Eski Türk Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eski Türk Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Aralık 2019

Bir Komplo Teorisinin Analizi: Türk Piramidi Değil, İmparator Wudi'nin Mozolesi

Dilara Kahyaoğlu
2019 Kasım


[Yazıyı sade, dolayısıyla rahat okunur kılmak için açıklamaları ve kaynakları; dipnotlarda gösterdim. Lütfen onlara bakmayı ihmal etmeyiniz. Kanıtları orada topladım.]




"Komplo teorisyenlerinin belli bir piramitten ziyade piramit fikrine sarıldığını unutmayalım. Aslında hiç var olmayan bir piramit efsanesine bel bağlamış durumdalar."

Beyaz Piramit de denilen İmparator Wu'nun anıtsal mezarı

Uzunca bir müddettir Çin'in Xi'an (Şian) bölgesinde bulunan, insanlar tarafından yapıldığı bilinen büyük bir tepe için; İnternet aracılığıyla büyüyen buranın eski Türklere ait bir piramit olduğu hatta bu bölgede çok sayıda Türk piramidi olduğu iddialarını[1] duymuş olabilirsiniz. Saptayabildiğim kadarıyla bu söylenceyi ilk başlatan Kazım Mirşan[2] isminde bir kişi.

Bunları ilk okuduğumda biraz araştırma yaparak bu iddiaların bir komplo teorisi[3] olduğu sonucuna varmış, dünya tarihi derslerimde; Çin, Orta Asya ve Türklere de değinildiği için bu konu üzerinde çalışmıştım  çünkü çeşitli komplo teorilerini  gündeme getiren, soru soran öğrenciler her zaman bulunur.[4] Daha sonra "uygarlıklar tarihi" kaynak kitabının Çin bölümünü yazarken de araştırmış ama buna ayrı bir sayfa ayırmayı gerekli görmemiştim.[5] Yine de komplo teorilerine dikkat çekmek istediğim her durumda, verdiğim örneklerden biri de bu olmuştur. Daha çok örnek var ama bu, en çarpıcı en saçma olanlardan biridir. 

O zamandan beri, doğruluğu kesinlikle yadsınamaz karşı-kanıtlara rağmen bu iddiaların hala var olduğunu görmek aslında şaşırtıcı değil. Evet, şaşırtıcı değil çünkü bir kesim insan sadece bu tip yazılar okuyor -ve ne yazık ki tarih okuduklarını, tarihi bildiklerini düşünüyorlar-  ve bu tür iddialara inanma ihtiyacı içindeler. Bunun en önemli nedeni milliyetçilik.[6] Geçmişten günümüze kadar ulaşmış bazı kalıntı ve eserleri, uygun mitlere bağlayarak, bilinmeyen bir zamanda var olmuş bir altın çağ yaratma ihtiyacı bu türden pseudo bilimlerin[7] yolunu açtı, açmaya da devam edecek. Bu sadece bizim topraklara  (burada Türkler kastediliyor) özgü bir durum değil. Her etnik grupta, her ulusta görülebilen  saptırmalar bunlar.

Uluslaşma sürecine girmiş etnik grupların, halkların hemen hemen hepsinde; kendi halklarının geçmişini büyük bir uygarlığa dayandırma, büyük bir uygarlık yaratmış atalarla bağlantılı bir ulus olduklarına inanma ve çevrelerini özellikle rakiplerini buna inandırma, ihtiyacı var. Bu "biz"i,  günümüzün kavramıyla söylersek; "ulus"u yaratma araçlarından biri hatta en belirgin, en kullanışlı olanı.[8] Arkeolojik kazıların ve o güne kadar görülmemiş olağanüstü eserlerin ortaya çıkarılmasıyla birlikte özellikle 19. yüzyılda birçok ulus-devletin buna başvurduğunu hatta bu yüzden arkeolojik araştırmaları kendi geçmişlerinin "icat" edilmesini kolaylaştıran eserlere ve zamana dönük yaptıklarını, diğerlerini ihmal ettiklerini biliyoruz.

24 Kasım 2018

Sorular Eşliğinde İç Asya'da Sözlü ve Yazılı Kültür

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018


Sözlü Kültür, Yazılı Kültür 
El Castillo mağarasından (İspanya) simgesel bir resim. Diğer mağara resimlerinden
 farklı olarak burada somut bir varlık resmedilmemiş. Bu işaretler, yazının olmadığı dönemde
 insanların iletişim için kurdukları bir sistem olabilir diyor uzmanlar.
Anlamını bilmesek de yazının icadını hazırlayan ihtiyacı gösteren (iletişim?)
bir duruma işaret ettiği açıktır.
https://www.donsmaps.com/castillo.html
Giriş
Yazı günümüzden yaklaşık 6000 yıl önce bulunmuştur. Yazıya alışkın olan, modern toplumda yaşayan bizler, öğrendiğimiz bilgilerin çoğunu kitaplardan okumuşuzdur. Unutmamak, unutturmamak için anılarımızı yazarız, geçmiş dönemlerden günümüze kadar ulaşmış olan bilgiler, düşünceler, kitaplarda saklıdır –şimdilerde bilgisayarda ama o da sonuçta yazıyla yapılan bir saklama/kayıt işlemidir- kimi zaman da duygularımızı dile getirmek için şiirler yazarız veya okuruz, okuma- yazma faaliyetini yürütmediğimiz neredeyse bir günümüz geçmez.

Soru: Peki yazının hiç olmadığı eski çağlarda insanlar ne yapıyorlardı? Önce yanıtlayıp sonra aşağıdaki paragrafla devam ediniz.

21 Kasım 2018

Göç, Göçebelik, Sınıflar, Demokrasi vb. Üzerine Tartışma

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018



Kaynak*
Bozkır savaşçı göçebelerinin ve **diğer savaşçı toplulukların; çıkış noktaları (anayurt),
göçleri,  yayılış yönleri
**Sadece, Keltler, Medler, İskitler, Masagetler (İranlı bir halk) bu haritada gösterilmiştir.
Önce şu soruyla başlayalım: Eski Türklerin göçebe bir yaşam tarzını benimsediklerinden sürekli olarak bahsettik. Ama Göç ile Göçebelik aynı şey mi?

1. Göç; “Kişinin yeni koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek amacıyla ya da doğal, ekonomik, siyasal vb. zorunluluklar sonucunda yaşadığı topluluğu değiştirmesi” olarak tanımlanır. Göçü öteki toplumsal yer değiştirmelerden ayıran başlıca ölçüt göç edenin eski toplumsal ilişkilerini değiştirmesi, yeni yerleşim yerinde, yeni toplumsal ilişkiler kurmasıdır. Bu nedenle kısa süreli ve mevsimlik yer değiştirmeler göç sayılmaz.

İnsanlık, çağlar boyunca çeşitli göçlere tanık olmuştur, örneğin;
*Avcı ve toplayıcı toplumların göçleri; Özellikle tarihin ilk dönemlerinde insanlar, yiyecek bulmak için, daha çok da av hayvanlarının peşinden, dünyanın dört bir tarafına dağılmışlardır.
*Denizci toplumların göçleri; Özellikle Akdeniz havzasında Yunanlıların, Fenikelilerin göçleri ve gittikleri yerlerde koloniler kurmaları.
*Göçebe otlatıcıların göçleri; Avrasya Bozkırları, Afrika, Orta Doğu Savanları’nda görülen göç hareketleridir. Bu kesimin özellikle tarımla uğraşan toplumlara karşı askeri üstünlükleri vardır.
*12. yüzyıldaki Dor, Frig, Aka göçleri
* MS 4.yüzyılda görülen Kavimler Göçü
*Yeniçağ'da Amerika kıt'asına yapılan büyük göçler vb.

19 Kasım 2018

Sorularla İç Asya'da Şamanlık, Manicilik, Budacılık ve Daha Fazlası

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018

Kaynak için bkz. *

Din nedir? İnanç Nedir?
Önce, “din nedir?” sorusu ile işe başlayalım; Geniş anlamıyla yaşam biçimi , hayatın nasıl yönlendirilmesi gerektiği konusunda benimsenen düşünce, inanç, ilke ve değerler bütünü anlamına gelen din, dar anlamda ise evrendeki düzeni ve hayatı ancak yaratıcı bir tanrının varlığı ile anlamlandırarak insanlığı kurtuluşa davet eden çağrılardan her biri anlamına gelmektedir. İki temel sınıfa ayrılır ki bunlar; insanlar tarafından konulmuş olan belli ilkeler çerçevesinde oluşturulan “beşeri dinler” ile vahiy yolu ile peygamberler tarafından iletilmiş olduğuna inanılan “semavi dinler”dir.

İnanç ise; sorgulama düzleminin dışına çıkarılmış bilgi anlamına gelir (Dikkat: bu din ile aynı şey demek değildir). Bir şeyin öyle olduğuna ilişkin doğrudan, belirli nedenlere indirgenemeyen peşin kabul, önkabul anlamında kullanılmaktadır.

16 Kasım 2018

Eski Türk Tarihiyle İlgili Tarihçilik Sorunları

Dilara Kahyaoğlu
1999-2018

1240 yılında Moğollar tarafında yapılan Kiev şehrinin kuşatılmasından temsili
bir resim. Ortada duran kubbe şeklindeki devasa eşya komuta eden kişinin obasıdır.
Seyyar olarak savaş meydanına kadar getiriliyor ve karargah görevi de görüyordu.
Savaşçı göçebeler tahmin edilebileceği gibi bozkır yaşantısına uygun bir siyasi örgütlenme geliştirmişlerdi. Bir boyun kuvvetli bir şef önderliğinde diğer boyları kendisine bağlaması şeklinde ortaya çıkan bu siyasi yapılanmaya genellikle “Boylar Birliği” veya “Boylar Konfederasyonu” denmektedir. Bu tür bir örgütlenme hızla bir araya gelmeyi kolaylaştırdığı gibi hızla dağılmayı da kolaylaştırdığından eski Türk [1] kabile birliklerinin de çok çabuk dağıldığını biliyoruz.

Bu konuyla ilgili bazı sorunlarımız var. Öncelikle şu noktayı açalım:
1. Türklerde “tüm ülke hükümdar ailesinin ortak malı” idi, ders kitaplarında bu konu “Veraset Sistemi” [2] olarak geçer. Ülke toprakları derken kastedilen şey boylar birliğinin hakim olduğu sınırları çok belirgin olmayan alanlardır. Burada esas sorun “toprağın mülkiyeti kimindir?” sorunu değildir. Sorun, bu toprakları “kimin yöneteceği, kimin önderlik edeceği?” sorunudur. Ülke topraklarının tüm aileye ait olmasının anlamı hükümdar öldüğü zaman ortaya çıkar çünkü ölen hükümdarın yerine ailenin tüm erkek üyelerinin ülkeyi yönetme hakkı vardır. Bir daha tekrarlamak pahasına; “hükümdar ölünce kimin başa geçeceği belli değildir!”.

15 Kasım 2018

Çoban Topluluklar

 William H. Mcneill


Tarla açma tarımı yayıldıkça ve bu yaşam biçimine bağlı kişilerin sayısı arttıkça, ilk çiftçilik yöntemlerinde yapılan iki değişiklik büyük bir önem kazandı. Tarımın ilk başladığı dağlık ve tepelik alanın kuzeyinde bulunan Avrasya’nın büyük bozkır bölgesinde az ağaç ve bu nedenle tarla açma tarımına doğal olarak uygun az yer vardı. Öte yandan bozkıra özelliğini veren geniş otlaklar evcilleştirilmiş hayvan sürülerinin yaşamasına uygun yerlerdi. Bu durumda bozkırın avcıları ilk çiftçilerce geliştirilen bir dizi uğraşı ile karşılaştıklarında, tahıl tarımının gerektirdiği yorucu ekme biçme işlerini benimsemeyip, hayvan evcilleştirmeyi benimseyerek, coğrafi çevrelerine etkin bir uyum gösteriyorlardı.

Böylece, tarımın ne olduğunu bilen, ama onu hor gören kendine özgü bir çoban yaşam biçimi ortaya çıktı. Dağların güneyinde, daha sıcak ve daha kurak olmakla birlikte, otlakların, Arap Yarımadası’nın büyük yayı boyunca çölü renklendirdiği, kuzeyin bozkırlarına benzer bir çevre vardı. Bu bölgede de çobanlık, neolitik çiftçilik tekniklerinin bir çeşitlemesi olarak gelişti. Güney bölgesinde evcilleştirilen hayvanların çeşitleri, kuzeyde yeğlenen iri hayvanlardan farklıydı. Koyunlar, keçiler ve eşekler, yarı çöl ikliminde yaz ayları çekilen yem kıtlığına, iri yapıları kuzey bozkırının soğuk kışlarını ölmeden geçirmelerinde yardımcı olan sığırlardan ve atlardan daha iyi dayanabildiler.

03 Kasım 2018

Kırgızlar, Sibirler, Hazarlar, Avarlar, Oğuzlar ve Daha Fazlası...



Dilara Kahyaoğlu
1998
Kaynak
Kırgızlar
İlk Yaşadıkları bölgenin Baykal Gölü civarındaki İrtiş nehri dolayları olduğu sanılıyor. Önceleri Hiung-nu boylar birliğine bağlı olarak yaşadılar. Uygurların dağılması üzerine Ötüken bölgesinde bağımsız bir Kırgız Birliği kurdular (840). 1207 tarihinde Cengiz Han’ın kurduğu Moğol Devletine ilk bağlanan kavim Kırgızlar olmuştur. Günümüzde yaşayan en eski "Türk" kavimlerinden biridir. Ünlü Manas Destanı Kırgızlar tarafından meydana getirilmiştir.

01 Kasım 2018

Hiung-nular veya Asya Hunları Üzerinde Farklı Konuları Tartışma

Dilara Kahyaoğlu 
1998

Sınırlar için aşağıdaki tartışmaya bkz.
"Hun" adı ilk kez Çin kaynaklarında karşımıza çıkar ( M.Ö 318 yılına ait bir yazılı antlaşmada), yalnız orada “Hiung-nu” olarak geçmektedir.
Yaşadıkları esas bölge; Orhun ve Selenga ırmakları civarıdır.
Bilinen ilk hükümdarları  Teoman'dır (Tu-man).
En parlak dönemlerini Mete (Mao-dun)* zamanında yaşamışlardır.
Dikkat: Avrupa Hunları ile Asya Hunlarının aynı etnik kökene sahip oldukları tartışmalı bir konudur.

25 Ekim 2018

Orta Asya'dan Göçler Üzerine...

Dilara Kahyaoğlu 1998

Orta Asya'dan ilk göçleri (?) gösteren harita

Göç nedenlerini genellersek, her yerde aşağı yukarı benzer nedenlerin olduğunu görürüz. Banlar:
*İklimde meydana gelen değişiklikler sonucu, anayurt alanının, yaşamı devam ettirecek özelliklerini yitirmesi
*Nüfus artışı sonucu temel maddelerin dağılımında daralma yaşanması
*Hayvan hastalıkları sonucu yiyecek kıtlığının baş göstermesi
*Göçebe boyları arasındaki siyasi anlaşmazlıklar (daha çok savaşçı göçebelere özgü bir durum)
*Dış baskılar sonucu yerlerinden sürülen grupların başka alanlara yönelmesi
*Yeni ülkeler fethetme, yeni yurt arayışları (bu şık elbette ki diğerlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar) ...

24 Ekim 2018

Yerleşik–Göçebe Çatışmasında Savunma ve Saldırı Stratejileri

Dilara Kahyaoğlu
1998
Avrasya bozkır kuşağı 
Önce belli başlı noktaları gözden geçirelim:

*Göçebeydiler, Konar-Göçer bir yaşantı sürüyorlardı. Yaşamları ata bağlı olduğu için bu yaşam tarzlarına “Atlı Göçebe Kültür" de denmiştir.

*Hayvancılık ile uğraştıklarından “Çoban Toplum" isimlendirilmesi de verilmiştir. Zaten hayvancılık göçebe toplumların en önemli geçim kaynaklarından biridir.

09 Eylül 2018

Çalışma: Türklerin Anayurdu Orta Asya veya İç Asya

Dilara Kahyaoğlu
1998


.

Türklerin, ilk olarak ortaya çıktıkları yer Orta Asya’dır (İç Asya).
Orta Asya’nın sınırları: Kuzeyde, Sibirya; Güneyde, Himalaya dağları; Batıda, Hazar denizi ve Aral gölü; Doğuda, Kingan Dağları bulunur.

Son Arkeolojik, filolojik ve tarihi araştırmalara göre ilk ana yurdun; Altay Dağları ile Ural Dağları ve Aral gölü arasında olduğu ileri sürülmüştür.


SORU:  Harita üzerinde bu yerleri bulup inceleyiniz.

01 Mayıs 2018

Kimlik Penceresinden Eski Türk Toplumlarına Genel Bir Bakış

Dilara Kahyaoğlu
1998
Raşid Al-Din'in (Reşidüddin) Câmi'u’t-tevârîħ’indeki minyatürde
Cengiz Han'ın Pekin'i fethedişi betimlenmiş.
Cengiz Han en büyük ve sonuncu bozkır imparatorluğunu kurmuştu.
Ardılları zamanında imparatorluk bölündü ve yerelleşerek bozkır imparatorluğu olma özelliğini kaybetti. 
Eski Türk toplumları göçebe/savaşçı bir yaşam tarzını benimsemiş topluluklardı. “Göçebe/Savaşçı” terimleri ile ne anlatmak istediğimizi kısaca özetlemeye çalışalım çünkü bu sorun ileri ki konularda daha ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

Boylar (kabileler, aşiretler) halinde Orta Asya bozkırlarında yaşamakta olan Türkler bozkır ikliminin geçerli olduğu o iklim koşullarında yerleşik bir yaşam sürdürme şansına sahip değillerdi.

Bu durum onları avcılık, sınır ticareti ve yağmacılık türünden geçim kaynakları yaratmaya itmiş ve çok geniş bir alanda dağınık bir yerleşime sahip görünen bu boylar, zaman zaman güçlü bir hakanın ve/veya boyun egemeliği altına girerek “bozkır imparatorlukları” veya daha klasik bir söyleyişle “boylar Konfederasyonu” dediğimiz “kabileler birliğini”, “boylar birliği”ni oluşturmuşlardır.

12 Nisan 2018

İskitler, Hiung Nu'lar ve Hunlar

Dilara Kahyaoğlu
1998
MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu altın göğüslük veya boyunluk
İskit kraliyet kurganında, 1971 yılında arkeolog Boris Mozolevski tarafından bulunmuştur.
Tolstaya Mogila, Pokrov, Ukrayna
http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRmlsZTpQZWt0b3JhbDExMS5KUEc
İskitler (Sakalar)*
Bu konfederasyonu adlandırmada kullandığımız İskit (Skyth) adı, eski Yunanlıların yeni tanıştıkları bu savaşçılara verdikleri addır.  At sırtındaki ustalıkları ile bilinen savaşçı bir topluluk olan İskitler MÖ 8-7. yüzyıllarda başka kavimlerin zorlamasıyla İç Asya'dan Rusya’nın güneyine doğru göç ettiler. İskit göç dalgaları, Hazar Denizi’nin güneyindeki Hazar platosuna kadar ulaştı. Göç edenlerden bir kısmı Aral Gölü çevresine yerleştiler. Hazar’ın kuzeyinden batıya hareket edenler ise Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Tuna ve Volga arasındaki bölgeye hakim oldular. İskit uygarlığına ait en zengin kalıntılar bu bölgede bulunmuştur.

11 Nisan 2018

Eski İç Asya Topluluklarında Siyasi, Sosyal ve Ekonomik İlişkiler

Dilara Kahyaoğlu
1998
Hunların İtalya'ya gelişi. Hunların birliği de bir konfederasyondu.
Bu birlik; Slavlar ve Germenler dahil her çeşit etnik grubu barındırıyordu.
Orta Asya steplerinde özgürce at koşturan klanlar/kabileler; esas olarak ekonomik yaşantılarının ortaklığı zemininde, tarihlendiremeyeceğimiz kadar erken bir dönemde, farklı etnik grupların bir karışımını oluşturmuşlardır. Bu faktörlerin önem açısından birinci sırada geleni hiç şüphesiz, sık sık tekrarladığımız gibi, ekonomik yaşantılarının ortaklığıdır. Ancak bu ortaklığı tanımlayabilmemiz için önce bazı başka açıklamalara ihtiyacımız olduğundan, etnisitenin karışmasında etkili olan faktörleri kolaydan zora doğru açıklamaya çalışalım.

08 Nisan 2018

“Türk” Adı ve Millet Kavramı

Dilara Kahyaoğlu
1998
Kaşgarlı Mahmud'un Türkçe yazılmış  Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinden yer alan dünya haritası

Daha önceden de benzer bir harita paylaşmıştım.
Orada çeviren ve çizenlerin isimleri var.
Bu haritanın ise çizen ve çevirenleri belli değil.

Mahmud ismi eski Türkçe "d" ile yeni Türkçe'de "t" ile yazılıyor.
Kural gereği Türkçe'de kelimeler "b, c, d, g" harfleri ile bitemez.
Üzerine tıklayarak büyütünüz.

“Türk” adına ilk rastladığımız yer MÖ 3. yüzyıl’a ait Çin kaynaklarıdır. Burada “Türk”ün bir kavime verilen addan çok, “cesur, yiğit” anlamına gelen bir sıfat olduğu bilinmektedir. Önce Orta Asya kavimlerinin doğu komşusu Çin’in bu adı kullandığı daha sonra da kavimler batıya ilerledikçe batıdaki diğer yerleşik uygarlık merkezlerinde tutulan kayıtlarda, örneğin İran ve Bizans kayıtlarında Türk adının geçtiği bilinmektedir.

06 Nisan 2018

Eski İç Asya Toplulukları Hakkındaki Bilgileri Nerelerden Öğreniyoruz?

Dilara Kahyaoğlu
1998
Önemli kaynaklardan biri
Macarcadan çeviren Sadrettin Karatay
Orta Asya Neresidir?

İç Asya adı da verilen Orta Asya, en geniş şekliyle doğudan batıya Baykal Gölü ile Ural Dağları; Güneyde Altay Dağları, Balkaş Gölü-Aral Gölü arasında kalan bölgedir. Bölge tarıma elverişli olmayan steplerle (bozkır) kaplıdır.

Orta Asya’nın bizim tarafımızdan bilinen tarihi, MÖ 1000’li yıllara kadar gitmektedir. Günümüzden üç bin yıl öncesinde, herhangi bir yerleşik uygarlığın bulunmadığı bu bölgede, çok çeşitli kavimlerin birbirleriyle sık sık yağma savaşlarına girişen göçebe çoban toplulukları olarak yaşadıkları bilinmektedir. Bu topluluklara kavim adı verilmektedir.

Eski Orta Asya Toplulukları Hakkındaki Bilgileri Nerelerden Öğreniyoruz?
Moğollar, Slavlar, Samoyedler, Tunguzlar, Kırgızlar burada yaşadığı bilinen göçebe kavimlerden bazılarıdır. Bölgede yaşayan kavimler hakkındaki en eski bilgilerimizi, yerleşik ve gelişmiş (yazıya sahip) bir uygarlığa sahip olan sınır komşusu Çin kaynaklarına borçluyuz. Kavimler batıya doğru hareket ettikçe, başta İran, Roma ve Bizans  olmak üzere diğer yerleşik ve gelişmiş  Ön Asya/Anadolu ve sonra Avrupa  uygarlıklarıyla karşı karşıya gelecekler ve onların kayıtlarında da yer alacaklardır dolayısıyla daha geç dönem hakkındaki bilgilerimizi de bu kaynaklara borçluyuz.

05 Nisan 2018

Yerleşikler ve Göçebeler Giriş

Dilara Kahyaoğlu
2005
Altın Kartal Festivali, Moğalistan
Festival için giydikleri savaşçı/avcı giysileri eski nesilleri örnek almaya devam ediyor.
Ellerinde av için özel olarak eğitmiş oldukları kartallar var..
Atlar, belgelerde bahsedildiği gibi küçük ama kuvvetli, bozkır hayatına uygun.
http://photosmongolia.com/event/golden-eagle-festival-mongolia-2018/
Şimdiye kadar yapılan araştırmalar insanların yeryüzünde –belli başlı- avcı-toplayıcı (göçebe/nomad) toplum, tarım toplumu (yerleşik) ve sanayi toplumu (yerleşik) olarak üç farklı tür ekonomik ve toplumsal sistem kurduğunu göstermektedir.

Avcı-toplayıcılar, aralarında kan bağı bulunan veya bulunduğunu kabul eden, kabileler halinde yaşayan, daha çok doğada bulduklarıyla yaşantılarını sürdüren toplumlardır. Yaşadıkları bölgede toplanacak veya avlanacak bir şeyler kalmayınca başka bölgelere göç ederler. Savaşçı göçebe toplulukları ise bu kategoride yer alsalar bile ayrıca incelemek gerekir.

15 Nisan 2016

İpek Yolu ve Marco Polo


Dilara Kahyaoğlu

2014


Amaç: Marco Polo ile birlikte İpekyolu’nu inceler, Orta Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan yolun önemini öğrenir, tartışır. Ticaret yollarının aynı zamanda bir kültür taşıyıcısı olduğu konusunda farkındalık kazanır, değerlendirir.


Kilit beceriler: Harita Okuma, Görsel Okuma, Analiz, Çıkarımda Bulunma,  Araştırma



Kaynak 1: 
İpek Yolu ve Marco Polo
İki bin yıl kadar önce Çin'in açtığı en önemli ticaret yolu olan İpek Yolu, dünyaca ünlüdür. Çin ile Avrupa, Asya ve Afrika arasındaki köprü olarak kabul edilen İpekyolu’nun, Doğu ile Batı arasındaki ekonomik ve kültürel alışverişe önemli katkıları olmuştur.

İpek Yolu, tarihte Çin'den başlayıp Orta Asya üzerinden Güney Asya, Batı Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika'ya uzanan kara ticaret yoluydu. Çin ipeği ve ipekli ürünleri bu yol üzerinden batıya taşındığı için İpek Yolu olarak adlandırılmıştı. Yapılan arkeolojik araştırmalara göre, ipek Yolu'nda faaliyetler esas olarak Çin’in MÖ l. yüzyılda hüküm süren Batı Han hanedanının hükümdarı Zhang Kian tarafından başlatılmıştı. O zamanki İpek Yolu'nun güney rotası, Afganistan, Özbekistan ve İran’ı geçerek Mısır'ın İskenderiye şehrine; öbür rota, Pakistan ve Afganistan'ın Kabil şehrini geçerek İran Körfezi'ne, ya da Kabil'in güneyine inerek şimdiki Pakistan'ın Karaçi şehrine ya da deniz üzerinden Pers-İran ve İmparatorluğu’na kadar uzanmaktaydı.

10 Nisan 2016

Kaşgarlı Mahmut'un Dünyası ve Türk Dünyası


Dilara Kahyaoğlu

2014



Amaç: Harita üzerinde araştırma yaparak eski Türk dünyasının (dünyanın) nasıl olduğuna, algılandığına dair farkındalık yaşar, günümüzle karşılaştırır, değerlendirir.

Kilit Beceriler: Araştırma, Analiz, Sonuç Çıkarma, Harita Okuma



Kaynak 1
Divan ü Lügati’t-Türk içinde yer alan Dünya ve Türk Dünyası haritası

Suavi Aydın tarafından çevrilmiş, Kaya Güvenç tarafından yeniden çizilmiştir.

Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, Remzi Kitabevi, Arka kapak içinde