13 Nisan 2019

Osmanlılar Yeniden Toparlanıyor: Çelebi Mehmet Dönemi ve Şeyh Bedrettin

Dilara Kahyaoğlu

Mehmet Çelebi Dönemi Belli Başlı Olayları
*Diğer kardeşlerini bertaraf eden Mehmet Çelebi tek başına iktidara sahip olmayı başardı.
*İzmir’i Saruhanoğullarından aldı, Karaman üzerine sefer düzenledi ve bu sefer sonucu Akşehir ve Beyşehir'i ele geçirerek Anadolu’da kaybolan Osmanlı otoritesini yeniden kurmaya çalıştı.

*Rumeli seferlerine çıkıldı ve Eflak kuvvetleri yenilgiye uğratıldı, Eflak vergiye bağlandı.
*1416 yılında Venedikliler ile ilk deniz savaşı yapıldı, bu savaş sonucunda Osmanlılar yenilmiştir.

*Şeyh Bedrettin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ayaklanması çıktı. Bu konu ayrıntılı olarak aşağıda yer almaktadır.

*Timur tarafından esir olarak tutulan Mustafa Çelebi, Timur ölünce geri gelerek tahtta hakkı olduğunu iddia ederek ayaklandı ama başarısız olunca Bizans’a sığınmak zorunda kaldı.

Şeyh Bedrettin (1358? – 1420)
Sol yakada Simavna (Sarıhıdır) kasabası görünüyor. Bugünkü adıyla Kyprinos

Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin olarak da bilinir. Tarihsel kaynaklarda soyu ve yaşamıyla ilgili birbirinden çok farklı bilgiler vardır. Torununun yazdığı Menakıba göre babası Simavna kadısı İsrail, annesi ise Simavna[1] tekfurunun kızıdır ve sonradan Müslüman olarak Melek Hatun adını almıştır. 

Dönemin tanınmış bilginlerinden fıkıh, astronomi ve mantık dersleri alan Bedrettin 1383 yılında Mısır’a gider. Orada ünlü bilginlerin derslerini izlerken bir taraftan da Memluk sultanının oğluna ders verir. Mısır’da bulunduğu sıralarda Şeyh Ahlat ile tanışan Bedrettin ona bağlanarak tasavvufla ilgilenmeye başlar. Bir ara davet üzerine Timur’un sarayına giden ve oradaki tartışmalara katılan Bederettin, büyük başarılar elde eder ve ünü yayılır.
Mısır’a döndüğünde ise önce Şeyh Ahlati’nin halifesi, o ölünce de tekkenin şeyhi olur. 1405’de Mısır’dan ayrılan Bedrettin, önce Edirne’ye yerleşir. Fetret dönemi sırasında Edirne’de hükümdarlığını ilan eden Musa Çelebi tarafından kazaskerliğe getirilir. Musa Çelebi’nin, Mehmet Çelebi’ye yenilerek öldürülmesi üzerine de İznik’e sürülür.

Müritlerinden Börklüce Mustafa’nın Aydın’da, Torlak Kemal’in ise Manisa’da ayaklanmaları üzerine Sinop üzerinden Kırım’a geçer iddialara göre oradaki dervişleri, tımarlı sipahileri ve medrese öğrencilerini örgütlemeye girişir geniş bir taraftar kitlesi toplar. Çelebi Mehmet’in Rumeli’ye geçtiğini öğrenince de Deliormana saklanır ve (nasıl olduğu tartışmalı olan bir şekilde) ele geçirilir. Serez’e götürülen Bedrettin ulemadan oluşan bir mahkeme önünde yargılanır ve idama mahkum edilir.

Bedrettin’in kemikleri 1924 yılında Serez'den İstanbul’a getirildi. 1961 yılında ise sultan Mahmud’un türbesine gömüldü.

Tasavvuf[2] düşüncesine bağlı olan Bedrettin, “vahdet-i vücut” düşüncesine karşı çıkarak “vahdet-i mevcut” düşüncesini savunmuştur. Ona göre; doğa ve tanrı aynı şeydir, bu yüzden bir çok yazar onun panteist-sufi görüşler savunduğunu düşünmüşlerdir.
Birliği, tanrı temsil eder, tüm farklılıklar, çelişki ve karşıtlıklar onda birleşmiş ve ortadan kalkmıştır. Tanrı, bu anlamda mutlak varlıktır, birliktir. Çokluğu ise doğa ya da evren temsil eder. Mutlak varlık, hem beden hem ruh olarak ortaya çıkar, bunları birbirinden ayırmak imkansızdır. Ruh ve maddeyi eş tutan düşüncesiyle Bedrettin diğer mutasavvıflardan ayrılır.

Varidat adlı eserinde tek tanrılı dinlerin kaynağının bir olduğunu ve sonuçta ahiret açısından hepsinin vardığı noktanın aynı olduğunu söylemiştir. Kıyamet belirtileri olarak Mehdinin ya da deccalın gelmeyeceğini, cennet ve cehennemin olmadığını, onların bu dünyaya ilişkin simgeler olduğunu ileri sürmüştür. Ortak mülkiyeti de savunan Bederettin “ahlak konusunda tasavvaufa bağlı kalmış, ama Kuranın yorumunda ise batıniliği tercih ederek, ayetlerin birer simge olduğunu söylemiştir” diyor bazı yazarlar, ama diğer bir kısım yazar da onun batini fikirlere sahip olduğunu redederler. Bazı kitapları günümüze kadar ulaşmayan Bedrettin’in görüşleri uzun yıllar boyunca etkili olmuştur.

Şeyh Bedrettin ayaklanması çok tartışmalı bir konudur. Bu konuda bir çok fikir ileri sürülmüştür. En temel iki ayrım “bir halk ayaklanması mıydı? yoksa bir “saltanat davası mıydı?” noktasında düğümlenmektedir.

Ama şurası kesindir ki Anadoluda çıkan benzer ayaklanmalar içinde önderinin ilmiye sınıfından kazaskerliğe kadar yükselmiş bir kişi olduğu tek ayaklanmadır. Şeyh Bederettin’in düşünceleri ve ayaklanması bir çok tarih, felsefe, edebiyat ve sanat yapıtına konu olmuş ölümünden sonra adına Simaviye adı verilen tarikat kurulmuş 16. yüzyılda Anadolu ve Rumeli’nde onun izinden gidenlere rastlanmıştır.

Börklüce Mustafa; ( - öl;1419) Dede Sultan olarak da bilinir. Şeyh Bedrettin’in kethüdası olan Börklüce, Çelebi Mehmet’in kardeşi Mustafa çelebi ile uğraştığı sıralarda 5000 kişilik bir kuvvetle Karaburun’da (İzmir) ayaklanmıştır. Daha önceden yaptığı çalışmalarla İzmir ve Aydın içinde bir çok yandaş bulduğu gibi Sakız adasındaki Hıristiyanları da etkilemişti. Börklüce önce üzerine gönderilen İzmir sancakbeyi Aleksander’ı öldürür, arkasından da Saruhan sancakbeyi Timurtaş Ali Paşa’yı yener. Bunun üzerine Çelebi Mehmet, sadrazam ve beylerbeyi Bayezit paşa ile oğlu şehzade II. Murat’ı Börklüce’nin üzerine gönderir. Paşa önemli kayıplar vererek Börklüce’yi yakalar ve Selçuk’a götürerek yandaşlarıyla beraber işkenceyle öldürtür. Ölümünden sonra Dede Sultan’ın yaşadığı söylencesi yörede yaygınlık kazanmış ve bir çok halk şiirine konu olmuştur.

Torlak Kemal;  (- öl; 1419) Yahudi asıllı olduğu söylenir. Manisa ve yöresinde Bedrettin’in Ortak mülkiyeti savunan öğretisini yaymak ve yandaş toplamak için çalışmaya başlar. Bayezit paşa önce Börklüce’nin 5000 kişilik ordusunu kılıçtan geçirmiş arkasından da Torlak Kemal’in 3000 kişilik ordusunu yenilgiye uğratıp Torlak Kemal’i öldürtmüştür. Şeyh Bedrettin, bu iki müridinin zamansız ayaklandıkları için yenildiklerini söylemiştir.
Bölgenin daha geniş planda görünümü

Kyprinos'un yakından görünümü


Notlar
[1]  Simavna: Bugün Yunanistan sınırı içindeki kasaba.. Güncel ismi, Kyprinos 'tur.
[2] Tasavvuf; İslam dünyasında 8. yüzyılda ortaya çıkan ve 9. yüzyılda eski Yunan, Yahudi, Hint ve eski İran düşüncelerini etkisiyle sistemleşen; gizemci, dini ve felesefi öğreti... Onlara göre insan yaşamının en yüksek amacı Temâşa (bakıp seyretme, görme, gezme) ve vecd (kendinden geçecek derecede tanrı sevgisine dalma) yoluyla tanrıya ulaşmasıdır. Zamanla iki temel akıma ayrılmıştır; vahdet-i vücut ve vahdet-i mevcut .
Panteizm; Her şey tanrıdır, tanrı doğadaki her şeydir, her şeyin içinde bulunur. Doğadaki her şey tanrının parçasıdır.


Aşağıdaki sorulardan yararlanarak metni çözümleyiniz
1-Osmanlı-Venedik Savaşı’nın nedenleri neler olabilir?
2-Şeyh Bedrettin ayaklanmasının siyasi, sosyal ve ekonomik nedenlerinin neler olabileceğini düşününüz.

3-Bu ayaklanma, o dönemin Osmanlısı ve İslam dünyası hakkında sizlere neler düşündürdü?

Bu seride yer alan Osmanlı tarihiyle İlgili diğer konular ve kaynaklar için bkz.
https://tarihegitimi.blogspot.com/2019/06/osmanl-tarihi-ders-notlar-konular.html

Hiç yorum yok: