21 Eylül 2017

Dönem Filmleri Üzerinden Analiz Çalışması

Dilara Kahyaoğlu
2007

Metropolisten bir sahne
http://silentfilmlivemusic.blogspot.com.tr/2012/06/metropolis-mows-em-down-in-ogunquit-but.html
           
Dönem filmleri, konusu belli bir dönemde geçen, o dönemi çeşitli yönleri ile anlatan filmler olduğu için tarih derslerinde rahatlıkla kullanılabilir. Ama burada filmin süresi, sınıfın seviyesi dikkate alınmalı, filmin işlenen döneme dair önemli ipuçları taşımasına dikkat etmeli ve o filmin pedagojik açıdan uygun olup olmadığına karar verilmelidir.
          “Arayış Yılları” teması I. Dünya Savaşı sonrası ilk on yıla ait olduğu için, bulunabilirse kitapta da ismi geçen Metropolis filmi izlenebilir. Ayrıca C. Chaplin’in “Modern Zamanlar” filmi hem bu dönem hem bundan sonraki dönem açısından en uygun filmdir, hem de piyasada rahatlıkla bulunmaktadır.
Film izleme ve bunun üzerinde çalışma sınıfta ilk kez yapılacaksa aşağıda önerilen noktalarda ön çalışma yapmak öğrencilere çok ciddi kazanımlar sağlayacaktır.
Bütün bu aşamaların yerine getirilmesinden sonra tartışma yapılmalıdır. Önceden hazırlık yapılmış ve film böyle bir hazırlık sonucu izlenmişse tartışma sağlıklı bir zemin üzerinde inşa edilecektir.
20. Yüzyıl Dünya ve Türkiye tarihi derslerinin sosyal bilimler alanı öğrencileri için alan dersi olduğunu da burada hatırlatmakta yarar olabilir. Bu öğrenciler entelektüel donanım açısından geliştirilmelidir. Nasıl fen bilimleri alanında diğer alanlarda ele alınmayan konular ele alınıyorsa sosyal bilimler alanı da normal şartlar altında üst düzey görülebilecek konulara yer vermeli, öğrencilerin ufuklarını açmalıdır, onları adına yaraşır bir “sosyal bilimci” kimlikle donatmalıdır. 

Aşağıda böyle bir çalışmanın nasıl yapılacağına dair aşamalandırılmış bir plan sunulmuştur.

Dönem filmleri üzerinden analiz için çalışma planı

1. Sinema tekniği ve bir filmin nasıl analiz  edilebileceği konusunda bir “kaynak kişi”den yararlanılabilir. Onun sınıfa gelip öğrencilerle sohbet etmesi ve film analiziyle ilgili bazı “teknikler”den bahsetmesi çok işe yarayacaktır.

2. Böyle bir olanak yoksa veya istenirse, öğretmen tarafından hazırlanan bir not veya sunum da işe yarayacaktır. Örneğin “Sinema üzerine kısa notlar” metninde yer alan konulara kısaca değinilebilir veya sınıfta okunur veya öğrencilere önceden okumaları için verilebilir. (örnek1)
 Böylelikle Sinema tekniği konusunda ilk bilgi girişi olur, merak uyandırır, dikkati artırır, eleştiri için bilinçli bir yaklaşım sağlar, farkındalık yaratır, film analizini kolaylaştırır, tartışmalar sırasında ortak bir dil yaratılmasına ve kullanılmasına olanak sağlanır. Ve böylelikle bir filmle ilgili yazılmış eleştiri yazıları daha kolay anlaşılır bir hale gelebilir.

3. Aynı amaca hizmet etmesi için, İtalyan Yönetmen ki P.P. Pasolini’ye ait olan metin okunup üzerinde tartışma yapılabilir
         (örnek 2).

4. Daha sonra, izlenecek olan filmle ilgili öğretmen tarafından kısa bir tanıtıcı yazı hazırlanır, çoğaltılır veya sunumu yapılır. Bunu gönüllü bir öğrenci veya grup da yapabilir.

5. İzlenecek film ile ilgili afişler, eleştiri ve tanıtım yazıları sınıfa getirilip panoya asılır. İncelenir, üzerinde konuşulur.

6. Öğrencilere, filmi nelere dikkat ederek izleyeceklerini açıklayan kriterler  dağıtılabilir. Bu yazılı soru ve yönergelerin yanıtları öğrenciler tarafından  film izlendikten sonra yanıtlanıp öğretmene teslim edilir ve bunlar değerlendirilir aynı zamanda sınıf tartışmalarında kullanılır (örnek 3). Bu çalışmanın farklı bir biçimi “diktatörlükler” temasında da ele alınmıştır.
  


Örnek 1    Sinema üzerine kısa notlar                                                                                                                                 
          Dilara Kahyaoğlu
           Sinemaya özgü dört temel özellik;  ışık, hareket (görüntünün hareketi), gerçeklik izlenimi ve birleştirmedir. Sinemada her şey şimdiki zamanda olur yani filmin izlendiği an… Aslında sinemayı sinema yapan en büyük özellik yarattığı “gerçeklik” duygusu, yanılsamasıdır çünkü görüntüler -izleyenlere- gerçekte olduğu gibi gözükmektedir. Sesin kullanılmaya başlanması bu yanılsamayı daha da arttırmıştır. 
           
Her sanat dalında olduğu gibi sinemanın da kendine özgü bir tekniği ve dili  vardır. Bu dil kendini görsel ve işitsel olarak ifade eder, anlatır, iletişim kurar. Dolayısıyla sinema bir anlatım aracıdır. Ve bunu da sinemaya özgü olanakları kullanarak yapar.

Sinematografik anlatım, sinemaya özgü olanakların ve tekniğinin kullanımı; çerçeveleme, kamera hareketleri, kamera açısı ve çekim ölçekleri, ışık, renk, film hileleri ve görsel efektlerle gerçekleştirilir.
Kamera açısı; objeyi göz hizasından, göz altından veya göz üstünden gösterebilir.
Çekim ölçekleri,  yakın -örneğin sadece gözler- omuz üstü, bel üstü, diz üstü ve genel olabilir.
Kamera hareketleri; daha çok çevrinme, kaydırma, yükselme –alçalma ve optik kayma biçiminde kullanılabilir.

Hareket sadece eylemin çekimi ile değil çekimlerin art arda eklenmesi yoluyla da yaratılır. Bunun için geçiş tekniklerine ihtiyaç vardır. Bunlar: kesme, kararma, açılma ve zincirleme teknikleri ile (vb.) yapılır. Film hileleri sinemanın ortaya çıktığı ilk anlardan beri vardır. Teknik ilerledikçe sinemada kullanılan “film hileleri” de çeşitlenmektedir.

Bu ayrıntılar  “teknik” olarak görülebilir ama gerçekte öyle değildir, her birinin izleyici üzerinde bıraktığı etki farklıdır. Bütün bunlardan hangisinin kullanılacağına yönetmen karar vermektedir. Tercih edilen her “teknik” yönetmenin seçimidir böylelikle kendi dilini, söylemini oluşturmakta, kendi gözünden bir anlatı sunmaktadır. Film çözümlemede bunlara dikkat etmek bu nedenle önemlidir, “Yönetmenin tercihi ne? Neden?...

Sinematografik olmayan anlatım öğesi ise kurgudur. Kurgu;  film parçacıkları
-çekim- arasından seçme yapma, üst üste getirme, birleştirme ve düzenleme işidir. Yönetmen kendi sanatsal anlayışına, bakış açısına vb. göre bunu yapar. Böylelikle çok değişik anlamlar yaratılabilir.

Çekim veya plan terimi filmin en küçük parçasını ifade etmek için kullanılır. Bunlar gerçek zamanı gösteren parçalardır. Ama çekimlerin bir araya getirilmesi ile sinemasal zaman ortaya çıkar  bu da kurgu ile gerçekleştirilir.

“Plan-sekans, az önce belirttiğim özellikleriyle, filmlerde kurgulanmış izlenimiyle, film hikayesinin en büyük doğal an'ı olmaktadır. Bir adam bir kadına tokat atar, arabaya biner ve denize doğru ilerler... Kamerayı bir olay tanığının bulunabileceği bir yere koyduğumda, olayı kesintisiz, olduğu gibi görmüş olurum, araba aşağıya (denize) doğru yuvarlanıncaya kadar.” (Plan-Sekans, Pier Paolo Pasolini )
  

Sinemanın etkileme ve yanılsama yaratma gücü muazzam boyuttadır. Bu nedenle  izleyenler; filmin sanatsal, estetik değeriyle ilgilendiği kadar yönetmenin ne  anlatmak istediğiyle, gönderdiği mesajla, görünen ve özellikle görünmeyen, dipte yatan  anlatıyla da yüzleşmek zorundadır. Bu da sinemanın dilini ve bir filmin nasıl çözümlenebileceğini öğrenmekle mümkün olabilir. 

Örnek 2
Okuma Metni: PLAN-SEKANS VEYA GERÇEĞİN  SEMİYOLOJİSİ OLARAK FİLM TARTIŞMASI
 Pier Paolo Pasolini   Çev. Sali Saliji

Kennedy'nin ölüm anını gösteren 16 mm'lik kısa filme bir göz atalım.* Bu film, kalabalığın arasında bir olay tanığı tarafından çekilmiştir ve Kennedy'nin ölüm anını göstermektedir. Bunun bir tür plan-sekans olduğunu, üstelik tüm plan-sekans türlerinin arasında en tipik özelliğe sahip olduğunu anlarız.
Olayın tanığı olan kameramanın çekim yeri konusunda bir seçimi olmadı, çünkü çekimini o an bulunduğu yerden gerçekleştirdi. Kaydettiği görüntü ise, onun gördüğü kadar kameranın vizöründen de görünenlerdi. Bu nedenle plan-sekans'ın bu aşamada "sübjektif" olduğunu söyleyebiliriz.

Eğer bu film, Kennedy'nin ölümünü anlatacak bir film sayılsaydı, geri kalan tüm görüş açıları eksik olacaktı. Kennedy'nin, Jacqueline'in ve ateş eden katilin görüş açıları, çekimi gerçekleştiren kameramandan daha iyi bir konumda bulunan olayın tanıklarının görüş açıları, polis ve korumaların görüş açıları gibi... Bir an durup, elimizde tüm bu görüş açılarına ait filmler olduğunu düşünelim (Keşke olsaydı!). Seri ve hızlı bir şekilde gerçekleşen ve sübjektif olarak nitelendirdiğimiz bu tür çekimlerle belirttiğimiz an'ı (gerçeği) canlandırabilirdik. Demek ki, "sübjektif çekim" herhangi bir audio-visual teknikte, gerçeğin en son noktasını temsil etmektedir. Çünkü gerçeği bir görüş açısından görmek ve işitmek mümkündür. Ve bu görüş açısı, daima o gerçeği duyan ve gören sübjektif bir açıdır. Bu açı, somutlaştırılmış olan gerçeğin sübjektifidir. Hatta çekim için kamerayı en uygun yere koyduğumuz zaman bile -görüntülenen mekan, onu izleyen ve dinleyen, kulağa ve göze sahip olan- özne için birden bire ve sonuna kadar gerçekçi ve doğal olmaktadır. Bu nedenle gerçek her zaman, şimdiki zamanda var olmaktadır. Plan-sekanstaki zaman -sinema sanatındaki temel ve en önemli unsur- daha doğrusu sübjektivite, sürekli şimdiki zamanda yaşamaktadır. Buna bağlı olarak diyebiliriz ki sinema sanatı, 'şimdiki zamanın röprodüksiyonu’nu yapmaktadır. Televizyondaki canlı yayın da, şimdiki zamanın paradigmatik (örneksel) röprodüksiyonudur. Varsayalım ki, elimizde başkanın ölümünün şimdiki zamanını temsil edecek sübjektif plan-sekansları içeren başka filmler de var. Elimizdeki tüm bu sübjektif plan-sekansları izlediğimizde neler olacağını görelim. O zaman kabaca bir kurgu bile yapmış oluruz. Peki, bu kaba kurgunun yardımıyla ne yapmayı düşünüyoruz?
"Şimdiki zamanların" çoğaltılması öyle bir etki bırakır ki, sanki bir şeyler gözlerimizin önünde birden bire değil de, adım adım ve birkaç kez gelişir. Şimdiki zamanların çoğaltılması, aslında şimdiki zamanın anlamını yıkmaktadır. Çünkü, izlediğimizde her şimdiki zaman ayrı ayrı görünmektedir. Daha doğrusu, ortaya ikinci bir şimdiki zaman çıkmaktadır. Diyelim ki, aynı filmleri estetik bir bakış açısından değil de, bir polis arşivinde izlemekteyiz. İlgilendiğimiz nokta ise belgesel bir yönelim olsun, çünkü bu kısa filmlerle gerçek olay tam anlamıyla aktarılmamaktadır. Bu durumda ortaya şöyle bir soru çıkıyor: Tüm bu kısa, (deneysel dokümanter) filmlerin arasında hangisi aktarılması gereken gerçek olayı en doğru biçimde yansıtabiliyor? Çünkü, bir daha asla tekrarlanması mümkün olmayan (tekrarlanmayan) gerçeğin bir parçası (Kennedy'nin ölüm anı) birden fazla görme ve işitme duyguları arasında gerçekleşmiştir. Kendisini duyusal organlarla olduğu oranda çeşitli teknik araçlarla da (çeşitli şekillerde) göstermiştir. (Genel çekim, Yakın çekim, Amerikan çekim) Buna rağmen, gerçeği göstermeye çalışan bu çekimlerin tümü; bir görüş açısı sonsuz görüş açılarının arasında ne kadar fakir ise, o kadar fakirdir.
Nitekim, kendisini farklı biçimlerde gösteren gerçek, orada o an var olan hakkında bir şeyler söylemektedir -gerçeğin bir parçasını temsil etme bakımından-. Çünkü gerçeklik, kendisinin dışında hiç kimseye bir şey söylemez. O (gerçek), kendi diliyle, aksiyonuyla bir şeyler anlatır (İnsanların konuştuğu diller, konvansiyonel ve sembolik diller ise kendilerine entegrasyon yaparlar): Silahla ateş etme, birkaç silahla ateş etme, kurşunun isabet ettiği bedenin (Kennedy'nin) yıkılması, kadının ve o an orada bulunan bir çok kişinin haykırışı vs. Tüm bu simgesel durumlar bize bir şeylerin eylemiyle ilgili imler sunmaktadır: Burada, şimdi ve şimdiki zamanda BAŞKANIN ÖLÜMÜ... Ancak tekrar ediyorum bu "şimdiki zaman" farklı sübjektivitelerin zamanıdır. Tıpkı çeşitli görüş açılarından çekilmiş özel çekimlerde olduğu gibi. http://web.deu.edu.tr/sinemasal/Sayi2/plansekans.htm

* Sözü geçen arşiv filmi için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=iU83R7rpXQY

  

 örnek 3     film analizi için soru önerileri
*Filmin künyesi: Filmin ismi? Yönetmen kim? Hangi tarihte, nerede çekilmiş? Yapımcı firma hangisi, hakkında ne biliyoruz? Bağımsız sinemaya mı ait?  Hollywood  filmi mi? Veya? Oyuncular kim? Süresi? Bütçesi?  Filmin türü nedir:  sessiz film, komedi,  fantastik, bilim-kurgu, tarihi, macera, kovboy, canlandırma, belgesel, aşk, kısa film, gerilim, korku, cinayet… ?

*Yönetmen hakkında ne biliyoruz? Sinema tarihinde bir yeri var mı? Hangi sanat akımına mensup? Bundan önceki filmlerinden bazıları neler? Onlardan hangileri seyredilmiş?

*Oyuncular hakkında kısaca ne biliyoruz? Daha önceden hangi filmlerde oynamışlar? Aldıkları ödül
var mı? Tiyatro kökenli mi? Eğitimleri nedir? Nasıl oyuncu olmuşlar?

*Filmin konusu nedir? 

*Konu, nere(lerde)de geçiyor?  Hangi zaman:  şimdi, gelecek, geçmiş? Tarihsel bir film mi? Hangi tarihsel dönemi canlandırıyor?

*Filmin ait olduğu bir sanat akımı var mı? Yeni Gerçekçilik, Yeni Dalga, Dışavurumculuk, Gerçeküstücülük

*Sinemaya özgü olanak ve teknikler nasıl kullanılmış? Bu seçimin bir amacı var mı? Bu seçimin altında yatan  –yönetmenin- amacı çıkartabiliyor muyuz?

*Oyunculuk üslubu konusunda neler diyebiliriz? Oyuncular nasıl oynuyor? Bunları hangi ipuçlarından çıkartıyoruz? Rol için kimler seçilmiş? Neden onlar seçilmiş? Oyuncular görevlerini yerine getiriyor mu, başarılılar mı, neden?

*Mekan ve dekor kullanımı nasıl? Doğalcı mı? Gerçeküstü mü? Korku uyandırıcı mı? vb.

*Renkler nasıl kullanılmış? Hangi renk veya renkler hakim? Bu bizde ne tür duygular uyandırıyor?

*Giysiler, makyaj nasıl seçilmiş? Konuya uygun mu?  Konunun geçtiği dönemi gerçekçi bir şekilde yansıtıyor mu? Veya amaca uygun mu?

*Film hileleri var mı bunlar hangi amaçla kullanılmış?

*Yönetmenin anlatmak istediği nedir? Bir mesajı var mı?  Veya derdi ne? Bu filmi niye çekmiş?

*Film,  yönetmenin tahmin edilen, sezilen veya bilinen amacını yansıtmakta başarılı mı? Sizde böyle bir etki yarattı mı? Nasıl? Örnekler…

*Genel olarak neler hissettiniz? Neler düşündürdü?

*Neleri beğenmediniz? Neden?  Neleri beğendiniz neden?

*Filmin politik bir mesajı var mı? Varsa bu nedir?  Mesajını iletme konusunda başarılı oluyor mu?

*Film, herhangi bir ayrımcılık (cinsiyet, etnik köken, din, dil ) yapıyor mu? Veya insan haklarına aykırı bir  durum var mı?


*Bu filmi bir arkadaşınıza tavsiye etseydiniz -veya etmeseydiniz- neler derdiniz? Yukarıdaki  sorulara verdiğiniz yanıtlardan yararlanarak kısa bir tanıtım veya eleştiri  yazısı yazınız.

Ayrıca şu çalışmaya bkz.

""
https://tarihegitimi.blogspot.com.tr/2016/04/bir-ders-etkinligi-olarak-film-izleme.html



Kaynak: 20.Yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi için Öğretmen Kitabı, "Ekim Devrimi" içinde, Tarih Vakfı Yayınları, Ekim 2007, s. 99-103

NOT: Bu çalışmayı; 20 yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi kaynak kitabına ek olarak yazılan Öğretmen Kılavuz Kitabı için hazırlamıştım. Bu kılavuzdaki yazılarımı, kullanmayı kolaylaştırmak amacıyla uygun parçalara bölerek ve biraz da bağımsızlaştırarak bloguma aldım.

*Kaynak gösterilmeden, aktif link verilmeden kullanılamaz.



1 yorum:

Dilara Kahyaoglu dedi ki...

20. Yüzyıl Dünya ve Türkiye tarihi derslerinin sosyal bilimler alanı öğrencileri için alan dersi olduğunu da burada hatırlatmakta yarar olabilir. Bu öğrenciler entelektüel donanım açısından geliştirilmelidir. Nasıl fen bilimleri alanında diğer alanlarda ele alınmayan konular ele alınıyorsa sosyal bilimler alanı da normal şartlar altında üst düzey görülebilecek konulara yer vermeli, öğrencilerin ufuklarını açmalıdır, onları adına yaraşır bir “sosyal bilimci” kimlikle donatmalıdır.