02 Ocak 2016

Hannibal

Dilara Kahyaoğlu
2012

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hannibal
Hannibal (Anibal, MÖ 247 - MÖ y. 183 -181) Kartaca’nın büyük kumandanı Hamilkar Barkas’ın oğludur. Küçüklüğünden itibaren askeri çevre içinde yetişerek eğitim almıştır. Çocukluğu Kartaca ile yükselen yıldız Roma Cumhuriyeti arasındaki rekabet ve savaşlara tanıklık ederek geçti. Babası Hamilkar zamanında I. Pön Savaşında (MÖ 264 - 241) Roma’ya karşı düşmanlığı babasının aşıladığı, sonuna kadar Romalılara düşmanlık gütmesi konusunda oğluna yemin ettirdiği söylenir ama işin tam doğrusunu bilmiyoruz çünkü Kartacalılardan elimize ulaşan belge yok, bütün bilgileri Romalı tarihçilerden alıyoruz ki onların en önemlileri de Polybios* ve Livius’tur.

Küçüklüğü ve gençliği İspanya’da gecen Hannibal, Babası öldükten sonra İspanya’da çeşitli görevler üstlendi, bir İspanyol prensesi ile evlendi, 26 yaşında ordusu tarafından başkumandan ilan edildi, Kartaca yönetimi bu atamayı hemen onayladı. Dönem haritalarını incelediğimizde; Kartaca’nın, Sicilya, İspanya ve Kuzey Afrika kıyılarında kolonileri olduğunu görebiliriz. Yani tek bir Kartaca şehir devletinden değil, orta ve batı Akdeniz’e egemen olan ve Kartaca tarafından yönetilen bir koloni ağından bahsettiğimizi hatırlamakta yarar var.

Birinci Pön Savaşı sonunda Ebro nehri Kartacalılar ile Romalılar arasında sınır olarak belirlenmişti. MÖ 219 tarihinde Hannibal, Saguntum şehrini kuşattı, Romalılar bu durumu protesto etti. Gerçekte şehir Ebro’nun güneyindeydi ama aralarındaki dostluk ilişkisinden dolayı Romalılar burayı kendilerine ait kabul ediyordu. Hannibal bütün itirazlara rağmen kuşatmayı kaldırmadı ve sekiz ay sonra şehri aldığında Romalılar, Hannibal’ın teslim olmasını istedi. İşte bu olay; (MÖ 219) İkinci Pön Savaşlarının başlangıcı olarak kabul edilir.

Savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünen Hannibal, Roma meselesini kökünden halletmeye karar vererek ilk darbeyi vuran kendisi olmak istedi. İspanya’nın Cartegena eyaletinde bir sene kadar hazırlık yaptıktan sonra İtalya’ya doğru sefere çıktı (MÖ 218).   Kalkıştığı iş delice bir şeydi. İspanya’dan kalkarak, Galya’yı geçecek, Alpleri aşacak ve İtalyan yarımadasını kat edip Roma’ya varacak ve burayı alarak Roma’nın sonunu getirecekti.
http://www.ancient.eu/uploads/images/164.gif?v=1431030820

Aslında buna benzer bir örnek önünde durmaktaydı: İskender… 
O İskender ki Makedonya’dan başlayıp on yıl içinde Asya’nın içlerine ulaşmış ve gittiği her yeri fethetmişti.  Modern zamanlarda benzer fetihleri Avrupa’da başka deneyenler de olmadı değil: Örneğin Napolyon ve Hitler… Hepsinin sonu “hüsran”la bitmiştir. İskender de dahil. Onun ölümünden sonra İskender İmparatorluğu falan kalmamıştır.

http://www.creatinghistory.com/hannibal/
Hannibal’ın ordusunda çeşitli etnik gruptan paralı askerler ve filler vardı. Filler… Afrika kökenli bu hayvanlar çölde, uygun arazilerde işe yarıyordu, savaşlarda onları tecrübe eden ülkeler vardı ama Avrupa’da işe yarar mıydı?

Hannibal önce Pirenelere yöneldi ve burada yaşayan kabilelerin sert direnişiyle karşılaştı, bazı İspanyol askerler kaçınca kayba uğradı. Rhone nehrini yöre halkının kullandığı kayık ve sallarla geçti, filleri kendi yaptırdığı iskelelerden yararlanarak içi toprakla kaplı sallarla karşıya geçirdi. Karşı kıyıda dost Kelt kabileleriyle buluştu. Bir Kelt kabilesi dört ay ve 1 200 km boyunca ordunun ikmalini sağladı.  Alpleri geçerken bazı Kelt kabilelerinin sürekli saldırdığını (özellikle gündüzleri tepelerden taşlar yuvarlayarak ve hayvanları çalarak) orduyu kayba uğrattığı da bilinmektedir. 

Hannibal bu nedenle çıplak tepelere konuşlanıp koruma sağlayarak hayvanları geceleyin geçitlerden geçirdi. Buz tutmuş, kar yağan tepelerden askerlerin ve hayvanların geçişi zorlayıcı oluyordu. Gerek doğal zorluklara, saldırılara ve farklı diller konuşan binlerce insana rağmen ordusunu bir arada tutmayı başarması ve hedefe doğru ilerletebilmesi Hannibal’ın en önemli becerilerinden biri sayılmaklardır. 

Hannibal Alpleri on beş günde geçti. 40 000 kişilik kuvvetinden (Plybios daha yüksek rakam verir: 90 bin piyade, 12 bin süvari) 20 bin piyade 6 bin süvari ve 38 filden geriye kalan sadece birkaç fille İtalyan yarımadasına giriş yaptı. Yukarı Po Ovasına vararak bugünkü Torino kentini yerle bir etti.

Romalılarla ilk çatışma Ticino nehrinin batısındaki ovalarda gerçekleşti. Romalıların başında Publius Cornelius Scipio vardı ve savaşın galibi Hannibal’ın ordusundaki Numidyalı** süvariler oldu. Scipio ağır şekilde yaralandı.  İkinci muharebe Trebia ırmağı kıyısında oldu burada da Romalılar yenildi (MÖ Aralık 218). Hannibal bu zaferle bölgedeki kabilelerin kendisine katılmasını sağlayarak ordusunu güçlendirdi. 

Sert geçen bir kışın ardından bahar gelince ordusunu Arno nehrine doğru indirmeye başladı (MÖ 217). Trasimenus gölü kıyısında bir Roma ordusunu ve bir süvari birliğini tamamen yok etti ama Kartaca ordusu da Romalıların üzerinde yürüyecek güçte değildi. Hannibal,  Roma’nın müttefiklerinin  birlikten koparak bir iç savaşa yol açacaklarını düşünüyordu ama beklentisi gerçekleşmedi. MÖ 217 yazını, ordusunu dinlendirerek geçirdi. Bazı kentleri yağmaladı. Bu arada Romalılar, senatör Fabius’un önerisi ile Kartaca kuvvetlerine, tıpkı Keltlerin yaptığı gibi; vur-kaç taktiğine dayanan bir strateji ile sürekli saldırmaya başladılar. Bu oyalama ve zayiat verme taktikleri, savaş literatüründe Fabian Taktikleri diye de anılır.

MÖ 216 yılı başında Hannibal güneye doğru yöneldi. Cannea denilen yerde çifte konsüllerce yönetilen (bkz. Çifte Konsüllük Sistemi ve Cannea Savaşı) Roma ordusu ile büyük bir savaş daha yapıldı. Merkezde bulunan Galyalı ve İspanyol piyadeler sayıca kendilerinden üstün Romalı askerler karşısında geri çekilirken, kanatlardan gelen Libyalı piyade ve süvariler, Kartaca ordusunun içlerine doğru çekilen lejyonerleri  kanatlardan ve arkadan sarınca Roma büyük bir yenilgi daha almış oldu (MÖ 216). Bu savaş taktiği de yine Hannibal’ın askeri deha ve komutanlığının bir göstergesi olarak kaydedilmiştir.

Kazanılan bu büyük zaferin ardından Roma’ya yürümesi beklemen Hannibal bunu yapmadı ve MÖ 216-215 kışını Capua’da geçirdi. Bu tercihi daha sonraları hata olarak görülmüş olsa da Hannibal’ı bu kararı almaya iten somut koşulları tam olarak bilmiyoruz ama ordusunun zayıfladığını gördüğü çok açıktır ve diğer yandan Roma’ya bağlı birçok bölge, Cannea savaşı sonunda Roma birliğinden kopmaya başlamıştı, muhtemelen bunun sonuçlarını da bekliyordu. Gerçekten de Hannibal’ın ordusu sayıca çok zayıflamıştı, Fabian Taktiklerine uygun Roma saldırıları devam ediyor ve Romalılar fırsat buldukça Kartacalıların eline geçen yerleri geri alıyorlardı.

Bu andan itibaren Hannibal, yıllarca sürecek bir savunma savaşına geçti. İleride yine bir Kartacalının söylediği iddia edilen sözü (Hannibal, zafer kazanmasını bilir, ama o zaferle ne yapacağını bilemez) doğrularcasına Kartaca ordusu eriyordu. Kartaca’dan yardım gelmiyordu, denizlere de Romalılar hakimdi. Yine de MÖ 211 yılında Capua’nın Romalıların eline geçmesini önlemek için Roma şehrine doğru sefere çıktı ve Roma surlarına 5 km kadar yaklaştı ama Capua’nın alınmasını engelleyemedi. Hannibal’ın sefere başlamasının üzerinden tam 7 yıl geçmişti. O ve elinde kalan askerleri Güney İtalya’da tutunmaya devam ediyorlardı ama saldırıda bulunacak halleri kalmamıştı diğer yandan Romalılar da onları oradan söküp atamıyorlardı.

Romalılar, Hannibal’ı İtalya’dan söküp atamıyordu ama İspanya'daki Kartaca kolonilerine büyük zarar vermişler, savaşın gidişatını ve kapsamını değiştirecek adımlar atıyorlardı. Bu koşullarda Hannibal’ın kardeşi Hasdrubal esas Kartaca ordusundan ayırdığı bir kuvvetle yardım için İtalya’ya doğru yola çıktığında tarih MÖ 208’i gösteriyordu. Romalılar bu birliği ve Hasdrubalı yok ettiler (207). Hannibal’ın bu umudu da yok olduktan sonra dört sene daha Bruttium dağlarında konuşlanarak İtalya’da tutunmayı sürdürdü.

Bu noktada İtalya seferine son noktayı koyan hareket yine Romalılardan geldi İspanya'da büyük başarılar elde eden konsül Scipio Africanus, meseleyi kökünden halletmek üzere Kuzey Afrika’ya çıkmıştı, Kartaca’ya yani ana kenti tehdit ediyordu. Bunu haber alan Hannibal, MÖ 203 yılında İtalya’yı terk etti, Kartaca’ya gitti. Sefere başlamasının üzerinden 15 yıl geçmişti, on beş yıldır inatla ve hırsla İtalya’da tutunmayı sürdürmüştü.

Hannibal, Kartaca’ya vardığında Kartacalıların ağır koşullarda ateşkes antlaşması imzaladığını gördü. Kalan kuvvetleri bir araya getirip bugünkü Suse’de topladı. Kartacalıların ateşkes antlaşmasını çiğnemesi ile yeniden savaş durumuna geçildi. Scipio ve Hannibal, ikisi de Numidaialı müttefiklerle ilişkiye geçmek için Zama bölgesine doğru yürüyüşe geçtiler (Zama Savaşı, MÖ 203) Hannibal’ın süvarileri yeterli değildi. Savaşın sonucunu belirleyen Scipio’nun safında savaşan Numidialı  süvariler oldu. Scipio, bir zamanlar Hannibal’ın yaptığı gibi Kartaca ordusunun Numidialı süvariler tarafından arkadan sarılması emrini verdi. Hannibal 20 bin askerini yitirdi ve kendisini yakalamaya çalışan Numidialı süvarilerin elinden kaçmayı başardı.

Bu savaş II. Pön savaşının sonuydu. Kartaca çok ağır bir antlaşma imzalamak zorunda kaldı.  Hannibal, on beş yıl boyunca Roma’yı yok etmek için uğraşmıştı ama sonunda kaybettiği kendi ülkesi olmuştu. 
Bundan sonra Hannibal’ın öyküsünün ikinci perdesi başlar.

Hannibal, savaşı hatalı yönettiği şeklinde eleştirilse de Kartacalılar ona kent yöneticisi (suffete) görevi verdiler. Bu aşamada Hannibal Kartaca’daki oligarşik yapıya karşı bazı yönetimsel değişiklikler yaptı. Bu durum Kartaca aristokrasisinin tepkisini çekti ve Hannibal, Suriye kralı III. Antiokhos’u, Romalılara karşı kışkırttığı gerekçesiyle ihbar edildi.

Hannibal, geleceğini tehlikede görerek Suriye kralı III. Antiokhos’un Ephesos’taki sarayına sığındı (MÖ195). Antiokhos da Roma’nın düşmanıydı. Hannibal’ın askeri konulardaki öğütleri ve kişisel ağırlığı saray çevresinde tedirginlik yarattı. Kral tarafından Suriye donanmasını kurmakla görevlendirildi. Side açıklarında Romalılarla yaptığı deniz savaşını kaybetti bu da şaşırtıcı değildi çünkü deniz savaşları konusunda bilgisi ve tecrübesi yoktu. Bu arada Antiokhos da, Manisa yakınlarında Romalılarla yaptığı savaşı kaybedince Roma ile antlaşma masasına oturmak zorunda kaldı. Romalıların barış koşullarından en önemlisi Hannibal’ın kendilerine teslim edilmesiydi.

Hannibal tekrar kaçtı. Bundan sonra başına gelenlerle ilgili çelişkili bilgiler vardır. Kaynaklar bir ara Bithynia kralı Prusias’ın yanına sığındığını ve onun yanında savaştığını da yazar. Yazılanlar doğruysa burada iken girdiği bir deniz savaşında düşmanlarına kazanlar dolusu yılanlar atmıştır. Romalılar güçlüydü ve Hannibal’ın teslim edilmesini istiyorlardı. Hannibal bu sefer son kaçışını yaptı ve Bithynia’nın Libyssa köyünde kendini zehirledi.

Öldüğünde muhtemelen 66 yaşındaydı bütün ömrü Romalılarla savaşarak geçmişti. Kişiliği hakkında bilgilerin hepsini Roma kaynaklarından elde ettiğimiz için bu bilgilere temkinli yaklaşmak gerekir. Bu kaynaklarda Hannibal, zalim ve güvenilmez olarak sunulurken diğer yandan cesareti, hatipliği, kıvrak zekâsı ile de övülür. Polybios’un bahsettiği Hannibal’ın yamyam olduğu iddiasının doğruluğu kuşkuludur. Mezarının yeri belli değildir. Bugün TUBİTAK’ın Gebze yerleşkesinde adına dikilmiş bir anıtmezar vardır (bkz. Hannibal’ın Anıt Mezarı).



*204-120 yılları arasında yaşamış tarihçi ve filozof. Aslen Yunanlıdır. 
**Numidya, Afrika'da Sahra'nın kuzeyindeki bir bölgeye Romalıların verdiği ad. Aşağı yukarı Cezayir'in günümüzdeki sınırları içinde kalır. Numidyalılar, MÖ  6. yüzyıldan itibaren Kartaca ordularına katılmıştır.

HANNİBAL ANITI
http://www.kocaeli.bel.tr/icerik/gebze/676/19103.aspx

Kocaeli Gebze ilçesinde TÜBİTAK arazisi içerisinde Hannibal’in mezarının bulunması için XIX. yüzyıldan itibaren büyük çaba gösterilmiş, ancak kesin bir sonuç alınamamıştır. Atatürk 1934 yılında bu konu ile ilgilenmiş, mezarının bulunmasını ve etrafının düzenli bir park haline getirilerek, üzerine bir anıt dikilmesini istemiştir. Bunun üzerine araştırmalar yoğunlaştırılmış ve bugünkü TÜBİTAK arazisi içerisinde bulunan Hannibal Tepe üzerinde durulmuştur. Mezarın bulunamamasına karşılık Atatürk’ün bu isteği 1981 yılında gerçekleştirilmiştir.

Hannibal Anıtı’nın yapımına 1980 yılının sonlarında başlanmıştır. Kocaeli valiliği’nin, Karayolları’nın, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın ve TÜBİTAK’ın ortak çalışmaları ile anıt tamamlanmıştır. Kültür Bakanı Cihan Baban tarafından 24 Temmuz 1981 günü anıt açılmıştır.

Hannibal Anıtı 900 m2’lik bir alanı kapsayan beş ayrı bölüm halindedir. Bu bölümlere Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca olmak üzere Hannibal’in kısa yaşam öyküsünü anlatan mermer kitabeler yerleştirilmiştir. Bu kitabelerde:

“Bu anıt, Atatürk’ün doğumunun 100.Yıldönümünde büyük komutan Hannibal’e olan beğenilerin bir ifadesi olarak yapılmıştır. Hannibal, Kartaca’nın ünlü bir komutanı ve devlet adamıdır. MÖ.247 yılında, Kuzey Afrika’da doğmuş, Roma’yı yok etme duyguları içerisinde yetişmiştir.
Babası Hamilkar Barkas’ın Roma’ya karşı başlattığı ve tarihe Pön Savaşı adı ile geçen çarpışmaları sürdürmüştür. Ünlü Roma yürüyüşü bu komutan tarafından düzenlenmiş ve fillerle güçlendirdiği ordusu ile Romalıları İtalya’da, Barletta’da yenmiştir.
Pek çok askeri zafer kazanan Hannibal Romalılara karşı başlattığı yeni bir savaş için Suriye Kralı Prussias’ın yardımını sağlamaya çalışmış ancak, başarılı olamamıştır.
Bithynia Kralı tarafından Romalılara teslim edileceğini öğrenmesi üzerine Bithynia topraklarında Libyssa’da intihar ederek MÖ.183 yılında ölmüştür.” yazılıdır.

Hannibal Anıtı 25 ton ağırlığında, Hereke’den getirilen puding taşından yapılmıştır. Anıtın ortasına İstanbul Arkeoloji Müzeleri Heykeltıraşı Nejat Özatay’ın yapmış olduğu Hannibal’in portresi yerleştirilmiştir.

Yazar adı belirtilmeden, link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.

Hiç yorum yok: