Dilara Kahyaoğlu
1998
Milli kimlik kavramından önce insanların kimliklerini belirleyen kaynaklar aile, aşiret, soy veya dindi.
Bu yüzden geleneksel toplum ve topluluklarda kimlik bir sorun değildi. Hemen herkes, herkesin kim olduğunu bilirdi. Herkesin kim olduğunu töreler belirlerdi, insanlar hangi kimliklerle doğmuşsa, çevrelerinden de doğal bir şekilde kabul görürdü.
Ulusal devletler kimliğini arayan geleneksel topluluklardan oluşan kendi halklarına “ulusal bir kimlik” verdiler. Sen artık “şu”sun dediler. Toplumun bu ulusal kimliği içine sindirmesini ona sahip çıkmasını beklediler. Yurttaşlık ahlakı bunu gerektiriyordu. İşte bu aşamada geleneksel bir topluluğa milli devlet tarafından verilen “resmi kimlik” topluluğun aradığı geleneksel kimlik ile uyuşmuyorsa kimlik sorunu da kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Bu anlamda bütün ulusal devletler şu ya da bu ölçüde kimlik sorunu yaşamıştır. “Ben kimim?” sorusuna kişinin veya toplumun verdiği yanıt, ondan beklenen yanıttan farklı ise toplumlarda kimlik bunalımı ortaya çıkar. Örneğin kişinin kendi değerler sıralaması içinde öne çıkarttığı kimlik “Müslümanlık” iken ondan beklenen yanıt “Türküm” demesi ise burada bir çelişki ve bunun arkasından gelen bir kimlik bunalımı var demektir.
Mazzini'nin dergisini okuduğu için kurşuna dizilen yurttaşlar |
Milli kimlik kavramından önce insanların kimliklerini belirleyen kaynaklar aile, aşiret, soy veya dindi.
Bu yüzden geleneksel toplum ve topluluklarda kimlik bir sorun değildi. Hemen herkes, herkesin kim olduğunu bilirdi. Herkesin kim olduğunu töreler belirlerdi, insanlar hangi kimliklerle doğmuşsa, çevrelerinden de doğal bir şekilde kabul görürdü.
Ulusal devletler kimliğini arayan geleneksel topluluklardan oluşan kendi halklarına “ulusal bir kimlik” verdiler. Sen artık “şu”sun dediler. Toplumun bu ulusal kimliği içine sindirmesini ona sahip çıkmasını beklediler. Yurttaşlık ahlakı bunu gerektiriyordu. İşte bu aşamada geleneksel bir topluluğa milli devlet tarafından verilen “resmi kimlik” topluluğun aradığı geleneksel kimlik ile uyuşmuyorsa kimlik sorunu da kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Bu anlamda bütün ulusal devletler şu ya da bu ölçüde kimlik sorunu yaşamıştır. “Ben kimim?” sorusuna kişinin veya toplumun verdiği yanıt, ondan beklenen yanıttan farklı ise toplumlarda kimlik bunalımı ortaya çıkar. Örneğin kişinin kendi değerler sıralaması içinde öne çıkarttığı kimlik “Müslümanlık” iken ondan beklenen yanıt “Türküm” demesi ise burada bir çelişki ve bunun arkasından gelen bir kimlik bunalımı var demektir.