04 Ocak 2016

Devlerin Aşkı: Kleopatra, Sezar ve Antonius


Dilara Kahyaoğlu
2012

Kleopatra'nın büstü. 
Berlin Müzesi
Kleopatra (VII. Kleopatra, MÖ 69 - ö. 12 Ağustos MÖ 30)  Ptolemaios (Ptolemy) hanedanın son üyesi son Mısır hükümdarıdır. Babalarının ölümü üzerine kardeşi ile birlikte tahta çıktı. Kleopatra,  kardeşi XIII. Ptolemaios’un  hem kardeşi ham karısıdır. Tarihte, bu tür iç evlilikler [1] hanedanlar veya soylu aileler arasında sıkça görülmüştür. Amaç ailenin saflığını korumak olabileceği gibi doğrudan politik de olabilir. Örneğin firavunlar aile içi prenseslerle evlenerek kan saflığını korumak istemişlerdir. Veya Ptolemaioslarda görüldüğü gibi taht veya mülk üzerinde hak iddia edenlerin; birliği bozmaması, ülkeyi veya mülkü parçalamaya kadar götürecek çatışmalara girmemesi için bulunmuş politik bir çare olabilir.

Bilindiği üzere, Ptolemaios hanedanlığı Mısırlı değildi onlar Yunan kültürü/Helenistik kültür içinde görülebilecek Makedonyalı bir hanedandı. Mısır’a hükmettikleri yıllar boyunca Mısır kültürü ile kendi Helenistik kültürlerini bağdaştırmaya çalıştılar. Serapis (Serapeum) tapınağında geliştirilen kült bu amaçla icat edilmişti. Yunanca konuşmaya devam ettiler. Mısır dilini öğrenen tek kişinin Kleopatra olduğu söylenir.


Kleopatra, baştan çıkarıcı, hırslı ve entrikacı kadın tipinin (Femme Fatale) Antik Çağ’daki en meşhur figürüdür.  Yine de onun hakkında yazılanların belki de çoğunun önyargıyla kaleme alınmış yazılar olduğunu unutmamak gerekir. Kleopatra ile ilgili bilgiler Romalı tarihçi ve yazarlardan bizlere kadar ulaşmıştır. Onların da anlaşılır nedenlerle (!) Kleopatra’yı çok sevmedikleri açıktır.

Sezar’ın, Pompeius ile iç savaş yürüttüğü sıralarda Kleopatra da kardeşleri ile taht mücadelesine girmiş ve saraydan sürülmüştü. Sezar, Pompeius’u takip ederek Mısır’a geldiğinde saray görevlileri, Pompeius’un başını ona sunarak bu beladan kurtulmaya çalıştılar. Sezar, İskenderiye sarayında 21 yaşındaki Kleopatra ile tanıştı. Söylentiye göre bir halı içinde saraya girebilmiş ve Sezar’ın karşısına bu yolla çıkabilmişti. Kleopatra, Sezar’ı etkileyerek ondan kardeşlerine karşı destek aldı, XIII. Ptolemaios öldürüldü, kız kardeşi yakalandı, kendisi de diğer erkek kardeşi XIV. Ptolemaios ile evlenerek tahta çıktı.

Sezar ile Kleopatra’nın birlikte olduklarını biliyoruz. Çünkü bir müddet sonra Kleoptra’nın Sezar’dan bir oğlu olduğu ilan edildi. Kleopatra oğlunun ismini Kaisarion (Caesarion - Kaisar-Kayzer-Sezar) koymuştu.

Birbirlerine gerçekten âşık olup olmadıklarını bilmiyoruz. İki güçlü hükümdarın politik bir birliği olarak da görülebilir bu ilişki… Yine de Sezar Roma’ya dönerken yanında Kleopatra ve oğlunu da getirdi. Roma’da dört gün süren zafer alayı yapıldı. Bu alay sırasında Kleopatra’nın kızkardeşi ve iç savaştaki düşmanı Arsinae de halka teşhir edildi. Sezar Kleopatra’yı  Tiber nehri kıyısındaki villasına yerleştirdi. Venüs Genetrix Tapınağına altın heykeli dikildi. Sezar’ın Kaisarion’u kendi çocuğu olarak resmen ilan ettiği söylense de bazı kaynaklar bu çocuğun Sezar’dan olduğuna dair bir kesinlik olmadığını belirtirler. Kleopatra’nın Roma’ya giriş sahnesi Kleopatra filminde (1963) görkemli bir şekilde verilmiştir. Sezar’ın senatoda uğradığı suikast ve ölümü üzerine Kleopatra’nın Roma’daki hayatı sona erdi, oğlunu da alıp tekrar İskenderiye kentine geldi.

