ilkçağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilkçağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

02 Mayıs 2020

Penguen Haritalarıyla Ortaçağ Tarihi ve Günümüz Siyasi Devletlerinin Oluşması

Dilara Kahyaoğlu


Harika haritalar... Yıllarca derslerimde kullandım, İngilizce olmasına çok da aldırmayın içine girince biraz da meseleyi az çok bilince haritaların dilini kolayca çözüyorsunuz. Ben de gerekli açıklamaları (temel) resim altı yazısı olarak yazdım. Bu serinin Sabancı Üniversitesi tarafından yayımlanmış Türkçe baskıları da var.

Bu haritaları yıllar önce ben taramıştım. Alt yazı açıklamaları ile de derslerde kullanılabilecek "yardımcı temel kaynak" olarak; faydalı olacağını söyleyebilirim. Çünkü; hem verimli hem de güvenilir kaynaklar bunlar. Bir çok haritada olan ideolojik problemler bunlarda yok denecek kadar az (hiç olmadığını iddia etmiyorum). Ortaçağ'ı gerçeğe yakın bir şekilde temsil etmeye gayret etmişler. Takdir edersiniz ki gerçeğin tam olarak temsili diye bir şey söz konusu olamaz hele de konumuz "Ortaçağ Tarihi" olursa..

Haritaların üzerine tıklayarak veya elinizle büyütebilirsiniz. Yüksek çözünürlüklü olduğu için ne kadar büyütürseniz büyütün bozulmaz, böylece ayrıntıları ve yazıları daha yakından görme şansınız olur.

Harita anahtarını en sona yerleştirmiştim ama buraya da koyuyorum. Haritaları anlamamız için bu anahtar gerekli olan bir araç çünkü.

AD, Milattan sonra olanlara işaret etmek için kullanılan bir kısaltma. Biz MS olarak kullanıyoruz. Normalde, MS kısaltmasının yıl sayısının önünde kullanılması şart değildir. Milattan önceki yıllarda mutlaka kullanılır yoksa ayırt edemezdik. Bu haritalarda ise istisnasız bütün yılların önünde kullanılmış. Ben de orijinale sadık kalarak kullanıyorum. Aslında (mesela) 362 yazmak yeterliydi.

NOT: Penguen Haritaları dememin nedeni, bu atlasların Penguen Yayınları (Penguin Publishing) tarafından yayımlanmış olması. Türkiye'de bu haritaları kullananlar kısaca böyle bahseder bu atlaslardan. Ben de geleneğe uyarak bu ismi kullandım. Aslında kendilerinin verdiği isim de farklı değil: "The Penguin Historical Atlas of...."

 
Harita Anahtarı
Her bir etnik grup farklı grafiksel çizimlerle belirtilmiş.
Örneğin Türk kökenli kabileler içi dolu dairelerle, Moğollar ise içi boş dairelerle gösterilmiştir.
Oklar, halkların yer değiştirmelerini gösteriyor. Okların genişliği göçün gücüne vurgu yapıyor.
İçi dolu daire üstündeki bayrak  tek  bir kabilenin yerleşimini gösteriyor.
Eğer daire çizgileri kesintisiz bir çizgi ise o etnik grubun yerleşik bir halk veya siyasi bir
oluşum olduğunu veya artık yerleşik bir aşamaya geçtiğini gösteriyor.  Örneği Orta Anadolu'daki
Türk yerleşimcilerin içi dolu dairelerinin etrafı kesintisiz bir daire ile gösterilerek onların artık o
bölgeye yerleştiklerine işaret edilmiş.


MS 362
Roma İmparatorluğu hala bir bütün. Barbar Kavimler Roma sınırına yığılmış bekliyor.
Ermeni Krallığı Anadolu'nun kuzey doğusuna egemen. Hunlar, Avrasya steplerinden gelerek
batıya doğru ilerliyorlar. Hunların hemen önünde yer alan Ostrogotlara dikkat!
Kuzey sınırında bekleşen Germen kavimlerin isimlerine dikkat ediniz, bunlar ileride
Avrupa halklarını oluşturacak, etnik bir karışıma yol açacaklar. Belli başlıları: Franklar,
Frizyalılar, Saksonlar, Angıllar, Jütler, Lombardlar, Almanlar, Vizigotlar, Vandallar.
Alanlar, Anadolu'nun kuzeydoğusunda konumlanmış, o bölgede ayrıca, Lazlar ve Gürcüler de
var.  Arabistan ve Kuzey Afrika'da Arap ve Berberi kabileleri var.

27 Aralık 2019

Bir Komplo Teorisinin Analizi: Türk Piramidi Değil, İmparator Wudi'nin Mozolesi

Dilara Kahyaoğlu
2019 Kasım


[Yazıyı sade, dolayısıyla rahat okunur kılmak için açıklamaları ve kaynakları; dipnotlarda gösterdim. Lütfen onlara bakmayı ihmal etmeyiniz. Kanıtları orada topladım.]




"Komplo teorisyenlerinin belli bir piramitten ziyade piramit fikrine sarıldığını unutmayalım. Aslında hiç var olmayan bir piramit efsanesine bel bağlamış durumdalar."

Beyaz Piramit de denilen İmparator Wu'nun anıtsal mezarı

Uzunca bir müddettir Çin'in Xi'an (Şian) bölgesinde bulunan, insanlar tarafından yapıldığı bilinen büyük bir tepe için; İnternet aracılığıyla büyüyen buranın eski Türklere ait bir piramit olduğu hatta bu bölgede çok sayıda Türk piramidi olduğu iddialarını[1] duymuş olabilirsiniz. Saptayabildiğim kadarıyla bu söylenceyi ilk başlatan Kazım Mirşan[2] isminde bir kişi.

Bunları ilk okuduğumda biraz araştırma yaparak bu iddiaların bir komplo teorisi[3] olduğu sonucuna varmış, dünya tarihi derslerimde; Çin, Orta Asya ve Türklere de değinildiği için bu konu üzerinde çalışmıştım  çünkü çeşitli komplo teorilerini  gündeme getiren, soru soran öğrenciler her zaman bulunur.[4] Daha sonra "uygarlıklar tarihi" kaynak kitabının Çin bölümünü yazarken de araştırmış ama buna ayrı bir sayfa ayırmayı gerekli görmemiştim.[5] Yine de komplo teorilerine dikkat çekmek istediğim her durumda, verdiğim örneklerden biri de bu olmuştur. Daha çok örnek var ama bu, en çarpıcı en saçma olanlardan biridir. 

O zamandan beri, doğruluğu kesinlikle yadsınamaz karşı-kanıtlara rağmen bu iddiaların hala var olduğunu görmek aslında şaşırtıcı değil. Evet, şaşırtıcı değil çünkü bir kesim insan sadece bu tip yazılar okuyor -ve ne yazık ki tarih okuduklarını, tarihi bildiklerini düşünüyorlar-  ve bu tür iddialara inanma ihtiyacı içindeler. Bunun en önemli nedeni milliyetçilik.[6] Geçmişten günümüze kadar ulaşmış bazı kalıntı ve eserleri, uygun mitlere bağlayarak, bilinmeyen bir zamanda var olmuş bir altın çağ yaratma ihtiyacı bu türden pseudo bilimlerin[7] yolunu açtı, açmaya da devam edecek. Bu sadece bizim topraklara  (burada Türkler kastediliyor) özgü bir durum değil. Her etnik grupta, her ulusta görülebilen  saptırmalar bunlar.

Uluslaşma sürecine girmiş etnik grupların, halkların hemen hemen hepsinde; kendi halklarının geçmişini büyük bir uygarlığa dayandırma, büyük bir uygarlık yaratmış atalarla bağlantılı bir ulus olduklarına inanma ve çevrelerini özellikle rakiplerini buna inandırma, ihtiyacı var. Bu "biz"i,  günümüzün kavramıyla söylersek; "ulus"u yaratma araçlarından biri hatta en belirgin, en kullanışlı olanı.[8] Arkeolojik kazıların ve o güne kadar görülmemiş olağanüstü eserlerin ortaya çıkarılmasıyla birlikte özellikle 19. yüzyılda birçok ulus-devletin buna başvurduğunu hatta bu yüzden arkeolojik araştırmaları kendi geçmişlerinin "icat" edilmesini kolaylaştıran eserlere ve zamana dönük yaptıklarını, diğerlerini ihmal ettiklerini biliyoruz.

19 Aralık 2019

Tarım Havzası Mumyaları - Tarim Basin Mummies

Dilara Kahyaoğlu

[Türkiye'de kaynak bulunmayan bir konuda yazdım. Birinci elden kaynaklardan yararlandım. Görselleri kaynaklardan taradım, nereden aldığımı tek tek belirttim. Bu ülkede (ve dünyada) komplo teorilerine maruz bırakılan bu konuda okumak istiyorsanız metne bir göz atınız.]


***
Kurumuş derisi ve çökük göz boşlukları dışında uyuyan bir adama benzeyen kişiye bakınca garip bir duyguya kapıldım ve böylece çağımızın çok eski yüzyıllarında bu kasvetli Lop bölgesine yerleşmiş ve herhalde buradan hoşlanmış olan yerli halkın bir temsilcisiyle karşı karşıya olduğumu  hissettim. 
Aurel Stein, 1928
Zaghunluk'ta bulunan bu kişinin mumyalaşma yaşı MÖ 1000 ile 600 arasında tarihleniyor.
Yüzüne aşı boyasıyla dövme yapılmış olan bu kişinin ağzı açılmasın diye bağlanmış.
Tarım Mumyalarını ilk keşfeden kişiler İsveçli Sven Hedin, Alman Albert Von La Coq ve İngiliz Aurel Stein'dir. 20. yüzyılın başında bu kişiler İpek Yolu üzerinde bulunan vaha kentlerini araştırmak için buralara gelmişlerdi. Bu sefer sırasında mumyaları bulmuş, fotoğraflarını çekip, tanımlamışlardı.
Çinli arkeologların son yıllarda yaptığı araştırmalar sırasında ortaya çıkan mumyalar ise bu konuyu hem ilgi hem de tartışma odağı haline getirmiştir. Çinlilerin bulduğu mumyaların bir kısmı çok daha eski bir döneme aittir, çok az bozulmuştur ve fiziksel yapıları Çinlilerden ve/veya o bölgede şu anda ikamet edenlerden farklıdır. Batılı araştırmacılar bunların Hint-Avrupa kökenli olduğunu söylerken Çinliler bu konunun sadece bu yönüyle dile getirilmesini eleştiriyor.
a1. Aşağıdaki mumyalaşmış kadın bu şekilde bulunmuş, Zaghunluk Mezarlığı
[Görselin Kaynağı: Wang Binghua]

a2. Tarım'da bulunan mumyalardan birinin sarı saçları var. Günümüzden bir sanatçı bu kişinin
yaşarken nasıl göründüğünü hayal etmiş (sağ)
Yalnız dikkat! Kadının yüzünde dövme var ve yeniden çizimde bu ihmal edilmiş.
Esas onlarla birlikte bu yüzün nasıl göründüğünü hayal etmek lazım. Bu haliyle modern bir
kadın izlenimi veriyor ve bu da yanlış bir algı oluşmasına neden oluyor. 
Tarihi canlandırdığını iddia eden görseller daima eleştirel
bir gözle incelenmeli.


15 Aralık 2019

Knossos Sarayındaki Duvar Resimleri Ne Kadar Gerçek? Yazılı Kanıtlarla Desteklenmeyen Görsellerde Yorumlama Sorunu

Dilara Kahyaoğlu

[Bu yazıda yazılı kaynakların olmadığı veya az sayıda olduğu dönemlere ait görsellerin, buluntuların  yorumlanmasında ne derece gerçeğe yaklaşılmaktadır, eski görseller bize ulaşırken bozulmaya uğruyor mu, kanıt nedir, inanç nedir, teori nedir, kuşku iyi bir şeydir ama nereye kadar kuşku duyulmalı gibi konuları tartışıyor, soru soruyorum.]
Knossos Sarayı'ndan Bir Duvar Resmi, Girit.  
Orijinallerin parçaları şuradadır: Ulusal Arkeoloji Müzesi, Atina, Yunanistan / Bridgeman Sanat Kütüphanesi.

Minoslu sanatçılar bina duvarlarını canlandırmak için sıva üzerine canlı renklerle boyanmış büyük duvar resimleri yapmışlardır. Bu resim Knossos'taki sarayda, havada takla atmakta olan bir gencin bir boğanın üzerinde gerçekleştirdiği akrobatik performansı gösteriyor. Bazı bilim insanları bu tehlikeli sıçramanın dinsel bir nedeni olduğunu düşünüyor. Yani onlara göre bu gösteri bir dinsel ritüel. Bir kısım bilim insanı ise bu gösterilerin sadece eğlence amacıyla yapıldığını, sirkteki gösterilerden bir farkı olmadığını dile getiriyor.

İşin doğrusu amaçlarının ne olduğunu bilemiyoruz. Sadece tahminde bulunuyoruz çünkü elimizde bunu neden yaptıklarını bize anlattıkları bir yazılı belge yok. Sadece görsellerden yola çıkarak yapılan yorumların yüzde yüz doğru olduğunu düşünmek hatalı bir yaklaşımdır hatta bu konularda yorum yapanların dili tartışılmaz bir kesinlik taşısa bile yine de bir kuşku payı bırakmalıyız çünkü bu resimleri günümüzün bakış açısıyla yorumluyoruz. Gerçekte binlerce yıl önce yaşamış bu insanların kültürüne tam anlamıyla nüfuz edebilmiş değiliz. Bu yorum, yazılı belgeleri hiç olmayan veya az sayıda olan kültürler için söz konusu.  Oysa Mısırlılar ve Sümerlerden bize ulaşan; kendilerini ifade ettikleri, kültürlerini anlattıkları o kadar çok yazılı belge var ki. Bu nedenle bu uygarlıkların görsellerini doğru yorumlamakta oldukça başarılıyız. O yorumlara güvenebiliriz çünkü onlar yazılı kanıtlarla, bilimsel bulgularla desteklenmektedir.

14 Kasım 2019

Knossos Sarayı ve Rekonstrüksiyon Meselesi

Dilara Kahyaoğlu
Burası neresi?
(The Art Archive / Private Collection Paris / Gianni Dagli Orti)
Ancient Civilizations, Christopher Scarre, Brian M. Fagan, Routledge, s. 231
Reconstruction, dar anlamıyla;  mimarlık, arkeoloji, tarih gibi disiplinlerde kullanıldığında; eldeki verilere dayanarak, bir eserin gerçekte nasıl olduğunun hayal edilerek çizilmesi, resminin, maketinin veya üç boyutlu olarak her türlü somut bir örneğinin yapılması anlamına geliyor. Gerçek değil, gerçeğin hayal edilen, düşünülen, böyle olduğuna inanılan bir temsili...
Bu kelime, bulgulara göre yeniden -gerçekten- inşa edilmiş yapımlar, eserler için de kullanılır. [1] Ayrıca bu terim siyasi tarih alanında da yeniden yapılanma, yeniden kurma anlamında da kullanılır. https://www.britannica.com/event/Reconstruction-United-States-history
Kelimenin çok geniş bir kullanım alanı olduğu doğrudur ama biz ana konumuza devam edersek; Rekonstrüksiyonların  gerçeği tam olarak temsil etmeyebileceklerini bilmek ama diğer yandan da eğer bunları uzman kişiler yapmışsa (burası önemli) geçmiş zamana ait eserlerin; verilere, bulgulara dayanarak yeniden "inşa" edildiğini bilmek önemlidir çünkü bu tür canlandırmalar sayesinde o esere veya kalıntılara dair nihai bir fikir edinebiliyoruz. Mesela "Vay, demek ki bu saray böyle bir şeymiş" diyebiliyoruz. Nitekim yukarıdaki canlandırmayı gördüğümde ben tam olarak böyle bir şey düşündüm. İnanılmaz bir görüntü çünkü. Oldukça modern görünen ve bugünkü yapılara, komplekslere  benzeyen bu resmin nereye ait olduğunu birileri  bize söylemeseydi, hangi yapının rekonstrüksiyonu olduğunu tahmin etmek oldukça güç olurdu.

10 Şubat 2019

Midas'ın Kulakları: Değerler Üzerine Eleştirel Düşünme Çalışması

Dilara Kahyaoğlu
2002-2019


Müzik yarışması
Midas’ın Kulakları öyküsünü biliyorsunuzdur. Hani Midas isminde bir kral tanrıların arasında yapılan müzik yarışmasında hakem olarak seçilir de sonra başına gelmedik bela kalmaz ya... İşte bu tanrılardan Pan, bir tür flüt çalmakta, Apollon isimli tanrı ise lir çalmaktaymış. Midas’a da "kim en güzel çalıyor sen seç, seni hakem ilan ettik" demişler. Midas’ın bu işe canı sıkılmış, ne de olsa bunlar tanrıymış, işlerine karışmak pek iyi sonuçlar doğurmayabilirmiş. Ama ne yapsın çaresiz razı olmuş. Önce Pan’ı dinlemiş sonra Apollon’u. Lirin sesi ona çok yabancı gelmiş, hoşuna gitmemiş. Müzik de tanıdık bir ezgi değilmiş, Pan’ın çaldığı flüt ise öyle bir canını yakmış öyle etkilemiş ki onu, kendi ülkesinin müzik aleti olan kavala benzetmiş flütü. Onun ülkesi çobanların ülkesiymiş, koyunların sürüler halinde dolaştığı, çobanların kaval çaldığı Frig ülkesi... İçinden geldiği gibi konuşmuş; "Pan birinci" demiş "en güzel o çalıyor." Bunun üzerine Apollon çok sinirlenmiş “sen müzikten hiç anlamıyorsun, senin kulaklarının eşek kulağından farkı yok” demiş. Ve o anda Midas’ın kulakları eşek kulağı haline gelivermiş.

02 Mart 2018

Sümer Silindir Mühürleri

Dilara Kahyaoğlu
2018 Mart


"Mezopotamya tarafından sanata yapılmış en önemli katkılardan biri silindir mühürlerdir. Başlangıçta gönderilen ya da depolanan malların sahiplerini tanıma ve koruma amacıyla icat edilmişler, zaman içinde resmi belgelerde bir tür imza olarak kullanılır olmuşlardır. İşlem, silindiri ıslak kil üstünde döndürüp mührün desenini basmaktan ibarettir. Mühürcüler tarafından taş silindirler üstüne oyulmuş bu desenlerin içeriklerinin Sümer mitolojisi çalışmamız için çok büyük değeri vardır." Kramer, Sümer Mitolojisi, Kabalcı Yayınevi

kaynak
Bu mühürle ilgili aşağıdaki açıklamayı okuyunuz.

10 Kasım 2017

Frigya ve Lidya

Dilara Kahyaoğlu
1997-2004
Kasım 2017


Ege Göçleri-Deniz Kavimleri Göçleri (MÖ 1200)

MÖ 13. yüzyıl sonlarına doğru meydana gelen ve Ön Asya dünyasını alt üst eden Ege Göçleri’nin nedeninin ekonomik olduğu düşünülmektedir. Ege Kavimleri, hareketlerine Yunanistan’dan başlamışlardı. Dağlık ve tarıma elverişli yeri oldukça az olan Yunanistan’da yaşayan kavimlerin, hayatlarını sürdürebilmek için yeni topraklar arayışına girdikleri tahmin edilmektedir. Duvar resimlerinden anlaşıldığına göre Ege Göçleri, denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştı. Bu olay, Demir Devri ile Tunç Devirlerini birbirinden ayıran büyük bir olaydır. Bu göçlerle Hitit, Mitanni, III.Babil Devleti gibi MÖ II.binin büyük monarşik devletleri ortadan kalkmış, onların yerine bu göçebe toplulukların kurduğu kabile devletleri ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu’da, MÖ 12 . yüzyıl ve 8. yüzyıl arasındaki bu “Karanlık Dönem”e ait arkeolojik ve yazılı eser bulunamamıştır.
Midas Anıtı (Yazılıkaya).
 Perrot-Chipiez'in Çizimi, Gravür.
 Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya'da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykelini koymak üzere yapılmıştır. 1834’de Texier de anıtı inceleyerek gravür çizimini yapmıştır. Anıtın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerindeki Frigce yazıtta geçen Midai kelimesinden dolayı anıta bu ad verilmiştir. Yöre halkı ise üzerindeki yazıtlar nedeni ile anıtı, Yazılıkaya olarak adlandırmıştır. Günümüzde her iki isim de kullanılır. **