Dilara Kahyaoğlu
2007
Dönem filmleri, konusu belli bir dönemde geçen, o dönemi çeşitli yönleri ile anlatan filmler olduğu için tarih derslerinde rahatlıkla kullanılabilir. Ama burada filmin süresi, sınıfın seviyesi dikkate alınmalı, filmin işlenen döneme dair önemli ipuçları taşımasına dikkat etmeli ve o filmin pedagojik açıdan uygun olup olmadığına karar verilmelidir.
Örnek 2
Okuma Metni: PLAN-SEKANS VEYA GERÇEĞİN SEMİYOLOJİSİ OLARAK FİLM TARTIŞMASI
Ayrıca şu çalışmaya bkz.
"Bir Ders Etkinliği Olarak Film İzleme Rehberi"
Kaynak: 20.Yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi için Öğretmen Kitabı, "Ekim Devrimi" içinde, Tarih Vakfı Yayınları, Ekim 2007, s. 99-103
2007
Metropolisten bir sahne http://silentfilmlivemusic.blogspot.com.tr/2012/06/metropolis-mows-em-down-in-ogunquit-but.html |
Dönem filmleri, konusu belli bir dönemde geçen, o dönemi çeşitli yönleri ile anlatan filmler olduğu için tarih derslerinde rahatlıkla kullanılabilir. Ama burada filmin süresi, sınıfın seviyesi dikkate alınmalı, filmin işlenen döneme dair önemli ipuçları taşımasına dikkat etmeli ve o filmin pedagojik açıdan uygun olup olmadığına karar verilmelidir.
“Arayış Yılları” teması I. Dünya
Savaşı sonrası ilk on yıla ait olduğu için, bulunabilirse kitapta da ismi
geçen “Metropolis” filmi izlenebilir. Ayrıca C. Chaplin’in “Modern Zamanlar”
filmi hem bu dönem hem bundan sonraki dönem açısından en uygun filmdir, hem de
piyasada rahatlıkla bulunmaktadır.
Film izleme ve bunun üzerinde
çalışma sınıfta ilk kez yapılacaksa aşağıda önerilen noktalarda ön çalışma
yapmak öğrencilere çok ciddi kazanımlar sağlayacaktır.
Bütün bu aşamaların yerine
getirilmesinden sonra tartışma yapılmalıdır. Önceden hazırlık yapılmış ve film
böyle bir hazırlık sonucu izlenmişse tartışma sağlıklı bir zemin üzerinde inşa
edilecektir.
20. Yüzyıl Dünya ve Türkiye
tarihi derslerinin sosyal bilimler alanı öğrencileri için alan dersi olduğunu
da burada hatırlatmakta yarar olabilir. Bu öğrenciler entelektüel donanım
açısından geliştirilmelidir. Nasıl fen bilimleri alanında diğer alanlarda ele
alınmayan konular ele alınıyorsa sosyal bilimler alanı da normal şartlar
altında üst düzey görülebilecek konulara yer vermeli, öğrencilerin ufuklarını
açmalıdır, onları adına yaraşır bir “sosyal bilimci” kimlikle
donatmalıdır.
Aşağıda böyle bir çalışmanın
nasıl yapılacağına dair aşamalandırılmış bir plan sunulmuştur.
Dönem
filmleri üzerinden analiz için çalışma planı
1. Sinema tekniği ve bir filmin
nasıl analiz edilebileceği konusunda bir
“kaynak kişi”den yararlanılabilir. Onun sınıfa gelip öğrencilerle sohbet etmesi
ve film analiziyle ilgili bazı “teknikler”den bahsetmesi çok işe yarayacaktır.
2. Böyle bir olanak yoksa veya
istenirse, öğretmen tarafından hazırlanan bir not veya sunum da işe
yarayacaktır. Örneğin “Sinema üzerine kısa notlar” metninde yer alan konulara
kısaca değinilebilir veya sınıfta okunur veya öğrencilere önceden okumaları
için verilebilir. (örnek1)
Böylelikle Sinema tekniği konusunda ilk bilgi
girişi olur, merak uyandırır, dikkati artırır, eleştiri için bilinçli bir
yaklaşım sağlar, farkındalık yaratır, film analizini kolaylaştırır, tartışmalar
sırasında ortak bir dil yaratılmasına ve kullanılmasına olanak sağlanır. Ve böylelikle
bir filmle ilgili yazılmış eleştiri yazıları daha kolay anlaşılır bir hale
gelebilir.
3. Aynı amaca hizmet etmesi
için, İtalyan Yönetmen ki P.P. Pasolini’ye ait olan metin okunup üzerinde
tartışma yapılabilir
(örnek 2).
4. Daha sonra, izlenecek olan
filmle ilgili öğretmen tarafından kısa bir tanıtıcı yazı hazırlanır, çoğaltılır
veya sunumu yapılır. Bunu gönüllü bir öğrenci veya grup da yapabilir.
5. İzlenecek film ile ilgili
afişler, eleştiri ve tanıtım yazıları sınıfa getirilip panoya asılır.
İncelenir, üzerinde konuşulur.
6. Öğrencilere, filmi nelere
dikkat ederek izleyeceklerini açıklayan kriterler dağıtılabilir. Bu yazılı soru ve yönergelerin
yanıtları öğrenciler tarafından film
izlendikten sonra yanıtlanıp öğretmene teslim edilir ve bunlar değerlendirilir aynı
zamanda sınıf tartışmalarında kullanılır (örnek 3). Bu çalışmanın farklı bir
biçimi “diktatörlükler” temasında da ele alınmıştır.
Örnek 1 Sinema üzerine kısa notlar
Dilara Kahyaoğlu
Sinemaya özgü dört temel özellik; ışık, hareket (görüntünün hareketi),
gerçeklik izlenimi ve birleştirmedir. Sinemada her şey şimdiki zamanda olur
yani filmin izlendiği an… Aslında sinemayı sinema yapan en büyük özellik
yarattığı “gerçeklik” duygusu, yanılsamasıdır çünkü görüntüler -izleyenlere-
gerçekte olduğu gibi gözükmektedir. Sesin kullanılmaya başlanması bu
yanılsamayı daha da arttırmıştır.
Her sanat dalında olduğu gibi
sinemanın da kendine özgü bir tekniği ve dili vardır. Bu dil kendini görsel ve işitsel
olarak ifade eder, anlatır, iletişim kurar. Dolayısıyla sinema bir anlatım
aracıdır. Ve bunu da sinemaya özgü olanakları kullanarak yapar.
Sinematografik
anlatım, sinemaya
özgü olanakların ve tekniğinin kullanımı; çerçeveleme, kamera hareketleri,
kamera açısı ve çekim ölçekleri, ışık, renk, film hileleri ve görsel efektlerle
gerçekleştirilir.
Kamera açısı; objeyi göz hizasından, göz
altından veya göz üstünden gösterebilir.
Çekim ölçekleri, yakın -örneğin sadece gözler- omuz üstü, bel
üstü, diz üstü ve genel olabilir.
Kamera hareketleri; daha çok çevrinme, kaydırma, yükselme –alçalma
ve optik kayma biçiminde kullanılabilir.
Hareket
sadece
eylemin çekimi ile değil çekimlerin art arda eklenmesi yoluyla da yaratılır.
Bunun için geçiş tekniklerine ihtiyaç vardır. Bunlar: kesme, kararma, açılma ve
zincirleme teknikleri ile (vb.) yapılır. Film hileleri sinemanın ortaya
çıktığı ilk anlardan beri vardır. Teknik ilerledikçe sinemada kullanılan “film
hileleri” de çeşitlenmektedir.
Bu ayrıntılar “teknik” olarak görülebilir ama gerçekte öyle
değildir, her birinin izleyici üzerinde bıraktığı etki farklıdır. Bütün
bunlardan hangisinin kullanılacağına yönetmen karar vermektedir. Tercih edilen
her “teknik” yönetmenin seçimidir böylelikle kendi dilini, söylemini
oluşturmakta, kendi gözünden bir anlatı sunmaktadır. Film çözümlemede bunlara
dikkat etmek bu nedenle önemlidir, “Yönetmenin tercihi ne? Neden?...
Sinematografik
olmayan anlatım öğesi ise kurgudur. Kurgu; film parçacıkları
-çekim- arasından seçme yapma, üst üste
getirme, birleştirme ve düzenleme işidir. Yönetmen kendi sanatsal anlayışına,
bakış açısına vb. göre bunu yapar. Böylelikle çok değişik anlamlar yaratılabilir.
Çekim veya plan terimi filmin en küçük parçasını
ifade etmek için kullanılır. Bunlar gerçek zamanı gösteren parçalardır. Ama
çekimlerin bir araya getirilmesi ile sinemasal zaman ortaya çıkar bu da kurgu ile gerçekleştirilir.
“Plan-sekans, az önce belirttiğim
özellikleriyle, filmlerde kurgulanmış izlenimiyle, film hikayesinin en büyük
doğal an'ı olmaktadır. Bir adam bir kadına tokat atar, arabaya biner ve denize
doğru ilerler... Kamerayı bir olay tanığının bulunabileceği bir yere
koyduğumda, olayı kesintisiz, olduğu gibi görmüş olurum, araba aşağıya (denize)
doğru yuvarlanıncaya kadar.” (Plan-Sekans, Pier Paolo Pasolini )
Sinemanın etkileme ve yanılsama
yaratma gücü muazzam boyuttadır. Bu nedenle
izleyenler; filmin sanatsal, estetik değeriyle ilgilendiği kadar
yönetmenin ne anlatmak istediğiyle,
gönderdiği mesajla, görünen ve özellikle görünmeyen, dipte yatan anlatıyla da yüzleşmek zorundadır. Bu da
sinemanın dilini ve bir filmin nasıl çözümlenebileceğini öğrenmekle mümkün
olabilir.
Örnek 2
Okuma Metni: PLAN-SEKANS VEYA GERÇEĞİN SEMİYOLOJİSİ OLARAK FİLM TARTIŞMASI
Pier Paolo Pasolini Çev. Sali Saliji
Kennedy'nin ölüm anını gösteren 16
mm'lik kısa filme bir göz atalım.* Bu film, kalabalığın arasında bir olay tanığı
tarafından çekilmiştir ve Kennedy'nin ölüm anını göstermektedir. Bunun bir tür
plan-sekans olduğunu, üstelik tüm plan-sekans türlerinin arasında en tipik
özelliğe sahip olduğunu anlarız.
Olayın tanığı olan kameramanın çekim
yeri konusunda bir seçimi olmadı, çünkü çekimini o an bulunduğu yerden
gerçekleştirdi. Kaydettiği görüntü ise, onun gördüğü kadar kameranın vizöründen
de görünenlerdi. Bu nedenle plan-sekans'ın bu aşamada "sübjektif"
olduğunu söyleyebiliriz.
Eğer bu film, Kennedy'nin ölümünü
anlatacak bir film sayılsaydı, geri kalan tüm görüş açıları eksik olacaktı.
Kennedy'nin, Jacqueline'in ve ateş eden katilin görüş açıları, çekimi
gerçekleştiren kameramandan daha iyi bir konumda bulunan olayın tanıklarının
görüş açıları, polis ve korumaların görüş açıları gibi... Bir an durup,
elimizde tüm bu görüş açılarına ait filmler olduğunu düşünelim (Keşke
olsaydı!). Seri ve hızlı bir şekilde gerçekleşen ve sübjektif olarak
nitelendirdiğimiz bu tür çekimlerle belirttiğimiz an'ı (gerçeği) canlandırabilirdik.
Demek ki, "sübjektif çekim" herhangi bir audio-visual teknikte,
gerçeğin en son noktasını temsil etmektedir. Çünkü gerçeği bir görüş açısından
görmek ve işitmek mümkündür. Ve bu görüş açısı, daima o gerçeği duyan ve gören
sübjektif bir açıdır. Bu açı, somutlaştırılmış olan gerçeğin sübjektifidir.
Hatta çekim için kamerayı en uygun yere koyduğumuz zaman bile -görüntülenen
mekan, onu izleyen ve dinleyen, kulağa ve göze sahip olan- özne için birden
bire ve sonuna kadar gerçekçi ve doğal olmaktadır. Bu nedenle gerçek her zaman,
şimdiki zamanda var olmaktadır. Plan-sekanstaki zaman -sinema sanatındaki temel
ve en önemli unsur- daha doğrusu sübjektivite, sürekli şimdiki zamanda
yaşamaktadır. Buna bağlı olarak diyebiliriz ki sinema sanatı, 'şimdiki zamanın
röprodüksiyonu’nu yapmaktadır. Televizyondaki canlı yayın da, şimdiki zamanın
paradigmatik (örneksel) röprodüksiyonudur. Varsayalım ki, elimizde başkanın
ölümünün şimdiki zamanını temsil edecek sübjektif plan-sekansları içeren başka
filmler de var. Elimizdeki tüm bu sübjektif plan-sekansları izlediğimizde neler
olacağını görelim. O zaman kabaca bir kurgu bile yapmış oluruz. Peki, bu kaba
kurgunun yardımıyla ne yapmayı düşünüyoruz?
"Şimdiki zamanların"
çoğaltılması öyle bir etki bırakır ki, sanki bir şeyler gözlerimizin önünde
birden bire değil de, adım adım ve birkaç kez gelişir. Şimdiki zamanların
çoğaltılması, aslında şimdiki zamanın anlamını yıkmaktadır. Çünkü,
izlediğimizde her şimdiki zaman ayrı ayrı görünmektedir. Daha doğrusu, ortaya
ikinci bir şimdiki zaman çıkmaktadır. Diyelim ki, aynı filmleri estetik bir
bakış açısından değil de, bir polis arşivinde izlemekteyiz. İlgilendiğimiz
nokta ise belgesel bir yönelim olsun, çünkü bu kısa filmlerle gerçek olay tam
anlamıyla aktarılmamaktadır. Bu durumda ortaya şöyle bir soru çıkıyor: Tüm bu
kısa, (deneysel dokümanter) filmlerin arasında hangisi aktarılması gereken
gerçek olayı en doğru biçimde yansıtabiliyor? Çünkü, bir daha asla
tekrarlanması mümkün olmayan (tekrarlanmayan) gerçeğin bir parçası (Kennedy'nin
ölüm anı) birden fazla görme ve işitme duyguları arasında gerçekleşmiştir.
Kendisini duyusal organlarla olduğu oranda çeşitli teknik araçlarla da (çeşitli
şekillerde) göstermiştir. (Genel çekim, Yakın çekim, Amerikan çekim) Buna
rağmen, gerçeği göstermeye çalışan bu çekimlerin tümü; bir görüş açısı sonsuz
görüş açılarının arasında ne kadar fakir ise, o kadar fakirdir.
Nitekim, kendisini farklı biçimlerde gösteren
gerçek, orada o an var olan hakkında bir şeyler söylemektedir -gerçeğin bir
parçasını temsil etme bakımından-. Çünkü gerçeklik, kendisinin dışında hiç
kimseye bir şey söylemez. O (gerçek), kendi diliyle, aksiyonuyla bir şeyler
anlatır (İnsanların konuştuğu diller, konvansiyonel ve sembolik diller ise
kendilerine entegrasyon yaparlar): Silahla ateş etme, birkaç silahla ateş etme,
kurşunun isabet ettiği bedenin (Kennedy'nin) yıkılması, kadının ve o an orada
bulunan bir çok kişinin haykırışı vs. Tüm bu simgesel durumlar bize bir
şeylerin eylemiyle ilgili imler sunmaktadır: Burada, şimdi ve şimdiki zamanda
BAŞKANIN ÖLÜMÜ... Ancak tekrar ediyorum bu "şimdiki zaman" farklı
sübjektivitelerin zamanıdır. Tıpkı çeşitli görüş açılarından çekilmiş özel
çekimlerde olduğu gibi. http://web.deu.edu.tr/sinemasal/Sayi2/plansekans.htm
* Sözü geçen arşiv filmi için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=iU83R7rpXQY
örnek 3 film analizi için soru önerileri
*Filmin künyesi:
Filmin ismi? Yönetmen kim? Hangi tarihte, nerede çekilmiş? Yapımcı firma
hangisi, hakkında ne biliyoruz? Bağımsız sinemaya mı ait? Hollywood
filmi mi? Veya? Oyuncular kim? Süresi? Bütçesi? Filmin türü nedir: sessiz
film, komedi, fantastik, bilim-kurgu,
tarihi, macera, kovboy, canlandırma, belgesel, aşk, kısa film, gerilim, korku,
cinayet… ?
*Yönetmen hakkında ne
biliyoruz? Sinema tarihinde bir yeri var mı? Hangi sanat akımına mensup? Bundan
önceki filmlerinden bazıları neler? Onlardan hangileri seyredilmiş?
*Oyuncular hakkında kısaca ne
biliyoruz? Daha önceden hangi filmlerde oynamışlar? Aldıkları ödül
var mı? Tiyatro kökenli mi?
Eğitimleri nedir? Nasıl oyuncu olmuşlar?
*Filmin konusu nedir?
*Konu, nere(lerde)de geçiyor?
Hangi zaman: şimdi, gelecek, geçmiş? Tarihsel bir film mi?
Hangi tarihsel dönemi canlandırıyor?
*Filmin ait olduğu bir sanat
akımı var mı? Yeni Gerçekçilik, Yeni Dalga, Dışavurumculuk, Gerçeküstücülük
*Sinemaya özgü olanak ve
teknikler nasıl kullanılmış? Bu seçimin bir amacı var mı? Bu seçimin altında
yatan –yönetmenin- amacı çıkartabiliyor
muyuz?
*Oyunculuk üslubu konusunda
neler diyebiliriz? Oyuncular nasıl oynuyor? Bunları hangi ipuçlarından
çıkartıyoruz? Rol için kimler seçilmiş? Neden onlar seçilmiş? Oyuncular görevlerini
yerine getiriyor mu, başarılılar mı, neden?
*Mekan ve dekor kullanımı
nasıl? Doğalcı mı? Gerçeküstü mü? Korku uyandırıcı mı? vb.
*Renkler nasıl kullanılmış?
Hangi renk veya renkler hakim? Bu bizde ne tür duygular uyandırıyor?
*Giysiler, makyaj nasıl
seçilmiş? Konuya uygun mu? Konunun
geçtiği dönemi gerçekçi bir şekilde yansıtıyor mu? Veya amaca uygun mu?
*Film hileleri var mı bunlar
hangi amaçla kullanılmış?
*Yönetmenin anlatmak istediği
nedir? Bir mesajı var mı? Veya derdi ne? Bu filmi niye çekmiş?
*Film, yönetmenin tahmin edilen, sezilen veya bilinen
amacını yansıtmakta başarılı mı? Sizde böyle bir etki yarattı mı? Nasıl?
Örnekler…
*Genel olarak neler
hissettiniz? Neler düşündürdü?
*Neleri beğenmediniz? Neden? Neleri beğendiniz neden?
*Filmin
politik bir mesajı var mı? Varsa bu nedir?
Mesajını iletme konusunda başarılı oluyor mu?
*Film,
herhangi bir ayrımcılık (cinsiyet, etnik köken, din, dil ) yapıyor mu? Veya
insan haklarına aykırı bir durum var mı?
*Bu
filmi bir arkadaşınıza tavsiye etseydiniz -veya etmeseydiniz- neler derdiniz?
Yukarıdaki sorulara verdiğiniz
yanıtlardan yararlanarak kısa bir tanıtım veya eleştiri yazısı yazınız.
Ayrıca şu çalışmaya bkz.
"Bir Ders Etkinliği Olarak Film İzleme Rehberi"
https://tarihegitimi.blogspot.com.tr/2016/04/bir-ders-etkinligi-olarak-film-izleme.html
Kaynak: 20.Yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi için Öğretmen Kitabı, "Ekim Devrimi" içinde, Tarih Vakfı Yayınları, Ekim 2007, s. 99-103
NOT: Bu çalışmayı; 20 yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi kaynak kitabına ek olarak yazılan Öğretmen Kılavuz Kitabı için hazırlamıştım. Bu kılavuzdaki yazılarımı, kullanmayı kolaylaştırmak amacıyla uygun parçalara bölerek ve biraz da bağımsızlaştırarak bloguma aldım.
*Kaynak gösterilmeden, aktif link verilmeden kullanılamaz.
1 yorum:
20. Yüzyıl Dünya ve Türkiye tarihi derslerinin sosyal bilimler alanı öğrencileri için alan dersi olduğunu da burada hatırlatmakta yarar olabilir. Bu öğrenciler entelektüel donanım açısından geliştirilmelidir. Nasıl fen bilimleri alanında diğer alanlarda ele alınmayan konular ele alınıyorsa sosyal bilimler alanı da normal şartlar altında üst düzey görülebilecek konulara yer vermeli, öğrencilerin ufuklarını açmalıdır, onları adına yaraşır bir “sosyal bilimci” kimlikle donatmalıdır.
Yorum Gönder