Derleyen
Dilara Kahyaoğlu
II. Selim’in saltanat kafilesinin önüne ot arabası
konulduğu tarihten başlamak üzere kesin ve açık bir şekilde anlaşılmıştı ki bu
dik başlı ve asi askerler gerçekte yağma ve talan amacıyla savaşırlar fakat
çıkarları ortadan kalktığında isyanlar ve ihtilaller yaparlardı. Osmanlı
siyaseti bu kanlı azgınlıklara sadece bir çözüm bulmuş ve onunla kalıcılığı
sağlayabilmişti: Para.
Fakat paranın kaynağı, zenginliğin dayanağı savaş idi.
Ganimet, devletin başlıca kaynaklarından biriydi. Bu şekilde Osmanlı orduları
başarılı oldukça, Padişahlar zevk ve eğlencelerinden ayırdıkları para ile
yeniçerilerin karınlarını doyurdukça, isyanlara meydan vermemek mümkün olmuştu.
Fakat bir zaman sonra öyle bir dönem geldi ki Osmanlılar aymazlık içinde
uyurlarken, komşuları askerlik açısından gelişmeye, Osmanlıları yenmeye
başlamışlardı. İşte o zaman, zafer ve ganimetten yoksun, eğitimin yararlarına
boş vermiş, iç güvenliği bozuk olan Osmanlı Devleti, yeniçerilerin isyan ve
eşkıyalık sürülerini besleyememeye başlamış ve o andan itibaren felaket ve
yenilgiler birbiri izlemiştir.
Edirne’de II. Sultan Mustafa’yı tahtan indiren Çalık
Ahmet ile İstanbul’da I.Mahmud’u tahta çıkaran Patrona Halil ve III. Selim’in
düşmesine neden olan Kabakçı Mustafa, hep aynı tabakaya, aynı sınıfa mensup
aşağılık kişilerdi. İsyana katılan rezillerin büyük bölümü, ağır suçlara yatkın
serseriler, hamal, esnaf, baldırı çıplak, içki ve eğlenceyle akılları karışık
işsiz güçsüzlerdi.