Sezar’ın ölümünden sonra Roma karıştı.  Octavianus,  büyük amcası Jül Sezar tarafından evlat edinilmiş ve Sezar'ın öldürülmesinin ardından onun varisi olmuştu. Sezar’ın ölümünden sonra suikastçılara karşı savaş açan Marcus Antonius , Marcus Aemilius Lepidus ve Octavianus birlikte güç birliğine giderek "İkinci üçlü hükümdarlık" olarak bilinen yönetimi oluşturdular.

Marcus Antonius
Marcus Antonius (d. MÖ 83 - ö. MÖ 30Sezar'ın Galya'daki ordusuna katılarak askerlik hayatına başlamıştı ve Sezar’ın en yakınındaki kişilerden biriydi. Üçlü hükümdarlık döneminde Doğu bölgelerinin yönetimini alarak Tarsus’a geldi burada Kleopatra ile buluştu. İkisinin de politik hedefleri vardı, özellikle Kleopatra doğuda kaybettiği toprakları geri almak istiyordu. Antonius da Partlara karşı yapacağı saldırı (İran) için Kleopatra’ya güveniyordu. Antonius, karısı Fulvia’yı adeta unutarak Kleopatra ile İskenderiye’de yaşamaya  başladı. Bağımsız bir hükümdar gibi davrandı.

MÖ 40’da Antonius, Roma’ya döndü, karısı ölmüştü. Bunun üzerine Octavianus’un kızkardeşi Octavia ile politik bir evlilik yaparak Octavianus ile uzlaştı ama Mısır’a döner dönmez Kleopatra ile evlendi. Octavianus ve Octavia bunu kendilerine hakaret kabul ettiler ve Roma yasalarına göre de bu evlilik meşru değildi. 

Antonius’un Mısır’da olmadığı sırada Kleoptara, Roma’ya bağlı hükümdarların en zengin, en becerikli ve en nüfuzlu olanı; Yahuda Kralı Herodes (Hirodes) ile çatışmaya girmişti. Hatta Herodos’un sarayındaki kadınları kışkırtarak Herodas’a karşı entrikalar çevirdiği de söylenir. Herodos’a olan düşmanlığının ise onu baştan çıkarmaya çalışmasına rağmen bunun başaramamasından ileri geldiği iddia edilmiştir. Antonius geri gelince Kleopatra ondan Herodos’a ait olan bazı yerlerin yönetimini kendisine vermesini istedi (Suriye ve Lübnan’ın bir kısmı ile Ceriko veya Eriha) ama Antonius, Herodos ile arasının bozulmasını istemediği için buna razı olmadı.

***
Hirodes  (d. MÖ 74 – ö. MÖ 4 Kudüs), aynı zamanda  I.Hirodes  veya Büyük Hirodes adıyla bilinen ve Roma İmparatorluğu tarafından Yahudiye eyaletine atanan Yahudi Kralı.MÖ 6’da Hirodes, Mesih'in doğuşunu haber veren Farisilere karşı savaştı. Kral Hirodes'ten Matta İncili'nde "masumların katli" olarak bilinen bölümde çok kısa bahsedilir.
Yeni Ahit'e göre; İsa'nın doğumundan kısa bir süre sonra, doğudan gelen müneccimler, Hirodes'i "Yahudilerin kralı olmak için doğmuş olanın" nerede olabileceğini sormak için ziyaret ettiler, çünkü onun yıldızını doğuda görmüşlerdi ve ona saygılarını sunmak istiyorlardı. Kendisi Yahudiye kralı olan Hirodes, hemen kendi saltanatını tehdit eden bu bebeğe karşı teyakkuza geçti.

Toplanan rahipler ve yazıcılar, Hirodes'e peygamberin sözünü ettiği "kutsal yağla meshedilmiş olan" Mesih'in (Yunanca: ho christos) Yahudiye'deki Beytüllahim'de doğduğunu söylediler. Bunun üzerine Hirodes, çocuğu bulmasını sağlamaları için müneccimlere "gidin, ve çocuk hakkında iyi araştırın; onu bulduğunuz zaman bana haber verin ki, ben de gelip ona secde kılayım"(Matta 2:8) diyerek Beytüllahim'e gönderildi. Müneccimler İsa'yı buldular, ancak rüyalarında Hirodes'e bilgi vermemeleri için uyarılınca onun yanına uğramadan memleketlerine döndüler. Yusuf da rüyasında Hirodes'in İsa'yı öldürmek istediği hakkında uyarıldı, böylece Yusuf ve ailesi Mısır'a kaçabildi. Hirodes, müneccimler tarafından aldatıldığını anladığında, Beytüllahim çevresinde iki yaş ve altı tüm erkek çocukların öldürülmesini emretti. Yusuf ve ailesi Hirodes ölene kadar Mısır'da kaldılar, sonra Hirodes'in oğlu Archelaus'un oğlundan kaçmak için El Halil'deki Nasıra'ya gittiler.

Bu anlatılanların tarihsel doğruluğu, o dönemden başka bir belgenin böyle bir katliamdan bahsetmemesi nedeniyle kuşkuludur. Her hâlükârda, Beytüllahim küçük bir taşra kasabasıydı ve öldürülmüş olan çocukların sayısı 5 veya 6'dan fazla olamazdı. http://tr.wikipedia.org/wiki/Hirodes
***

Antonius ve Kleoptara için basılan paralar
Bu sıralarda Antonius, İran’a karşı sefere çıkacaktı, Kleopatra’dan maddi destek istedi ama Kleopatra bunu reddetti. İran seferi çok pahalıya patlasa ve önemli bir başarı elde edilemese de Antonius için İskenderiye’ye dönüşünde görkemli bir tören düzenlendi (MÖ 34). Bu törende Antonius, Casairion’u Sezar’ın yasal varisi ve “Kralların Kralı”, Kleopatra’yı da “Kralların Kraliçesi” ilan etti. Karısı Octavia’dan boşandı. Bu sıralarda Octavianus, Vesta Rahibeleri'nin kutsal mabedini basarak başrahipten Antonius’un gizli vasiyetini zorla elde etti. Vasiyete göre Antonius, Romalıların fethettiği toprakları oğullarının yönetimine bırakıyor, karısı ve kendisi için İskenderiye'de öldükten sonra konulmaları için bir mezar planlıyordu.

İşte bu noktadan itibaren yıllardır tek başına iktidara gelmek için savaş veren, her türlü yolu deneyerek Antonius’u tasfiye etmeye çalışan Octavianus güç kazandı. Senatoyu kendi yanına çekti. Antonius ve Kleopatra, Octavianus’un Sezar’ın yasal varisi oluşuna karşı açıkça saldırıya geçerek bu fırsatı ona vermişlerdi. Senato, Kleopatra’ya karşı savaş ilan etti. Antonius'un konsül yetkilerini resmen feshetti (MÖ 31).

Aktium Savaşının haritası
Octavianus ile Aktium Savaşı'nı yapan Antonius, büyük bir yenilgiye uğradı (MÖ 31). Savaş sırasında Kleopatra’nın savaşı yarım bırakarak savaş meydanından ayrıldığı ve Antonius’u yalnız bıraktığı iddia edilmiştir. Yine iddialara göre, yenilen Antonius, Kleopatra’nın gemisine sığınır. Üç gün boyunca konuşmadıkları ama İskenderiye’ye dönene kadar barıştıkları da söylenenler arasındadır.

Octavianus
Octavianus, peşlerini bırakmadı ve İskenderiye’ye geldi. Kleopatra kendisi için yaptırdığı anıtmezara çekilerek öldüğü haberinin Antonius’a ulaştırılmasını istedi. Bunu neden yaptığı çok anlaşılmıyor ama yine bazı yazarlar, Antonius’tan kurtulmak ve bu sefer de Octavianus’a yanaşmak için bu işi yaptı derler. Antonius bu haberi duyunca kılıcını göğsüne saplar ve Kleopatra’nın yanında ölmek üzere anıtmezara taşınmasını ister. Ama heyhat! Kleopatra yaşamaktadır ve Antonius orada, onun yanında ölür, ölmeden önce Octavianus ile barış yapmasını telkin eder.

Octavianus ile karşılaşan Kleopatra, onu etkilemeye çalıştı ama başarılı olmadı, derler. Octavianus’un niyetinin kendini ve çocuklarını İskenderiye sokaklarında teşhir etmek olduğunu anlayınca bu sefer gerçekten intihar eder, bir engerek yılanına kendini sokturur. Bu arada son mektubu da Octavianus’a ulaşmıştır. Mektubunda Antonius ile birlikte gömülmek istediğini dile getirir. Octavianus bu dileği yerine getirir, birlikte gömülürler.

Ama annesi tarafından Kızıldeniz kıyısındaki Berenike’ye kaçırılan Kaisarion’u Octavianus, İskenderiye’ye getirttir ve öldürtür. Antonius ve Kleopatra’nın üç tane çocukları olmuştur (Alexander Helios, Kleopatra Selene II ve Ptolemy Philadelphus). Octavianus onların hayatını bağışlar.

Bütün yazı boyunca ismi geçen Octavianus kim? Jül Sezar’ın yeğeni ve yasal varisi olduğunu biliyoruz. Başka? Octavianus, ilk Roma İmparatoru Augustus’tur. Büyük Roma İmparatorluğunu kuran veya daha doğru bir ifadeyle Roma’nın “imparatorluk Çağı”nı başlatan kişidir.

İşte Kleopatra ve Mısır biterken; Roma İmparatorluğu da bu sıralarda böyle doğmuştur.

Tarihçi Plutarkhos, Kleopatra’nın sesinin “çok telli bir çalgıyı andırdığını” söylemiştir. Elimizdeki sikkelerden anlayabildiğimiz kadarıyla keskin yüz hatları ve uzun burnu ile belki de günümüz güzellik ölçütlerine uymamaktadır (!). Ama yine Plutarkhos şunu da yazmış: “Platon insanları kendi yanına çekmenin dört yolundan söz eder. O, binlercesini bilmektedir.” Tarihçi, Dio Cassius ise; “dönemindeki en büyük iki Romalıyı büyüledi ve üçüncüsü yüzünden kendini yok etti” demiştir.

Kleopatra ile ilgili bilgilerin çoğunu tarihçi Plutarkhos, Josephus, Dio Cassius’tan öğreniyoruz. Vergilius’tan başlayarak Romalı şairler de Kleopatra’yı olumsuz olarak yansıtmışlardır. Edebiyat eserleri arasında Kleopatra ile ilgili en önemli yapıt şüphesiz Shakespeare’in “Antonius ile Kleopatra” isimli oyunudur. Bernard Shaw, ise “Sezar ile Kleoptara” isimli bir oyun yazarak külliyata katkıda bulunmuştur. Günümüz popüler kitaplar yazarları da bu konuda yazmayı sürdürmektedir fakat yazılanların ve çekilen dizi ve filmlerin hemen hepsi Kleopatra’nın gerçek kişiliğini yansıtmaktan uzaktır. Bütün bu listenin yanında Shakespeare’in eseri diğerlerinden apayrı yerde durmakta ve Shakespeare’in farkını bir kere daha ortaya koymaktadır.


İskenderiye Şehri

Canlandırma: Eski İskenderiye şehri 
ve feneri
Antik kent, büyük ve sürekli büyüyen modern bir kent olan İskenderiye’nin altındadır. Kazmak için geniş bir yer bulmak hemen hemen imkânsızdır. Kraliyet sarayı deprem ve büyük dalgaların etkisi ile su altında kalmıştır. Toprakta çökmeler olmakta bu da alt tabakalara doğru kazı yapılmasını zorlaştırmaktadır.
Şehir MÖ 331 yılında  Büyük İskender tarafından kurulmuştur.  İskender’in baş mimarı Dinocrates projeyi geliştirdi. İskender, zengin Nil Vadisi ile Yunanistan arasında ticaretin rahatlıkla yapılabileceği Helenistik Mısır’a merkezlik yapabilecek bir yer hayal etmişti. Nitekim öyle de oldu. İskenderiye zaman içinde büyümüş bir ara Roma’dan sonra ikinci büyük şehir bile olmuştur.
İskenderiye bir zamanların en fazla Yunanlı halka sahip şehri olmakla birlikte, bir zamanların en büyük Yahudi cemaatini de barındırıyordu. Yahudilere ait özel bir mahalle vardı.

Şehir 646’da Arapların eline geçti. Araplar kara ulaşımını tercih ettikleri için Fustat’ı (kahire) merkez yapınca İskenderiye ikinci plana düştü. Pharos Adası’nı ana karaya bağlayan dalgakıranın olduğu bölüm zamanla doldu ve bir km genişliğinde bir kıstak meydana geldi. Şehir, 1517 yılında Osmanlıların eline geçti. Yıllar sonra canlanması Mısır Hıdivi Mehmet Ali Paşa zamanında olmuştur. Coğrafi Keşifler zamanında; Hindistan’a giden yeni yollar bulunduğundan ticari önemini kaybetmiş ama Süveyş Kanalı açıldıktan sonra Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olmuştur. Bu nedenle şehre çok sayıda Avrupalı tüccar ve spekülatör yerleşmişti. Bu zümre, hem Hindistan’a yapılan taşımacılıkta hem de pamuk ihracatında ayrıcalıklar elde etmişti. İngilizler, 1882’de; Mısır’ı Osmanlıların elinden alarak işgal etti. I. Dünya Savaşı’nda burası İngilizlerin (İtilaf Devletlerin) Doğu Akdeniz’deki üssü konumundaydı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra nihayet 1922’de bugünkü bağımsız Mısır devleti ortaya çıkabilmiştir. Şehir, en son II. Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından birçok kez bombalanmıştır.
Günümüzde İskenderiye Şehri



Defalarca deprem ve başka doğal felaketler atlatan; savaş, yıkım ve katliam gören Antik şehirden neredeyse hiçbir şey kalmamıştır. Kalanların da çoğu Roma dönemine aittir.







[1] Endogami: kardeş veya yakın akrabalarla evlenme

Yazar adı belirtilmeden, link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.

Hiç yorum yok: