12 Nisan 2018

İskitler, Hiung Nu'lar ve Hunlar

Dilara Kahyaoğlu
1998
MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu altın göğüslük veya boyunluk
İskit kraliyet kurganında, 1971 yılında arkeolog Boris Mozolevski tarafından bulunmuştur.
Tolstaya Mogila, Pokrov, Ukrayna
http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRmlsZTpQZWt0b3JhbDExMS5KUEc
İskitler (Sakalar)*
Bu konfederasyonu adlandırmada kullandığımız İskit (Skyth) adı, eski Yunanlıların yeni tanıştıkları bu savaşçılara verdikleri addır.  At sırtındaki ustalıkları ile bilinen savaşçı bir topluluk olan İskitler MÖ 8-7. yüzyıllarda başka kavimlerin zorlamasıyla İç Asya'dan Rusya’nın güneyine doğru göç ettiler. İskit göç dalgaları, Hazar Denizi’nin güneyindeki Hazar platosuna kadar ulaştı. Göç edenlerden bir kısmı Aral Gölü çevresine yerleştiler. Hazar’ın kuzeyinden batıya hareket edenler ise Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Tuna ve Volga arasındaki bölgeye hakim oldular. İskit uygarlığına ait en zengin kalıntılar bu bölgede bulunmuştur.

Bazı kaynaklarda Kırım İskitlerinin MÖ 2. yüzyıla kadar varlıklarını korudukları belirtilir. Genellikle Yunanlılar gibi tunç miğfer ve zırh giyen İskit savaşçılarının başlıca silahları çift boğumlu yay, ok ve İran tipi kılıç idi. Gösterişli gömme törenlerinde ölenin karısı, hizmetçileri ve atları da kurban edilirdi. Savaş teknolojisinin en önemli gelişmelerinden biri sayılan üzenginin icadının İskitlerce yapıldığı ileri sürülmüştür. Bir çok tarihçi de İskitlerin adını vermeden (bunu kesin olarak bilmenin olanağı da yoktur) üzenginin Orta Asya haklarına ait bir icat olduğunu söyler. Ünlü hükümdarları Alp Er Tunga’ya yazılmış olan destanları günümüze kalan ulaşmış İskit edebi eserlerinden biridir. 

Hiung-Nu veya "Asya Hunları"
Çin kaynaklarında Hiung Nu adı ile anılan konfederasyonun yapısı, hangi kavimlerin birleşmesinden oluştuğu bilinmemektedir. Bazı tarihçiler Hun konfederasyonunun yöneticilerinin Moğol kabilelerinden geldiğini iddia etmektedirler. Bu konu kesinlik kazanmamıştır.

MÖ 4. yüzyıldan MS 3. yüzyıla kadar sosyo-ekonomik ve kültürel varlıklarını sürdüren Hiung-Nuların  ilk oturdukları bölge Sarı Irmak’ın kuzeyindeydi. Hunların bilinen ilk hükümdarı Teoman’dır (Tou-Man, MÖ 220-209).

Bu dönemde Çinliler, Yüeçiler ve Moğol asıllı Tunguzlar ile çevrili olan Hiung-Nu'lar, Teoman’dan sonra Oğuz Kağan ile özdeşleştirilen Mete’nin (Mao-Du) başarılı bir kumandan ve yönetici olması sayesinde önce Tunguzları daha sonra Yüeçileri yendikten sonra Çin’e yaptıkları saldırılara ağırlık vermişlerdir. Çinliler, kuzeyden gelen Hiung-Nu saldırılarına karşı sınırlarını kapamak için yapmaya başladıkları 15 metre yüksekliğinde 9 metre genişliğinde, 1845 km uzunluğunda Çin Seddi’ni MÖ 214 yılında tamamladılar. Çin Seddi'nin sadece bu saldırıları önlemek için değil aynı zamanda serf/köle konumundaki Çinli köylülerinin bozkıra kaçmasına engellemek için yapıldığını ileri süren tarihçiler de vardır.

Mete'nin yaptığı seferler sonucunda Çin, kuzey topraklarını Hiung-Nu'lara vermek zorunda kaldı. Ayrıca yiyecek, ipek verilmesi ve yıllık vergi şartları ile tamamlanan bu sefer sonucunda imzalanan antlaşma Doğu Asya tarihinde imzalanan ilk yazılı belge olarak tarihe geçer. Mete’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Ki-Ok (MÖ 174-160) babası dönemindeki sınırları korumaya çalıştı.

Bu sıralarda Hiung-Nu'larla, Çinliler arasında her devirde en büyük rekabet konusu olmuş olan İpek Yolu'nun  egemenliği de Çinlilerin eline geçti. Gerek bu yolun kaybından ortaya çıkan ekonomik zayıflama gerekse Hunların kendi içlerindeki siyasi kargaşa; MÖ 58 yılında ilk bölünmelere sebep oldu. Hiung-Nu'lardan bir kısmı batıya göç ederek Balkaş Gölü ile Aral Gölü arasındaki bölgeye yerleştiler. Doğuya yerleşenler ise bir süre Çin koruması altında yaşadıktan sonra bağımsızlıklarını kazanmalarına rağmen, 48 yılında Kuzey ve Güney Hiung-Nular olarak ikiye ayrılmaktan kurtulamadılar.
Güneydeki Hiung-Nular da  bir süre sonra Çin egemenliğine girdi. Kuzey Hiung-Nu'ları ise uzun süre Moğolistan’ın kuzeyinde bağımsızlıklarını korudular. 155 Yılında Çinlilerin ve Siyenpilerin baskısıyla Kuzey Hiung-Nu'larının bir kısmı Batı Hunları'na katılarak Kavimler Göçü’nü başlattı. Batı'da yaşayan, yazılı geleneğe sahip devletler/halklar;  bu grubu Hunlar olarak kaydetti. 

Hunlar veya "Avrupa Hunları" 
Avrupa Hunları konusundaki bilgilerimizi daha çok Roma İmparatorluğu (Bizans'ı da kastediyoruz) kaynaklarına borçluyuz. Bu konfederasyonun yapısı, hangi kavimlerden oluştuğu, yönetici kesimin daha çok hangi kavme mensup olduğu ve yönetimin işleyişi hakkında yeterli bilgimiz yoktur. Tutulan kayıtlar, komşuları tarafından kaleme alındığı için daha çok dışarıdan nasıl göründükleri üzerine bilgi vermektedir.

Örneğin Romalı tarihçi Ammianus’un 4. yüzyılda kaleme aldığı kayıtlarda Avrupa Hunları hakkında söylenenler şöyledir: 
“Hunların bir kralı yoktur. Boylar kendi başkanlarının yönetimiyle yetinirler. Savaşa ayrı boylar olarak katılırlar. Savaş için bir başbuğ liderliğinde geçici birlikler kursalar da savaş bitince boylar kendi bağımsız yaşamlarına dönerler.”
Öte yandan bir yüzyıl sonra bu konuda yazan diğer bir Romalı tarihçi, Nestorius şöyle demektedir: 
“Hunlar önceden bölünmüş yaşıyorlardı. Roma tarafından haydut sayılıyorlardı. Hareketlilikleri ve açgözlülükleri dışında başka zararları yoktu. Daha sonra hepsi tek bir kralın (Atilla) etrafında birleşip tek bir krallık kurdular. Çok güçlü oldular ve büyüklükte bütün Roma kuvvetlerini geçtiler.”
Avrupa Hun Konfederasyonu hakkında bugün için söylenebilenler şöyledir: Balamir önderliğinde Ostrogotları ve Vizigotları yenerek Avrupa’ya gelen Hunlar, Tuna boyları ve Macaristan yöresine tamamen egemen oldular. Balamir’den sonra başa geçen Ulduz döneminden Attila’nın ölümüne kadar geçen sürede Doğu Roma’ya yönelik baskı politikaları izlenmiştir. Batı Roma ile ittifak kurularak barbarlara karşı birlikte hareket edilmiştir.

Avrupa Hunları en parlak dönemini Rua’dan sonra başa geçen Attila zamanında yaşadılar. Attila tahta geçer geçmez Rua’nın başlattığı Bizans'a karşı yapılan seferlere devam etti. Bunun sonucunda Doğu Roma Hunlara vergi vermek zorunda kaldı. Bundan sonra Attila, Roma İmparatorunun kızkardeşi Prenses Honaria ile olan nişan olayını bahane ederek İmparatorluğun topraklarının yarısını çeyiz olarak istedi, ret cevabını alınca da Batı Roma’ya savaş açtı ve Galya Seferine çıktı (451). Catalauni Ovası’ndaki çarpışmada her iki taraf da çok büyük kayıplar verdi. Ertesi yıl İtalya Seferine çıkan Attila Papanın ricasını kabul ederek geri dönmüştür. 
Bu seferin ardından 453’te Attila’nın ölümü ile başa geçen üç oğlu başarılı birer yönetici ve savaşçı olmamıştır. Hunlara bağlı kavimlerin ayaklanması ile Avrupa’da kurulmuş olan Hun siyasi birliği dağıldı. Romalılar ve Germenler birleşerek Hunları Avrupa’dan attılar. Hunların bir kısmı bugünkü Macaristan’a yerleşti. Macarlar, Hunları kendi ataları arasında sayarlar.

ayrıca bkz.

*İskitler için Grek kaynaklarında "Skythai", Asur kaynaklarında "Aşguzai", Pers kaynaklarında "Saka" ve Çin kaynaklarında "Sai" tabirleri kullanılmaktadır. İskitlerin, İranî, Türkî veya Osetlerin atası olduğunu iddia eden çalışmalar mevcuttur. http://www.wiki-zero.com/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvxLBza2l0bGVy

Hiç yorum yok: