09 Ocak 2016

Büyük Bunalım- 1929 Ekonomik Krizi



Dilara Kahyaoğlu
2012

1929’dan yaklaşık olarak 1939 yılına kadar devam eden Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bütün dünyanın tüm sanayileşmiş ülkelerini etkisi altına alan 1929 ekonomik krizi, “büyük bunalım” adıyla bilinir.

1929'da hızla gelen büyük iflas sonrası
kalabalık 
Wall Street
 sokağında toplanıyor.
Bunalım ABD’de Menkul Değerler (Kıymetler) Borsası’nın çöküşüyle başladı. Bu olay, Wall Street’in çöküşü diye de anılır[1]. Wall Street; ABD'de, New York kentinde, Manhattan'ın güneyinde, ülkenin önde gelen bazı finans kuruluşlarının toplandığı sokağın adıdır ama ABD para piyasasının sembolik adı olagelmiştir.

Dünyaya etkileri ve sonuçları bakımından en çarpıcı borsa krizi 24 Ekim 1929’da görülmüştür. Bu gün Kara Perşembe (Black Thursday) olarak da bilinir. Bu kriz bir gün sonra Avrupa’da etkili olduğundan orada da Kara Cuma olarak isimlendirilmiştir. Yıllar boyunca hızlı bir şekilde yükselen Dow Jones Endeksi’nin[2] belirgin şekilde gerilemesi yatırımcılar arasında panik meydana getirmiş, özellikle yabancı yatırımcıların elindekileri satmaya başlaması üzerine (21 Ekim) panik yaşandı ve arkasından da büyük çöküş yaşandı. Borsanın bu çalkantısı dünya ekonomik krizinin (1929 Dünya Ekonomik Bunalımı) ortaya çıkmasının sebebi olarak kabul edilir. Gerçekten de her şey bir günde yerle bir olmuş, eğilim piyasası 8 Temmuz 1932'de dip noktasına ulaşmıştır.

Büyük Bunalım 1920’lerdeki büyük ekonomik canlanmanın arkasından gelmiştir. Kriz sırasında başkan olan Hoover’ın (Cumhuriyetçi Parti) tüm çabalarına rağmen ekonomik durgunluk devam etti. 1932 ortalarında ABD’de yüzlerce banka iflas etmiş, fabrikaların yarısı kapanmış, çalışan her dört kişiden biri işsiz kalmış, her dört çiftçiden biri de toprağını yitirmişti. 1932 seçimlerinde Yeni Düzen (New Deal) vadeden New York Valisi Franklin D. Roosevelt (Demokrat Parti) başkan seçildi. Döneminde ekonomik çöküntüyü onarmak amacıyla Ulusal Sinai Kalkınma Yasası çerçevesinde Ulusal Kalkınma İdaresi (NRA) kuruldu. 756 yasal düzenleme ile 22 milyon işçiyi kapsayan şu konularda tedbirler alındı. Tüm sanayi kollarında haksız rekabeti önlemek; işsizliği azaltmak; asgari ücret; çalışma saatlerinin düzenlenmesi; toplu pazarlık hakkının güvence altına alınması… Ayrıca tarım yatırımları için ayrılan geniş ödeneklerin ekonomiye aktarılması böylece tüketicinin satın alma gücünün arttırılması hedeflenmişti. Bunun üzerine üreticiler yüksek fiyat ve talep beklentisiyle üretimi arttırmış ama satın alma gücü buna ayak uyduramayınca bu proje başarısız olmuştur.

NRA, zamanla tüketicilerin ve küçük işletmecilerin zararına işleyen büyük sermayeyi gözeten bir kurum haline geldi. Yine de bu dönemde özellikle büyük işletmelerde iş koşulları iyileşmeye, sendika hareketi güçlenmeye başladı. 1935’te ABD Yüksek Mahkemesi NRA’yı dağıttığında ABD’de ekonomik bunalım hala sürüyordu. Piyasadaki küçük çaplı canlanma 1933 sonbaharında sönmeye başladı. Roosevelt 1935 ve 36’da daha reformcu bir çizgiye yöneldi. Kongre doğrudan yardım yerine iş yardımını getiren Çalışma Projeleri idaresini kurdu. Ama Yüksek Mahkeme bazı önemli yasaları iptal ederek reform girişimlerini engellemeyi sürdürdü.

