11 Nisan 2018

Eski İç Asya Topluluklarında Siyasi, Sosyal ve Ekonomik İlişkiler

Dilara Kahyaoğlu
1998
Hunların İtalya'ya gelişi. Hunların birliği de bir konfederasyondu.
Bu birlik; Slavlar ve Germenler dahil her çeşit etnik grubu barındırıyordu.
Orta Asya steplerinde özgürce at koşturan klanlar/kabileler; esas olarak ekonomik yaşantılarının ortaklığı zemininde, tarihlendiremeyeceğimiz kadar erken bir dönemde, farklı etnik grupların bir karışımını oluşturmuşlardır. Bu faktörlerin önem açısından birinci sırada geleni hiç şüphesiz, sık sık tekrarladığımız gibi, ekonomik yaşantılarının ortaklığıdır. Ancak bu ortaklığı tanımlayabilmemiz için önce bazı başka açıklamalara ihtiyacımız olduğundan, etnisitenin karışmasında etkili olan faktörleri kolaydan zora doğru açıklamaya çalışalım.


1. Köleler ve “Evlilikler”: Baskına uğrayan klanlara/kabilelere mensup kadınların topluca köleleştirilmeleri ya da gönüllü kız alıp vermeler etnik grupların fiilen kaynaşmasını sağlamıştır. Bu tür olayların binyıllar boyunca birbiri ardına tekrarlandığını düşünürsek, örneğin 1105 yılında Orta Asya yakınlarındaki bir köyde yaşantısını sürdüren bir çobanın y ada bir kabile reisinin hangi “saf ırk”a mensup olduğunu anlamaya çalışmanın, örneğin o kişinin Macar "ırk"ına mensup olduğunu iddia etmenin anlamsızlığı ortaya çıkacaktır.

2. Konfederasyonlar: Hem kabileler içinde nüfusun artışına, hem de diğer kabilelerin yağmalanmasından elde edilen zenginliğin (köle, hayvan, değerli madenler) artmasına paralel olarak, kabilelerin içindeki klanlardan (boy) birinin, genellikle askeri açıdan en başarılı ve atılgan olan klanın sivrildiği görülür. Bu klanın şefi olarak kabul edilen başarılı savaşçı, tüm kabile üyelerinin etrafında birleştiği şef (kabile şefi, boy beyi) haline gelir. Artık diğer kabile üyelerine söz dinletmesi ve onları da kendisine bağlı hale getirmesi an meselesidir. Kabilelerin bir şef etrafında birleşerek oluşturdukları bu kısa ömürlü, gevşek birlikteliklere konfederasyon adı verilir. Konfederasyonun yaptığı başarılı savaşlar sonucunda kendisine bağlı hale getirdiği kabileler de aynı yönetim altında yaşamaktan dolayı kaynaşırlar. Örneğin, konfederasyonun kurucuları kendilerine Oğuz adını veriyorlarsa, yönetimleri altına aldıkları diğer kabileler de Oğuzlar olarak adlandırılırlar. Orta Asya’da yaşayan tüm kabileler, kurucu ya da tabi (bağımlı) olarak böyle konfederasyonlarda yer almışlardır. Daha sonradan “Türk” olarak adlandırılabilecek olan kavimlerin zaman zaman kurucu, zaman zaman da tabi olarak bu konfederasyonlarda yer aldığı bilinmektedir.

Konfederasyonun devletten farkları nelerdir? Bizim bu günkü bilgilerimizle bir insan topluluğunun bir devlet tarafından yönetildiğini kabul edebilmemiz için hayati önem taşıyan iki kuruma sahip olması gerekmektedir. Bunlardan birincisi düzenli ordu, diğeri de idari teşkilattır (bürokrosi ve yönetim kurumları). 700 Yıl boyunca ayakta kalan Osmanlı Devleti’nin kurucusu olarak, imparatorluğun isim babası olan Osman Bey’in değil de Orhan Bey’in gösterilmesi bu iki kurumun önemini kanıtlar. Hem Divan teşkilatı hem de ilk düzenli ordu Orhan Bey döneminde kurulmuştur.

Yukarıda adı geçen kabile konfederasyonlarının hiç biri düzenli orduya sahip değildir. Kabile üyelerinden eli silah tutan herkes savaşçıdır. Bu savaşçılar gerektiğinde bir araya gelir savaşır. Savaşlarda elde edilen ganimetten pay alır. Kabile şeflerinin zenginliğinin ve gücünün hızla artmasındaki en önemli etken, topluluğun lideri olarak katıldığı bu yağmalardan aldığı payın daha büyük olmasıdır. Düzenli ordularsa devlet teşkilatı için, devletten aldıkları düzenli bir gelir karşılığında (maaş) çalışan, mesleği askerlik olan (subaylar gibi askeri sınıf kastediliyor veya Yeniçeriler vb.) kişilerden oluşur. Bu çok temel bir farktır.

İkinci fark konfederasyonlarda herhangi bir idari teşkilatın ve yöneten-yönetilenle, yönetilen-yönetilen arasındaki ilişkileri düzenleyen yazılı bir hukukun bulunmamasıdır. İdari teşkilat; yani ülke topraklarının Eyalet, İl, İlçe gibi idari birimlere ayrılarak buralarda devletin merkezine, başkente bağlı görevlilerin çalışması yerleşik uygarlığı gerektiren bir uygulamadır. İdari teşkilatın hedefi denetimi, düzeni ve güvenliği sağlamaktır. İnsanların tamamının göçebe olarak yaşadığı, yazılı kültürün hemen hemen hiç ortaya çıkmadığı, ulaşım ve iletişim araçlarının son derece basit olduğu bir uygarlık düzeyinde; idari teşkilatın kurulmuş olduğunu iddia etmek mümkün  değildir. Bölgenin tarihine ait ilk kaynakların Çinlilere ait olması tesadüf değildir. Çin gerçekten tüm bunlara sahip, devletli ve “gelişmiş” bir uygarlıktı.

Kabileler arasında hem üyelerin birbiriyle hem de şefle ilişkilerini belirleyen geleneksel sözlü bir hukuk söz konusudur ve yaptırım gücü çok yüksektir. Ancak bu idari ve askeri olarak örgütlenmiş bir devletin hukukundan farklıdır. Kabile konfederasyonları (Boylar Birliği) devletin sahip olduğu ordu gibi, idari teşkilat ve hukuk gibi güçlü araçlara sahip olmadıkları için devlet tarafından gerçekleştirilen sıkı denetimi gerçekleştiremezler. Kısa ömürlü olmaları bundan kaynaklanmaktadır

Konfederasyon, çeşitli amaçlara yönelik olarak bir araya gelen kabileler birliğine verilen addır demiştik. Bu amaç, aslında kabilelerin ekonomik yaşantılarının şekillendirdiği bir amaçtır. Savaşarak yaşayan kabileler için savaştan elde edilen ganimetler, kabilenin güç ve prestij kazanmasında en önemli etkendir demiştik. Şimdi Bunu açıklamaya çalışalım.

3. Ekonomik Yaşantının Ortaklığı: Orta Asya Konfederasyonlarının tümü bütün bozkırı egemenlik altına almak için çalışmışlardır. Daha çok toprak, daha çok otlak ve zenginlik anlamına geldiği için bütün konfederasyonlar bu amaçla fetih yapmışlardır. Hepsinin varmak istedikleri hedef tüm bozkırı ele geçirmek olmuştur (bu amaçlarının ileri ki dönemlerde daha üst düzeye sıçradığını biliyoruz). Otlakların paylaşımı bireyler düşünülerek değil, ya da başka bir deyişle bireylere mülk olarak verilme şeklinde olmadığı, kabileler arasında pay edildiği için konfederasyona dahil olmak ve konfederasyon şefinin (Han, Kağan vb.) etiketini benimsemek kabileler açısından kârlı ve gerekli idi.

Bölgeye egemen olmak için mücadele eden konfederasyonların otlaklar dışındaki önemli bir hedefi de devrin en önemli ticaret yolu olan İpek Yolu’nun kontrolünü ele geçirmek ve bu sayede ticaret kervanlarından alınan haraç gelirlerine sahip olmaktı.

Hiç yorum yok: