okuma metni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
okuma metni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

08 Haziran 2016

Kabakçı Mustafa İsyanı


Derleyen
Dilara Kahyaoğlu


II. Selim’in saltanat kafilesinin önüne ot arabası konulduğu tarihten başlamak üzere kesin ve açık bir şekilde anlaşılmıştı ki bu dik başlı ve asi askerler gerçekte yağma ve talan amacıyla savaşırlar fakat çıkarları ortadan kalktığında isyanlar ve ihtilaller yaparlardı. Osmanlı siyaseti bu kanlı azgınlıklara sadece bir çözüm bulmuş ve onunla kalıcılığı sağlayabilmişti: Para.

Fakat paranın kaynağı, zenginliğin dayanağı savaş idi. Ganimet, devletin başlıca kaynaklarından biriydi. Bu şekilde Osmanlı orduları başarılı oldukça, Padişahlar zevk ve eğlencelerinden ayırdıkları para ile yeniçerilerin karınlarını doyurdukça, isyanlara meydan vermemek mümkün olmuştu. Fakat bir zaman sonra öyle bir dönem geldi ki Osmanlılar aymazlık içinde uyurlarken, komşuları askerlik açısından gelişmeye, Osmanlıları yenmeye başlamışlardı. İşte o zaman, zafer ve ganimetten yoksun, eğitimin yararlarına boş vermiş, iç güvenliği bozuk olan Osmanlı Devleti, yeniçerilerin isyan ve eşkıyalık sürülerini besleyememeye başlamış ve o andan itibaren felaket ve yenilgiler birbiri izlemiştir.

Edirne’de II. Sultan Mustafa’yı tahtan indiren Çalık Ahmet ile İstanbul’da I.Mahmud’u tahta çıkaran Patrona Halil ve III. Selim’in düşmesine neden olan Kabakçı Mustafa, hep aynı tabakaya, aynı sınıfa mensup aşağılık kişilerdi. İsyana katılan rezillerin büyük bölümü, ağır suçlara yatkın serseriler, hamal, esnaf, baldırı çıplak, içki ve eğlenceyle akılları karışık işsiz güçsüzlerdi.

08 Ocak 2016

Manda Sistemi



I. Dünya Savaşı'ndan sonra, eski Osmanlı ve Alman topraklarının bazıları üzerindeki yönetim yetkilerinin, Milletler Cemiyeti'nin belirlediği koşullar çerçevesinde,  üye devletlerden biri tarafından kullanılmasına dayanan rejim.

Mandates in the Middle East and Africa, which included: 1. Syria, 2.Lebanon, 3. Palestine, 4.Transjordan, 5. Mesopotamia, 6.British Togoland, 7. French Togoland, 8. British Cameroons, 9.French Cameroun, 10. Ruanda-Urundi, 11. Tanganyika and 12.South West Africa
Manda kavramı ilk kez 1919'da toplanan Paris Barış Konferansı'nda gündeme geldi ve 28 Haziran 1919'da imzalanan Milletler Cemiyeti Sözleşmesi'nin 22.ci maddesinde resmen tanımlandı.

Dünya siyasal tarihinde Birinci Dünya Savaşın’dan (1914-1918) sonra kullanılmaya başlayan bu terim kelime anlamı olarak Latince “Mandatum”, Fransızca “Manda” kelimelerinden gelmekte olup özellikle Vekâlet anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Devletler hukukuna göre manda altında bulunan devlet bağımsızlığı kısıtlı devletlerden sayılırdı.

05 Ocak 2016

Versay Antlaşması (Versailles)


Dilara Kahyaoğlu
2011

Birinci Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleri ile yenik Almanya arasında 28 Haziran 1919’da Fransa’nın (Paris) Versailles Sarayı’nın Aynalı Galerisi’nde imzalanan ve 10 Ocak 1920 de yürürlüğe giren barış antlaşması.

Alman hükümeti Wilson’ın 14 maddelik ilkesine güvenerek daha farklı bir antlaşma yapılacağını umuyordu. Ama bazı İtilaf devletleri sivil halkın gördüğü zararın; Almanya’ya ödetilmesi kanaatindeydi. Ayrıca İngiltere, Fransa ve İtalya’nın hem kendi aralarında hem de Yunanistan ve Romanya ile imzaladıkları gizli antlaşmalar hem de bizzat 14 ilkenin ilk dokuz maddesinde yer alan yeni toprak düzenlemeleri Almanya’nın ümitlerini suya düşürdü.

Antlaşmanın taslağı Paris Barış Konferansı’nda hazırlandı. Konferansta İngiltere’yi Llyod George, Fransa’yı George Clemenceau, ABD’yi Woodrow Wilson ve İtalya’yı Vittorio Orlanda temsil etti. Özellikle ismi geçen ilk üç devlet ve kişiler kararların belirlenmesinde önemli rol oynadı. Yenik devletlere söz hakkı tanınmadı. Alman heyeti özellikle savaş suçu ve tazminatla ilgili maddelere itiraz ettiyse de sonunda antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı.

Weimar Cumhuriyeti

Dilara Kahyaoğlu
2012

Alman Cumhuriyeti (Weimar Cumhuriyeti) 1919-1933

Penguin Yayınları Haritası
Sosyalist partilerin üye olduğu Sosyalist Enternasyonal, Almanya savaşa girene kadar savaşın karşısında olduklarının propagandasını yapmışlardı. Savaş emperyalist bir savaştı ve eğer Almanya savaşa girerse “genel grev” ilan edeceklerdi. Ama savaş gelip çatınca, çoğunluğu bu sözlerini tutmadı. Hükümeti destekledikleri gibi, “partiler arası barış” ilan eden diğer partilere de katılanlar oldu. Böylelikle Sosyalist Enternasyonalin kararına uyulmamış oluyordu bu da Enternasyonal’in çöküşü anlamına geliyordu.

04 Ocak 2016

Kavafis'ten Antonius üzerine Bir Şiir, İki Çeviri


Konstantinos Kavafis

En önemli şiirlerini kırk yaşından sonra yayımladığı için “Yaşlılığın Şairi” olarak anılır. Antonius'un intihar etmeden önceki dakikalarını 1911 yılında yazdığı şu şiirle ölümsüzleştirmiştir. 


TANRI ANTONİUS'A SIRT ÇEVİRİYOR

Eğer, gece yarısı, duyulursa ansızın

geçişi görünmeyen bir alayın

eşsiz müziklerle ve seslerle …

boyun eğen yazgına, başarısız girişimlerine

ve hep hayalde kalan tasarılarına hayatının

ağlama sakın boş yere.

Çoktandır bekleyen biri gibi, bir yiğit olarak,

veda et ona, bu giden İskenderiye'ye.

Devlerin Aşkı: Kleopatra, Sezar ve Antonius


Dilara Kahyaoğlu
2012

Kleopatra'nın büstü. 
Berlin Müzesi
Kleopatra (VII. Kleopatra, MÖ 69 - ö. 12 Ağustos MÖ 30)  Ptolemaios (Ptolemy) hanedanın son üyesi son Mısır hükümdarıdır. Babalarının ölümü üzerine kardeşi ile birlikte tahta çıktı. Kleopatra,  kardeşi XIII. Ptolemaios’un  hem kardeşi ham karısıdır. Tarihte, bu tür iç evlilikler [1] hanedanlar veya soylu aileler arasında sıkça görülmüştür. Amaç ailenin saflığını korumak olabileceği gibi doğrudan politik de olabilir. Örneğin firavunlar aile içi prenseslerle evlenerek kan saflığını korumak istemişlerdir. Veya Ptolemaioslarda görüldüğü gibi taht veya mülk üzerinde hak iddia edenlerin; birliği bozmaması, ülkeyi veya mülkü parçalamaya kadar götürecek çatışmalara girmemesi için bulunmuş politik bir çare olabilir.

Bilindiği üzere, Ptolemaios hanedanlığı Mısırlı değildi onlar Yunan kültürü/Helenistik kültür içinde görülebilecek Makedonyalı bir hanedandı. Mısır’a hükmettikleri yıllar boyunca Mısır kültürü ile kendi Helenistik kültürlerini bağdaştırmaya çalıştılar. Serapis (Serapeum) tapınağında geliştirilen kült bu amaçla icat edilmişti. Yunanca konuşmaya devam ettiler. Mısır dilini öğrenen tek kişinin Kleopatra olduğu söylenir.

03 Ocak 2016

Priskos, Attila'yı ve Hunları Anlatıyor

Dilara Kahyaoğlu
2012

Romalı Tarihçi Priskos (V. Yüzyıl) hakkında fazla bilgiye sahip değiliz.  8 kitaptan oluşan tarih kitabının bugün sadece bazı parçaları (fragmanlar) elimizdedir. Tarihinin özellikle Hunları ve Attila’yı ilgilendiren bölümü çok önemlidir. Çünkü Doğu Roma İmparatoru’nu (Theodosius) temsilen Attila’ya giden elçilik heyeti içinde bulunan Priskos;  Attila’yı, çocuklarını, karısını, sarayını, yakın adamlarını vb. doğrudan görmüş ve gözlemelerini yazmıştır.  Bu nedenle Priskosun yazdıkları çok değerlidir, birinci elden tanıklıktır.
Aşağıdaki bölümü Attila’yla ilgili ayrıntılı gözlemlerin yer aldığı 8. fragmandan derledim. Özet cümleler ve köşeli parantez içindekiler bana aittir. 

Atilla’nın yanına gitmekte olan elçilik heyetinde hem Romalılar hem de Attila’nın adamları vardır. Yolda şöyle bir tartışma yaşanır. 

Priskos Anlatıyor:
                “Ziyafet sırasında barbarlar Attila’yı, biz de imparatoru methettik. Bu sırada Bigilla [Roma Heyetinden]; Attila insan, Theodosius ise tanrı, Tanrı ile insanı karşılaştırmak etmek mümkün değildir, dedi. Hunlar bunu duyunca çok kızıp öfkelendiler. Biz bu kızmayı yatıştırdık ve sohbeti başka bir konuya çevirdik.”

Hunlar: Antik Çağ Yazarlarının Gözünden

Dilara Kahyaoğlu
2012

Süryani Kilisesinden St. Efraim, Urfa’ya kadar gelen (363-373) Hunları şöyle anlatıyor:
Bu Allahsızların İsa’nın şerefine bina edilen kadın erkek keşiş ikametgâhlarını alçaltmak için şehrin yükseklerine kadar nasıl tırmandıklarını gördüm.“ Efraim’in kayıtları bu nedenle önem taşır çünkü o olanlara bizzat tanıklık etmiştir. Aynı Efraim şunları da söyler: 
"[Bunlar] Hazkiyel Peygamber tarafından gelecekleri önceden kehanet buyrulan Ye’cüc ve Me’cüc kavmidir. Çocuk eti yerler, kadın kanı içerler, haykırmaları aslan kükremesini andırır. Küheylan üzerinde ufukta bir fırtına gibi uçarlar."

Romalı Tarihçi Amianus Marcellinus’un (322-400) Hunları betimlemesi şöyle: "Sakalları çıkmadan ihtiyarlarlar. Tıknaz, kuvvetli ve boyunları kalın insanlardır. Eğri ve şekilsiz kimseler olup, iki ayaklı hayvanlar veya daha çok insan biçiminde kabaca yontulmuş köprü tırabzanlarını süslemek için kullanılan ağaç gövdelerine benzerler."

Yine Romalı bir tarihçi olan Jordanes (6. Yüzyıl) ise şunları yazıyor:  
"Yüzleri korkunç derecede siyah olup bir insan tasvirinden ziyade işlenmemiş bir et yuvarlağıdır. Gözlerinin yerinde yalnız noktalar görünür. Vücutça ufak yapılı iseler de mahirane hareket ederler ve çevik atlılardır. Geniş omuzları vardır, ok atmağa her zaman hazır bulunurlar."

Barbarlar

Dilara Kahyaoğlu
2012

Filipp Klüver'in Germania Antiqua (1616) eserinden
"German dövüşçüleri" tasviri
http://www.wikiwand.com/az/Barbarlar
Eski Yunanlılar Helen olmayan bütün halkalara “Barbaros” derdi. Bu kelime anlaşılmayan bir dilin bar-bar-bar diye gevelenerek taklit edilmesinden doğmuştur. Barbar ismi, başlangıçta Romalıları da kapsardı. Roma döneminde Romalılar da Roma-Yunan etkisi dışındaki halklara Barbar demeye başladılar. 

Arkeolojik bulgular Avrupalı Barbar halkların MÖ 1000 yıllarında tarih sahnesine çıktığını göstermektedir. Bunlardan Keltler, Germenler ve İskitlerin isimleri; Antik Çağ yazarları tarafından en fazla dile getirilenlerdir.  Keltler (bkz. Keltler), uzunca bir Dönem Avrupa siyasi hayatını ve kültürünü etkilemiş çeşitli kabilelerden oluşan bir topluluktu. Ama hiç bir zaman bir imparatorluk veya konfederasyon olarak ortaya çıkmamışlardır.  

Avrupa’nın bildiği en önemli ve etkili diğer Barbar halk İskitlerdir (bkz. İskitler). Herodot, yazığı tarih kitabında bu halkla ilgili çok önemli bilgiler vermiştir. Romalıları en fazla uğraştıran, yıkılmasında da fiili olarak rol oynayanlar ise Germenlerdir. 

02 Ocak 2016

Hannibal

Dilara Kahyaoğlu
2012

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hannibal
Hannibal (Anibal, MÖ 247 - MÖ y. 183 -181) Kartaca’nın büyük kumandanı Hamilkar Barkas’ın oğludur. Küçüklüğünden itibaren askeri çevre içinde yetişerek eğitim almıştır. Çocukluğu Kartaca ile yükselen yıldız Roma Cumhuriyeti arasındaki rekabet ve savaşlara tanıklık ederek geçti. Babası Hamilkar zamanında I. Pön Savaşında (MÖ 264 - 241) Roma’ya karşı düşmanlığı babasının aşıladığı, sonuna kadar Romalılara düşmanlık gütmesi konusunda oğluna yemin ettirdiği söylenir ama işin tam doğrusunu bilmiyoruz çünkü Kartacalılardan elimize ulaşan belge yok, bütün bilgileri Romalı tarihçilerden alıyoruz ki onların en önemlileri de Polybios* ve Livius’tur.

Küçüklüğü ve gençliği İspanya’da gecen Hannibal, Babası öldükten sonra İspanya’da çeşitli görevler üstlendi, bir İspanyol prensesi ile evlendi, 26 yaşında ordusu tarafından başkumandan ilan edildi, Kartaca yönetimi bu atamayı hemen onayladı. Dönem haritalarını incelediğimizde; Kartaca’nın, Sicilya, İspanya ve Kuzey Afrika kıyılarında kolonileri olduğunu görebiliriz. Yani tek bir Kartaca şehir devletinden değil, orta ve batı Akdeniz’e egemen olan ve Kartaca tarafından yönetilen bir koloni ağından bahsettiğimizi hatırlamakta yarar var.

Kartaca'nın Kısa Tarihi

Dilara Kahyaoğlu
2012

https://en.wikipedia.org/wiki/Phoenicia
Antik Kartaca Tunus körfezi kıyılarının orta kesiminde alçak tepelerle kaplı üçgen biçimli bir yarımada üzerine kurulmuştu. Burayı Sur’lu (Tyros) Fenikelilerin 9. Yüzyılda kurduğu kabul edilmekte birlikte bu kadar eski döneme ait arkeolojik veriler bulunamamıştır.  

Fenike dilinde Kartaca Kart-Hadaşt yani “yeni kent” anlamına geliyordu. Vergilius’un Aeneis destanına göre burasını Sur Hükümdarı Pygmalion’dan kaçan Prenses Dido kurmuştu. Romalılar Kartaca ’ya, Phoenikes’ten türettikleri; Poeni derlerdi. Pön Savaşları kelimesi de buradan türemiştir.

Kent ana karaya bir kıstakla bağlıydı. Bu fiziksel durum, savunma açısından kenti elverişli bir konuma getiriyordu. Başlıca geçim kaynakları; yatak, yastık, şilteler ve diğer lüks eşyalardı ama özellikle marangozluk ürünü olan mobilyaları çok makbuldü. İsmi geçen Kartaca ihracat ürünlerinin diğer ülkelerde taklitleri yapılırdı. Yani o zamanların moda yaratıcısı Kartaca gibi görünüyor. Diğer önemli gelir kaynağı ise Kuzey Afrika ve Günay İspanya’dan elde edilen gümüş madeniydi.

Roma Krallığı ve Roma Cumhuriyeti


Dilara Kahyaoğlu
2012

İlk Dönemlerde Roma

Roma’nın ilk dönemlerine ilişkin bilgileri; arkeolojik buluntulardan, efsanelerden ve daha sonra yaşamış olan Livius gibi tarihçilerden öğreniyoruz.  Roma kenti, İtalya’nın Latium bölgesinin, Tiber ırmağına bakan bir kaç tepesinde doğmuştur.   Lİvius; Romus, Romulus efsanesini temel alarak Roma’nın başlangıcını şöyle anlatır:

Romus ve Romulus Efsanesi
Romus ve Romulus’un, Alba Longa Kralı Numitor’un kızı Rhea’nın oğulları olduğuna inanılır. Efsaneye göre kardeşi Numitor’u tahtan indiren Amulius, taht üzerinde hak iddia edecek varislerin doğmasını engellemek amacıyla yeğeni Rhea’ya bekâret yemini ettirir ama Rhea savaş tanrısı Mars’tan hamile kalır. Böylece Romalılar kökenlerini Tanrı Mars’a bağlayarak diğer halklardan üstün ve kutsal olduklarını göstermek istemişlerdir.
Romus ve Romulus adı verilen ikizlerin doğumunda sonra Rhea, onların Tiber nehrine atılmasını buyurur. Burada peygamber Musa’dan da bildiğimiz mucize ortaya çıkar, bebekleri taşıyan sandık suda sürüklenerek Roma’nın kurulacağı yere gelir ve bir incir ağacının altında durur.  Burada ikisi de Mars’a adanmış bir dişi kurt ile bir ağaçkakan; bebekleri emzirip, besler. Daha sonra ikizleri bir çoban bulur evine getirir, karısı ile birlikte çocukları büyütürler.

Maymun Davası


Dilara Kahyaoğlu
2012

John Scopes  
https://sites.google.com/site/tourogmichelot/class-821
-education-forums/student-presentation-on-the-scopes-trial

1925 yılında Tennessee eyaletinde yaşanmış, Amerikan tarihine The Scopes  Trial olarak geçmiş davadır.  Davaya konu olan olay fundamentalist (kökten dinci) Hristiyanların kampanyaları sonucu Tennessee eyaletinde, Darwin’in Evrim Teorisi; İncil’deki yaratılış teorisiyle çeliştiği için öğretilmesi yasaklanmıştır. Biyoloji öğretmeni  John Scopes sınıfında öğrencilerine evrimi öğretmeye çalışınca mahkemelik olur. Bu dava ile birlikte yasaklama getiren yasa da sorgulanmaya başlanmıştır.
Davayla ilgili gazete haberi
http://scopestrialcm.weebly.com/





Zamanın ACLU (American Civil Liberties Union) müdürü William Jennings Bryan,  bölge savcısına danışman olmaya gönüllü olunca olay başka bir boyuta taşınmıştır. Biyoloji öğretmenini de meşhur Clarence Darrow [1] savunmuştur. 

Byran, tanrının söylemini temsil ederken, Darrow, bilimin sesini temsil etmiştir. Dava bu iki gücün savaşı olarak Amerika’da büyük ilgi uyandırmış ülkenin dört bir yanından gazeteciler ve halk davaya hücum etmiştir. Öyle ki davanın son günü binanın katı çökmesin diye yargıç davayı bahçede yaptırmıştır. Davanın kendi içinde olup bitenler dışında gazetecilerin olayı aktarma tarzı da halkı büyük ölçüde etkilemiştir. Bugünkü gibi anında olayı görüntüleyen kameralar olmadığı için insanlar kendi şehirlerinden giden muhabirin yazdıklarını okumuş olayı ona göre yorumlamışlardır. Bu yüzden genelde bilimin yanında yer alan muhabirlerin bu davanın yarattığı sosyal sonuçta katkısı büyüktür.

27 Kasım 2015

Devlet Nedir?

Dilara Kahyaoğlu
1998

Tarih I kitabına göre devlet tanımı; Bir milletin belli sınırlara sahip bir toprak parçası üzerinde kendi istiklalini elinde bulundurup teşkilatlanmasıyla ortaya çıkan kurumdur. Bir devletin olabilmesi için halk, toprak (ülke), bağımsızlık ve siyasi örgütlenme yani devlet yönetiminin bulunması gerekir.

Diğer devlet tanımları;

*Belli bir ülkede meşru egemenlik iddiasıyla o ülkede yaşayan bütün insanların hak, görev, sorumluluk ve davranışlarının kontrolünü elinde tutan siyasal kurum

*Bir toplumdaki bütün siyasal kurumların soyut düzeyde toplamını ifade eden kavram.

*Sınıflı toplumlarda egemen sınıfların alt sınıflar üzerindeki sömürüsünü meşrulaştıran, hâkim sınıfın ideolojisini savunup onun çıkarlarını korumaya yarayan temel aygıtlardan biri.

DİKKAT; Bazı tarihçiler eski Türk toplumlarını ve/veya daha genel bir ifade ile bozkır halklarının oluşturduğu “Kabileler Birliğini / Boylar Konfederasyonu’nu” Devlet olarak kabul etmezler. Burada sorun 1- Sınırları belli toprak parçası tanımında 2-Siyasal örgütlenme tanımında karşımıza çıkar.

***Bozkır halklarında ülke sınırı olarak belirtilen çerçeveyi, günümüz devletlerinin ve/veya tarihte “yerleşik devlet “olarak isimlendirilen devletlerin sınırları ile karşılaştırıp aradaki farkları belirleyiniz.

Buradan çıkartacağınız sonuç, birinci sorunun cevabını verecektir.

Kimlik: Millet, Milliyetçilik Konusuna Giriş


Dilara Kahyaoğlu
2000-2015


[Bu konunun yeni düzenlenmiş hali şurada: https://tarihegitimi.blogspot.com.tr/2018/04/kimlik-benbiz-kimiz.html?q=Millet+ve+Milliyet%C3%A7ilik]



https://chloehenderson.files.wordpress.com/2012/01/my-identity.jpg

Türkçe “kimlik” kavramı oldukça yenidir.  Eskiden Osmanlıca hüviyet” denirdi.  Hüviyet anlamında  kimlik sözcüğü  bugün de vardır,  -kimliğiniz? diye sorulduğunda,   hüviyet cüzdanımızı çıkartıp gösterir ve kendimizi  tanıtırız.
Hepimizin hüviyet cüzdanında yazan bir adı, hangi aileye ait veya dahil olduğumuzun belirtisi olarak taşıdığımız bir soyadı ve cinsiyetimizi belirten bir hane, doğar doğmaz edindiğimiz kimliğimize dair işaretlerdir. Bilindiği gibi bazı  devletlerde, kişinin hangi dine veya mezhebe mensup olduğu bile yazılır. Bazı kimlikleri de toplum içindeki rollerimize göre sonradan kazanırız.
Anne olmak, öğrenci olmak, Galatasaraylı olmak, yönetici olmak  gibi.