1936’da oyların %60’ını alarak iş başına gelen Roosevelt, Yüksek Mahkeme engelini kaldırmaya karar verdi.  Kongre’den, sayıları altıyı geçmemek üzere yaşı 70’i geçmiş her yargıç yerine, kendisinin bir yargıç ataması için yetki verilmesini istedi. Bu öneri Kongre’de tepkilere ve tartışmalara neden olmakla birlikte Demokratların dışında bazı liberal Cumhuriyetçiler öneriyi destekledi.  Bu sırada Yüksek Mahkeme tavır değişikliğine giderek reformlarla ilgili yasaları anayasaya uygun bularak desteklemeye başladı. Bu durumda Roosevelt’in önerisi anlamsız hale gelmişti. Senato, başkanın teklifini reddetti, bu Roosevelt için siyasi bir yenilgiydi.
Roosewelt




John Maynard Keynes, (1883 -1946) radikal düşünceleriyle ekonomide çığır açan Britanyalı iktisatçıdır. Ekonomik durgunlukla mücadelede müdahaleci para ve maliye politikalarını savunmasıyla tanınır Ekonomide üretilen tüketim ve yatırım mallarını massedecek (soğuracak) tüketim ve yatırım harcaması yapılmadığında firmaların üretimi kısacağını, bunun da iktisadî daralmaya ("resesyona") yol açacağını izah etmiştir. Keynes, bir daralma baş gösterdiğinde firma yöneticilerinin kötümserleşip yatırım yapmaktan çekinmeleri hâlinde (19. yüzyıl sonlarında ve 1930lu yıllardaki gibi) ortaya çıkan düşük millî gelir - düşük istihdam dengesinin uzun sürebileceğini belirtmiştir. Keynes'e göre böyle bir durgun ekonomide devlet para arzını artırarak faiz haddini düşürmek suretiyle yatırım harcamalarını teşvik edebilir. Bu politika yatırımları artırmakta etkili olmazsa, devlet kendi harcamaları ile (cari harcamaları ve yatırım harcamaları ile) millî geliri artırabilir. Özetle, devlet para politikası ile veya maliye politikası ile harcamaları artırarak millî geliri artırmayı ve yüksek işsizlik oranını azaltmayı başarabilir.***
1938’e gelindiğinde New Deal ülkede desteğini kaybetmişti. Sendikaların şiddete başvurması orta sınıfın New Deal’e olan desteğinin çekilmesine yol açtı. New Deal’in en önemli sonucu federal yönetimin, halkın refahı alanında sorumluluk yüklenmesi oldu. Ulusal planlama ve NRA denemesi, sonunda başarısızlığa uğrasa da sonraki yıllarda tarımsal üretimin düşürülmesi için bir araç olarak kullanıldı. 1933’ten sonra para ve kredi yönetimi giderek gelişti ve hükümetin enflasyonu denetlemek, deflasyonu (durgunluk, para kısıtlaması) önlemek için başvurduğu temel bir araç haline geldi. Önceleri yardım amacıyla başlatılan kamu harcamaları, ekonominin canlandırılmasında önemli rol oynadı. Roosevelt tam bir Keynesçi değildi ama onun düşüncelerinden yararlanmıştı.

Bütün bunlarla boğuşan ABD yaklaşan savaş tehdidin farkındaydı ve bunun dışında kalarak kabuğuna çekilmeye çalıştı. 1935 yılında Tarafsızlık Yasası’nı kabul etti.  1940’da üçüncü kez seçilen başkan Roosevelt zamanında Kongre; Pearl Harbor baskınından sonra tek karşı oyla Japonya’ya savaş ilan etti. Üç gün sonra Almanya ve İtalya da ABD’ye savaş ilan ettiler. Kongre oybirliğiyle savaş kararı aldı ve buna aynen karşılık verdi.

Büyük Bunalım, Avrupa ekonomisini de hemen etkiledi. Almanya, İngiltere ve öteki sanayileşmiş ülkelerde milyonlarca işçi, işsiz kaldı. Birçok ülkenin art arda altın standardını bırakması ve ithalatı kısıtlayıcı önlemler alması sonucunda 1932’de dünya ticaretinin toplam değeri bunalım öncesi düzeyinin yarısına inmişti.

Bunalım siyasal alanda da önemli sonuçlar doğurdu. Bu dönemde hemen her ülkede aşırı eğilimler güçlendi (totaliter/otoriter rejimler). Liberal demokrasinin saygınlığı azaldı. Ekonomik durgunluk, totaliter rejimlere yenik düşmeyen ülkelerde 1939’a kadar sürdü. Savaş, büyük iş gücü ve savaş malzemesi talebi yaratarak, teknolojik gelişmeyi özendirerek yeni bir ekonomik dönem başlattı.

Büyük Kriz için Türkçe altyazılı oldukça öğretici belgesele bkz.  https://www.youtube.com/watch?v=3spPMyj52cU

 Yazar adı belirtilmeden, link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.




[1] 1929 Wall Street İflası (İngilizce: Wall Street Crash of 1929) (Ekim 1929), aynı zamanda Great Crash ve Stock Market Crash of 1929 olarak da bilinir. Etkilerinin uzunluğu ve kapsamı göz önüne alındığından ABD ve Dünya tarihinin en yıkıcı borsa çöküşüdür.
[2] New York Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören hisse senetlerindeki fiyat değişikliklerini gösteren endeks. 

Hiç yorum yok: