Dilara Kahyaoğlu
1998-2018
1. Göç; “Kişinin yeni koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek amacıyla ya da doğal, ekonomik, siyasal vb. zorunluluklar sonucunda yaşadığı topluluğu değiştirmesi” olarak tanımlanır. Göçü öteki toplumsal yer değiştirmelerden ayıran başlıca ölçüt göç edenin eski toplumsal ilişkilerini değiştirmesi, yeni yerleşim yerinde, yeni toplumsal ilişkiler kurmasıdır. Bu nedenle kısa süreli ve mevsimlik yer değiştirmeler göç sayılmaz.
2. Göçebelik
Tanım: “Belirli bir yerde sürekli yaşamayan, çeşitli dönemlerde ya da aralıklarla yer değiştiren toplulukların yaşam biçimi”.
Belli başlı göçebelik türleri
*Avcı ve toplayıcı göçebelik; Küçük ve birbirinden kopuk gruplar halinde yaşarlar, bitki ve hayvan kaynaklarının yerini çok iyi bilirler nitekim göçebelikte, esas olarak bu yaşam kaynakları etrafında dolaşılarak yapılmaktadır.
*Otlatıcı göçebelik; Evcil hayvanlarına ot bulmak için göç ederler. Bunlar tarım ve ticaret ile de uğraşabilir aynı zamanda avcılık da yapabilirler, savaşçıdırlar.
*Alışverişçi göçebelik; Ticaret amacıyla yapılan göçebeliktir.
3. Eski Türklerde sosyal ve ekonomik yaşantı
Geçim kaynakları; Avcılık, yağmacılık, büyük baş hayvancılığı ve giderek artan dozda tarım, küçük baş hayvancılığı ve ticaret olmuştur. Beslenmeleri esas olarak ete dayanıyordu. Ama ete dayalı beslenme tarzının, Maniciliği benimsedikleri ve yerleşik yaşama geçtikleri için Uygurlarda değiştiği, sebzeye, tarıma dayalı bir beslenmenin daha ön plana çıktığı düşünülmektedir – bu konuda farklı düşünen yazarlar da vardır, örneğin, kimi yazar; “Uygurlar, Maniciliğin yasaklamasına rağmen et yemeye devam ettiler” şeklinde yorum yaparlar- Ama şurası kesindir ki yerleşik hayata geçmiş olan Uygurlar’da tarım ve ticaret diğer Türk topluluklarına kıyasla daha gelişmişti. Özellikle Uygurlar zamanında, Çin ile yapılan ipek ticareti çok gelişmişti. Uygurlarda halktan üç çeşit vergi toplandığını görüyoruz. Bunlar; “mesken, hayvan ve toprak vergileri”dir.
Sınıflar: Yerleşik bir yaşamları olmayan, göçebe Türklerde, Dede Korkut hikayelerinde de sıkça rastladığımız gibi “Karabudun ve Akbudun” diye isimlendirilen toplumsal tabakalar vardır. “Akbudun” derken daha zengin, daha “aristokrat” aileler kastedilir. Karabudun ise esas olarak yoksul ve yönetilen kesimdir. Bu bölünme klasik anlamda sınıfsal tabakalaşmaya benzemese de sınıfsız bir toplum olmadığı kesindir.
Kaynak göstermeden kullanılmaz.
1998-2018
1. Göç; “Kişinin yeni koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek amacıyla ya da doğal, ekonomik, siyasal vb. zorunluluklar sonucunda yaşadığı topluluğu değiştirmesi” olarak tanımlanır. Göçü öteki toplumsal yer değiştirmelerden ayıran başlıca ölçüt göç edenin eski toplumsal ilişkilerini değiştirmesi, yeni yerleşim yerinde, yeni toplumsal ilişkiler kurmasıdır. Bu nedenle kısa süreli ve mevsimlik yer değiştirmeler göç sayılmaz.
İnsanlık, çağlar boyunca çeşitli göçlere tanık olmuştur, örneğin;
*Avcı ve toplayıcı toplumların göçleri; Özellikle tarihin ilk dönemlerinde insanlar, yiyecek bulmak için, daha çok da av hayvanlarının peşinden, dünyanın dört bir tarafına dağılmışlardır.
*Denizci toplumların göçleri; Özellikle Akdeniz havzasında Yunanlıların, Fenikelilerin göçleri ve gittikleri yerlerde koloniler kurmaları.
*Göçebe otlatıcıların göçleri; Avrasya Bozkırları, Afrika, Orta Doğu Savanları’nda görülen göç hareketleridir. Bu kesimin özellikle tarımla uğraşan toplumlara karşı askeri üstünlükleri vardır.
*12. yüzyıldaki Dor, Frig, Aka göçleri
* MS 4.yüzyılda görülen Kavimler Göçü
*Yeniçağ'da Amerika kıt'asına yapılan büyük göçler vb.
Türkler, Batıya doğru yaptıkları göçler sonucunda sosyo/ekonomik ve siyasi açıdan, üç aşamadan geçmiştir.
*Avcı ve toplayıcı toplumların göçleri; Özellikle tarihin ilk dönemlerinde insanlar, yiyecek bulmak için, daha çok da av hayvanlarının peşinden, dünyanın dört bir tarafına dağılmışlardır.
*Denizci toplumların göçleri; Özellikle Akdeniz havzasında Yunanlıların, Fenikelilerin göçleri ve gittikleri yerlerde koloniler kurmaları.
*Göçebe otlatıcıların göçleri; Avrasya Bozkırları, Afrika, Orta Doğu Savanları’nda görülen göç hareketleridir. Bu kesimin özellikle tarımla uğraşan toplumlara karşı askeri üstünlükleri vardır.
*12. yüzyıldaki Dor, Frig, Aka göçleri
* MS 4.yüzyılda görülen Kavimler Göçü
*Yeniçağ'da Amerika kıt'asına yapılan büyük göçler vb.
Türkler, Batıya doğru yaptıkları göçler sonucunda sosyo/ekonomik ve siyasi açıdan, üç aşamadan geçmiştir.
Soru: Yukarıdaki şemayı soldan sağa izleyerek tarihsel gelişim sürecini inceleyiniz (1., 2. ve 3. sıra), daha sonra ayrı ayrı tarihsel dönemlere denk düşen kutucukların (A, B ve C) her birini kendi içinde inceleyiniz.
-Ve o toplumsal dönemlere ne isim verilebileceğini tartışarak yukarıdaki boşluklara yazınız. (A, B ve C)
-Birinci sıra (1) hangi alanla ilgili bilgi veriyor?
-İkinci Sıra (2) hangi alanla ilgili bilgi veriyor?
-Üçüncü sıra (3) hangi alanla ilgili bilgi veriyor?
2. Göçebelik
Tanım: “Belirli bir yerde sürekli yaşamayan, çeşitli dönemlerde ya da aralıklarla yer değiştiren toplulukların yaşam biçimi”.
Belli başlı göçebelik türleri
*Avcı ve toplayıcı göçebelik; Küçük ve birbirinden kopuk gruplar halinde yaşarlar, bitki ve hayvan kaynaklarının yerini çok iyi bilirler nitekim göçebelikte, esas olarak bu yaşam kaynakları etrafında dolaşılarak yapılmaktadır.
*Otlatıcı göçebelik; Evcil hayvanlarına ot bulmak için göç ederler. Bunlar tarım ve ticaret ile de uğraşabilir aynı zamanda avcılık da yapabilirler, savaşçıdırlar.
*Alışverişçi göçebelik; Ticaret amacıyla yapılan göçebeliktir.
Soru: Yukarıdaki paragrafta gösterilen sınıflandırmada, temel alınan ölçüt nedir?
Başka bir kriteri dikkate alarak yapılan sınıflandırmalar var mıdır? Düşünün, tartışın, bilginiz yeterli gelmiyorsa araştırın.
3. Eski Türklerde sosyal ve ekonomik yaşantı
Anaerkil sistem? Toplumun en küçük birimi ailedir, eskiden “anaerkil” bir sistem varolmuşsa (?) bile daha sonra pederşahi bir sisteme geçmişlerdir. Türklerde tek eşli evlilik vardı, evlenme düğün töreni ile başlardı. Kız evi oğlan evinden “kalıg” alırdı.
Soru:
-“Kalıg” bugünkü hangi adete denk düşüyor?
-Anaerkil sistem ne demekti? Örneğin Hunlarda anaerkil sistemin var olup olmadığını bilebilir miyiz? Veya var olduğuna dair kanıtlar bulabilir miyiz? Tartışın.
Ev: Aile keçeden yapılmış çadırlarda yaşardı, çadırın en tepesi içeride yakılan ocağın dumanı çıksın diye açılır kapanır bir şekilde yapılmıştı.
Soru: Paragrafta anlatıldığı biçimde yaşayan bir toplumun sosyo/ekonomik yaşantısına ilişkin neler söylenebilir?
Geçim kaynakları; Avcılık, yağmacılık, büyük baş hayvancılığı ve giderek artan dozda tarım, küçük baş hayvancılığı ve ticaret olmuştur. Beslenmeleri esas olarak ete dayanıyordu. Ama ete dayalı beslenme tarzının, Maniciliği benimsedikleri ve yerleşik yaşama geçtikleri için Uygurlarda değiştiği, sebzeye, tarıma dayalı bir beslenmenin daha ön plana çıktığı düşünülmektedir – bu konuda farklı düşünen yazarlar da vardır, örneğin, kimi yazar; “Uygurlar, Maniciliğin yasaklamasına rağmen et yemeye devam ettiler” şeklinde yorum yaparlar- Ama şurası kesindir ki yerleşik hayata geçmiş olan Uygurlar’da tarım ve ticaret diğer Türk topluluklarına kıyasla daha gelişmişti. Özellikle Uygurlar zamanında, Çin ile yapılan ipek ticareti çok gelişmişti. Uygurlarda halktan üç çeşit vergi toplandığını görüyoruz. Bunlar; “mesken, hayvan ve toprak vergileri”dir.
Soru: Uygurlarda vergi olmasının/alınmasının anlamını tartışın?
Sınıflar: Yerleşik bir yaşamları olmayan, göçebe Türklerde, Dede Korkut hikayelerinde de sıkça rastladığımız gibi “Karabudun ve Akbudun” diye isimlendirilen toplumsal tabakalar vardır. “Akbudun” derken daha zengin, daha “aristokrat” aileler kastedilir. Karabudun ise esas olarak yoksul ve yönetilen kesimdir. Bu bölünme klasik anlamda sınıfsal tabakalaşmaya benzemese de sınıfsız bir toplum olmadığı kesindir.
Soru: Yaşadığınız ülkede toplumsal sınıflar var mı? Örnekler vererek fikrinizi savunun.
Demokrasi var mı? Bazı yazarlar, Türklerde, “Askeri demokrasi”olduğundan da söz ederler. Kastettikleri hükümdarın tek başına ülkeyi yönetmemesi, beylere de söz hakkı vermesi –vermek zorunda kalması- ve en önemlisi ganimet paylaşımında beylerin de “pay hakları”nın olmasıdır. Bu geleneğe Osman Bey zamanında da rastlıyoruz.
Soru: Bu sisteme "askeri demokrasi" adını vermek, demokrasi kelimesini kullanmak doğru mudur? Anakronizm konusunu da düşünerek tartışınız.
* Dünya Tarihi, William H. McNeil, Kaynak Yayınları, 1985, s. 56
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder