08 Nisan 2018

“Türk” Adı ve Millet Kavramı

Dilara Kahyaoğlu
1998
Kaşgarlı Mahmud'un Türkçe yazılmış  Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinden yer alan dünya haritası

Daha önceden de benzer bir harita paylaşmıştım.
Orada çeviren ve çizenlerin isimleri var.
Bu haritanın ise çizen ve çevirenleri belli değil.

Mahmud ismi eski Türkçe "d" ile yeni Türkçe'de "t" ile yazılıyor.
Kural gereği Türkçe'de kelimeler "b, c, d, g" harfleri ile bitemez.
Üzerine tıklayarak büyütünüz.

“Türk” adına ilk rastladığımız yer MÖ 3. yüzyıl’a ait Çin kaynaklarıdır. Burada “Türk”ün bir kavime verilen addan çok, “cesur, yiğit” anlamına gelen bir sıfat olduğu bilinmektedir. Önce Orta Asya kavimlerinin doğu komşusu Çin’in bu adı kullandığı daha sonra da kavimler batıya ilerledikçe batıdaki diğer yerleşik uygarlık merkezlerinde tutulan kayıtlarda, örneğin İran ve Bizans kayıtlarında Türk adının geçtiği bilinmektedir.


Günümüz toplumlarını birbirinden ayırmada kullandığımız temel ölçüt kullandıkları dildir. Bu durum Orta Asya’da yaşayan kabile toplulukları, kavimler için de geçerlidir. Ancak sınırları günümüzdeki kadar net değildir. Türk adı verilen bu kavimlerin konuştukları dil, günümüz Türkçe’sinden farklıdır ve Moğol diline ait çok sayıda kelime ve yapıyı içerdiği bilinmektedir. Bu çeşitli farklarla birbirinden ayrılan değişik Türkçeleri yani Türkik dilleri konuşan toplulukların sayısının çok fazla olduğu, ancak bunların arasında kesin bir tarih birliğinin olmadığı bu günkü bilgilerimiz arasındadır. Türkik dilleri konuşan kavimlere “Türk” adının verilmesi, öncelikle bu topluluklara mensup olmayanlar tarafından yapılmış bir adlandırmadır. Daha sonra kendilerine Türk diyen bir kavimin tarih sahnesine çıktığı görülecektir.

Göktürkler, Türk adını kullanarak kurulmuş olan ilk kabileler birliğidir (MÖ 552). Bu Türklük günümüzde Türk Milleti olarak adlandırdığımız şeyden farklıdır. Çünkü Millet kavramının dünya üzerinde ortaya çıkışı ya da başka bir deyişle “millet” kelimesinin bir anlam ifade etmeye başlaması, 16. yy sonrasında gerçekleşmiştir (ve Fransız Devrimi'nin sonuçları bu konuda dönüm noktasıdır). Göktürklerin kurulduğu tarihte “millet” olma gibi bir iddiaları yoktur. Büyük Göktürk hakanı Bilge Kağan’ın yazıtlarda yer alan ünlü “Türküm budunum idi” sözünün “Türküm milletim idi” anlamında yorumlamak yanlıştır. “Budun” kelimesinin, yeryüzünde henüz “millet”in olmadığı bir dönemde millet anlamına gelmesi mümkün değildir. Günümüzde “Budun” kelimesi burada geçtiği haliyle, Bilge Kağan’ın Göktürklerin üst yönetimine dahil olduğunu gösteren bir işaret olarak yorumlanmaktadır.

Türkik diller konuşan bu göçebe kavimlerin Maveraünnehir-İran-Anadolu hattını izleyen, Anadolu’ya ulaşması 11.yüzyılı bulan Batı yönündeki göçlerinde, öncülüğü üstlenen ve kendilerine Oğuz adını veren kavimlerin bile ancak Anadolu’da birçok başka kavimle karıştıktan, uzun bir tarih ve köklü bir kültürle şekillendikten sonra 19.yy sonlarından itibaren Türk adıyla bir millet haline geldikleri bilinmektedir. Aynı durum bugün yeryüzünde yaşayan tüm milletler için geçerlidir. O dönemde bir Macar Milletinden ya da bir Moğol Milletinden de söz etmek mümkün değildir. Türkler kavim olarak vardırlar, savaşçıdırlar ancak bu tarihten önce tıpkı diğer kavimler gibi millet oluşturmamışlardır.

*Kaynak gösterilmeden, aktif link verilmeden kullanılamaz.

Hiç yorum yok: