30 Kasım 2018

Feodalizm veya Derebeylik

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018
Harold, Dük William'a bağlılık yemini ediyor.
Sahne (23) Bayeux Goblen'ninden (halı) alınmıştır.
Konunun tarihçesini ve belli başlı özelliklerini anlatmadan önce sürekli kullanacağımız bazı kavramları açıklayarak konuya giriş yapacağım. Aslında Feodalizme özgü bu kavram ve terimleri açıklamaya çalışırken konuya odak noktasından girmiş olacağız.

Önce ana kavramımız olan Fief (tımar) ile başlayalım. Fief (Latincesi Feodum ya da feudum); Hizmet karşılığında bağışlanmış mülk anlamına gelir, anlaşıldığı gibi Feodalizm kelimesi de zaten bu sözcükten türetilmiştir. Demek ki ilk kavramamız gereken halka, belli bir hizmet karşılığında mülk edinilmesi… Yalnız dikkat ediniz bu mülk parayla satın alınmıyor, bağışlanıyor.
Soru: Kim bağışlıyor? Neden bağışlıyor? Hangi hizmetler karşılığı bağışlama işlemi yapılıyor?

İşte bunlar ilk anda aklımıza gelmesi gereken sorular. Konu ilerledikçe bu soruların cevabını bulmaya çalışacağız.

Hristiyanlık, Kilise ve Papalık

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018
https://www.wdl.org/en/item/4108/view/1/7/
Nürnberg Chronicle'da Meryem Ana, Çocuk İsa ile birlikte resmedilmiş.
Kitap bu görselle başlatılmış. 
Hıristiyanlık;  İsa’nın yaşamını kişiliğini, öğretilerini temel alan din olarak tanımlanabilir. Hıristiyanlık, Filistin'deki Yahudi toplumu içinde bir muhalif akım olarak ortaya çıkmıştır. İsa ve havarileri birer Yahudi idi ve Yahudilik inanışına göre beklenen “Mesih” (kurtarıcı, kutsanmış anlamında üzerine yağ sürülmüş demektir) İsa’nın kendisinden başka bir şey değildi. Elbette bu inanışa İsa ve havarileri sahipti, diğer Yahudi toplumu üyeleri ise bu inanışı öfke ve tepkiyle karşılamışlar, İsa’nın, Mesih olduğunu kabul etmemişlerdir (Mesih'in Yunancası “Hristos”tur. Hıristiyanlık kelimesi de buradan yaratılmıştır).

29 Kasım 2018

Ortaçağ'da Avrupa-Giriş

Dilara Kahyaoğlu 
1998-2018
Ortaçağ'da Floransa Kaynak: Nürnberg Chronicle

Tarihsel bir dönem olarak “Orta Çağ” terimi “Kavimler Göçü” sonrasına denk gelen bir dönemdir. Yüzyıllarla ifade edecek olursak 4.yüzyıl ile yaklaşık 15. yüzyıl arasına denk gelir.

Soru: Bu dönem, neden yeni bir Çağ olarak kabul edilmiş olabilir? Örnekler vererek açıklayınız.

İlkçağ denilen dönemin (MÖ 4000 (?) - MS 375/476) son yüzlerce yılında Güney Avrupa’ya ve tüm Akdeniz çevresine egemen tek bir devlet/imparatorluk vardı: Roma İmparatorluğu..
Roma’dan önceki uygarlıkların hiç biri böylesine bir bütünsellik sağlayamamıştı Güney Avrupa’da. Güney Avrupa coğrafi terimini özellikle kullanıyoruz çünkü tüm bu gelişmeler olurken Kuzey Avrupa halkları güneyden farklı olarak görece bağımsız ve savaşçı göçebeler (kır toplumları) olarak yaşıyorlar ve Roma tarafından “barbar” olarak isimlendiriliyorlardı. Roma’dan önce İtalya’da Etrüskler vardı ayrıca bugünkü Yunanistan'a ve Batı Anadolu kıyılarına serpilmiş durumda Yunan şehir devletleri, Akdeniz kıyılarına serpilmiş durumda Yunan kolonileri ve Fenike kolonileri vb. bulunuyordu. Bu konuları geçen sene işlediğinizi düşünerek kısaca hatırlatmak istedik.

24 Kasım 2018

Sorular Eşliğinde İç Asya'da Sözlü ve Yazılı Kültür

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018


Sözlü Kültür, Yazılı Kültür 
El Castillo mağarasından (İspanya) simgesel bir resim. Diğer mağara resimlerinden
 farklı olarak burada somut bir varlık resmedilmemiş. Bu işaretler, yazının olmadığı dönemde
 insanların iletişim için kurdukları bir sistem olabilir diyor uzmanlar.
Anlamını bilmesek de yazının icadını hazırlayan ihtiyacı gösteren (iletişim?)
bir duruma işaret ettiği açıktır.
https://www.donsmaps.com/castillo.html
Giriş
Yazı günümüzden yaklaşık 6000 yıl önce bulunmuştur. Yazıya alışkın olan, modern toplumda yaşayan bizler, öğrendiğimiz bilgilerin çoğunu kitaplardan okumuşuzdur. Unutmamak, unutturmamak için anılarımızı yazarız, geçmiş dönemlerden günümüze kadar ulaşmış olan bilgiler, düşünceler, kitaplarda saklıdır –şimdilerde bilgisayarda ama o da sonuçta yazıyla yapılan bir saklama/kayıt işlemidir- kimi zaman da duygularımızı dile getirmek için şiirler yazarız veya okuruz, okuma- yazma faaliyetini yürütmediğimiz neredeyse bir günümüz geçmez.

Soru: Peki yazının hiç olmadığı eski çağlarda insanlar ne yapıyorlardı? Önce yanıtlayıp sonra aşağıdaki paragrafla devam ediniz.

21 Kasım 2018

Göç, Göçebelik, Sınıflar, Demokrasi vb. Üzerine Tartışma

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018



Kaynak*
Bozkır savaşçı göçebelerinin ve **diğer savaşçı toplulukların; çıkış noktaları (anayurt),
göçleri,  yayılış yönleri
**Sadece, Keltler, Medler, İskitler, Masagetler (İranlı bir halk) bu haritada gösterilmiştir.
Önce şu soruyla başlayalım: Eski Türklerin göçebe bir yaşam tarzını benimsediklerinden sürekli olarak bahsettik. Ama Göç ile Göçebelik aynı şey mi?

1. Göç; “Kişinin yeni koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek amacıyla ya da doğal, ekonomik, siyasal vb. zorunluluklar sonucunda yaşadığı topluluğu değiştirmesi” olarak tanımlanır. Göçü öteki toplumsal yer değiştirmelerden ayıran başlıca ölçüt göç edenin eski toplumsal ilişkilerini değiştirmesi, yeni yerleşim yerinde, yeni toplumsal ilişkiler kurmasıdır. Bu nedenle kısa süreli ve mevsimlik yer değiştirmeler göç sayılmaz.

İnsanlık, çağlar boyunca çeşitli göçlere tanık olmuştur, örneğin;
*Avcı ve toplayıcı toplumların göçleri; Özellikle tarihin ilk dönemlerinde insanlar, yiyecek bulmak için, daha çok da av hayvanlarının peşinden, dünyanın dört bir tarafına dağılmışlardır.
*Denizci toplumların göçleri; Özellikle Akdeniz havzasında Yunanlıların, Fenikelilerin göçleri ve gittikleri yerlerde koloniler kurmaları.
*Göçebe otlatıcıların göçleri; Avrasya Bozkırları, Afrika, Orta Doğu Savanları’nda görülen göç hareketleridir. Bu kesimin özellikle tarımla uğraşan toplumlara karşı askeri üstünlükleri vardır.
*12. yüzyıldaki Dor, Frig, Aka göçleri
* MS 4.yüzyılda görülen Kavimler Göçü
*Yeniçağ'da Amerika kıt'asına yapılan büyük göçler vb.

19 Kasım 2018

Sorularla İç Asya'da Şamanlık, Manicilik, Budacılık ve Daha Fazlası

Dilara Kahyaoğlu
1998-2018

Kaynak için bkz. *

Din nedir? İnanç Nedir?
Önce, “din nedir?” sorusu ile işe başlayalım; Geniş anlamıyla yaşam biçimi , hayatın nasıl yönlendirilmesi gerektiği konusunda benimsenen düşünce, inanç, ilke ve değerler bütünü anlamına gelen din, dar anlamda ise evrendeki düzeni ve hayatı ancak yaratıcı bir tanrının varlığı ile anlamlandırarak insanlığı kurtuluşa davet eden çağrılardan her biri anlamına gelmektedir. İki temel sınıfa ayrılır ki bunlar; insanlar tarafından konulmuş olan belli ilkeler çerçevesinde oluşturulan “beşeri dinler” ile vahiy yolu ile peygamberler tarafından iletilmiş olduğuna inanılan “semavi dinler”dir.

İnanç ise; sorgulama düzleminin dışına çıkarılmış bilgi anlamına gelir (Dikkat: bu din ile aynı şey demek değildir). Bir şeyin öyle olduğuna ilişkin doğrudan, belirli nedenlere indirgenemeyen peşin kabul, önkabul anlamında kullanılmaktadır.

16 Kasım 2018

Eski Türk Tarihiyle İlgili Tarihçilik Sorunları

Dilara Kahyaoğlu
1999-2018

1240 yılında Moğollar tarafında yapılan Kiev şehrinin kuşatılmasından temsili
bir resim. Ortada duran kubbe şeklindeki devasa eşya komuta eden kişinin obasıdır.
Seyyar olarak savaş meydanına kadar getiriliyor ve karargah görevi de görüyordu.
Savaşçı göçebeler tahmin edilebileceği gibi bozkır yaşantısına uygun bir siyasi örgütlenme geliştirmişlerdi. Bir boyun kuvvetli bir şef önderliğinde diğer boyları kendisine bağlaması şeklinde ortaya çıkan bu siyasi yapılanmaya genellikle “Boylar Birliği” veya “Boylar Konfederasyonu” denmektedir. Bu tür bir örgütlenme hızla bir araya gelmeyi kolaylaştırdığı gibi hızla dağılmayı da kolaylaştırdığından eski Türk [1] kabile birliklerinin de çok çabuk dağıldığını biliyoruz.

Bu konuyla ilgili bazı sorunlarımız var. Öncelikle şu noktayı açalım:
1. Türklerde “tüm ülke hükümdar ailesinin ortak malı” idi, ders kitaplarında bu konu “Veraset Sistemi” [2] olarak geçer. Ülke toprakları derken kastedilen şey boylar birliğinin hakim olduğu sınırları çok belirgin olmayan alanlardır. Burada esas sorun “toprağın mülkiyeti kimindir?” sorunu değildir. Sorun, bu toprakları “kimin yöneteceği, kimin önderlik edeceği?” sorunudur. Ülke topraklarının tüm aileye ait olmasının anlamı hükümdar öldüğü zaman ortaya çıkar çünkü ölen hükümdarın yerine ailenin tüm erkek üyelerinin ülkeyi yönetme hakkı vardır. Bir daha tekrarlamak pahasına; “hükümdar ölünce kimin başa geçeceği belli değildir!”.

15 Kasım 2018

Kültür Nedir, Uygarlık Nedir, Uygarlık Çarpması Nedir?

Tenochtitlan, Diego Rivera
1. Kültür

Konunun ayrıntılarına girmeden önce sürekli kullandığımız bazı kavramların içeriğini ve tarihsel gelişimini kısaca inceleyecek olursak; “ kültür” Bir halkın ya da bir toplumun maddi ve manevi alanlarda oluşturduğu ürünlerin tümü; yiyecek, giyecek, barınak, korunak gibi temel ihtiyaçların elde edilmesi için kullanılan her türlü araç gereç, uygulanan teknik; fikirler, bilgiler, inançlar; geleneksel, dinsel, toplumsal, politik düzen ve kurumlar; düşünce, duyuş, tutum, ve davranış biçimleri; yaşama tarzı vb. örneklerle açıklanabilir.

Veya en geniş anlamı ile ; yeryüzünde beşeri hayatın başlangıcından bu güne kadar insanoğlu tarafından üretilmiş olan herşey.

Konuyla ilgilenen yazarların kültür ile ilgili olarak yazdıklarını incelediğimizde birçoğunun farklı farklı fikirler savunduğunu görürüz. Örneğin bir yazara göre kültür davranışlarla öğrenilen bir olgudur, bir diğerine göre kültürel gelişme olamaz çünkü tarih döngüsel olarak meydana gelen gelişmeler dizinidir.

Çoban Topluluklar

 William H. Mcneill


Tarla açma tarımı yayıldıkça ve bu yaşam biçimine bağlı kişilerin sayısı arttıkça, ilk çiftçilik yöntemlerinde yapılan iki değişiklik büyük bir önem kazandı. Tarımın ilk başladığı dağlık ve tepelik alanın kuzeyinde bulunan Avrasya’nın büyük bozkır bölgesinde az ağaç ve bu nedenle tarla açma tarımına doğal olarak uygun az yer vardı. Öte yandan bozkıra özelliğini veren geniş otlaklar evcilleştirilmiş hayvan sürülerinin yaşamasına uygun yerlerdi. Bu durumda bozkırın avcıları ilk çiftçilerce geliştirilen bir dizi uğraşı ile karşılaştıklarında, tahıl tarımının gerektirdiği yorucu ekme biçme işlerini benimsemeyip, hayvan evcilleştirmeyi benimseyerek, coğrafi çevrelerine etkin bir uyum gösteriyorlardı.

Böylece, tarımın ne olduğunu bilen, ama onu hor gören kendine özgü bir çoban yaşam biçimi ortaya çıktı. Dağların güneyinde, daha sıcak ve daha kurak olmakla birlikte, otlakların, Arap Yarımadası’nın büyük yayı boyunca çölü renklendirdiği, kuzeyin bozkırlarına benzer bir çevre vardı. Bu bölgede de çobanlık, neolitik çiftçilik tekniklerinin bir çeşitlemesi olarak gelişti. Güney bölgesinde evcilleştirilen hayvanların çeşitleri, kuzeyde yeğlenen iri hayvanlardan farklıydı. Koyunlar, keçiler ve eşekler, yarı çöl ikliminde yaz ayları çekilen yem kıtlığına, iri yapıları kuzey bozkırının soğuk kışlarını ölmeden geçirmelerinde yardımcı olan sığırlardan ve atlardan daha iyi dayanabildiler.

03 Kasım 2018

Kırgızlar, Sibirler, Hazarlar, Avarlar, Oğuzlar ve Daha Fazlası...



Dilara Kahyaoğlu
1998
Kaynak
Kırgızlar
İlk Yaşadıkları bölgenin Baykal Gölü civarındaki İrtiş nehri dolayları olduğu sanılıyor. Önceleri Hiung-nu boylar birliğine bağlı olarak yaşadılar. Uygurların dağılması üzerine Ötüken bölgesinde bağımsız bir Kırgız Birliği kurdular (840). 1207 tarihinde Cengiz Han’ın kurduğu Moğol Devletine ilk bağlanan kavim Kırgızlar olmuştur. Günümüzde yaşayan en eski "Türk" kavimlerinden biridir. Ünlü Manas Destanı Kırgızlar tarafından meydana getirilmiştir.

01 Kasım 2018

Hiung-nular veya Asya Hunları Üzerinde Farklı Konuları Tartışma

Dilara Kahyaoğlu 
1998

Sınırlar için aşağıdaki tartışmaya bkz.
"Hun" adı ilk kez Çin kaynaklarında karşımıza çıkar ( M.Ö 318 yılına ait bir yazılı antlaşmada), yalnız orada “Hiung-nu” olarak geçmektedir.
Yaşadıkları esas bölge; Orhun ve Selenga ırmakları civarıdır.
Bilinen ilk hükümdarları  Teoman'dır (Tu-man).
En parlak dönemlerini Mete (Mao-dun)* zamanında yaşamışlardır.
Dikkat: Avrupa Hunları ile Asya Hunlarının aynı etnik kökene sahip oldukları tartışmalı bir konudur.