Dilara Kahyaoğlu
2012
Süryanilere (bkz. Süryaniler ve Ermeniler) ait “Süryani Büyük İskender Hıristiyan Efsanesi"nde Hunların adının geçtiğini görünce şaşırabilirsiniz. Büyük İskender (MÖ 4.yy) ile Hunların (4. -5. yy) Avrupa’da görülmesi arasında yaklaşık yedi yüz yıllık bir zaman farkı var. Ama bu iki ismin aynı anlatıda yan yana gelmesinin, eğer efsaneler söz konusu ise; imkânsız olmadığını biliriz. Adı üstünde, efsane işte…
Kapı
iki kere aşılacaksa o zaman kapının anlamı neydi diye aklımıza bir soru takılabilir.
Efsaneler de; diller, canlılar gibi yaşar. Zamanın olaylarından etkilenerek
değişir, içine yeni ögeler katılır, çok çok eski bir efsane ise; artık ilk
halini tahmin etmek bile zordur. Efsaneler işin başında sözlü kültür içinde doğar,
dilden dile anlatılarak çoğalır, yayılırlar. Sonra birileri bu sözlü malzemeleri
(masal, efsane, destan, balad vb.) yazıya geçirir işte o anda dolaşımda olan sözlü
versiyonlardan biri kaydedilmiş olur. Yazılı versiyon o haliyle saklanır,
günümüze kadar ulaşır veya ulaşamaz… Ama bu durum farklı yazılı versiyonların
üremesine engel değildir. Böylece aynı efsanenin farklı yazılı versiyonları da
zaman içinde ortaya çıkar. Bir versiyonun kendi içinde veya versiyonlar arasında
çeşitli tutarsızlıklar da görülebilir. Ama konunun uzmanları çeşitli
yöntemlerle bunları çözümlemeye çalışır.
Efsane şu noktada gerçekleri yansıtmaktadır: Hunlar isminde bir halk vardır ve onlara önderlik edenler bulunmaktadır (kralların listesi) ve 4.yüzyılda ilk kez Kafkaslardan güneye inmişler (363-373) Ermenistan’ı geçerek Urfa’ya kadar gelerek buraları talan etmişlerdir. Girdikleri bölgede yazılı kültüre sahip olan halklar Ermeniler ve Süryaniler olduğu için bugün elimize geçen çok az sayıdaki kayıtlardan Hunlarla ilgili ilk bilgileri böylece öğreniyoruz. Tarihsel kayıtlar bunlarla sınırlı değildir esas bilgi aldığımız kaynaklar Romalılara aittir çünkü Kavimler Göçü (bkz. Kavimler Göçü) sonrasındaki süreçte Hunların ve diğer kavimlerin ilişkide olduğu iki devlet vardı: Doğu (Bizans) ve Batı Roma. (Bkz. Batı Roma’nın Çöküşü)
Güzeller
güzeli Burgund prensesi Kriemhild’in sevgili eşi kahraman Siegfrid, bir komplo
sonucu Kriemhild’in kardeşi tarafından öldürtülmüştür. Kriemhild, intikam
peşindedir, aradığı fırsatı destanda Etzel ismiyle geçen Attila verecektir.
Kriemhild’i
karşılamaya; Ruslar, Bizanslar, Lehliller, Ulahlar hatta yabani Peçeneklerin
seçkin kişileri kısacası Etzel’in vasalı olan 24 yabancı hükümdar; süzerenleri
olan hanımı ağırlamaya gelmiştir. Karşılayanlar arasında Etzel’in kardeşi
Blödelin (Bleda) ve hatta bizzat Etzel de vardır. Viyana’da 17 gün süren
muhteşem bir düğünle evlenirler. Düğün şerefine büyük eğlence ve harp oyunları
düzenlenir. Siegfrid’in dahi bu düğündeki kadar bahadır adamı olmamıştır.
Kriemhild, onlara; görülmemiş sayıda cepken ve elbise hediye eder. Viyana’dan
yola çıkarak Etzel’in sarayının olduğu Etzel’e (Buda) gelir orada yaşamaya
başlarlar.
Zaman
geçer Kriemhild ile Etzel’in bir erkek çocukları dünyaya gelir. Kriemhild, Siegfrid’i unutmamıştır, hala yastadır ve her geçen gün intikam ateşiyle yanıp
tutuşmaktadır. Sonunda kararını verir “ailemi özledim” diyerek Burgundları
kocasının sarayına davet ettirtir. Etzel hiçbir şeyden şüphelenmeyerek
karısının kardeşi, kaynı Gunther’i ve Siegfrid’i bizzat öldüren Trovalı müthiş
Hagen’i büyük bir samimiyetle karşılar. Onları oğlu Ortliebo ile tanıştırır.
Oğlunun eğitimi ile Burgundların ilgilenmesini ister hatta onu Burgundların
merkezi olan Worms’a göndermeyi düşünmektedir.
Yazar adı belirtilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.
2012
Efsane Deyip Geçmeyin...
Fritz Lang'in yönettiği 1924 yapımı Nibelungen filminden bir sahne. http://www.imdb.com/title/tt0015175/?ref_=md_ph_tt1 |
Süryanilere (bkz. Süryaniler ve Ermeniler) ait “Süryani Büyük İskender Hıristiyan Efsanesi"nde Hunların adının geçtiğini görünce şaşırabilirsiniz. Büyük İskender (MÖ 4.yy) ile Hunların (4. -5. yy) Avrupa’da görülmesi arasında yaklaşık yedi yüz yıllık bir zaman farkı var. Ama bu iki ismin aynı anlatıda yan yana gelmesinin, eğer efsaneler söz konusu ise; imkânsız olmadığını biliriz. Adı üstünde, efsane işte…
Adı
geçen efsanede şunlar anlatılır :
Muhteşem seferleri sırasında İskender’in
yolu Ermenistan’a düşer Muşaş Dağını aşarak, Bahl-Lepta ovasına varır. Ovanın
etrafı büyük aşılmaz dağlarla kaplıdır. Ova halkı İskender’i karşılamaya koşar,
aralarında tüccarlar da vardır. Onlar İskender’e şöyle derler: Ey İskender, sayende burada huzur içinde
yaşıyoruz etrafımızdaki dağları henüz aşmayı başaran olmadı ama duyduk ki
dağların ötesinde Hunlar yaşamaktaymış, onların krallarının Ye’cüc, Me’cüc gibi
Yafes oğullarının kralları oldukları söyleniyor.”
Daha
sonra İskender’e Hun krallarının listesini sunarlar. Listede birçok isim
vardır. İşte Hun krallarına ait en eski listelerden biri budur. Onlar o sırada
Hunlara liderlik eden kişilerin isimler miydi gerçekten? Efsaneler ne kadar
gerçeği barındırır?
Yecüc ve Mecüc (bkz. Yecüc Mecüc)
isimlerini duyan İskender çok şaşırır (çünkü bunlar Apokalipsis’e ve Hezekiyal
peygambere ait apokaliptik bir kehanete göre insanoğlunun başına bela olacak
bir nesildir, kıyamet habercileridir). İskender, hemen üç bin demirci ve
çilingir ile üç bin bakırcıyı görevlendirir. Onlara on iki dirsek
yüksekliğinde, dokuz dirsek genişliğinde muazzam bir kapı yaptırır. Demir ve
bakırla bu kapıyı, dağdaki Daryal Geçidi’ne yerleştirir. İskender’in amacı;
Hunların güneye inerek memleketleri tahrip ve İskenderiye kütüphanesi ile arşivinin
yağma edilmesini önlemektir. Bu arada İskender, Hunların kapıyı geçecekleri, Romalılarla,
İranlıların topraklarını işgal edecekleri ve sonra geri dönecekleri kehanetinde
de bulunur, üstelik bu kehaneti kapının üzerine de yazdırır. Kehanet bununla da
bitmez Hunlar sonra tekrar geri gelecek, işte o zaman Arz titreyecek ve Allah’ın
emriyle dünya üzerinde hüküm süreceklerdir.
Zülkarneyn anlatısında geçen, Zülkarneyn'in Yecüc ve Mecüc'ü engelleyecek bir set inşa ettirmesini betimleyen, 16. yüzyıldan kalma bir Fars minyatürü. Zülkarney'ni İskender olarak düşünen yorumcular vardır. Zülkarneyn boynuzlu olarak gösterilen kişidir. https://tr.wikipedia.org/wiki/Z%C3%BClkarneyn |
Yukarıdaki
örneğe dönecek olursak İskender efsanesinin ilk halini ve ne zaman, neden
doğduğunu bilmiyoruz. İlk halinde o zamanın “barbarları” (bkz. Barbarlar)
İskitlere karşı İskender’in kuzeye yani Kafkaslara
koruyucu bir kapı diktirdiğinden bahsediliyor olabilir. Ama elimizdeki versiyon apokaliptik
inançlardan etkilenen bir metindir. Apokaliptik unsurlar, sonradan efsaneye
eklenmiştir. (bkz. Apokalisis, apokaliptik)*
Efsane şu noktada gerçekleri yansıtmaktadır: Hunlar isminde bir halk vardır ve onlara önderlik edenler bulunmaktadır (kralların listesi) ve 4.yüzyılda ilk kez Kafkaslardan güneye inmişler (363-373) Ermenistan’ı geçerek Urfa’ya kadar gelerek buraları talan etmişlerdir. Girdikleri bölgede yazılı kültüre sahip olan halklar Ermeniler ve Süryaniler olduğu için bugün elimize geçen çok az sayıdaki kayıtlardan Hunlarla ilgili ilk bilgileri böylece öğreniyoruz. Tarihsel kayıtlar bunlarla sınırlı değildir esas bilgi aldığımız kaynaklar Romalılara aittir çünkü Kavimler Göçü (bkz. Kavimler Göçü) sonrasındaki süreçte Hunların ve diğer kavimlerin ilişkide olduğu iki devlet vardı: Doğu (Bizans) ve Batı Roma. (Bkz. Batı Roma’nın Çöküşü)
Hunların
ve daha çok Attila’nın isminin geçtiği çok sayıda kayda geçmiş efsane vardır.
Bu efsaneler 5. Yüzyıldan başlayarak 13. Yüzyıla kadar çok sayıda üretilmiştir.
Efsanelerin çoğu birbirine benzer ve çoğu da Attila’yı ve Hunları olumsuz gösterir.
(Bkz Efsanelerde Hunlar
ve Attila)
Ama bir tanesi farklı hem de çok farklıdır: NİBELUNGEN destanı (bkz.Nibelungenlied).
Siegfrid'ın ölüsü başında bekleyen Kriemhild. Lang 1924. |
Etzel
(Attila) büyük bir hükümdardır, putperestir ve eşi Helche ölmüştür. Ününü
duyduğu dul Kriemhild ile evlenme talebinde bulunur. Hala yas tutmakta olan Kriemhild,
önce tereddüt etse de sonradan kabul eder. Tereddüt etmesine neden olan durum
Etzel’in putperest oluşudur çünkü Kriemhild, Hıristiyan’dır. Etzel’in elçileri
bu konuda merak etmemesi gerektiğini Etzel’in sarayında çok sayıda Hristiyan
olduğunu hatta isterse Etzel'in de Hristiyanlığı kabul edebileceğini söyleyerek
Kriemhild’in bu tereddüdünü yok ederler.
Kriemhild’in yolculuğu. Lang 1924. |
Kriemhild ve Etzel. Lang 1924. |
Ertesi
gün harp oyunları başlar. Bu arada Kriemhild parlak vaatler ve güzel bir kız
karşılığında Blödlin’i kazanır ve onu Burgundların öldürülmesi konusunda ikna
eder. Blödlin, ilk önce Burgund komutanı
Dankward’ı öldürmek ister. Fakat Dankward ondan önce davranır ve onu öldürür. Dankward
durumu, Gunther’e duyurur, mesele anlaşılmıştır: buraya topluca öldürülmek için
davet edilmişlerdir. işte o andan itibaren Burgundlarla, Hun sarayında bulunanlar
arasında büyük savaş başlar.
Hagen
önce Ortliebo’yu (Etzel ile Kriemhild’in oğlu) öldürür. Etzel, cengâverlerinden
binlercesi öldürülürken bile hala bir şeyin farkında değildir (!). Hagen onunla
alay eder. Oğlunun öldürülmesi sırasında
bile bile sakin kalan Etzel, sadık adamı Rüdiger öldürülünce aslan gibi
kükremeye başlar. Etrafındakiler onun ağır şekilde yaralandığını sanır. Bütün
saray kan gölüne dönmüştür. Bütün Burgundlar öldürülür. Hagen yakalanır.
Kriemhild onun kafasını Siegfrid’in ünlü kılıcı ile keser. Etzel, buna
sevinemez hatta üzülür. Sonunda gerçek ortaya çıkınca Kriemhild da öldürülür
ama Etzel bunu bile bir intikam fırsatı saymaz.
Destandaki
Etzel (Attila), başka efsanelerdeki Attila tasvirine benzemez. Buradaki kişi;
kibar, adil, cömert, sakin, hatta aptallık derecesinde sakin, etrafında olan
bitenlerden bihaberdir. Bu bizim bildiğimiz, tarihteki Attila değildir. Onun
öyle olmadığını biliyoruz. Romalı elçi Priskos, Attila’nın sarayına gitmiş onu
bizzat görmüş, tanık olduklarını yazmıştır (bkz Priskos). Destanı yaratanlar
için herkesin bir araya gelebileceği bir saray ve hükümdar düşündüklerinde
akıllarına gelen ismin Attila olması belki de şaşırtıcı değildir. Hikâyeyi çok
iyi bildikleri bir dönem içine yerleştirerek destana tarihsel bir gerçeklik
kazandırmışlardır. Bilindiği gibi Hunların kurduğu kabile konfederasyonunda
Germenler (bkz. Germenler) çok önemli bir sayı tutuyordu ve gerçekten de Hun
sarayı Germen hükümdarları veya seçkinleriyle doluydu.
Bu yazıyı hazırlarken esas olarak şu kaynaktan yararlandım:
Attila ve Hunları, Gyula Nemeth, DTC Fakültesi Yayınları, 1982, içinde Sandor Eckhardt'ın makalesi. s: 53-55,
Bu yazıyı hazırlarken esas olarak şu kaynaktan yararlandım:
Attila ve Hunları, Gyula Nemeth, DTC Fakültesi Yayınları, 1982, içinde Sandor Eckhardt'ın makalesi. s: 53-55,
* apokaliptik: kıyametçi, kıyametle bağlantılı olan şey..
apokalipsis: kıyamet
Yazar adı belirtilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder