Dilara Kahyaoğlu
1998
Tersane Konferansı
II. Abdülhamit konferans dağıldıktan 16 gün sonra Mithat Paşa’yı
sadrazamlıktan almış ve 113.maddeye dayanarak İtalya’ya sürmüştür (5 Şubat
1877). Daha sonra affedilerek Suriye ve Aydın valiliklerinde atanan Mithat Paşa'nın İzmir'deki konağı 5 Mayıs 1881'de kuşatıldı. Fransa'dan siyasi sığınma hakkı isteyen Paşa'nın isteği Osmanlı ile arasını bozmak istemeyen Fransa tarafından reddedildi. Verilen güvenceler sonucu teslim oldu. Yıldız Sarayı'ndaki özel bir mahkemede yargılandı. Abdülaziz'in öldürülmesinden suçlu bulunarak idama mahkum oldu. Cezası ömür boyu hapse çevrildi ve Arabistan'daki Taif kalesine gönderildi. 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızları tarafından boğularak öldürüldü. Bu öldürme işinde
II. Abdülhamit’in parmağı olduğu iddia edilmiştir. Cenazesi 1951 yılında İstanbul'a getirilerek Abide-i Hürriyet Tepesi'ne gömüldü.
İmzalanan önbarış antlaşmasının şartları çok ağırdı, başlıca maddeleri şunlardır:
Ayastefanos Antlaşması Kararları
1998
İlk Osmanlı Meclisi'nin açılış töreni. Dolmabahçe Sarayı, 1876 |
Osmanlı
Devleti’nin 19.yüzyıldaki ilk
bunalımı Yunan isyanı ve arkasından patlak veren Mısır meselesi ise, ikinci
büyük bunalımı da Haziran 1875’te patlak veren Hersek ayaklanmasıdır.
Hersek’in Hırıstiyan köylüleri (ki toprak ağaları
Müslümandı) iltizam yolsuzluğundan, ağnam vergisinin ve askeri bedelin
ağırlığından ve jandarma zulmünden şikayet ederek ayaklandılar. Bu ayaklanmayı
Avusturya ve Rusya destekledi. Neticede isyan Hırıstiyan-Müslüman
çatışmasına döndü. Bu arada Babıali mali iflasını ilan etmek zorunda kalmış, faiz borçlarının 5
yıl süreyle ancak yarısını ödeyebileceğini
ilan ediyordu (Tenzili Faiz Kararı, Ekim 1875). Daha sonra ödemeler
Nisan 1876’dan, 20 Aralık 1876’a kadar tamamen durdurulmuştur.
Bu arada Bulgarlar da isyan ettiler (Mayıs 1876).
İsyanlarda Müslüman toprak ağalarının
Tatar ve Çerkes göçmenlerin ve Rus teşvikinin payı olduğu söylenebilir.
Ayaklanma yine Müslüman - Hırıstiyan kavgasına döndü ve karşılıklı olarak
binlerce insan öldürüldü. Yine o tarihlerde patlak veren Selanik Olayı da bu
karışıklığa son noktayı koymuştur. İddialara göre Müslüman olmak için Selanik’e
gelen bir Bulgar kızı aslen Yunanlı olan ABD konsolosu tarafından,
konsolosluğa kaçırılınca halk büyük tepki göstermiş ve halkı ikna etmeye çalışan Fransız ve Alman konsolosları da
öldürülmüştü. Bunun üzerine büyük devletler Selanik’e donanma göndermiş, Babıali’de olaylara geç müdahale ederek valiyi azletmiş ve sorumlu görülen altı kişi
derhal idam ettirmiştir.
İşte bu kargaşalık içinde İstanbul’da önce Abdülaziz tahtan indirilecek (30 Mayıs
1876) yerine ruh sağlığı iyi olmayan V. Murat geçirilecek ama daha sonra meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II. Abdülhamit tahta çıkarılacaktır (31 Ağustos
1876).
Bu arada giderek güçlenen Rusya’ya engel olmak isteyen İngiltere, bir Balkan konferansı toplanmasını ve Balkan sorununun burada görüşülmesini istedi (5 Kasım 1876).
Birinci Meşrutiyet
1876 anayasası Yeni Osmanlılar
(Genç Osmanlılar) denilen bir avuç aydının (çoğu gazetecidir, Mithat Paşa,
Namık Kemal, Ali Suavi, Şinasi, Agah Efendi)
girişimi ile padişah II. Abdülhamit’e ilan ettirilmiştir (II.Abdülhamit
bu konuda Mithat Paşa ile görüşmüş ve anlaşmışlardı).
Yeni Osmanlılar, devletin gidişatındaki olumsuzluğu görüyor ve çareyi anayasalı rejime geçmekte buluyordu.
Bu arada, Osmanlı Devleti bir imparatorluk olduğu için bu tip
girişimler bazı kesimlerin hiç hoşuna gitmiyor, onları endişeye sevk ediyordu.
Çünkü meclisin kurulması halkın yönetime katılması demek, onların gözünde
Hıristiyanların daha fazla haklara sahip olarak yönetime katılması demekti.
Bunu da Osmanlı’nın sonunu getirecek olan, parçalanmaya yol açacak olan bir
gelişme olarak görüyorlardı. İşte bu endişeyle bazı kesimler Meşrutiyete karşı
çıkıyordu. Bu noktada Yeni Osmanlılar, ilk kez Tanzimat döneminde gündeme
gelmiş olan Osmanlıcılığı savunarak
yanıt veriyorlardı. Buna göre bir Osmanlı milleti yaratılmalıydı. Eğer herkes
kendisini Osmanlı olarak hisseder ve eşit haklara sahip olur, yönetime
katılabilirse; ayrılmaları için bir sebep kalmazdı.
Önce Anayasayı hazırlayacak komisyon oluşturuldu, anayasayı bu
komisyon hazırladı. Aslında bu anayasa 1848 ihtilalleri sonucu Prusya’nın kabul
etmek zorunda kaldığı nispeten liberal olan Prusya Anayasası'ndan esinlenerek
hazırlanmıştır.
İlk
Anayasanın belli başlı özellikleri şöyleydi:
*Klasik
haklar ayrıntılı bir şekilde işleniyor ama basın özgürlüğü ancak kanun
dairesinde teminat altına alınabiliyordu.
*Devletin resmi dini İslamiyet olmakla beraber, din özgürlüğü de kabul
ediliyordu.
*Devletin resmi dili Türkçe’ydi.
*Padişaha da çok geniş yetkiler tanınıyordu.
*Meclis, Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi olarak iki kısımdan oluşuyor,
mebusları halk seçiyor, ayan üyelerini de padişah atıyordu.
*Anayasanın en tartışmalı maddesi 113.
Maddeydi, bu maddeye göre güvenliği bozdukları sabit olanları, padişah ülke dışına sürebilecekti.
Bu dönemin sadrazamı Mithat
Paşa’ydı.
I. Meşrutiyet hareketi bir halk hareketi gibi aşağıdan yukarıya
gelişmiş değildir ve yine bu yüzden Avrupa’daki diğer liberal hareketlerden
farklıdır. Padişahın mutlak otoritesini de sadece bir dereceye kadar törpülemiş
olmakla birlikte ilk defa anayasalı
düzen gelmesi ve halkın ilk kez yönetimde yer alabilmesi açısından önemli
bir öncü girişimdir. Aslında dikkatli incelendiği zaman görülüyor ki halk
yığınlarından ciddi bir talep gelmemekle birlikte meşrutiyet; aydınların sadece
Batı’yı taklit olsun diye savundukları bir görüş, suni yaklaşım değildi.
Abdullah Biraderlerin çektiği bu fotoğrafta Osmanlı Bahriye Nazırlığı Binası görülüyor. Kasımpaşa. Günümüzdeki görünümü için bkz. |
Tersane Konferansı'na katılan devletlerin temsilcileri |
Bu arada tam meşrutiyetin ilan edildiği gün olan 23 Aralık 1876 tarihinde
uluslararası bir konferans (Tersane/İstanbul Konferansı) başladı.
Konferans, Kasımpaşa’daki Bahriye Nezareti’nde açıldı. İngiltere ve
Rusya’nın esas istediği, Osmanlı’nın Balkanlar’da büyük bir ıslahat yapmasıydı.
Bunun üzerine söz alan Hariciye Nazırı (dışişleri bakanı) ıslahata gerek olmadığını çünkü
Osmanlı’nın yeni bir döneme girdiğini, atılan topların meşrutiyetin ilanı
anlamına geldiğini duyurduysa da delegeler bu konuşma hiç yapılmamış gibi
çalışmalarına devam ederek Osmanlı’dan şu isteklerde bulundular:
*Bulgaristan doğu
ve batı olarak iki vilayet halinde örgütlenecek.
*Bosna ve Hersek
ile Bulgaristan’a “istinaf mahkemeleri (üst mahkemeler)” kurulacak, yargıçlar
ömür boyunca 6 büyük devletin görüşleri alınarak atanacak, mahkemelerde Türkçe
ile birlikte yerel dillerde geçerli olacak.
*Bosna ve Hersek ile Bulgaristan valileri büyük
devletlere danışılarak atanacak, Bulgaristan valileri mutlaka Hıristiyan
olacak.
*Tütün ve gümrük vergileri doğrudan Osmanlı hazinesine
kalacak ama diğer vergilerin
yalnız 1/3
hazinenin olacak geri kalan kısım ise vilayette kalacak.
*Aşar vergisi kalkacak, yerine arazi vergisi konacak.
*Yalnız Müslümanlar askerlik yapacak ama şehirlerle, kalelerde
görevlendirilecek olan milli asker ve jandarmalar Müslüman ve Hıristiyan nüfus
oranı dikkate alınarak düzenlenecekti.
*Bu uygulamaları sağlamak üzere emrinde 5000 Belçika
askeri bulunan karma bir komisyon kurulacaktı.
*Ayrıca bölgedeki Çerkes göçmenlerin Anadolu’ya iadesi ve Müslüman mülkiyetindeki
toprakların Hıristiyanlara devredilmesi
öngörülüyordu.
Mithat Paşa ıslahat planını Meclis-i Umumi adı verilen
olağanüstü bir şekilde toplanmış meclise götürdü (bu mecliste 180 Müslüman,
60 Gayri-Müslim vardı.) ve bu plan mecliste reddedildi.
Konferans, 20 Ocak 1877'de dağıldı ve büyük devlet elçileri
İstanbul’dan ayrıldılar.
Abide-i Hürriyet'te Mithat Paşa'nın mezarı |
Bütün olanlardan anlaşılacağı gibi 1876 düzeni fazla yaşamamıştır. 23 Aralık
1876 yılında ilan edilen anayasalı yeni
düzeni padişah, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı başlayınca, 1878 şubat ayında
meclisi kapatarak ve anayasayı da belirsiz bir süre için yürürlükten
kaldırarak, işlemez hale getirmiştir.
Nitekim bu süre 30 yıl sürmüş ve bu süre zarfında II. Abdülhamit ülkeyi tek başına despotik ve
otoriter bir tarzda yönetmiştir (İstibdat Dönemi).
Tersane konferansından hemen sonra Rusya savaş yapmak
için gereken temaslara başladı. Ruslar bu savaşı sadece Ortodoksluğun ve
Slavların savunucusu (ama bunun arka planında Rusların Balkanlara hakim olma
ve güneye inme projesinin olduğunu bir kere daha hatırlatırız) olarak
istemiyorlardı aynı zamanda Osmanlı’da ilan edilen meşrutiyetten de rahatsız
olmuşlardı. Halkların savunucusu olarak
ortaya çıkan Rusya’da koyu bir mutlakiyet hüküm sürüyordu. Bu ters durumun
özellikle Rus meşrutiyetçilerinin eline önemli bir koz vereceğini
düşünüyorlardı.
Rusya, Almanya’nın da girişimleri ile o sıralarda
Avusturya ile anlaşmış olduğundan içi rahattı ama Kırım Savaşı’nda ağzı
yanmış olduğu için büyük devletlerin onayını almadan savaşa girmek istemiyordu.
İngiltere ve Rusya; Londra’da Tersane Konferansı'nın kararlarında ısrar eden bir
protokol hazırlayarak burada yer alan istekleri Osmanlı Devleti'ne yeniden dayattılar ve Osmanlılar bunları da
reddedince, Rusya 24 Nisan 1877’de savaş ilan etti.
Bu arada Osmanlı’da meşrutiyet uygulaması sürüyordu. Gerçi Mithat Paşa sürgüne gönderilmişti ama II. Abdülhamit bu nazik ortamda
özellikle Avrupa kamuoyunu düşünerek meşrutiyetten hemen vazgeçmedi,
vazgeçemedi.
Bu arada anayasaya göre seçimler yapıldı ve Osmanlı
Devleti’nin ilk halk meclisi “Meclis-i
Umumi” 20 Mart 1877 tarihinde açıldı. Meclisin ilk dönem
çalışmaları 28 Haziran 1877 tarihine kadar sürmüştür. İlk meclis başkanı Ahmet Vefik Paşa’ydı[1].
Meclis ilk kez demokrasiyi deneyen bir ülke için dikkate değer bir olgunluk
gösteriyordu. Mebusan Meclisi’nin yarıya yakını Gayri-Müslim’di ve özellikle
savaş karşısında Osmanlıcı bir dayanışma örneği veriyorlardı. Meclis
tutanakları incelendiği zaman görülecektir ki, mebuslar hükümet ve idarenin
kusurlarını görebilen, eleştiren, özgürlükten yana, hukuk devletinden yana bir
tutum içindedirler.
Örneğin mecliste
savunulan görüşlerden bazıları şunlardı:
*mizah gazeteleri yasak olmamalı.
*seçmenlik yaşı 24’den 21’e indirilmeli
*oy verme hakkı mülk sahiplerinin tekelinde olmamalı
*mebus olmak için,
“vergi vermek” koşul olmaktan çıkarılmalı
*seçimler tek dereceli olmalı
*yüksek memurların maaşları azaltılmalı, küçük memurları
maaşları arttırılmalı
*yollar yapılmalı, eğitime önem verilmeli
*mahalli idarelerde daha çok demokratikleşme olmalı.
*İstanbul ve İstanbulluların ayrıcalıklarına son
verilmeli vb..
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, meclisin
çalışmalarını da etkilemişti, savaş sırasında yapılan yolsuzluklar mebusların
gözünde ihanet demekti bu yüzden çok sert eleştiriler yapıyorlardı. Eleştiriye
hiç alışık olmayan devlet adamı paşalar, bu durumdan ciddi ölçüde rahatsızdılar
ve giderek meşrutiyete ve mebuslara karşı düşmanlıkları artıyordu.
Savaş başlayınca Ruslar bir hamlede Tuna nehrini geçtiler
(19 Temmuz 1877). Bu arada Abdülhamit’in kendi kuruntularından dolayı Meclis-i
Askerinin işlerine müdahale etmesi ortalığı daha da karıştırıyordu. Doğu’da
başlangıçta Osmanlılar daha iyi savaştılarsa da sonunda Ruslar, Doğudan Erzurum’a,
Batıdan ise Yeşilköy önlerine kadar geldiler. Bu arada bazı yerlerdeki Osmanlı
kuvvetleri başarılı savunma yaptı. Örneğin: Plevne’de Gazi Osman Paşa,
Erzurum’da Aziziye tabyası/ Nene Hatun.
Balkanlara, Rusların girişiyle beraber Bulgarlar
harekete geçmiş, Müslümanları Bulgaristan’dan çıkarmaya başlamışlardı. Bu
nedenle Anadolu’ya, Rumeli’nden büyük bir göç dalgası başladı. Abdülhamit, Çar’a bizzat tel çekerek barış istedi. Antlaşma hızla Ayastefanos'taki (bugünkü Yeşilköy) bir konakta imzalandı.
İmzalanan önbarış antlaşmasının şartları çok ağırdı, başlıca maddeleri şunlardır:
Ayastefanos Antlaşması Kararları
*Karadağ, Sırbistan,
Romanya bağımsız oluyor.
*Makedonya’nın büyük bölümünü içeren ve Osmanlı topraklarını ikiye bölen özerk bir
Bulgaristan
prensliği kuruluyor ( bu arada Arnavutluk Osmanlılara bırakılıyordu ve
Bulgaristan’da
Ruslar iki sene kalacak ama burada hiç
Osmanlı askeri bulunmayacaktı).
*Bosna-Hersek, Avusturya’ya bırakılıyor.
*Baserabya, Kars,
Ardahan, Batum, Doğu Bayezıt, Rusya’nın oluyor.
*Dobruca, Romanya’ya
veriliyor.
*Osmanlı’dan 400
Milyon ruble savaş tazminatı isteniyor.
*Girit, Tesalya,
Arnavutluk ve Doğu Anadolu’da ıslahat yapılması isteniyordu.
Bu antlaşma bütün
dengeleri altüst eden, Osmanlı’yı Rus
hegomanyasına sokacak bir antlaşma olarak görüldüğünden başta İngiltere olmak üzere bütün Batılı devletler tepki
gösterdi. Avusturya, yeni bir konferans toplanmasını istedi, İngiltere
donanmasını Marmara’ya soktu. Bu
arada İngiltere, Osmanlı’yı savunmasına karşılık üs olarak Kıbrıs’ı istedi,
verilmezse, Osmanlı’yı savunmaktan
vazgeçeceğini hatta Kıbrıs’ı zorla işgal
edeceğini de belirtti. Bunun üzerine Osmanlılar, Kıbrıs’ı 4 Haziran 1878’de
İngiltere’ye verdi.
Bu arada Rus orduları
ve İngiliz donanması İstanbul
yakınlarına geldiğinde, Abdülhamit
13 şubat 1878 günü,
ileri gelen 43 kişinin katıldığı bir toplantı yaptı. Bunalım üzerine düşünceler
açıklanırken İstanbul mebusu Ahmet Efendi söz alarak bu toplantının daha önce
yapılması gerektiğini, hükümetin, mebusların eleştirlerine hiç kulak asmamış
olduğunu söyleyince, Abdülhamit çok kızarak Ahmet Efendi’den “herif” diye
bahsetmiş ve bundan böyle büyük babası II. Mahmut’un yolundan gideceğini
söylemiş ve zaten hemen akabinde meclisin tatil edildiği mebuslara tebliğ
edilmiştir (14 şubat 1878, ki bu karar söz konusu olan toplantıdan bir gün önce alınmıştı).
Böylece I. Meşrutiyet
resmen sona ermiş oldu ama bir çok tarihçi, meclis kapalı olmasına rağmen,
sanki meclis her an açılacakmış gibi meşruti uygulamaların devam ettiğini II. Abdülhamit’in mutlak yönetiminin 1880’den sonra
başladığını söylerler.
1877-78 savaşının sonuçlarına devam edecek olursak... Ayastefanos'u düzeltmek amacıyla Berlin’de toplanan büyük devletler (13 haziran-13 temmuz 1878) yeni kararlar aldılar. Osmanlılar antlaşmayı kabullenmek zorunda kaldı, buna göre:
Berlin Kongresi ve Antlaşması Kararları
Berlin Kongresi ve Antlaşması Kararları
*Daha önceden
Bulgaristan’a verilmiş olan Makedonya, Osmanlı’ya iade edilerek toprak
bütünlüğü yeniden sağlandı.
*Bulgaristan’ın
kuzeyinde vergi veren ve Osmanlı’ya
bağlı bir Bulgar Prensliği, güneyinde
ise içişlerinde serbest başında bir
Hıristiyan vali bulunan Doğu Rumeli vilayeti kuruldu.
*Romanya, Sırbistan ve
Karadağ bağımsız oldular.
*Bosna
- Hersek ve Yeni Pazar, Avusturya işgal ve yönetimine bırakıldı.
*Sırbistan, Niş’i; Karadağ, Antivari’yi; Romanya, Dobruca’yı aldı.
*Rusya; Besarabya,
Kars, Ardahan ve Batum’u aldı.
*İran; Hotur’u aldı
*Ayrıca Yunanistan’ın
Tesalya’yı, Fransa’nın Tunus’u alması bu kongre sırasındaki karar ve
kulislerin sonucudur.
Yunanistan Tesalya’yı 2 temmuz 1881’de, Fransa’da Tunus’u 12 mayıs 1881’de işgal edecektir. Ayrıca İtalya’nın 1911 yılında Trablusgarp’ı işgal etmesi de bu paylaşımın gecikmiş bir parçasıdır.
Yunanistan Tesalya’yı 2 temmuz 1881’de, Fransa’da Tunus’u 12 mayıs 1881’de işgal edecektir. Ayrıca İtalya’nın 1911 yılında Trablusgarp’ı işgal etmesi de bu paylaşımın gecikmiş bir parçasıdır.
*Berlin Antlaşması’nın bir başka maddesi de Doğu Anadolu’da Ermeniler için ıslahat
yapılmasını, Çerkeslere ve Kürtlere karşı korunmalarını öngörüyordu.
Görüldüğü gibi Paris
Kongresi’nde (1856) Osmanlı- Hıristiyan halklarını kayırma ve Osmanlı’yı ayakta tutma çabasında olan Avrupa artık hiç
bir şeye aldırmadan Osmanlı ülkesini
paylaşma çabası içerisine girmiştir. Osmanlı sadece Balkanlardaki topraklarını
değil diğer topraklarını da kaybetmiştir. Örneğin Doğu Anadolu’nun ve Afrika’nın
da çok açık bir şekilde bu kongrede
paylaşılmaya başlandığının söyleyebiliriz.
Kaynak
Türkiye Tarihi, Cem Yayınevi, 1988, cilt 3, s:151-164
AnaBritannica, Osmanlı Maddesi, cilt 17
https://belgeo.revues.org/11935
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mithat_Pa%C5%9Fa
https://belgeo.revues.org/11935
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mithat_Pa%C5%9Fa
[1] Ahmet Vefik Paşa (1823, İstanbul-
1891, İstanbul) Osmanlı devlet adamı, diplomatı ve aynı
zamanda da oyun yazarıdır. Türkçülük hareketinin öncülerindendir. 2 defa
Maarif Nazırlığı (Eğitim Bakanı) yapmış, 4 Şubat 1878 - 18 Nisan 1878 ve 1 Aralık 1882 - 3 Aralık 1882 tarihleri arasında iki defa Başvekillik (sadrazamlık) görevlerine
gelmiştir. Bursa valiliği sırasında bu kentte bir
tiyatro yaptırmakla ün kazanmış ve ismi Bursa ile özdeşleşmiştir.
http://tr.wikipedia.org
Yazar adı belirtilmeden, aktif link verilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder