30 Ocak 2016

Birinci Meşrutiyet, Genç Osmanlılar, Tersane Konferansı ve 1877-78 Savaşı

Dilara Kahyaoğlu
1998

İlk Osmanlı Meclisi'nin açılış töreni. Dolmabahçe Sarayı, 1876
Osmanlı  Devleti’nin 19.yüzyıldaki  ilk bunalımı Yunan isyanı ve arkasından patlak veren Mısır meselesi ise, ikinci büyük bunalımı da Haziran 1875’te patlak veren Hersek ayaklanmasıdır.
Hersek’in Hırıstiyan köylüleri (ki toprak ağaları Müslümandı) iltizam yolsuzluğundan, ağnam vergisinin ve askeri bedelin ağırlığından ve jandarma zulmünden şikayet ederek ayaklandılar. Bu ayaklanmayı Avusturya ve Rusya  destekledi.  Neticede isyan Hırıstiyan-Müslüman çatışmasına döndü. Bu arada Babıali mali iflasını  ilan etmek zorunda kalmış, faiz borçlarının 5 yıl süreyle ancak yarısını ödeyebileceğini  ilan ediyordu (Tenzili Faiz Kararı, Ekim 1875). Daha sonra ödemeler Nisan 1876’dan, 20 Aralık 1876’a kadar tamamen durdurulmuştur.

Bu arada Bulgarlar da isyan ettiler (Mayıs 1876). İsyanlarda  Müslüman toprak ağalarının Tatar ve Çerkes göçmenlerin ve Rus teşvikinin payı olduğu söylenebilir. Ayaklanma yine Müslüman - Hırıstiyan kavgasına döndü ve karşılıklı olarak binlerce insan öldürüldü. Yine o tarihlerde patlak veren Selanik Olayı da bu karışıklığa son noktayı koymuştur. İddialara göre Müslüman olmak için Selanik’e gelen bir Bulgar kızı aslen Yunanlı olan ABD konsolosu tarafından, konsolosluğa kaçırılınca halk büyük tepki göstermiş ve halkı  ikna etmeye çalışan  Fransız ve Alman konsolosları da öldürülmüştü. Bunun üzerine büyük devletler Selanik’e donanma göndermiş,  Babıali’de olaylara geç müdahale ederek  valiyi azletmiş ve sorumlu görülen altı kişi derhal idam ettirmiştir. 

İşte bu kargaşalık içinde İstanbul’da  önce Abdülaziz tahtan indirilecek (30 Mayıs 1876) yerine ruh sağlığı iyi olmayan V. Murat geçirilecek ama daha sonra meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II. Abdülhamit tahta çıkarılacaktır (31 Ağustos 1876).

Bu arada giderek güçlenen Rusya’ya  engel olmak isteyen İngiltere,  bir Balkan konferansı toplanmasını  ve Balkan sorununun  burada görüşülmesini istedi (5 Kasım 1876).

Birinci Meşrutiyet
1876 anayasası Yeni Osmanlılar (Genç Osmanlılar) denilen bir avuç aydının (çoğu gazetecidir, Mithat Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Şinasi, Agah Efendi)  girişimi ile padişah II. Abdülhamit’e ilan ettirilmiştir (II.Abdülhamit bu konuda Mithat Paşa ile görüşmüş ve anlaşmışlardı).
Yeni Osmanlılar, devletin gidişatındaki olumsuzluğu görüyor ve çareyi anayasalı rejime geçmekte buluyordu.

Bu arada, Osmanlı Devleti bir imparatorluk olduğu için bu tip girişimler bazı kesimlerin hiç hoşuna gitmiyor, onları endişeye sevk ediyordu. Çünkü meclisin kurulması halkın yönetime katılması demek, onların gözünde Hıristiyanların daha fazla haklara sahip olarak yönetime katılması demekti. Bunu da Osmanlı’nın sonunu getirecek olan, parçalanmaya yol açacak olan bir gelişme olarak görüyorlardı. İşte bu endişeyle bazı kesimler Meşrutiyete karşı çıkıyordu. Bu noktada Yeni Osmanlılar, ilk kez Tanzimat döneminde gündeme gelmiş olan Osmanlıcılığı savunarak yanıt veriyorlardı. Buna göre bir Osmanlı milleti yaratılmalıydı. Eğer herkes kendisini Osmanlı olarak hisseder ve eşit haklara sahip olur, yönetime katılabilirse; ayrılmaları için bir sebep kalmazdı.

Önce Anayasayı hazırlayacak komisyon oluşturuldu, anayasayı bu komisyon hazırladı. Aslında bu anayasa 1848 ihtilalleri sonucu Prusya’nın kabul etmek zorunda kaldığı nispeten liberal olan Prusya Anayasası'ndan esinlenerek hazırlanmıştır.

İlk Anayasanın belli başlı özellikleri şöyleydi:
*Klasik haklar ayrıntılı bir şekilde işleniyor ama basın özgürlüğü ancak kanun dairesinde teminat altına alınabiliyordu.
*Devletin resmi dini İslamiyet olmakla beraber, din özgürlüğü de kabul ediliyordu.
*Devletin resmi dili Türkçe’ydi.
*Padişaha da çok geniş yetkiler tanınıyordu.
*Meclis, Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi olarak iki kısımdan oluşuyor, mebusları halk seçiyor, ayan üyelerini de padişah atıyordu.
*Anayasanın en tartışmalı maddesi 113. Maddeydi, bu maddeye göre güvenliği bozdukları sabit olanları,  padişah ülke dışına sürebilecekti.
Bu dönemin sadrazamı Mithat Paşa’ydı.

I. Meşrutiyet hareketi bir halk hareketi gibi aşağıdan yukarıya gelişmiş değildir ve yine bu yüzden Avrupa’daki diğer liberal hareketlerden farklıdır. Padişahın mutlak otoritesini de sadece bir dereceye kadar törpülemiş olmakla birlikte ilk defa anayasalı düzen gelmesi ve halkın ilk kez yönetimde yer alabilmesi açısından önemli bir öncü girişimdir. Aslında dikkatli incelendiği zaman görülüyor ki halk yığınlarından ciddi bir talep gelmemekle birlikte meşrutiyet; aydınların sadece Batı’yı taklit olsun diye savundukları bir görüş, suni yaklaşım değildi.

Abdullah Biraderlerin çektiği bu fotoğrafta Osmanlı Bahriye Nazırlığı Binası görülüyor. Kasımpaşa.
Günümüzdeki görünümü için bkz.
Tersane Konferansı'na katılan
 devletlerin temsilcileri
Tersane Konferansı
Bu arada tam meşrutiyetin ilan edildiği gün olan 23 Aralık 1876 tarihinde uluslararası bir konferans  (Tersane/İstanbul Konferansı) başladı.  Konferans, Kasımpaşa’daki Bahriye Nezareti’nde açıldı. İngiltere ve Rusya’nın esas istediği, Osmanlı’nın Balkanlar’da büyük bir ıslahat yapmasıydı. Bunun üzerine söz alan Hariciye Nazırı (dışişleri bakanı) ıslahata gerek olmadığını çünkü Osmanlı’nın yeni bir döneme girdiğini, atılan topların meşrutiyetin ilanı anlamına geldiğini duyurduysa da delegeler bu konuşma hiç yapılmamış gibi çalışmalarına devam ederek Osmanlı’dan şu isteklerde bulundular:

*Bulgaristan doğu  ve batı olarak iki vilayet halinde örgütlenecek.
*Bosna ve  Hersek ile Bulgaristan’a “istinaf mahkemeleri (üst mahkemeler)” kurulacak, yargıçlar ömür boyunca 6 büyük devletin görüşleri alınarak atanacak, mahkemelerde Türkçe ile birlikte yerel dillerde geçerli olacak.
*Bosna ve Hersek ile Bulgaristan valileri büyük devletlere  danışılarak atanacak,  Bulgaristan valileri mutlaka Hıristiyan olacak.
 *Tütün ve gümrük vergileri doğrudan Osmanlı hazinesine kalacak ama diğer vergilerin
 yalnız 1/3 hazinenin olacak geri kalan kısım ise vilayette kalacak.
*Aşar vergisi kalkacak, yerine arazi vergisi konacak.
*Yalnız Müslümanlar askerlik yapacak ama şehirlerle, kalelerde görevlendirilecek olan milli asker ve jandarmalar Müslüman ve Hıristiyan nüfus oranı dikkate alınarak düzenlenecekti.
*Bu uygulamaları sağlamak üzere emrinde 5000 Belçika askeri bulunan karma  bir komisyon kurulacaktı.
*Ayrıca bölgedeki Çerkes göçmenlerin Anadolu’ya  iadesi ve Müslüman mülkiyetindeki toprakların  Hıristiyanlara devredilmesi öngörülüyordu.

Mithat Paşa ıslahat planını Meclis-i Umumi adı verilen olağanüstü bir şekilde toplanmış meclise götürdü (bu mecliste 180 Müslüman, 60 Gayri-Müslim vardı.) ve bu plan mecliste reddedildi. 

Konferans, 20 Ocak 1877'de dağıldı ve büyük devlet elçileri İstanbul’dan ayrıldılar.



Abide-i Hürriyet'te Mithat Paşa'nın mezarı
II. Abdülhamit konferans dağıldıktan 16 gün sonra Mithat Paşa’yı sadrazamlıktan almış ve 113.maddeye dayanarak İtalya’ya sürmüştür (5 Şubat 1877). Daha sonra affedilerek Suriye ve Aydın valiliklerinde atanan Mithat Paşa'nın İzmir'deki konağı 5 Mayıs 1881'de kuşatıldı. Fransa'dan siyasi sığınma hakkı isteyen Paşa'nın isteği Osmanlı ile arasını bozmak istemeyen Fransa tarafından reddedildi. Verilen güvenceler sonucu teslim oldu. Yıldız Sarayı'ndaki özel bir mahkemede yargılandı. Abdülaziz'in öldürülmesinden suçlu bulunarak idama mahkum oldu. Cezası ömür boyu hapse çevrildi ve Arabistan'daki Taif kalesine gönderildi. 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızları tarafından boğularak öldürüldü. Bu öldürme işinde II. Abdülhamit’in parmağı olduğu iddia edilmiştir. Cenazesi 1951 yılında İstanbul'a getirilerek Abide-i Hürriyet  Tepesi'ne gömüldü.

Bütün olanlardan anlaşılacağı gibi  1876 düzeni fazla yaşamamıştır. 23 Aralık 1876 yılında   ilan edilen anayasalı yeni düzeni padişah, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı başlayınca, 1878 şubat ayında meclisi kapatarak ve anayasayı da belirsiz bir süre için yürürlükten kaldırarak,  işlemez hale getirmiştir. Nitekim bu süre 30 yıl sürmüş ve bu süre zarfında  II. Abdülhamit ülkeyi tek başına despotik ve otoriter bir tarzda yönetmiştir (İstibdat  Dönemi).



Meşrutiyet uygulamaları sürerken 1877- 78 Osmanlı- Rus savaşı başlıyor…
Tersane konferansından hemen sonra Rusya savaş yapmak için gereken temaslara başladı. Ruslar bu savaşı sadece Ortodoksluğun ve Slavların savunucusu (ama bunun arka planında Rusların Balkanlara hakim olma ve güneye inme projesinin olduğunu bir kere daha hatırlatırız) olarak istemiyorlardı aynı zamanda Osmanlı’da ilan edilen meşrutiyetten de rahatsız olmuşlardı.  Halkların savunucusu olarak ortaya çıkan Rusya’da koyu bir mutlakiyet hüküm sürüyordu. Bu ters durumun özellikle Rus meşrutiyetçilerinin eline önemli bir koz vereceğini düşünüyorlardı.

Rusya, Almanya’nın da girişimleri ile o sıralarda Avusturya ile anlaşmış olduğundan içi rahattı ama Kırım Savaşı’nda ağzı yanmış olduğu için büyük devletlerin onayını almadan savaşa girmek istemiyordu. İngiltere ve Rusya; Londra’da Tersane Konferansı'nın kararlarında ısrar eden bir protokol hazırlayarak burada yer alan istekleri Osmanlı Devleti'ne  yeniden dayattılar ve Osmanlılar bunları da reddedince, Rusya 24 Nisan 1877’de savaş ilan etti.

Bu arada Osmanlı’da meşrutiyet uygulaması sürüyordu. Gerçi Mithat Paşa sürgüne gönderilmişti ama II. Abdülhamit bu nazik ortamda özellikle Avrupa kamuoyunu düşünerek meşrutiyetten hemen vazgeçmedi, vazgeçemedi.

Bu arada anayasaya göre seçimler yapıldı ve Osmanlı Devleti’nin ilk halk meclisi “Meclis-i Umumi” 20 Mart 1877 tarihinde açıldı. Meclisin ilk dönem çalışmaları 28 Haziran 1877 tarihine kadar sürmüştür. İlk meclis başkanı Ahmet Vefik Paşa’ydı[1].

Meclis ilk kez demokrasiyi deneyen bir ülke için dikkate değer bir olgunluk gösteriyordu. Mebusan Meclisi’nin yarıya yakını Gayri-Müslim’di ve özellikle savaş karşısında Osmanlıcı bir dayanışma örneği veriyorlardı. Meclis tutanakları incelendiği zaman görülecektir ki, mebuslar hükümet ve idarenin kusurlarını görebilen, eleştiren, özgürlükten yana, hukuk devletinden yana bir tutum içindedirler.

Örneğin mecliste savunulan görüşlerden bazıları şunlardı:
*mizah gazeteleri yasak olmamalı.
*seçmenlik yaşı 24’den 21’e indirilmeli
*oy verme hakkı mülk sahiplerinin tekelinde olmamalı
*mebus olmak için,  “vergi vermek” koşul olmaktan çıkarılmalı
*seçimler tek dereceli olmalı
*yüksek memurların maaşları azaltılmalı, küçük memurları maaşları arttırılmalı
*yollar yapılmalı, eğitime önem verilmeli
*mahalli idarelerde daha çok demokratikleşme olmalı.
*İstanbul ve İstanbulluların ayrıcalıklarına son verilmeli vb..

1877-78 savaşını betimleyen satirik harita.
Karakterler ve siyasi durum, tarihsel arka plana uygun olarak çizilmiştir.
Bu nedenle eğitim/öğretim aracı olarak kullanmaya uygundur. Ayrıntılar için tıklayınız.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, meclisin çalışmalarını da etkilemişti, savaş sırasında yapılan yolsuzluklar mebusların gözünde ihanet demekti bu yüzden çok sert eleştiriler yapıyorlardı. Eleştiriye hiç alışık olmayan devlet adamı paşalar, bu durumdan ciddi ölçüde rahatsızdılar ve giderek meşrutiyete ve mebuslara karşı düşmanlıkları artıyordu.

Savaş başlayınca Ruslar bir hamlede Tuna nehrini geçtiler (19 Temmuz 1877). Bu arada Abdülhamit’in kendi kuruntularından dolayı Meclis-i Askerinin işlerine müdahale etmesi ortalığı daha da karıştırıyordu. Doğu’da başlangıçta Osmanlılar daha iyi savaştılarsa da sonunda Ruslar, Doğudan Erzurum’a, Batıdan ise Yeşilköy önlerine kadar geldiler. Bu arada bazı yerlerdeki Osmanlı kuvvetleri başarılı savunma yaptı. Örneğin: Plevne’de Gazi Osman Paşa, Erzurum’da Aziziye tabyası/ Nene Hatun.

Balkanlara, Rusların girişiyle beraber Bulgarlar harekete geçmiş, Müslümanları Bulgaristan’dan çıkarmaya başlamışlardı. Bu nedenle Anadolu’ya, Rumeli’nden büyük bir göç dalgası başladı. Abdülhamit, Çar’a bizzat tel çekerek barış istedi. Antlaşma hızla Ayastefanos'taki (bugünkü Yeşilköy) bir konakta imzalandı.

İmzalanan önbarış antlaşmasının şartları  çok ağırdı, başlıca maddeleri şunlardır:

Ayastefanos Antlaşması Kararları
*Karadağ, Sırbistan, Romanya bağımsız oluyor.
*Makedonya’nın büyük bölümünü içeren ve Osmanlı  topraklarını ikiye bölen özerk bir   
 Bulgaristan prensliği kuruluyor ( bu arada Arnavutluk Osmanlılara bırakılıyordu ve
 Bulgaristan’da Ruslar iki sene kalacak ama  burada hiç Osmanlı  askeri  bulunmayacaktı).
*Bosna-Hersek, Avusturya’ya bırakılıyor.
*Baserabya, Kars, Ardahan, Batum, Doğu Bayezıt, Rusya’nın oluyor.
*Dobruca, Romanya’ya veriliyor.
*Osmanlı’dan 400 Milyon ruble savaş tazminatı isteniyor.
*Girit, Tesalya, Arnavutluk ve Doğu Anadolu’da ıslahat yapılması isteniyordu.

Bu antlaşma bütün dengeleri altüst eden, Osmanlı’yı  Rus hegomanyasına sokacak bir antlaşma olarak görüldüğünden başta İngiltere  olmak üzere bütün Batılı devletler tepki gösterdi. Avusturya, yeni bir konferans toplanmasını istedi, İngiltere donanmasını Marmara’ya soktu. Bu arada İngiltere, Osmanlı’yı savunmasına karşılık üs olarak Kıbrıs’ı istedi, verilmezse, Osmanlı’yı  savunmaktan vazgeçeceğini  hatta Kıbrıs’ı zorla işgal edeceğini de belirtti. Bunun üzerine Osmanlılar, Kıbrıs’ı 4 Haziran 1878’de İngiltere’ye verdi.

Bu arada Rus orduları ve İngiliz donanması İstanbul  yakınlarına geldiğinde, Abdülhamit
13 şubat 1878 günü, ileri gelen 43 kişinin katıldığı bir toplantı yaptı. Bunalım üzerine düşünceler açıklanırken İstanbul mebusu Ahmet Efendi söz alarak bu toplantının daha önce yapılması gerektiğini, hükümetin, mebusların eleştirlerine hiç kulak asmamış olduğunu söyleyince, Abdülhamit çok kızarak Ahmet Efendi’den “herif” diye bahsetmiş ve bundan böyle büyük babası II. Mahmut’un yolundan gideceğini söylemiş ve zaten hemen akabinde meclisin tatil edildiği mebuslara tebliğ edilmiştir (14 şubat 1878, ki bu karar söz konusu olan toplantıdan bir gün  önce alınmıştı).
Böylece I. Meşrutiyet resmen sona ermiş oldu ama bir çok tarihçi, meclis kapalı olmasına rağmen, sanki meclis her an açılacakmış gibi meşruti uygulamaların devam ettiğini II. Abdülhamit’in   mutlak yönetiminin 1880’den sonra başladığını söylerler.

1877-78 savaşının sonuçlarına devam edecek olursak... Ayastefanos'u düzeltmek amacıyla Berlin’de toplanan büyük devletler  (13 haziran-13 temmuz 1878) yeni kararlar aldılar. Osmanlılar antlaşmayı kabullenmek  zorunda kaldı, buna göre:

Berlin Kongresi ve Antlaşması Kararları
*Daha önceden Bulgaristan’a verilmiş olan Makedonya, Osmanlı’ya iade edilerek toprak 
  bütünlüğü yeniden sağlandı.
*Bulgaristan’ın kuzeyinde  vergi veren ve Osmanlı’ya bağlı bir  Bulgar Prensliği, güneyinde
  ise içişlerinde serbest başında bir Hıristiyan vali bulunan Doğu Rumeli vilayeti kuruldu.
*Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsız oldular.
*Bosna - Hersek ve Yeni Pazar, Avusturya işgal ve yönetimine bırakıldı.
*Sırbistan, Niş’i; Karadağ, Antivari’yi; Romanya, Dobruca’yı aldı.
*Rusya; Besarabya, Kars, Ardahan ve Batum’u aldı.
*İran; Hotur’u aldı
*Ayrıca Yunanistan’ın Tesalya’yı, Fransa’nın Tunus’u alması bu kongre sırasındaki karar ve
 kulislerin sonucudur. 
 Yunanistan Tesalya’yı 2 temmuz 1881’de, Fransa’da Tunus’u 12 mayıs 1881’de işgal  edecektir. Ayrıca İtalya’nın 1911 yılında Trablusgarp’ı işgal etmesi de bu paylaşımın  gecikmiş bir parçasıdır. 
*Berlin Antlaşması’nın bir başka maddesi de Doğu Anadolu’da Ermeniler için ıslahat
 yapılmasını, Çerkeslere ve Kürtlere karşı korunmalarını öngörüyordu.

Görüldüğü gibi Paris Kongresi’nde (1856) Osmanlı- Hıristiyan halklarını kayırma ve Osmanlı’yı  ayakta tutma çabasında olan Avrupa artık hiç bir şeye aldırmadan Osmanlı  ülkesini paylaşma çabası içerisine girmiştir. Osmanlı sadece Balkanlardaki topraklarını değil diğer topraklarını da kaybetmiştir. Örneğin Doğu Anadolu’nun ve Afrika’nın da çok açık bir şekilde bu kongrede  paylaşılmaya başlandığının söyleyebiliriz.


Kaynak
Türkiye Tarihi, Cem Yayınevi, 1988, cilt 3, s:151-164
AnaBritannica, Osmanlı Maddesi, cilt 17
https://belgeo.revues.org/11935
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mithat_Pa%C5%9Fa




[1] Ahmet Vefik Paşa (1823, İstanbul- 1891, İstanbul)  Osmanlı devlet adamı, diplomatı ve aynı zamanda da oyun yazarıdır. Türkçülük hareketinin öncülerindendir. 2 defa Maarif Nazırlığı (Eğitim Bakanı) yapmış, 4 Şubat 1878 - 18 Nisan 1878 ve 1 Aralık 1882 - 3 Aralık 1882 tarihleri arasında iki defa Başvekillik (sadrazamlık) görevlerine gelmiştir. Bursa valiliği sırasında bu kentte bir tiyatro yaptırmakla ün kazanmış ve ismi Bursa ile özdeşleşmiştir. http://tr.wikipedia.org


Yazar adı belirtilmeden, aktif link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.



Hiç yorum yok: