Dilara Kahyaoğlu
2012
İlk Dönemlerde Roma
Roma’nın ilk dönemlerine ilişkin bilgileri; arkeolojik
buluntulardan, efsanelerden ve daha sonra yaşamış olan Livius gibi tarihçilerden öğreniyoruz. Roma kenti, İtalya’nın Latium bölgesinin,
Tiber ırmağına bakan bir kaç tepesinde doğmuştur. Lİvius; Romus, Romulus efsanesini temel
alarak Roma’nın başlangıcını şöyle anlatır:
Romus ve Romulus Efsanesi
Romus ve
Romulus’un, Alba Longa Kralı Numitor’un kızı Rhea’nın oğulları olduğuna
inanılır. Efsaneye göre kardeşi Numitor’u tahtan indiren Amulius, taht üzerinde
hak iddia edecek varislerin doğmasını engellemek amacıyla yeğeni Rhea’ya
bekâret yemini ettirir ama Rhea savaş tanrısı Mars’tan hamile kalır. Böylece
Romalılar kökenlerini Tanrı Mars’a bağlayarak diğer halklardan üstün ve kutsal
olduklarını göstermek istemişlerdir.
Romus ve
Romulus adı verilen ikizlerin doğumunda sonra Rhea, onların Tiber nehrine
atılmasını buyurur. Burada peygamber Musa’dan da bildiğimiz mucize ortaya
çıkar, bebekleri taşıyan sandık suda sürüklenerek Roma’nın kurulacağı yere
gelir ve bir incir ağacının altında durur.
Burada ikisi de Mars’a adanmış bir dişi kurt ile bir ağaçkakan;
bebekleri emzirip, besler. Daha sonra ikizleri bir çoban bulur evine getirir,
karısı ile birlikte çocukları büyütürler.
İkizler, gençlik yıllarında kendileri gibi maceracı gençlerden oluşan bir grubun başına geçince giderek güçlenirler. Sonunda Amulius’u öldürerek büyükbabalarını yeniden tahta çıkarırlar. Daha sonra kurtarıldıkları yörede bir şehir kurarlar. Şehrin etrafını surlarla çeviren Romulas’un bu yaptığını kabul etmeyen Romus, surlardan atlayarak savaş başlatır ve Romulus tarafından öldürülür. Romulus giderek güçlenir, şehir onun adıyla anılır. Efsaneye göre bir gün komşu Sabin kabilesini bir şenliğe davet ederek Sabin kadınlarına el koyar ve onları kendi adamları ile evlendirir. Daha sonra Sabinlerle antlaşma yapılır ve Roma şehri Romulus ile Sabin Kralı Titus Tatius tarafından yönetilir. Titus, erkenden ölünce Romulus, tek kral olur uzun yıllar şehri yönetir. Efsaneye göre Romulus bir fırtına sırasında gizemli bir şekilde kaybolur. Romalılar onun bir tanrıya dönüştüğüne inanmış ve Tanrı Quirinus adıyla ona tapmışlardır. MÖ 4. Yüzyılda ortaya çıktığına inanılan bu efsane 3. Yüzyılda yazıya geçirilmiştir.
İkizler, gençlik yıllarında kendileri gibi maceracı gençlerden oluşan bir grubun başına geçince giderek güçlenirler. Sonunda Amulius’u öldürerek büyükbabalarını yeniden tahta çıkarırlar. Daha sonra kurtarıldıkları yörede bir şehir kurarlar. Şehrin etrafını surlarla çeviren Romulas’un bu yaptığını kabul etmeyen Romus, surlardan atlayarak savaş başlatır ve Romulus tarafından öldürülür. Romulus giderek güçlenir, şehir onun adıyla anılır. Efsaneye göre bir gün komşu Sabin kabilesini bir şenliğe davet ederek Sabin kadınlarına el koyar ve onları kendi adamları ile evlendirir. Daha sonra Sabinlerle antlaşma yapılır ve Roma şehri Romulus ile Sabin Kralı Titus Tatius tarafından yönetilir. Titus, erkenden ölünce Romulus, tek kral olur uzun yıllar şehri yönetir. Efsaneye göre Romulus bir fırtına sırasında gizemli bir şekilde kaybolur. Romalılar onun bir tanrıya dönüştüğüne inanmış ve Tanrı Quirinus adıyla ona tapmışlardır. MÖ 4. Yüzyılda ortaya çıktığına inanılan bu efsane 3. Yüzyılda yazıya geçirilmiştir.
Aeneis Destanı
Aeneas (Aineias), Troya’da savaşan soylu
gençlerden biridir. Troya’nın düşmesinden sonra yanına ailesini ve adamlarını
alarak Batı’ya doğru kaçar. Troya’dan kaçarken o karışıklıkta karısını kaybeder
ama karsının hayali yolculuğu boyunca ona yol gösterecektir. Trakya, Girit
Adası ve Sicilya’dan geçerek, Kartaca yakınlarına gelir, burada gemisi kazaya
uğrar ve yolculuğu şimdilik son bulur. Kartaca’yı dul kraliçe Dido
yönetmektedir. Aeneas, Dido’ya başından geçenleri anlatır ve Dido’nun yanında
yaşamaya başlar. Birbirlerine aşık olurlar ama Tanrı Mercurius (Merkür),
Aeneas’ı rahat bırakmaz, ona asıl hedefinin Roma olduğunu hatırlatır. Aeneas,
Dido’yu terk eder, İtalya’ya doğru yola çıkar. Dido kendini öldürür. Aeneas,
İtalya’nın Tiber kıyısına ulaşır. Bu bölgede yaşamakta olan kral Latinius onu
çok iyi karşılar. Kızı Lavinia, Rutulların önderi Turnusla nişanlıdır. Buna
rağmen kızını Aeneas ile evlendirmek ister. Bu nedenle Troyalılar ile Rutullar
arasında savaş çıkar. Savaşı Troyalılar kazanır. Aeneas, Lavinia ile evlenir ve
Lavinium kentini kurar. Önce Alba Longa ve daha sonra Roma kenti Lavinium
üzerine kurulmuştur. Bu efsane ile Romalılar kökenlerini, Latinlerin yanı sıra
Troyalılara da bağlamaktadır. Julius Caesar ve Augustus, Aeneas’ın soyundan
geldiklerini iddia ediyorlardı.
Romulus’tan sonra gelen krallar döneminde Roma dini ve
askeri yapılanma temel özellikleri ile ortaya çıkmış olsa da Roma hala küçük
bir köyler topluluğu görünümündeydi. Romanın gerçek bir kent haline gelmesi
Etrüsklerin buraya gelişinden sonra başlamıştır.
Etrüsklerin (Etruscans) kökeni çok iyi
bilinmiyor. Büyük bir ihtimalle Anadolu’dan kopup gelen bir topluluktu.
Yazıları ve dilleri tam olarak çözümlenmemiştir. Bununla birlikte tarihçiler
Akdeniz kökenli bir halk olduğunun kesin olduğunu söylerler. Başlangıçta İtalya’nın
kuzeyinde yerleşme ve yayılma olanağı buldular. 7. Yüzyıl sonlarına Roma’ya
doğru yayılmaya başladılar. MÖ 616- 509 arasında Roma ve çevresini Etrüsklü
krallar yönetti. MÖ 509’da Etrüskler, Roma’dan
sürüldüler. Daha sonra devam eden Etrüsk kentleri ile Roma arasındaki
çatışmalar, Romalıların üstünlüğü ile son buldu. Etrüskler güçlü bir ticaret ve tarım
uygarlığı kurmayı başarmıştı. Sanat alanındaki en önemli başarıları freskler ve
mezarlarda ele geçen terra cotta portre heykelciklerdir. Yunan alfabesinden
geliştirdikleri düşünülen yazı sistemler vardı ama ele geçen buluntuların çoğu,
kısa cümlelerden ibaret birbirine çok benzeyen mezar yazıtlarıdır. Etrüsk dili
ve yazısı eldeki verilerin az olması nedeniyle çözümlenememiştir. Romalılar da Etrüsk dili ve edebiyatı hakkında
hemen hemen hiçbir bilgi aktarmamıştır.
Etrüsk kültürünün yadsınamaz etkisiyle (alfabe, ölçü
birimleri, güzel sanatlar, para, Yunan tanırlarına denk düşen kurumsallaşmış
devlet dini vb.) güçlenen Romalılar,
Latinceyi ana dilleri olarak koruyarak zamanla Etrüsklerden bağımsız kurumlar
geliştirmeyi başardılar.
Roma Cumhuriyeti
Roma toplumunun temel dayanağı Gens adı verilen ortak bir ataya bağlanan klanlardı. Gensler, Familia adı verilen alt birimlerden
oluşuyordu (aile, soy, sülale). Zamanla
yönetici genslerin üyeleri Patrici
denilen ayrıcalıklı sınıfı oluşturdu. Gens örgütlenmesinin dışında kalan ve Plep adını alan geniş bir kesim ise ayrıcalıklardan
yoksun ikinci bir sınıf durumuna geldi. Genslerin oluşturduğu siyasal
birliklerin adı Curia idi ve onun
içinden seçilen Comitialar halk
meclisi niteliğindeydi ve kralı seçiyordu. En nüfuzlu familia üyeleri senatoyu
oluşturuyordu. Senato kralın seçimini
onaylayan organ görevini yapıyordu. Bu haklar tamamen erkeklere has haklardı. Kadınlar
burada adı geçen politik birimlerde yer alamazdı.
Etrüskleri kovan Romalılar yukarıda belirtilen sisteme dayanarak
ve onu geliştirerek cumhuriyet yönetimi kurdular. Cumhuriyetle birlikte kralın
yerini görev süresi bir yıl olan iki konsül
aldı. Bunalım dönemlerinde ülkeyi dictator
yönetiyordu. MÖ 367’den itibaren de plep ailelerinden de konsüller seçilmeye başlandı.
Cumhuriyet döneminde esas güçlenen organ ileri gelen patrici ailelerin ve eski üst
yöneticilerin (magistra)
oluşturduğu, ömür boyu görev yaptıkları senatoydu.
Başlangıçta uzun yıllar plep-patrici mücadelesine tanık
olunan cumhuriyet döneminde bu ayırım zamanla silindi. Böylelikle pleplerin
askeri gücü harekete geçirildi ve bu da Roma’nın İtalya’da yayılmasını
kolaylaştırdı. İtalya’ya yayılan Roma daha sonra gözünü Batı Akdeniz’e çevirdi.
O sırada Kartacalılar Sicilya’yı ele geçirmeye çalışıyordu. Birinci Pön Savaşı (MÖ 264-241) bu nedenle
çıktı. Donanmasını güçlendiren Roma Cumhuriyeti savaştan başarı ile çıktı.
Hannibal döneminde çıkan II. Pön Savaşı da en nihayetinde Roma’nın zaferi ile
bitti. Daha sonra gözünü Balkanlara ve Anadolu’ya diken Roma, buralarda da yayılmasını
sürdürdü. Kartaca’nın yeniden güçlenmesi
ile başlayan III. Pön savaşında da Kartaca’yı
yenen Roma, o tarihten itibaren burayı bir Roma eyaleti haline getirdi (MÖ 149-146).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder