini bilmiyoruz, bilemeyiz, yazılı kaynak yok. Çok eski devirlerde Friglerden, Eski Yunanca’ya geçmiş bir kelime olabilir ki yüzlerce sene öncesi demektir bu. Bu nedenle kesin olarak bilme şansımız yok. En azından ben kendi araştırmalarımda bu konuda bir şey bulamadım. Şu haliyle kelimenin ana kaynağının Yunanca olduğunu düşünmemiz için çok fazla neden var. Yeni bir şeyler bulursam bu konuda yine yazacağım.
Tapates adı şu anda da halı ticareti yapılan yerlerde kullanılmaktadır. Görsele bkz.


Bir de şöyle ilginç bir şey buldum. Tapa bezi… Bu bez, ağaç kabuk ve lifleri dövülerek yapılıyor ve bunların iç içe geçmesi sağlanıyormuş. Bana keçe yapımını hatırlattı. (https://www.youtube.com/watch?v=RdxZeEO1Guw) El boyaması ile de süslenen bu bezler Kuzey Avustralya, Yeni Gine ve Malezya'nın bazı bölgelerinde üretiliyormuş. Bu da ilginç bir benzerlik olarak not edilmeli.
AnaBritannica, cilt 20, s.395





Tapatesle İlgili Yeni Bilgiler (30 kasım 2017)
1. İnternette dolanan şu metnin ve büyüterek gösterdiğim ifadenin kaynağını bulamadım. Bende Nisan 2005 tarihine ait bu metnin kaydında, yazının sahibi Kemalettin Köroğlu olarak görünüyor ama kaynak link ölmüş olduğu için (silinmiş) doğrulatamadım.
2. Frigler konusunda ülkemizin en yetkin isimlerinden olan Taciser Sivas'ın makalesini de buldum. Orada böyle bir ifade yok.
(bkz. Eski Anadolu Tarihi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 6. bölüm, 2011/1) Sadece şu ifade var: "Frig sanatının özgün olduğu bir başka dal, hayvancılığa bağlı gelişen dokumacılıktır. Yün ve moherin yanında keten ve kenevirden yapılmış dokumalardan günümüze ulaşan çok az sayıdaki örnekte bezemeler yine geometrik motiflerden oluşmaktaydı. Tümülüslerde mezar odalarının duvarlarına asılmış ve yerlere serilmiş keçe ve kumaşlara ait izler de belgelenmiştir." s.112

Taciser Sivas'ın ülkemiz için bu kadar önemli hale gelen (!) bir konudan bahsetmemesinin neredeyse imkansız olacağını görmek lazım. 

Neden Önemli? Çünkü bu konu ilk kez bir üniversite sınavında gündeme geldi. O zamana kadar herkesin bihaber olduğu "tapates" meselesi tarih öğretmenlerinin gündemine oturdu ve her yıl tam da eleştirdiğim ("Frig kilimlerine tapates denirdi", "Tapates denilen Frig kilimleri", "tapates Frigce'dir", vb.) gibi yanlış olarak öğretilmeye devam edildi. Hala böyle bilinir. Aynı sorun "anal" kelimesinde de var. "Hitit Yıllıklarına "anal" denirdi, diye öğretiyorlar. Yanlış. 

(**) http://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/eskisehir/gezilecekyer/midas-aniti
(***) Herodot’a göre: Alyattes Tümülüsü
"(Lidya’da) görülmeye değer bir anıt vardır. Mısır’dakiler ve Babil’deki anıtlar bir yana, öyle bir anıt vardır ki, bilinen bütün öbürlerini aşar. Bu, Kroisos’un babası Alyattes’in mezarıdır, etekleri büyük taşlarla (krepis) örülmüş bir toprak yığınıdır. Küçük esnafın, el işçilerinin ve aşk satıcısı küçük kızların topladıkları paralarla yükseltilmiş bu anıt. En yüksek yerinde, ben oradan geçtiğim zamanda da, beş tane taş blok vardı, üzerlerinde kazılı olan yazıtlarda, buna katılan her meslek dalının ne kadar verdiği yazılıydı.....Bu mezar, çepeçevre altı stad ve iki plethron’dur; genişliği on üç plethron’dur. Yanında büyük bir göl vardır, ki Lidyalılar hiç kurumaz derler; adı Gyges gölüdür. İşte bu konudaki sözümde bu kadardır. (Hdt. 1.93)"
*** "Odada ahşap bir lahit içine yatırılmış 65 yaşlarında bir erkeğe ait iskelet ile çok sayıda ahşap ve tunçtan yapılmış mezar armağanları bulunmuştur." Kaynak: Eski Anadolu Uygarlıkları içinde, Taciser Sivas, s. 109.
Şunu da ekleyeyim; Kafatasının Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde olduğu bilinmekle birlikte vücut iskeletinin kaybolduğu iddia edilmektedir.


Ek Okuma 1

Midas
XX. yüzyılda yaşamış İngiliz akademisyen Robert Graves’in açısından bakıldığında konu tartışılacak hale gelmiştir ve üzerinde daha çok araştırmalar yapılmasını gerektirmektedir.


Robert Graves’e göre; Midas’ın her dokunduğunun altına dönüşmesi hakkında rivayet, Miga sülalesinin sahip olduğu muazzam servetinden ve Paktolos Nehri’nde bulunan altın kaynaklarından ileri gelmektedir. Midas’ın eşek kulaklarına gelince, bu rivayet, Atina Komedi Tiyatrosu’nda Midas’ın uzun kulaklı bir satyr olarak görüntülenmesinden ortaya çıkmıştır. Dionysos, eşekleri kutsal hayvan olarak gördüğünden ve onlardan bir çiftini yıldızlar arasına yerleştirdiğinden Midas’ın bir eşek simgesi taşıyarak övülmesi de istisna değildir. Sazdan yapılmış hükümdarlık asasının ucuna takılan bir çift eşek kulağı Mısır’da sülale tanrılarının hükümdar olduklarını gösteren bir simgedir ve bu simge onların panteon hükümdarı olan eşek kulaklı Set’in zamanından süregelmektedir. Midas’ın berberi hakkında anlatılanlar ise aslında bir eşek hükümdarın ölümünün anlatılması olarak da görülebilir. Midas’ın güneş ışınlarını simgeleyen ve hükümdarlık haznesi olan saçları tıpkı Samson’un saçlarının kesimindeydi. Kesilmiş başı, Ankyre şehrini düşman istilasından korumak için bir kuyuda saklanmaktaydı. Saz ikili imge taşır: bir taraftan on ikinci ayın ağacı olarak hükümdar için kaçınılmaz ölümün haberini verirse de, diğer taraftan hükümdarlığın onun halefine verildiğini imgeler. Boğa kanının büyüleyici gücü olduğuna inanılırdı. Sadece ana tanrıçalar kendilerine zarar vermeden onu içebilirlerdi. Boğa kanı, Osiris’in (yeraltı dünyasının hâkimi; M.S.) kanı olduğu için bir eşek hükümdarı için çok zararlı olabilirdi (Graves/Грейвс, 1992, 217).
Robert Graves’in bu yöndeki yorumları Midas hakkındaki tartışmalara yeni boyutlar kazandıracak niteliktedir. Sivas’ın belirttiği Friglerin yazılarının tam olarak çözülememiş olması bir yana çözüldükleri takdirde bu yazılarda okunacakların da antik kaynaklarda verilen bilgiler ışığında yorumlanması araştırmaların doğru niteliklere ulaşması için önem arz etmektedir. Yaptığımız bu çalışma antik kaynaklarda Midas’a (Anadolu medeniyetlerine) dair birçok belge olduğunu göstermektedir. Antik kaynaklarda yer alan veriler doğrultusunda Midas’a dair bilgilerimizi artırmanın yanı sıra, bu kaynaklarda Anadolu topraklarının tarihine ilişkin daha birçok gün yüzüne çıkmamış bilgi ve veri olduğunu da görmekteyiz. Ülkemizde Frigya uygarlığı hakkında öncü çalışmalar yapan akademisyenlerin başvuru kaynakları arasında yer almayan bazı antik kaynaklardan derlediğimiz verilerin, ileride bu konuda çalışma yapacak araştırmacılara yol gösterici olmasını umuyoruz. Zira antik kaynaklarda bu çalışmaların kapsamını aşacak nitelikte Midas ve Frigya uygarlıklarına dair daha birçok bilgi yer almakta ve bu bilgiler yapılan arkeolojik çalışmalara ışık tutmaktadır.
[Diğer alıntılar için makaleye bkz.]
Antik kaynaklarda Midas, Makale içinde, s. 132-133, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/255505


Ek Okuma 2

“Midas’ın kulakları eşekkulakları...” 
Çoğumuzun çocukluk anılarında yer eden bu tekerlemenin aslında Latin ozan Ovidius’un “Metamorphoses=Değişimler” adlı eserinden çıkıp günümüze ulaştığını bilenlerin sayısı pek de fazla olmasa gerek. Ovidius, Eşek Kulaklı Midas’ın, zenginlikten nefret edip, ormanlara ve çayırlara giderek Pan’ın mesken tuttuğu mağaralarda yaşadığını anlatır. Ancak Tanrı Apollon, kendi müziği ile rekabete kalkışan Pan’ın şarkılarını dinlemekte ısrar eden Midas’ı ona karşı geldiği için cezalandırır...

“... Apollon hünerli parmaklarıyla telleri çalar ve onun tatlı nağmeleriyle büyülenen yargıç Tmolus, Pan’a lir önünde flütünü susturmasını emreder. Kutsal dağ tanrısının kararını herkes onaylar, sadece Midas’ın sesi itiraz eder ve bunun haksızlık olduğunu söyler. Delos’lu tanrı (Apollon) böylesine alık kulakların insani şeklini korumasına tahammül edemez. Onları uzatır, içlerini dışlarını gri kıllarla doldurur; hatta onları yerinde duramaz yaparak, hareket gücü verir. Diğer yerleri insan olmasına rağmen bir tarafı böylece cezalandırılmıştır: yavaşça hareket eden eşekkulakları olmuştur...”

Midas, çirkinleşmiş ve utanmış olarak mor bir türbanın altında kulaklarını gizlemeye çalışır. Ama onun uzun saçlarını sürekli ustura ile kesen hizmetkârı bu ayıbını görür. Hizmetkâr, bu utanç verici görüntüyü ifşa etmeye cesaret edemez, ancak bunu söylemek için de sabırsızlanarak, hızlıca gider toprakta bir delik açar. Ve bu deliğe yavaşça görmüş olduklarını fısıldar. Sonra deliği kapatarak oradan sessizce uzaklaşır. Fakat orada biten sık kamışlar, yılsonunda büyüdükleri zaman hareket etmeye başlarlar. Hafif bir rüzgâr estiğinde sallanarak gömülü sözleri tekrar ederler ve Midas’ın kulakları öyküsünü açığa vururlar...

Sadece eşek kulaklar efsanesi değil, her tuttuğunu altına çevirme isteğinin kendisini açlıkla ölüm noktasına getirmesi de Frig kralı Midas’ı belki de Anadolu topraklarının en popüler kralı haline getirmiştir. Bu efsane gibi, Makedonyalı ünlü kral Büyük İskender’in bir kılıç darbesi ile keserek çözdüğü Gordion düğümü gibi hikâyeler belki de Anadolu insanının arkeoloji bilgisinde en çok yer eden öykülerdir. Ama çoğunluk gerçekte bu efsanelerin Friglere ait olduğundan habersizdir. Oysa belki de Anadolu’nun en çok dile düşmüş uygarlığı Frigler, henüz yazıları okunmadığı için hakkında en az şey bilinen uygarlığı olma özelliğini taşıyor. Bu uygarlıkla ilgili efsanelerin dilden dile dolaşmasının nedenlerinden biri de belki bu bir türlü çözülemeyen gizemlerinde saklı...

Kaynak: Tüfekçi Sivas, T. (2008), Frigler. Midas’ın Ülkesinde, National Geographic, no. 81: 59.
 ........................................
Ayrıca bkz. 
Midas'ın Mezarı değil... https://www.youtube.com/watch?v=nG4-qFBaWb0

3 yorum:

Dilara Kahyaoglu dedi ki...

Bununla uğraştım. Eski bilgiler yeni bilgiler.... Daha da uğraşmak istiyor ama artık o başka bir çalışma olur.

Dilara Kahyaoglu dedi ki...

Tapatesle ilgili yeni bilgiler ekledim. Başka ilaveler de var.

Nusret Alperen Dr. dedi ki...

Sayın Kahyaoğlu,
Sanıyorum uzun bir zaman önce yine bir yazınızdan izin alarak alıntı yapmıştım.
Frig ve Lidya ile ilgili yazınızı kaynak göstererek MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma almak istiyorum.
İzin verip verip vermeyeceğiniz hususunda mail adresime bilgilendirmenizi rica ederim. Saygılarımla.
Dr. Nusret Alperen

nusretalperen1944@gmail.com