03 Ocak 2016

Priskos, Attila'yı ve Hunları Anlatıyor

Dilara Kahyaoğlu
2012

Romalı Tarihçi Priskos (V. Yüzyıl) hakkında fazla bilgiye sahip değiliz.  8 kitaptan oluşan tarih kitabının bugün sadece bazı parçaları (fragmanlar) elimizdedir. Tarihinin özellikle Hunları ve Attila’yı ilgilendiren bölümü çok önemlidir. Çünkü Doğu Roma İmparatoru’nu (Theodosius) temsilen Attila’ya giden elçilik heyeti içinde bulunan Priskos;  Attila’yı, çocuklarını, karısını, sarayını, yakın adamlarını vb. doğrudan görmüş ve gözlemelerini yazmıştır.  Bu nedenle Priskosun yazdıkları çok değerlidir, birinci elden tanıklıktır.
Aşağıdaki bölümü Attila’yla ilgili ayrıntılı gözlemlerin yer aldığı 8. fragmandan derledim. Özet cümleler ve köşeli parantez içindekiler bana aittir. 

Atilla’nın yanına gitmekte olan elçilik heyetinde hem Romalılar hem de Attila’nın adamları vardır. Yolda şöyle bir tartışma yaşanır. 

Priskos Anlatıyor:
                “Ziyafet sırasında barbarlar Attila’yı, biz de imparatoru methettik. Bu sırada Bigilla [Roma Heyetinden]; Attila insan, Theodosius ise tanrı, Tanrı ile insanı karşılaştırmak etmek mümkün değildir, dedi. Hunlar bunu duyunca çok kızıp öfkelendiler. Biz bu kızmayı yatıştırdık ve sohbeti başka bir konuya çevirdik.”

Yola devam ederler, zorlu yerlerden geçerler, Attila’nın o sırada bulunduğu yere iyice yaklaştıklarında…

Priskos:
                “Akşam yemeğini yerken at sesleri işittik ve gerçekten iki İskit [Hunlar kastediliyor] erkeği gelerek Attila’nın huzuruna gitmemiz için emir getirdiler. Akşam yemeğine onları da davet ettik.  Atlarından inip bize katıldılar. O gün saat 9 civarında (öğleden sonra) Attila’nın çadırına vardık ki, orada çok sayıda başkalarının çadırı da vardı. Orada bir tepede biz de çadır kurmak istedik. Fakat oradaki barbarlar bize bunu yasakladılar. Çünkü Attila’nın çadırı da düz yerde idi.”

Başlangıçta Attila kendileri ile görüşmek istemez ama sonunda aracı bir kişinin müdahalesi ile Attila onları çadırına çağırır.

Priskos:
                “Attila’nın çadırına geldik ki orası barbarlar tarafından korunmaktaydı.  İçeri girdiğimiz zaman Attila’yı tahtadan yapılmış bir tahtta oturmuş bulduk. Tahttan biraz uzakta durduk. Maxminus, tahta yaklaştı. Barbar’ı selamladı ve imparatorun mektubunu verip, imparatorun iyi dileklerini iletti. O, cevap olarak; Romalılar, İskitler hakkında nasıl dilekte bulundularsa, aynı dilekleri ben de onlar için dilerim, dedi. Bu sırada gözü Bigila’ya ilişerek sinirlenmiş, huzuruna çıkmaya cesaret eden bu adamı Anatolius ile barış şartlarını konuşurken tanıdığını söyleyerek, kendisine yüzsüz hayvan diye hitap etti. Bütün kaçakları iade etmedikçe elçi göndermemelerini söylemesi üzerine; Bigila, İskitlerden mülteci kalmadığını, hepsini iade ettiklerini, söylemişti. Attila bunu üzerine daha fazla kızarak eğer elçilik hakkına riayet etmemiş olsa idim, seni bu terbiyesiz sözlerinden dolayı kazığa oturtur ve kuşlara yedirirdim, dedi.”

Attila’nın bu tavrı heyettekileri şaşırtır. Ama Priskos’un bilmediği bir şey vardır. Romalılar Attila’nın önemli bir adamı olan Edecon’a ( Skir Germenlerinin kralı olarak kabul edilir) para teklif etmiş ve ondan Attila’yı öldürmesini istemişlerdir. Kabul etmiş gibi görünen bu kişi, heyet Attila’nın yerine gelir gelmez bunu Attila’ya anlatmıştır.  Daha sonra bu durumu öğrenen Priskos, Attila’nın tavrını buna bağlar. Attila’nın bu görüşmelerde en fazla üzerinde durduğu konu hatta görüşmelerin birincil nedeni; Attila’dan kaçan ve Romalılara sığınan Hunların (Etnik bir niteleme değildir. Hun konfederasyonuna bağlı tüm kabile ve kişiler kastediliyor) iadesi meselesidir. Attila kendi adamlarının kendine karşı savaşmalarını istememekte, bu konuda sert, cezalandırıcı davranarak kendine bağlı adamlara gözdağı vermekte, kaçışları önlemeye çalışmaktadır.
Elçilik heyeti bir müddet sonra Attila ile birlikte kuzeye doğru yola çıkar,  yolda fırtınaya yakalanır bir köye sığınırlar. Köyün sahibesi Bleda’nın dul eşlerinden biridir.

Priskos:
“Bu kadın bizim geldiğimizi duyunca bize yiyecek ve güzel kadınlar gönderdi ki İskitlerde bu saygı ifadesiydi. Biz bu hanımları önümüzdeki yiyeceklerle misafir ettik. Fakat onlarla eğlenceye girmedik.”

Yola devam ederler…

Priskos:
                Birkaç ırmak geçtikten sonra büyük bir köye geldik. Söylendiğine göre burada Attila’nın bütün sarayları arasında en muhteşemi bulunuyordu. Saray çok süslü, güzel, direklerle inşa edilmiş ahşap binalar idi. Etrafı tahta çit ile çevrilmişti ki bu müdafaa için değil süs olmak üzere yapılmıştı. … Çitin yakınında bir hamam vardı. … Bunun taşlarını Paeonia’dan getirmişlerdi. Çünkü bu taraflarda oturan barbarların ne taşları ne de ağaçları bulunuyordu. … Attila [köye] yaklaştığı zaman kızlar karşılamaya çıktılar. Uzun beyaz tüller altında yedi kız ilerliyordu. … Bütün kızlar İskit şarkılarını söylüyordu. … Onegesius’un [Attila’nın baş adamı]  hanımı birçok hizmetçi kızla birlikte Attila’yı karşıladı. Selam verip, İskitler nezdinde çok büyük saygı ifadesi olmak üzere yanlarında getirdikleri yiyecek ve şaraptan almasını rica ettiler. Attila, … atının üstünde takdim edilenleri yedi ve o yerken etraftaki barbarla da gümüş tabakları el üzerinde Attila’ya doğru tutuyorlardı. Kendisine verilen kadehi de içtikten sonra diğerlerinden daha yüksek bir yerde olan sarayına çekildi. …
Çadırımıza döndüğümüz zaman Orestes’in babası [Orestes,  Attila’nın uşağı ve kâtibi, Roma asıllı] gelerek Attila’nın bizi saat dokuzda (öğleden sonra üçte) yemeğe davet ettiğini haber verdi. Davet saatini bekleyerek saat dokuzda Batı Roma elçileri gibi davete icabet ettik. Kapının eşiğinde tam Attila ile karşı karşıya durduk. Oturmadan önce bunların örf ve adetlerine göre Attila’ya selam vermek üzere sakiler elimize kadeh verdiler. Elimizde bu kadehle oturmadan önce selam verdik. Verileni içtikten sonra yemek sırasında oturmamız icap eden iskemlelere oturduk. İskemleler her iki tarafta ve duvarın yanında idiler. Ortada bir divanda Attila oturuyordu. Arkada bir divan daha vardı. Bunun arkasında ise birkaç merdivenin üzerinde Attila’nın özel dinlenme yeri vardı. Burası işlemeli tül perdelerle süslenmiş ve örtülmüştü. Tıpkı Greklerin ve Romalıların düğün evlerine benziyordu. Yemekte en hürmetli yer Attila’nın sağ tarafı idi. İkinci mevki sol taraftı. Biz de bu sol tarafta oturduk. 
… [Attila’nın] En büyük oğlu ise , Attila’nın divanında ve belirli bir uzaklıkta oturmuş olup babasına saygıdan dolayı gözlerini eğmiş bulunuyordu. Hepimiz yerimize oturur oturmaz saki geldi ve şarap dolu kadehi Attila’ya verdi. Attila bunu alıp sıraya göre ilk adamı selamladı ve şerefine içti. Selamı alan hemen ayağa kalkıyor ve içinceye kadar veya iade edinceye kadar [Attila] bir yere oturmuyorlardı. … Bizim şerefimize de içildi. Sonra selam merasimi bitince sakiler çekildiler. Önce Attila’nın önüne bir masa getirildi. Sonra diğer misafirlerin önüne de masalar konmaya başladı. … 
Bize ve diğer barbarlara çok tatlı ve leziz yemekler getirildi. Diğer İskitlere ve bize gümüş tabaklarda, Attila’ya ise tahta tabakta et getirmişlerdi. Her açıdan ılımlı ve kanaatkârdı. Misafirlere altın ve gümüş kadehler verildiği halde onun kadeh tahtadandı. Sırtındaki elbiseleri, ayakkabıları, kılıcının kabzası, kılıfı ve atının takımları askerlerinden hiç de farklı değildi. Buna karşı diğer İskit komutanlarının bu eşyaları altın ve kıymetli taşlarla süslü, göz kamaştırıcıydı.  Kendisininki böyle değildi Yalnız diğerlerinden daha temizdi. İlk porsiyonunu yedikten sonra yine önceki gibi ayağa kalkarak Attila’nın şerefine şarap içtik. [Anlaşılan o ki, bu ritüel yemek boyunca tekrarlanıyor.] 
… Akşam olunca meşaleler yakıldı ve Attila’nın huzuruna iki barbar gelerek kendi yazmış oldukları Attila’nın kahramanlıkları ve İskitlerin zaferleriyle ilgili şiirler okumaya başladılar. … Attila’yı gülerken hiç görmedik. Yalnız küçük oğlu Ernak (İrnek) geldiği zaman doğru babasının yanına sokuldu, o da oğlunun yanağını okşadı ve gülümseyerek yüzüne baktı. Attila’nın diğer oğullarıyla bu kadar alâkadar olmaması, bu çocuğa daha fazla alâka göstermesi dikkatimi çekti. Yanımda oturan ve Latince bilen bir barbar, eğer kimseye bahsetmezsem bunun sebebini anlatabileceğini söyledi.  Kâhinlerin, Attila’nın vefatından sonra soyunun dağılacağını, yalnız bu çocuğun tekrar bu soyu yükselteceğini söylediklerini bana anlattı."


Ali Ahmetbeyoğlu, Grek Seyyahı Priskos’a Göre Avrupa Hunları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1995, s. 32-50

Yazar adı belirtilmeden, link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.

1 yorum:

Grower dedi ki...

güzel teşekkürler ruhun şad olsun ulu hakan Attila