AnaBritannica
1789
DEVRİMİ olarak da bilinir. 1787'den başlayarak Fransa'yı sarsan, ilk doruk
noktasına 1789'da ulaşan ve değişik aşamalardan geçerek 1799'a değin süren
devrimci hareket. Fransa'da Ancien Regime'e (eski rejim) son vermiş ve Avrupa
tarihinde yeni bir çağ açmıştır.
Devrime yol açan
nedenler
konusunda farklı görüşler bulunmakla birlikte, genel olarak üzerinde durulan
başlıca etkenler şunlardır:
1) Avrupa'nın en
kalabalık ülkesi olan Fransa'da yaşam koşullarının giderek kötüleşmesi, 2) gelişmekte olan varlıklı
burjuvazinin başka ülkelerdekinden daha sistemli bir biçimde siyasal iktidarın
dışında tutulması, 3) köylülerin,
üzerlerinde ağır bir yük oluşturan çağdışı feodal sisteme duyduğu tepkinin
güçlenmesi, 4) toplumsal ve siyasal
reformu savunan düşünürlerin Fransa'da, başka yerlere göre daha yaygın bir etki
uyandırması, 5) Fransa'nın Amerikan
Bağımsızlık Savaşı'na sağladığı yoğun mali ve askeri destek yüzünden devletin
iflasın eşiğine gelmesi.
Aristokratların
başkaldırısı (1787-89). Fransız maliyesini düzene sokmakla görevlendirilen
Charles-Alexandre de Calonne, Şubat 1787'de üst düzey din adamları, büyük
soylular ve yüksek yargıçlardan oluşan İleri
Gelenler Meclisi'ni toplantıya çağırarak bütçe açığının kapatılması için
ayrıcalıklı kesimlerin vergi yükümlülüğünü artıracak reformlar önerdiğinde,
Fransa'da devrimin ilk kıpırdanmaları başladı. Meclis, reformları reddederek
ruhban sınıfı, soylular ve halkın temsilcilerinden oluşan ve 1614'ten beri toplanmamış
olan Etats-Generaux'nun toplantıya
çağrılmasını talep etti.
Calonne'dan sonra Fransız maliyesini yönetenlerin, direnişe karşın reformları uygulama yolundaki çabaları, aristokratik kurumların, özellikle de Mayıs 1788'de çıkarılan yasa ile yetkileri kısıtlanmış olan parlement'ların başkaldırısına yol açtı. 1788'in bahar ve yaz aylarında Paris, Grenoble, Dijon, Toulouse, Pau ve Rennes'de huzursuzluklar baş gösterdi. Ödün vermek zorunda kalan Kral XVI. Louis, Jacques Necker'i maliyenin yönetimine getirdi ve Etats- Generaux'yu 5 Mayıs 1789'da toplayacağını açıkladı. Kralın basın özgürlüğüne de göz yummasıyla Fransa bir anda devlet yapısının yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarıları içeren kitapçıklarla doldu taştı. Ocak- Nisan 1789 arasında yapılan Etats-Generaux seçimleri, kötü geçen 1788 hasadının neden olduğu karışıklıklarla aynı zamana rastladı. Temsilcilerini belirlemekte herhangi bir kısıtlamayla karşılaşmayan üç toplumsal zümre de kendi sorunlarını ve isteklerini dile getiren dilek listeleri ya da "şikâyet defterleri" (cahiers de doleances) hazırladılar. Tiers Etat (Halk Meclisi) için 600, soylular ve ruhban kesimlerinin her biri için de 300 temsilci seçildi. Kırsal alanlarda iki, kentlerde ise üç dereceli seçimler sonunda belirlenen Tiers Etat temsilcileri bütünüyle burjuvalardan oluşuyordu.
Calonne'dan sonra Fransız maliyesini yönetenlerin, direnişe karşın reformları uygulama yolundaki çabaları, aristokratik kurumların, özellikle de Mayıs 1788'de çıkarılan yasa ile yetkileri kısıtlanmış olan parlement'ların başkaldırısına yol açtı. 1788'in bahar ve yaz aylarında Paris, Grenoble, Dijon, Toulouse, Pau ve Rennes'de huzursuzluklar baş gösterdi. Ödün vermek zorunda kalan Kral XVI. Louis, Jacques Necker'i maliyenin yönetimine getirdi ve Etats- Generaux'yu 5 Mayıs 1789'da toplayacağını açıkladı. Kralın basın özgürlüğüne de göz yummasıyla Fransa bir anda devlet yapısının yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarıları içeren kitapçıklarla doldu taştı. Ocak- Nisan 1789 arasında yapılan Etats-Generaux seçimleri, kötü geçen 1788 hasadının neden olduğu karışıklıklarla aynı zamana rastladı. Temsilcilerini belirlemekte herhangi bir kısıtlamayla karşılaşmayan üç toplumsal zümre de kendi sorunlarını ve isteklerini dile getiren dilek listeleri ya da "şikâyet defterleri" (cahiers de doleances) hazırladılar. Tiers Etat (Halk Meclisi) için 600, soylular ve ruhban kesimlerinin her biri için de 300 temsilci seçildi. Kırsal alanlarda iki, kentlerde ise üç dereceli seçimler sonunda belirlenen Tiers Etat temsilcileri bütünüyle burjuvalardan oluşuyordu.
1789 olayları. 5 Mayıs 1789'da
Versailles'da toplanan Etats-Generaux, daha başlangıçta, oylamaların toplam
temsilci sayısına mı, yoksa etat esasına göre mi yapılacağı konusunda ikiye
bölündü. Bu yöntem sorunu üzerindeki şiddetli mücadelede, Tiers Etat
temsilcileri, çok geçmeden çoğu halk kökenli küçük papazların da desteğini
kazandı. Ardından krala da meydan okuyarak Jeu de Paurne salonunda toplandı (20
Haziran) ve Fransa'ya yeni bir anayasa getirilinceye değin kesinlikle
dağılmayacağına ant içti.
XVI.
Louis bu duruma istemeyerek boyun eğdi ve ruhban kesimiyle soyluları Kurucu
Meclis'i oluşturmak üzere Tiers Etat’ya katılmaya çağırdı; bir yandan da
Meclisi dağıtmak üzere asker toplamaya girişti. Gıda maddesi sıkıntısının doruk
noktasına ulaştığı bir döneme rastlayan bu iki aylık kaçamak dövüş, kentlerde
ve taşrada kızgınlıklar yaratmaya başladı. Ayrıcalıklı kesimlerin kralla
anlaşarak Kurucu Meclis’i dağıtacak bir "aristokratlar komplosu"
hazırladığı söylentileri, Temmuz 1789'da köylülerin arasında Büyük Korku denen
(Grande peur) paniğe neden oldu. Askeri birliklerin kralın emriyle Kurucu
Meclis'in çevresini sarması ve Necker'in görevinden alınması meclisin
tepkisine, kralın buna kayıtsız kalması da Paris halkının ayaklanmasına yol
açtı. Silahlanan Paris halkı 14 Temmuz 789'da krallık baskısının simgesi olarak
gördüğü Bastille'i ele geçirdi. Bu hareketle, ayaklanma devrime dönüştü.
Yeniden boyun eğen kral, kentte dolaşırken krallığın beyaz renginin yanı sıra
Paris'in renkleri olan mavi ve kırmızıyı da içeren üç renkli kokart takarak
halkın egemenliğini tanıdığını gösterdi.
Taşrada
Büyük Korku köylülerin de feodal beylere karşı ayaklanmalarına ve şatoları
hedef alan saldırılara girişmelerine yol açtı. Soylular ve burjuvazi dehşete
kapıldı. Kurucu Meclis, köylüleri denetim altına almak için 4 Ağustos'ta feodal
vergi ve ayrıcalıkları ortadan kaldırdı. Ardından İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirisi ilan edilerek (26 Ağustos) “özgürlük”, “eşitlik”, “mülkiyet
dokunulmazlığı” ve “baskıya karşı direnme” haklar tanındı.
Kral,
toplumsal yapıyı altüst eden 4 Ağustos kararları ile İnsan ve Yurttaş Haklan
Bildirisi'ni onaylamayı reddetti. Bunun üzerine Paris'te halk kitleleri yeniden
ayaklanarak 5 Ekim'de Versailles'a yürüdü. Ertesi gün, kraliyet ailesi Paris' e
getirilerek Tuileries Sarayı'nda oturmak zorunda bırakıldı. Kurucu Meclis de
Paris'te yeni anayasa üzerinde çalışmalarını sürdürdü.
Yeni rejim. Kurucu Meclis,
feodalizmin tasfiyesini sürdürerek eski zümreleri (ordre) kaldırdı,
sömürgelerde köleliğe son vermemekle birlikte en azından Fransa'da yurttaşlar
arasında eşitliği sağladı ve kamu görevlere girişteki eşitsizliklere son verdi.
Kamu borçlarının ödenmesi amacıyla kilise topraklarının devletleştirilmesi
kararını mülklerin yaygın bir biçimde yeniden dağıtılması izledi. Bundan en çok
yararlanan, burjuvaziyle, toprak sahibi köylüler
oldu; ama bazı topraksız köylüler de arazi satın alabildi. Kiliseyi mal
varlığından yoksun bırakan Kurucu Meclis, ardından yeni bir düzenlemeye
girişerek Fransız Kilisesi Temel Yasa'nı çıkardı. Yasa, papa ve Fransız ruhban
sınıfının çoğunluğu tarafından reddedildi; ortaya çıkan ayrılık, çekişmelerin
şiddetini artırdı.
Kurucu
Meclis, ancien regime'in karmaşık yönetsel sistemini yıkarak yerine seçilmiş
meclislerce yönetilen il (departement), ilçe (arrondissement), kanton (canton)
ve bucak (commune) bölünmesine dayalı akılcı bir sistem geçirdi. Adalet
mekanizmasının temelini oluşturan ilkeler de köklü bir biçiminde değiştirildi
ve sistem yeni yönetsel birimlere uyarlandı; yargıçların da seçilerek göreve
gelmesi ilkesi kabul edildi.
Kurucu
Meclis'in çerçevesini çizdiği yeni düzen, yasama ve yürütme güçlerinin kralla
meclis arasında paylaşıldığı bir monarşiyi öngörüyordu. Ama bütünüyle
aristokrat danışmanlarının etkisi altında olan XVI. Louis ülkeyi yeni güçlerle
birlikte yönetme yolunu seçmedi. 20-21 Haziran 1791'de ülkesinden kaçma
girişiminde bulunduysa da Varennes'de yakalanarak Paris'e geri getirildi.
Fransa ve Avrupa'
da devrim ve karşıdevrim. Fransa'daki olaylar, birkaç yıl önce Felemenk
Cumhuriyeti, Belçika ve İsviçre'de yenilgiye uğratılmış olan devrimcilere yeni
umutlar verdi. Bunun yanı sıra İngiltere, İrlanda, Almanya, Avusturya ve
İtalya'da değişiklik isteyen çevreler de devrimi, sempatiyle karşıladı. Bu
ülkelerin tümünde devrimci kulüpler oluşturuldu.
Çok
sayıda Fransız karşıdevrimci ise (soylular, din adamları ve bazı burjuvalar),
ülke içinde mücadeleden vazgeçerek dışarıya kaçtı. Fransa'nın kuzeydoğu
sınırlarına yakın yerlerde silahlı gruplar oluşturan bu devrim göçmenleri
(émigré'ler), Avrupalı yöneticilerden yardım sağlamaya çalıştılar. Önceleri
Devrim'e karşı kayıtsız kalan Avrupalı yöneticiler, Kurucu Meclis'in her halkın kendi kaderini belirleme hakkına
sahip olduğunu ilan etmesi üzerine, kaygı duymaya başladılar. Papalık
egemenliğindeki Avignon, 13 Eylül 1791'de bu ilkeye dayanarak Fransa ile
yeniden birleşti. Fransa ile Avrupa'nın geri kalan bölümü arasındaki uçurum
genişlerken, Fransa dışında, topluca Jakobenler olarak adlandırılan Devrim
yanlılarına yapılan baskılar arttı. Sonunda Fransa, 20 Nisan 1792'de Avusturya
ve Prusya'ya savaş ilan etti.
Savaş, kralın idamı
ve Terör Dönemi.
Savaşın ilk aşaması (Nisan-Eylül 1792) Fransa'ya bir dizi yenilgi getirdi;
Avusturya-Prusya orduları, sınırı geçerek hızla Paris'e doğru ilerledi. Kralın
ve aristokratların kendilerine ihanet ettiğine inanan Fransız devrimcileri, 10
Ağustos 1792'de ayaklanarak, XVI. Louis'nin bulunduğu Tuileries Sarayı'nı işgal
ettiler; kraliyet ailesi Le Temple'da hapsedildi. Parisli kitleler eylül
başında hapishanelere girerek soylularla din adamlarını kıyımdan geçirdi. Bu
arada uyanan milliyetçilik duygularının etkisiyle gönüllüler yığınlar halinde
orduya yazılmaya başladı. 20 Eylül 1792'de Fransız kuvvetleri son bir çabayla
Prusya ordusunu Valmy'de durdurdu. Aynı gün yeni bir meclis olan Konvansiyon toplandı. Konvansiyon 21
Eylül'de monarşiyi kaldırarak cumhuriyetin kurulduğunu ilan etti.
Savaşın
ikinci aşaması (Eylül 1792-Nisan 1793), Devrim hükümetinin başarılarına sahne
oldu. Avusturya Felemenk’i (bugün Belçika), Ren bölgesi, Savoie ve Nice'i işgal
eden Fransız orduları buralarda feodal düzene de son verdi. Fransa'da
Konvansiyon, Jirondenler ile Montagnard'lar (Dağlılar) arasında ikiye bölündü.
Jirondenler, Fransa'da bir burjuva cumhuriyeti kurmak ve devrimi bütün
Avrupa'ya yaymak istiyorlardı; Montagnard'lar ile Robespierre ise alt sınıfları siyasal ve ekonomik açılardan daha da
güçlendirmeyi, ayrıca devrim hareketini Fransa ile sınırlamayı savunuyordu.
Jirondenlerin bütün çabalarına karşın, XVI. Louis Konvansiyon tarafından
yargılanarak vatana ihanetten ölüme mahkûm oldu ve 21 Ocak 1793'te idam edildi.
1793
ilkbaharında savaşın üçüncü aşaması başladı ve Fransa yeni yenilgiler aldı.
Avusturya, Prusya ve İngiltere, Avrupalı yöneticilerden çoğunun da desteklediği
bir koalisyon (sonradan Birinci Koalisyon olarak adlandırıldı) oluşturdu.
Fransa, Belçika ile Ren bölgesini yitirdi; ilerleyen Koalisyon orduları Paris'i
tehdit eder duruma geldi. Durumun Fransa aleyhine dönmesi, 1792'de olduğu gibi
aşırı uçların güçlenmesine neden oldu. Jirondenler Konvansiyon'dan atıldı ve
cumhuriyet yanlısı olan işçiler, zanaatçılar, küçük esnaf, küçük çiftçiler ve
tarım işçilerinin desteğini elde eden Montagnard'lar, iktidarı ele geçirerek 9
Thermidor II.Yıl'a (27 Temmuz 1794) değin yönetimde kaldı. Montagnard'lar da
Jirondenler gibi burjuva liberalleriydi. Ama bir yandan cumhuriyetçilerin
baskısı, öte yandan savunma gereksinimleri altında radikal ve ilerici bir
ekonomik ve toplumsal politika benimsediler. Bu dönemde fiyatlara tavan getiren
Maximum yasası çıkarıldı, varlıklılar vergilendirildi, yoksullarla sakatlara
destek sağlandı. Eğitim ücretsiz ve zorunlu hale getirildi. Ocak 1792'ye değin
ülkeye dönmeyen emigre'ler gıyaplarında idama mahkûm edilerek mülklerine el
kondu. Bu olağanüstü önlemler, şiddetli tepkilere yol açtı. Vendee Savaşları
(1793-96), Normandiya ve Provence'ta "federalist" başkaldırılar, Lyon
ve Bordeaux ayaklanmaları ve Bretanya'da Chouans isyanı gibi bir dizi devrim
karşıtı hareket, Terör Dönemi uygulamalarıyla bastırıldı. En az 300 bin şüpheli
kişi tutuklandı; bunlardan 17 bini ölüme mahkûm edildi. Daha çok sayıda kişi
ise cezaevlerinde öldü ya da hiçbir biçimde yargılanmaksızın öldürüldü. Aynı
dönemde Devrim hükümetinin topladığı asker sayısı 1 milyonu aştı. 1794
ilkbaharından başlayarak dördüncü aşamasına giren savaşta, Fleurus'de
Avusturyalılara karşı kazanılan parlak zaferle (26 - Haziran 1794), Belçika
yeniden Fransız kuvvetlerinin eline geçti. Zafer, Terör Dönemi ile ekonomik ve
toplumsal kısıtlamaların varlık nedenini ortadan kaldırdı. Terör Dönemi'ne
damgasını vuran Robespierre, 9 Thermidor II. Yıl'da (27 Temmuz 1794) iktidardan
düşürüldü, ertesi gün de giyotine gönderildi. Kısa bir süre sonra da Maximum
kaldırıldı, toplumsal içerikli yasaların uygulanmasına son verildi ve ekonomik
eşitliğe yönelik çabalardan vazgeçildi. Karşıdevrimci hareket yeniden güç
kazanmaya başladı. Konvansiyon'un yeni bir anayasa üzerinde görüşmelere
başladığı sırada, batı ve güneydoğuda kralcı "Beyaz Terör" patlak
verdi. Kralcılar, Paris'te iktidarı ele geçirmeye çalıştılarsa da, 13 Ven de
miaire IV. Yıl' da (5 Ekim 1795) genç
general Napoleon Bonaparte tarafından bozguna uğratıldılar. Bundan birkaç gün
gün sonra Konvansiyon dağıldı.
Direktuvar ve
devrimci yayılma.
Konvansiyon'un onaylamış olduğu III. Yıl Anayasası, yürütme yetkisini beş
üyeden oluşan Direktuvar'a, yasama yetkisini ise Conseil des Anciens (Yaşlılar
Meclisi) ile Conseil de Cinq-Cents'dan
(Beş Yüzler Konseyi) oluşan yasama organına (Corps Legislatif) veriyordu.
Avrupa genelinde devrimciler ile, karşıdevrimciler arasında süren şiddetli
mücadele, Direktuvar ile yasama organı arasındaki çelişkileri giderek artırdı.
Bu anlaşmazlıklar, iki hükümet darbesine yol açtı. V.Yıl'da 18 Fructidor
Darbesi'yle (4 Eylül 1797) kralcılar Direktuvar'dan ve konseylerden atıldı;
III. Yıl'daki 18 Brumaire Darbesi'yle (9 Kasım 1799) ise, Direktuvar'ın kendisi
kaldırıldı. Bu arada Fleurus zaferinden sonra Fransız ordularının Avrupa'daki
ilerlemesi sürdü. Ren bölgesi ve Felemenk toprakları işgal edildi. 1795'te
Felemenk, Toscana, Prusya ve İspanya barış görüşmelerine oturdu. Bonaparte
komutasındaki Fransız ordusu İtalya'ya girdiğinde (1796), Sardinya da boyun
eğdi. Barışa yanaşan en son ülke Avusturya oldu (Campo Formio Antlaşması,
1797). Fransız ordularının işgal ettiği ülkelerin çoğu Fransa'yı örnek alan
kurumlarla "kardeş cumhuriyetler" olarak örgütlendi. Avrupa kıtasında
sağlanan barış,
"devrimci
yayılmayı” sona erdirmedi. Direktuvar içinde yer alanların çoğu, devrimi bütün
Avrupa'ya yayma konusunda Jirondenlerin geleneğini izleyerek Fransa dışındaki
Jakobenlerin çağrılarına kayıtsız kalmadı. Fransız birlikleri 1798 ve 1799'da
İsviçre, Papalık Devletleri ve Napoli'ye girerek; İsviçre, Roma ve Parthenopea
cumhuriyetlerini kurdu. Fransa ile savaş hali süren İngiltere’ye asker çıkarma
düşüncesini uygulamaya koyamayan Direktuvar, Bonaparte'ın talebi üzerine
Mısır'ı işgal edip Hindistan kozunu kullanarak İngiltere’yi zorlamaya karar
verdi. Bonaparte'ın komutasındaki Fransız ordusu, Malta ve Mısır'ı kolayca
işgal etti; ama orduya destek olan küçük donanma, I Ağustos 1798'de Horatio
Nelson'ın filosu tarafından Ebu Kir Körfezindeki Nil Çarpışması’nda yok edildi.
Bu çarpışma devrimin yayılmasından çekinen devletler arasında İkinci
Koalisyon'un oluşturulmasına da zemin hazırladı: Avusturya, Rusya, Osmanlı
Devleti ve İngiltere’den oluşan bu koalisyon, 1799 ilkbahar ve yazında büyük başarılar
kazanarak, Fransız, ordularını sınır bölgelerine geri sürdü. Bonaparte, askeri
yenilgiler sonunda hükümetin zor duruma düşmesinden yararlanmak amacıyla
Fransa'ya döndü. 18 Brumaire'deki hükümet darbesiyle Direktuvar rejimine son
vererek konsüllük dönemini başlattı.
Devrimin sona erdiğini ilan eden Bonaparte, daha sonra devrimi yeni biçimler
altında bütün Avrupa'ya yaymayı sürdürdü.
Fransız Devrim ve
Napoleon Savaşları,
1792-1815
arasında Fransa'yı öteki Avrupa devletlerinin değişen ittifaklarıyla karşı
karşıya getiren ve Avrupa'nın büyük bir bölümü üzerinde kısa süreli bir Fransız
hegemonyası kurulmasını sağlayan bir dizi savaş. Başlangıçta Fransız Devrimi'ni
savunma ve devrimin kazançlarını yayma amacını temel alan savaşlar, Napoleon'un
mutlak iktidarı ele geçirmesinden sonra Fransa'nın nüfuz ve topraklarını
genişletme hedefine yönelmiştir.
Napoleon,
Cumhuriyet Takvimi'ne göre VIII. Yıl'da 18 Brumaire Darbesi'yle (9 Kasım 1799)
konsül olduğunda, Devrim'e yönelik yabancı müdahale tehdidi büyük ölçüde
ortadan kalkmış bulunuyordu. 1800'de Marengo'da Avusturya'ya karşı kazanılan
zafer ve bunu izleyen Luneville Antlaşması (1801), Fransa'ya kara Avrupa'sında
üstünlük sağladı. Sonraki iki yıl boyunca yalnızca güçlü bir donanması olan
İngiltere Napoleon'a karşı koyabildi. Nelson'ın Trafalgar'daki ezici zaferi (21 Ekim 1805) İngiltere’yi işgal
etmeye yönelik Fransız tehdidini ortadan kaldırdı. 1805'te; İngiltere, Rusya ve
Avusturya arasında Üçüncü Koalisyon kuruldu. Napoleon 1805'te Ulm ve
Austerlitz'de Avusturya'ya, 1806'da da Jena, Auerstadt ve Lübeck'te Koalisyona
yeni katılan Prusya'ya karşı büyük zaferler kazandı. Ardından imzalanan Tilsit
Antlaşması'yla (1807) Prusya, Elbe'yi temel alan bir sınırla ikiye ayrıldı ve
Polonya'nın bir bölümünü yitirdi. Avusturya'daki kısa süreli bir ayaklanmadan
sonra 1809'da imzalanan Schönbrunn Antlaşması Avusturya'yı zayıflatan toprak
düzenlemeleri getirdi. Böylece Manş
denizinden Rus sınırına kadar Portekiz, İsveç, Sardinya ve Sicilya dışındaki
bütün Avrupa topraklan ilhak, denetim ya da ittifaklar yoluyla Fransız
hegemonyası altına girmiş oldu.
Fransa'nın
denetimindeki limanlarını kullanarak İngiltere'yi abluka altına almak isteyen
Napoleon, 1806'da Berlin Kararnamesi'ni
yayımlamıştı. İngiliz limanlarına uğradıktan sonra Fransa denetimindeki
limanlara gelen gemilere el konmasını öngören ve Kıta Ablukası (Blocus
Cantinental) olarak adlandırılan bu politika, başarılı sonuçlar vermedi.
İngiltere’nin misilleme olarak Fransız limanlarına giden gemilere el koymasıyla
Avrupa ticaretinde başlayan genel duraklama ve Fransız hükümetinin
İngiltere’yle ticaret yapmak için Fransız tüccarlarına ruhsat verirken izlediği
kayırmacı politika, Napoleon'un siyasal desteğini önemli ölçüde yitirmesine yol
açtı. Öte yandan Avrupa'daki güçlüklere karşın sömürge pazarlarını genişletmeyi
başaran İngiltere, ticaret savaşından zenginleşmiş olarak çıktı.
Napoleon'un
askeri başarıları, ordularını hızlı bir biçimde harekete geçirerek çoğu kez
beklenmedik darbeler indirmeye dayanan saldırı stratejisinden kaynaklanıyordu.
Böylece karşısındaki kuvvetlerin eşgüdüm sağlamasına zaman tanımadan onları
birer birer yenilgiye uğratıyordu. Özellikle de hızlı harekete geçmenin ikmal
bağlantılarını güçleştirdiği ve harekât alanındaki kaynaklara zorla el koymayı
zorunlu kıldığı bu strateji, savaş alanının çok iyi tanınmasını gerektiriyordu.
Napoleon'un karşısındaki kuvvetler bu stratejiye karşı, eşgüdüm sağlanıncaya
değin çatışmadan kaçınmaya dayanan bir oyalama stratejisi geliştirdiler. Güçlü
ikmal hatları bulunan Müttefik ordularının, kendilerini izleyen Napoleon
birliklerinin ikmal bağlantısını yitirerek sorunlarla karşılaşmasından sonra
saldırıya geçmelerini öngören bu strateji, ilk kez 1811'deki Yarımada Savaşı
sırasında uygulandı. Portekiz'den geçen ikmal yollarını kullanan Wellington
dükü İspanya’da Fransız kuvvetlerini geriletmeyi başardı. Napoleon'un 1812 Rus
seferinde, Rus ordularına komuta eden Barclay de Tolly ve Bagration aynı
stratejiyle çarpıcı başarılar elde ettiler. Paralel bir hat Üzerinde sürekli
geri çekilen Rus kuvvetleriyle 7 Eylül'de Borodino'da giriştiği büyük çaplı
çarpışmada kesin bir zafer kazanamayan Napoleon, sonunda geri çekilmek zorunda
kaldı. Tam bir felaketle sonuçlanan bu seferde Napoleon 500 bin askerini,
müttefiklerinin güvenini ve düşmanları üzerindeki moral üstünlüğünü yitirdi.
1813'te
yeni bir koalisyon kuruldu ve Fransız ordusundan daha kalabalık ordular
toplandı. Müttefikleri birer birer teslim olan Napoleon, 1813'ün sonlarında
Ren'in gerisine çekilmek zorunda kaldı. 1814 başlarında Fransa'ya giren
Koalisyon kuvvetleri, martta Paris'e ulaştı; Napoleon 6 Nisan'da imparatorluk
tahtından çekildi. Ama Elba Adasında bir yıla yakın sürgün kaldıktan sonra,
Mart 1815'te Fransa'ya dönerek yeni bir ordu topladı. Bu kez karşısında İngiltere,
Rusya, Prusya ve Avusturya'nın katıldığı bir koalisyon vardı. Napoleon,
Fransa'ya ayrı kollardan giren Wellington komutasındaki İngiliz ve Felemenk
kuvvetleri ile Blücher komutasındaki Prusya kuvvetlerinin birleşmesini
önleyemeyerek, 16- 18 Haziran 1815'te
Waterloo'da kesin yenilgiye uğradı. Napoleon'un 22 Haziran'da ikinci kez
çekilmesinden kısa bir süre sonra, XVIII. Louis'nin başa geçmesiyle Bourbon
monarşisi yeniden kuruldu.
AnaBritannica,
Cilt:9, S:116-118
Tarafımdan kısaltılmıştır. DK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder