Dilara Kahyaoğlu
14. yüzyıldan 16. Yüzyıl sonlarına kadar, Batı Avrupalılar yalnız okyanusların ötesindeki ülkeleri keşifle yetinmemiş; edebiyat, sanat ve düşün alanlarında önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. Bu ilerlemelerin tümüne “Rönesans”[1] adı verilir. Bu dönemin en belirgin özelliği eski Yunan ve Roma kültürünün canlandırılmasıdır. Bu yüzden kelime anlamı olarak Rönesans yeniden doğuş -yeniden bulunan, yeniden doğan- demektir. Ama İlkçağ düşünürlerinin çoğu, gerçekte Ortaçağ'da da biliniyordu. Dolayısıyla bu tanımdan yola çıkarak Batı'da; edebiyat, sanat veya düşünce hayatının hiç yoktan doğduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Olan sadece eski antik kültürün yeniden canlandırılması ve yeniden yorumlanmasıdır.
Ortaçağ Avrupa'sının da kendine özgü bir edebiyat, sanat ve düşünce hayatı (skolastik felsefe) vardı. Kısacası; “Rönesans” modernizmin öncüsü olduğu kadar Ortaçağ'ın da mirasçısıdır. Rönesans'ın kökleri Ortaçağ'ın sonlarında (12. yüzyıl) başlayan bir dizi siyasal, toplumsal dönüşümde yatmaktadır. Şimdi bunların belli başlılarının neler olduğuna bakalım.
Rönesans'ı hazırlayan tarihsel koşullar
Öncelikle Rönesans'ın anayurdu sayılan İtalyan kentlerinin siyasi ve sosyo-ekonomik yapısını incelemek gerekir. Akdeniz ticareti sayesinde oldukça zengin olan bu kentlerde soylular, tüccarlar, rantiyeler ve zanaatçılar bir arada yaşayıp çalışıyor, aynı milislerde çarpışıyor, evlilik yoluyla ilişki kuruyor ve özellikle kilisenin otoritesine karşı ortaklaşa direniyorlardı. Böylelikle, kentsel bütünleşme ve yurttaşlık bilinci gelişirken, halk egemenliği kavramı da gelişmeye başlamıştı. Kentli İtalyanlar, arada hiç bir aracı olmaksızın devletle ilişki kurmayı öğrendiler. Bütün bu nedenlerden ötürü, İtalyan kentlerinin yurttaşları diğer Avrupa devletlerine kıyasla çok daha bağımsız ve bilinçliydi. Halkın giderek siyasileşmesi okumaya, öğrenmeye duyulan ihtiyacı ve merak duygusunu körüklemişti. Okur yazar oranının artmasında etkili olan diğer bir faktör matbaanın bulunması, kitap basımının çoğalmasıdır.
Akdeniz ticaretinden zengin olmuş bir burjuva sınıfın varlığı ve bu kişilerin paralarını lüks harcamalar için ayırabilmeleri, sanatçıları korumaları (burjuva sınıfından olan bu kişilere mesen denirdi) sayesinde, sanatçılar da yaptıkları işten para kazanmaya başladılar. Böylelikle resim, heykeltıraşlık gibi sanat alanları bir meslek, sanatçılara gelir getiren ve devamlı yapılabilecek bir iş olarak algılanmaya başlayınca ortaya bir çok sanatçı ve birbirinden güzel eserler çıkmaya başladı.
İtalyanların içinde bulunduğu coğrafi konum sayesinde yaptıkları ticaret, onları diğer kültürlerle özellikle Doğu ile ilişki içinde olmaya itmişti. Bu durum İtalyan halkı üzerindeki kültürel birikimi arttırmıştır.
Rönesansın felsefesi “Hümanizm”
Bu dönemin öncüleri hümanistlerdir. Hümanizm antik çağ edebiyatı üzerinde yapılan çalışmalar verilen bir addı. Hümanistler önce Yunan ve Roma uygarlığının eserlerini inceleyip, yeniden yorumlamakla işe başlamışlardı. Bir anlamda eski antik çağ yazarlarının kitaplarının incelenmesi, dine bağlı bir düşünce hayatı geliştirmiş olan İtalyanları din dışı konularda da okumaya, düşünmeye, tartışmaya ve yazmaya itmiştir. Hümanizm, Ortaçağ'ın düşünce yaşamına egemen olan, Skolastik felsefeyi yaratan din adamlarınca değil kilise dışındaki kültür adamlarınca başlatılmış olsa da küçümsenmeyecek sayıda kilise, tarikat ve özellikle manastır mensupları arasında da bu konularda çalışmalar yapanlar çoktu. Ve zaten manastırlarda başlayan, sabır ve disiplinle yürütülen eski kitapların kopyalanması, çevrilmesi ve saklanması faaliyeti olmasaydı; elde incelenecek bir antik eser olmayacaktı.
Hümanizmin en belirgin özelliği, bütün dışavurumları ve kazanımlarıyla insanı kendine konu edinmesiydi. Hristiyanlığa göre insanlar, ilk günahın (Hristiyan teolojisine göre; Adem ve Havva'nın cennetten kovulmasına neden olan olay. Şeytan'ın kışkırtmasıyla, Tanrı tarafından yasaklanmış bir meyveyi yemeleri sonucu cennetten kovulup yeryüzüne sürülürler) kefaretini ödeyecek biçimde yaşamalıydı, böyle yaşamayı soylu bir eylem olarak görüyorlardı. Hümanistler ise bunun tersini düşündüler. İnsan; yaratıcı olmalı, doğaya üstün gelme mücadelesi yürütmeliydi. Önerdikleri; öbür dünya için yaşamak değildi. İnsanın bu dünyada kendisi için ve doğaya karşı yapacağı şeyler vardı. Bunu yaratmanın yolu olarak da onlar eski Yunan ve Roma uygarlıklarının değerlerini yeniden keşfedip, benimsemeye çalıştılar. Ama bunu yaparken de yepyeni bir düşünsel bakışın gelişmesine katkıda bulundular. İşte Hümanizm adı verilen bu felsefedir ki diğer bütün kültürel alanları etkiledi, her alanda, örneğin; resim, heykel, mimari bilimde, vb. bu doğrultuda çalışmalar başladı.
Sonuçları
Rönesans'ın en büyük başarısı; insanı dinsel iktidarın dayattığı dinsel kalıplardan kurtarıp özgürleştirmesinde, özgür araştırma ve eleştiriye kapıyı açmasında olmuştur. Bir anlamda Rönesans'la beraber birey ortaya çıkar. Dinden uzaklaşarak, aklını bağımsızlaştırmaya çalışan ve bu anlamda kendi yeteneklerine güvenen birey… Bu durum kaçınılmaz olarak, yalnızca din adamlarının elinde olan kültür tekeline de son vermiştir.
Hümanistlerin veya diğer bir söyleşiyle Rönesans'ın sağladığı düşünsel akım, Hristiyanlıkta “reform hareketi” denilen dinsel hareketin de kıvılcımını yakmıştır. Ama daha sonra inceleyeceğimiz gibi aslında Reform, Rönesans'ın taşıdığı laik değerlere bir tepki niteliğinde ortaya çıkmış bir harekettir.
Başlangıçta Rönesans'ın merkezi İtalya'ydı ancak daha sonra bu akım bütün Avrupa’ya yayılmış fakat her devlet, kendine özgü bir Rönesans dönemi geçirmiştir.
Rönesans'ın savunduğu fikirler bilimsel devrimin de ön koşullarını da hazırladı, 17. yüzyılda da bu dönemin etkisi ile önemli bilimsel ilerleme kaydedilmişti. Örneğin yaklaşık 2 bin yıldır dünyanın evrenin merkezi sayıldığı astronomide, “İlkçağ'ın güneş merkezli kuramları” Rönesans döneminde yeniden tartışılmaya başlamıştır.
Hümanistler matematiği ve geometriyi de beşeri bilimler arasına sokmuşlar, resimde ve mimaride geometrinin uygulanmasıyla yeni bir anlayış gelişmişlerdir ki buna da “perspektif kuralları” diyoruz.
İtalya’da Hümanistler, Latincenin yanı sıra çok sayıda yerel lehçede de eser verdiklerinden giderek yerel diller önem kazanmış ve bu durum ileride ulusal dillerin ortaya çıkmasına ciddi bir katkıda bulunmuş, Latince'nin bir kültür dili olarak tekeline son verilmiştir.
Rönesans'ın en önemli sonuçlarından biri de güzel sanatlar alanındaki ilerlemeydi. Dinsel bağnazlıkların kırıldığı bu dönemde gerek resim, gerekse heykel sanatında gerçekçi bir bakış açısı egemen oldu. İnsan, ideal güzellik kavramı içinde, ideal oranlarında ele alındı. Dinsel konuların işlenişinde bile gerçeğe yakınlık yeğlendi.
Devrin en tanınmış hümanistleri şunlardır:
Dante, Petrarka, Bocaccio, Machiavelli (İtalyan)
Cervantes (İspanyol)
Montaigne (Fransız)
Francis Bacon, Shakespeare (İngiliz)
Ressamları
Leonardo da Vinci, Raffaello, Michelangelo (İtalyan)
Alber Dürer (Alman)
Heykeltraşları
Michelancelo, Bramante (İtalyan)
Pier Lesko (Fransız)
Bilim İnsanları
Kopernik (Polonyalı)
Çalışma Soruları
Raphael'ın Atina Okulu adlı tablosu Bu tablo Hümanizm ve Rönesans temasına çok yakışıyor Hümanizm'e yol gösteren Antik yazarların en önemlilerini bu tabloda görmek mümkün |
Ortaçağ Avrupa'sının da kendine özgü bir edebiyat, sanat ve düşünce hayatı (skolastik felsefe) vardı. Kısacası; “Rönesans” modernizmin öncüsü olduğu kadar Ortaçağ'ın da mirasçısıdır. Rönesans'ın kökleri Ortaçağ'ın sonlarında (12. yüzyıl) başlayan bir dizi siyasal, toplumsal dönüşümde yatmaktadır. Şimdi bunların belli başlılarının neler olduğuna bakalım.
Rönesans'ı hazırlayan tarihsel koşullar
Öncelikle Rönesans'ın anayurdu sayılan İtalyan kentlerinin siyasi ve sosyo-ekonomik yapısını incelemek gerekir. Akdeniz ticareti sayesinde oldukça zengin olan bu kentlerde soylular, tüccarlar, rantiyeler ve zanaatçılar bir arada yaşayıp çalışıyor, aynı milislerde çarpışıyor, evlilik yoluyla ilişki kuruyor ve özellikle kilisenin otoritesine karşı ortaklaşa direniyorlardı. Böylelikle, kentsel bütünleşme ve yurttaşlık bilinci gelişirken, halk egemenliği kavramı da gelişmeye başlamıştı. Kentli İtalyanlar, arada hiç bir aracı olmaksızın devletle ilişki kurmayı öğrendiler. Bütün bu nedenlerden ötürü, İtalyan kentlerinin yurttaşları diğer Avrupa devletlerine kıyasla çok daha bağımsız ve bilinçliydi. Halkın giderek siyasileşmesi okumaya, öğrenmeye duyulan ihtiyacı ve merak duygusunu körüklemişti. Okur yazar oranının artmasında etkili olan diğer bir faktör matbaanın bulunması, kitap basımının çoğalmasıdır.
Akdeniz ticaretinden zengin olmuş bir burjuva sınıfın varlığı ve bu kişilerin paralarını lüks harcamalar için ayırabilmeleri, sanatçıları korumaları (burjuva sınıfından olan bu kişilere mesen denirdi) sayesinde, sanatçılar da yaptıkları işten para kazanmaya başladılar. Böylelikle resim, heykeltıraşlık gibi sanat alanları bir meslek, sanatçılara gelir getiren ve devamlı yapılabilecek bir iş olarak algılanmaya başlayınca ortaya bir çok sanatçı ve birbirinden güzel eserler çıkmaya başladı.
İtalyanların içinde bulunduğu coğrafi konum sayesinde yaptıkları ticaret, onları diğer kültürlerle özellikle Doğu ile ilişki içinde olmaya itmişti. Bu durum İtalyan halkı üzerindeki kültürel birikimi arttırmıştır.
Rönesansın felsefesi “Hümanizm”
Bu dönemin öncüleri hümanistlerdir. Hümanizm antik çağ edebiyatı üzerinde yapılan çalışmalar verilen bir addı. Hümanistler önce Yunan ve Roma uygarlığının eserlerini inceleyip, yeniden yorumlamakla işe başlamışlardı. Bir anlamda eski antik çağ yazarlarının kitaplarının incelenmesi, dine bağlı bir düşünce hayatı geliştirmiş olan İtalyanları din dışı konularda da okumaya, düşünmeye, tartışmaya ve yazmaya itmiştir. Hümanizm, Ortaçağ'ın düşünce yaşamına egemen olan, Skolastik felsefeyi yaratan din adamlarınca değil kilise dışındaki kültür adamlarınca başlatılmış olsa da küçümsenmeyecek sayıda kilise, tarikat ve özellikle manastır mensupları arasında da bu konularda çalışmalar yapanlar çoktu. Ve zaten manastırlarda başlayan, sabır ve disiplinle yürütülen eski kitapların kopyalanması, çevrilmesi ve saklanması faaliyeti olmasaydı; elde incelenecek bir antik eser olmayacaktı.
Hümanizmin en belirgin özelliği, bütün dışavurumları ve kazanımlarıyla insanı kendine konu edinmesiydi. Hristiyanlığa göre insanlar, ilk günahın (Hristiyan teolojisine göre; Adem ve Havva'nın cennetten kovulmasına neden olan olay. Şeytan'ın kışkırtmasıyla, Tanrı tarafından yasaklanmış bir meyveyi yemeleri sonucu cennetten kovulup yeryüzüne sürülürler) kefaretini ödeyecek biçimde yaşamalıydı, böyle yaşamayı soylu bir eylem olarak görüyorlardı. Hümanistler ise bunun tersini düşündüler. İnsan; yaratıcı olmalı, doğaya üstün gelme mücadelesi yürütmeliydi. Önerdikleri; öbür dünya için yaşamak değildi. İnsanın bu dünyada kendisi için ve doğaya karşı yapacağı şeyler vardı. Bunu yaratmanın yolu olarak da onlar eski Yunan ve Roma uygarlıklarının değerlerini yeniden keşfedip, benimsemeye çalıştılar. Ama bunu yaparken de yepyeni bir düşünsel bakışın gelişmesine katkıda bulundular. İşte Hümanizm adı verilen bu felsefedir ki diğer bütün kültürel alanları etkiledi, her alanda, örneğin; resim, heykel, mimari bilimde, vb. bu doğrultuda çalışmalar başladı.
Sonuçları
Rönesans'ın en büyük başarısı; insanı dinsel iktidarın dayattığı dinsel kalıplardan kurtarıp özgürleştirmesinde, özgür araştırma ve eleştiriye kapıyı açmasında olmuştur. Bir anlamda Rönesans'la beraber birey ortaya çıkar. Dinden uzaklaşarak, aklını bağımsızlaştırmaya çalışan ve bu anlamda kendi yeteneklerine güvenen birey… Bu durum kaçınılmaz olarak, yalnızca din adamlarının elinde olan kültür tekeline de son vermiştir.
Hümanistlerin veya diğer bir söyleşiyle Rönesans'ın sağladığı düşünsel akım, Hristiyanlıkta “reform hareketi” denilen dinsel hareketin de kıvılcımını yakmıştır. Ama daha sonra inceleyeceğimiz gibi aslında Reform, Rönesans'ın taşıdığı laik değerlere bir tepki niteliğinde ortaya çıkmış bir harekettir.
Başlangıçta Rönesans'ın merkezi İtalya'ydı ancak daha sonra bu akım bütün Avrupa’ya yayılmış fakat her devlet, kendine özgü bir Rönesans dönemi geçirmiştir.
Rönesans'ın savunduğu fikirler bilimsel devrimin de ön koşullarını da hazırladı, 17. yüzyılda da bu dönemin etkisi ile önemli bilimsel ilerleme kaydedilmişti. Örneğin yaklaşık 2 bin yıldır dünyanın evrenin merkezi sayıldığı astronomide, “İlkçağ'ın güneş merkezli kuramları” Rönesans döneminde yeniden tartışılmaya başlamıştır.
Hümanistler matematiği ve geometriyi de beşeri bilimler arasına sokmuşlar, resimde ve mimaride geometrinin uygulanmasıyla yeni bir anlayış gelişmişlerdir ki buna da “perspektif kuralları” diyoruz.
İtalya’da Hümanistler, Latincenin yanı sıra çok sayıda yerel lehçede de eser verdiklerinden giderek yerel diller önem kazanmış ve bu durum ileride ulusal dillerin ortaya çıkmasına ciddi bir katkıda bulunmuş, Latince'nin bir kültür dili olarak tekeline son verilmiştir.
Rönesans'ın en önemli sonuçlarından biri de güzel sanatlar alanındaki ilerlemeydi. Dinsel bağnazlıkların kırıldığı bu dönemde gerek resim, gerekse heykel sanatında gerçekçi bir bakış açısı egemen oldu. İnsan, ideal güzellik kavramı içinde, ideal oranlarında ele alındı. Dinsel konuların işlenişinde bile gerçeğe yakınlık yeğlendi.
Devrin en tanınmış hümanistleri şunlardır:
Dante, Petrarka, Bocaccio, Machiavelli (İtalyan)
Cervantes (İspanyol)
Montaigne (Fransız)
Francis Bacon, Shakespeare (İngiliz)
Ressamları
Leonardo da Vinci, Raffaello, Michelangelo (İtalyan)
Alber Dürer (Alman)
Heykeltraşları
Michelancelo, Bramante (İtalyan)
Pier Lesko (Fransız)
Bilim İnsanları
Kopernik (Polonyalı)
Çalışma Soruları
1- Rönesans'ın öncülüğünü
neden İtalya yapmıştır?
2- Hümanist felsefe, insanı değiştirmiş midir, nasıl?
3- Rönesans'la birlikte
hangi alanlarda nasıl dönüşümler
yaşanmıştır?
4- Osmanlı Devleti Rönesans'tan etkilenmiş midir?
Notlar
[1] Kelimenin tam anlamıyla "Yeniden Doğuş" anlamına gelen Rönesans kelimesi ilk olarak 1830'larda İngilizce olarak ortaya çıkmıştır. Bu terim, Jules Michelet’in 1855 tarihli eseri, Histoire de France’da yer almaktaydı. Daha sonra yaygın bir kullanıma kavuştu.
Kaynak göstermeden kullanılamaz
Bu seride yer alan Osmanlı tarihiyle İlgili diğer konular ve kaynaklar için bkz.
https://tarihegitimi.blogspot.com/2019/06/osmanl-tarihi-ders-notlar-konular.html
Bu seride yer alan Osmanlı tarihiyle İlgili diğer konular ve kaynaklar için bkz.
https://tarihegitimi.blogspot.com/2019/06/osmanl-tarihi-ders-notlar-konular.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder