mitoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mitoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ekim 2019

Süryani Metinlerinde Geçen İskender Efsanesi

Dilara Kahyaoğlu
2012
Efsane Deyip Geçmeyin...
Fritz Lang'in yönettiği 1924 yapımı Nibelungen filminden bir sahne.
http://www.imdb.com/title/tt0015175/?ref_=md_ph_tt1

Süryanilere (bkz. Süryaniler ve Ermeniler) ait “Süryani Büyük İskender Hıristiyan Efsanesi"nde Hunların  adının geçtiğini görünce şaşırabilirsiniz. Büyük İskender ( 4.yy) ile Hunların (4. -5. yy) Avrupa’da görülmesi arasında yaklaşık yedi yüz yıllık bir zaman farkı var. Ama bu iki ismin aynı anlatıda yan yana gelmesinin, eğer efsaneler söz konusu ise; imkânsız olmadığını biliriz. Adı üstünde, efsane işte…

Adı geçen efsanede şunlar anlatılır :

Muhteşem seferleri sırasında İskender’in yolu Ermenistan’a düşer Muşaş Dağını aşarak, Bahl-Lepta ovasına varır. Ovanın etrafı büyük aşılmaz dağlarla kaplıdır. Ova halkı İskender’i karşılamaya koşar, aralarında tüccarlar da vardır. Onlar İskender’e şöyle derler: Ey İskender, sayende burada huzur içinde yaşıyoruz etrafımızdaki dağları henüz aşmayı başaran olmadı ama duyduk ki dağların ötesinde Hunlar yaşamaktaymış, onların krallarının Ye’cüc, Me’cüc gibi Yafes oğullarının kralları oldukları söyleniyor.”

Daha sonra İskender’e Hun krallarının listesini sunarlar. Listede birçok isim vardır. İşte Hun krallarına ait en eski listelerden biri budur. Onlar o sırada Hunlara liderlik eden kişilerin isimler miydi gerçekten? Efsaneler ne kadar gerçeği barındırır?
Kavimler Kapısı ve Daryal Geçidi

10 Şubat 2019

Midas'ın Kulakları: Değerler Üzerine Eleştirel Düşünme Çalışması

Dilara Kahyaoğlu
2002-2019


Müzik yarışması
Midas’ın Kulakları öyküsünü biliyorsunuzdur. Hani Midas isminde bir kral tanrıların arasında yapılan müzik yarışmasında hakem olarak seçilir de sonra başına gelmedik bela kalmaz ya... İşte bu tanrılardan Pan, bir tür flüt çalmakta, Apollon isimli tanrı ise lir çalmaktaymış. Midas’a da "kim en güzel çalıyor sen seç, seni hakem ilan ettik" demişler. Midas’ın bu işe canı sıkılmış, ne de olsa bunlar tanrıymış, işlerine karışmak pek iyi sonuçlar doğurmayabilirmiş. Ama ne yapsın çaresiz razı olmuş. Önce Pan’ı dinlemiş sonra Apollon’u. Lirin sesi ona çok yabancı gelmiş, hoşuna gitmemiş. Müzik de tanıdık bir ezgi değilmiş, Pan’ın çaldığı flüt ise öyle bir canını yakmış öyle etkilemiş ki onu, kendi ülkesinin müzik aleti olan kavala benzetmiş flütü. Onun ülkesi çobanların ülkesiymiş, koyunların sürüler halinde dolaştığı, çobanların kaval çaldığı Frig ülkesi... İçinden geldiği gibi konuşmuş; "Pan birinci" demiş "en güzel o çalıyor." Bunun üzerine Apollon çok sinirlenmiş “sen müzikten hiç anlamıyorsun, senin kulaklarının eşek kulağından farkı yok” demiş. Ve o anda Midas’ın kulakları eşek kulağı haline gelivermiş.

17 Aralık 2018

Gundestrup Cauldron - "Kelt Kazanı"

Dilara Kahyaoğlu
2018
Gundestrup Cauldron (kazanı)
Çap: 69 cm, Yükseklik: 42 cm, toplam ağırlığı 9 kilodan az
Kopenhag'daki Danimarka Ulusal Müzesinde sergileniyor
Dış levhalar b, g ve e görünüyor
1891 yılında Danimarka'nın Gundestrup mezrasına yakın bir turba bataklığında bulunan bu tasın hangi döneme ait olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Zengin simgesel sahnelerle süslü gümüş kabın geniş zaman diliminde MÖ 200 ile MS 300 (dar zaman diliminde MÖ 1. yüzyılın II. yarısı) arasında üretildiği sanılmaktadır. Önce kazanın bulunduğu bölgenin bir zamanlar kuru bir arazi olduğu daha sonra kademeli olarak turbanın yayılmış olabileceği düşünülmüş ama 2002'de yapılan araştırmalar kazanın turba arazisi mevcutken oraya saklandığını göstermiştir. Eğer bu doğruysa yani kazan doğrudan doğruya bataklığa atılmışsa bundan tek bir anlam çıkar: Kazan geri dönüşü olmayacak bir şekilde yok edilmiştir. Parçalanmış bir şekilde bulunmuş olan kazan uzmanlar tarafından sonradan birleştirilmiştir. Bu konuda da tartışmalar var çünkü bazı uzmanlar kazanın bu birleşiminin yanlış olduğunu savunuyorlar. [1]

24 Kasım 2018

Sorular Eşliğinde İç Asya'da Sözlü ve Yazılı Kültür

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018


Sözlü Kültür, Yazılı Kültür 
El Castillo mağarasından (İspanya) simgesel bir resim. Diğer mağara resimlerinden
 farklı olarak burada somut bir varlık resmedilmemiş. Bu işaretler, yazının olmadığı dönemde
 insanların iletişim için kurdukları bir sistem olabilir diyor uzmanlar.
Anlamını bilmesek de yazının icadını hazırlayan ihtiyacı gösteren (iletişim?)
bir duruma işaret ettiği açıktır.
https://www.donsmaps.com/castillo.html
Giriş
Yazı günümüzden yaklaşık 6000 yıl önce bulunmuştur. Yazıya alışkın olan, modern toplumda yaşayan bizler, öğrendiğimiz bilgilerin çoğunu kitaplardan okumuşuzdur. Unutmamak, unutturmamak için anılarımızı yazarız, geçmiş dönemlerden günümüze kadar ulaşmış olan bilgiler, düşünceler, kitaplarda saklıdır –şimdilerde bilgisayarda ama o da sonuçta yazıyla yapılan bir saklama/kayıt işlemidir- kimi zaman da duygularımızı dile getirmek için şiirler yazarız veya okuruz, okuma- yazma faaliyetini yürütmediğimiz neredeyse bir günümüz geçmez.

Soru: Peki yazının hiç olmadığı eski çağlarda insanlar ne yapıyorlardı? Önce yanıtlayıp sonra aşağıdaki paragrafla devam ediniz.

19 Kasım 2018

Sorularla İç Asya'da Şamanlık, Manicilik, Budacılık ve Daha Fazlası

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018

Kaynak için bkz. *

Din nedir? İnanç Nedir?
Önce, “din nedir?” sorusu ile işe başlayalım; Geniş anlamıyla yaşam biçimi , hayatın nasıl yönlendirilmesi gerektiği konusunda benimsenen düşünce, inanç, ilke ve değerler bütünü anlamına gelen din, dar anlamda ise evrendeki düzeni ve hayatı ancak yaratıcı bir tanrının varlığı ile anlamlandırarak insanlığı kurtuluşa davet eden çağrılardan her biri anlamına gelmektedir. İki temel sınıfa ayrılır ki bunlar; insanlar tarafından konulmuş olan belli ilkeler çerçevesinde oluşturulan “beşeri dinler” ile vahiy yolu ile peygamberler tarafından iletilmiş olduğuna inanılan “semavi dinler”dir.

İnanç ise; sorgulama düzleminin dışına çıkarılmış bilgi anlamına gelir (Dikkat: bu din ile aynı şey demek değildir). Bir şeyin öyle olduğuna ilişkin doğrudan, belirli nedenlere indirgenemeyen peşin kabul, önkabul anlamında kullanılmaktadır.

24 Kasım 2017

Roma Uygarlığı

Dilara Kahyaoğlu
1997-2004
Kasım 2017
Anne kurt, Romus ve Romulusu emziriyor.
https://en.wikipedia.org/wiki/Rome#/media/File:The_Capitoline_Wolf,_Musei_Capitolini,_Rome_(13840968834).jpg
MÖ 8. yüzyıl ile MS 5. yüzyıl arasında İtalya yarımadasındaki Roma kenti etrafında doğmuş ve büyümüş olan Roma Uygarlığı bu duruma gelmesini öncelikle kendilerinden önce burada büyük bir uygarlık yaratmış olan Etrüsklere borçludur. Roma’nın efsanevi kuruluş tarihi MÖ 753’tür. Efsaneye göre Roma’nın kurucusu ve ilk kralı bir dişi kurt tarafından kardeşi Romus ile beraber emzirilip büyütülmüş olan Romulus’tur. Roma’nın ulaştığı en geniş sınırlar arasında Akdeniz Havzası, Avrupa'nın ve Kuzey Afrika'nın geniş bir kısmı ile Ortadoğu yer alır. Roma Uygarlığı tarihi ve siyasi açıdan üç aşamada incelenebilir.

10 Kasım 2017

Frigya ve Lidya

Dilara Kahyaoğlu
1997-2004
Kasım 2017


Ege Göçleri-Deniz Kavimleri Göçleri (MÖ 1200)

MÖ 13. yüzyıl sonlarına doğru meydana gelen ve Ön Asya dünyasını alt üst eden Ege Göçleri’nin nedeninin ekonomik olduğu düşünülmektedir. Ege Kavimleri, hareketlerine Yunanistan’dan başlamışlardı. Dağlık ve tarıma elverişli yeri oldukça az olan Yunanistan’da yaşayan kavimlerin, hayatlarını sürdürebilmek için yeni topraklar arayışına girdikleri tahmin edilmektedir. Duvar resimlerinden anlaşıldığına göre Ege Göçleri, denizden ve karadan olmak üzere iki yoldan yapılmıştı. Bu olay, Demir Devri ile Tunç Devirlerini birbirinden ayıran büyük bir olaydır. Bu göçlerle Hitit, Mitanni, III.Babil Devleti gibi MÖ II.binin büyük monarşik devletleri ortadan kalkmış, onların yerine bu göçebe toplulukların kurduğu kabile devletleri ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu’da, MÖ 12 . yüzyıl ve 8. yüzyıl arasındaki bu “Karanlık Dönem”e ait arkeolojik ve yazılı eser bulunamamıştır.
Midas Anıtı (Yazılıkaya).
 Perrot-Chipiez'in Çizimi, Gravür.
 Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya'da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykelini koymak üzere yapılmıştır. 1834’de Texier de anıtı inceleyerek gravür çizimini yapmıştır. Anıtın sol üst kısmında, düzleştirilmiş ana kaya üzerindeki Frigce yazıtta geçen Midai kelimesinden dolayı anıta bu ad verilmiştir. Yöre halkı ise üzerindeki yazıtlar nedeni ile anıtı, Yazılıkaya olarak adlandırmıştır. Günümüzde her iki isim de kullanılır. **

09 Nisan 2016

Efsanelerin Öğrettikleri

Dilara Kahyaoğlu
2014


Amaç: Efsaneleri karşılaştırmalı inceler, öğrenir. Farklı içerikte olmasının nedenlerini sorgular.


Kilit Beceriler: Araştırma, Tartışma, Çıkarımda Bulunma, Karşılaştırma, Eleştirel Düşünme Becerisini kullanma, Yazma

Kaynak 1:

“Masallar, mitler, halk hikâyeleri, ortak (kollektif) bilinçdışının ürünleridir; ait olduğu topluluğun bireye sunduğu, binyıllar boyunca yaşanagelmiş, sınanmış zihin modellerini sahneler”



Bilgin Saydam, “Deli Dumrul’un Bilinci” 


Eski Türklerin İnanışları Üzerine Farklı Görüşler

Dilara Kahyaoğlu
2014


Amaç: Eski Türklerin inanışlarına dair farklı görüşleri karşılaştırır, tartışır.


Kilit beceriler: Eleştirel Düşünme, Analiz, Çıkarımda bulunma, Araştırma 



Kaynak 1: 
Göktürk Dini

 “Bazı bilginler, Orta Asya halklarının birer avcı ve çoban olduklarını düşünerek bu eserlerde [Türklerden kalan eserlerde, kalıntılarda] günlük hayatın tezahür ettiğine [yansıdığına, göründüğüne, yaşantılarından izler taşıdığına] inanmışlardı. Hatta daha da ileri giderek Hunlar’ın “totemist” olduğunu iddia edenlere de rastlamaktayız. Hunlar tek tanrılı bir Göktürk dinine inanmakta idiler.
Tek tanrılı bir dine inanan bir kavimde “totem” aramak biraz güçtür. Bunlar olsa olsa eski Hun inanç ve efsanelerinin bir kalıntısı olabilirler. Nitekim “totemist” olmadıkları halde kendi aralarında anlattıkları bir “kurt efsanesi”ne inanıyorlar ve kurt başını da milli bir arma olarak taşıyorlardı.”
 Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihi

02 Ocak 2016

Roma Krallığı ve Roma Cumhuriyeti


Dilara Kahyaoğlu
2012

İlk Dönemlerde Roma

Roma’nın ilk dönemlerine ilişkin bilgileri; arkeolojik buluntulardan, efsanelerden ve daha sonra yaşamış olan Livius gibi tarihçilerden öğreniyoruz.  Roma kenti, İtalya’nın Latium bölgesinin, Tiber ırmağına bakan bir kaç tepesinde doğmuştur.   Lİvius; Romus, Romulus efsanesini temel alarak Roma’nın başlangıcını şöyle anlatır:

Romus ve Romulus Efsanesi
Romus ve Romulus’un, Alba Longa Kralı Numitor’un kızı Rhea’nın oğulları olduğuna inanılır. Efsaneye göre kardeşi Numitor’u tahtan indiren Amulius, taht üzerinde hak iddia edecek varislerin doğmasını engellemek amacıyla yeğeni Rhea’ya bekâret yemini ettirir ama Rhea savaş tanrısı Mars’tan hamile kalır. Böylece Romalılar kökenlerini Tanrı Mars’a bağlayarak diğer halklardan üstün ve kutsal olduklarını göstermek istemişlerdir.
Romus ve Romulus adı verilen ikizlerin doğumunda sonra Rhea, onların Tiber nehrine atılmasını buyurur. Burada peygamber Musa’dan da bildiğimiz mucize ortaya çıkar, bebekleri taşıyan sandık suda sürüklenerek Roma’nın kurulacağı yere gelir ve bir incir ağacının altında durur.  Burada ikisi de Mars’a adanmış bir dişi kurt ile bir ağaçkakan; bebekleri emzirip, besler. Daha sonra ikizleri bir çoban bulur evine getirir, karısı ile birlikte çocukları büyütürler.

28 Kasım 2015

İskender ve Nibelungen Efsanelerinde Attila ve Hunlar

Dilara Kahyaoğlu 
2012


Efsane Deyip Geçmeyin...
Fritz Lang'in yönettiği 1924 yapımı Nibelungen filminden bir sahne.
http://www.imdb.com/title/tt0015175/?ref_=md_ph_tt1

Süryanilere (bkz. Süryaniler ve Ermeniler) ait “Süryani Büyük İskender Hıristiyan Efsanesi"nde Hunların  adının geçtiğini görünce şaşırabilirsiniz. Büyük İskender (MÖ 4.yy) ile Hunların (4. -5. yy) Avrupa’da görülmesi arasında yaklaşık yedi yüz yıllık bir zaman farkı var. Ama bu iki ismin aynı anlatıda yan yana gelmesinin, eğer efsaneler söz konusu ise; imkânsız olmadığını biliriz. Adı üstünde, efsane işte…

Adı geçen efsanede şunlar anlatılır :

Muhteşem seferleri sırasında İskender’in yolu Ermenistan’a düşer Muşaş Dağını aşarak, Bahl-Lepta ovasına varır. Ovanın etrafı büyük aşılmaz dağlarla kaplıdır. Ova halkı İskender’i karşılamaya koşar, aralarında tüccarlar da vardır. Onlar İskender’e şöyle derler: Ey İskender, sayende burada huzur içinde yaşıyoruz etrafımızdaki dağları henüz aşmayı başaran olmadı ama duyduk ki dağların ötesinde Hunlar yaşamaktaymış, onların krallarının Ye’cüc, Me’cüc gibi Yafes oğullarının kralları oldukları söyleniyor.”