Dilara Kahyaoğlu
8. yüzyılda; Talas
savaşı’ndan sonra, Türkler arasında Müslümanlık yayılmaya başladı. İlk Müslüman
Türk boyu “Karluklar” olarak bilinir. Müslümanlık, diğer Türk boylarına çok
daha geç yayılmıştır.
11. yüzyılda; Oğuzlar, geleneksel bölgelerinden Batı'ya
doğru göçe başlarlar. Oğuzlar arasında Müslümanlığın yayılışı, işte bu
olaydan sonra olacaktır.
Anadolu’ya gelen göçebeler, özellikle Doğu ve Orta Anadolu’da “beylik” denilen siyasi birlikler
oluştururlar. Bunlar esas olarak aşiret temelinde örgütlenen birliklerdir.
Selçuklu
hanedanından önce Süleyman Şah (1077)
daha sonra oğlu I. Kılıç Arslan, Anadolu
Selçuklu Devleti’ni kurdu. Bu devlet, Anadolu’da Türkler tarafından oluşturulmuş,
ilk siyasi birliktir.
Selçukluların Anadolu’ya
egemen olduğu bu dönemde, Bizans İmparatorlu’ğu
iyice küçülür
ve Batı Anadolu’ya doğru
çekilir.
Anadolu Selçuklu
Devleti’nin kuruluş döneminde (1096),
Batılı/Katolik Hristiyanlar, Kudüs'ü Müslümanların elinden almak için Haçlı
Seferleri’ni başlatırlar. Anadolu,
Haçlıların Ortadoğu’ya inerken kullandıkları bir geçiş yoludur artık. Bu
durum bir yüzyıl kadar devam eder.
Anadolu Selçuklu Devleti,
12. yüzyılın tamamını yer yer
Haçlılarla, Bizanslarla ve Türk
beylikleriyle mücadele içinde, zaman zaman da birbirlerine karşı çeşitli
ittifaklar içinde birleşerek geçirirler.
13. yüzyılın başlarında Haçlılar artık, Anadolu’yu doğrudan geçiş yolu
olarak kullanmaktan vazgeçmiştir. Bizans iyice zayıflamış ve bir çok Türk beyliği ortadan kaldırılmış
olduğundan Selçuklular “yükselme dönemi” denilen süreci yaşarlar. Bu dönemde
ciddi ölçüde ticarete de dayanan bir ekonomik yapı yaratmayı başarırlar. Ama bu
dönem kısa sürecektir.
13. yüzyılın hemen
başlarında Asya’da önemli gelişmeler
olmaktadır. 1205 yılında Cengiz Han,
Moğol Konfederasyonu’nu oluşturur. 1206-1215 arasında Asya toprakları
Cengiz Han’ın büyük toprak fetihlerine sahne olacaktır. İşte tam bu aşamada Moğollar’ın egemenliğine girmek istemeyen
Türk boyları ve diğer gruplar hızla Anadolu’ya girmeye başlarlar.
Anadolu’ya gelen
göçerler, Selçuklu sultanlarının ve yöneticilerinin izni
ve yönlendirmesi ile özellikle “uç”
lara yani sınırlara yerleştirilirler. Göçerlerin gelişi ve yerleşmeleri,
Selçuklular için hem avantaj hem de
dezavantajdır. Avantajdır çünkü;
sınırlarda hem koruyuculuk yaparlar hem de yayılmaya hizmet ederler vb. Dezavantajdır çünkü; merkezin denetimi
altında bulunmak istemez, aşiret yapılarını bozup, dağılmak, eski geleneklerini
terk etmek istemezler bu yüzden de Selçuklu merkezine karşı sürekli direnip,
isyanlar çıkarırlar vb.
1240 yılında meydana gelen “Babailer Ayaklanması Anadolu Selçuklu devleti için dönüm noktası bir gelişmedir. Bu ayaklanma, göçebelerin, Türkmen aşiretlerinin, Selçuklu merkezine karşı başlattıkları ciddi bir ayaklanmadır. Ayaklanmanın
önderi Baba İshak, bir Türkmen şeyhiydi. Doktrini ile ilgili bilgiler azdır.
Muhtemelen Türk şamanlığı etkisiyle yoğrulmuş popüler bir İslamı (heteredoks İslam)
temsil ediyor ve Türkmenleri vergi mükellefi ve asker olarak “reaya”laştırmaya
çalışan merkezi idareye karşı halkı ayaklandırıyordu”[1] Selçuklu Sultanları Baba İshak’ın takipçilerini; Ermeni asillerinin ve Frank
şövalyelerinin yardımını sağlayarak yenebildiler.
Selçuklu Devletini bu
zayıf anlarında yakalayan Moğollar, 1243
yılında yapılan Kösedağ savaşı ile Selçukluları yenip Anadolu’yu kendi
denetimleri altında yönetmeye başlarlar. Görünüşte Anadolu Selçuklu Devleti
devam etmektedir ama, Moğollara bağımlı bir yönetimdir bu.
Bu seride yer alan Osmanlı tarihiyle İlgili diğer konular ve kaynaklar için bkz.
https://tarihegitimi.blogspot.com/2019/06/osmanl-tarihi-ders-notlar-konular.html
https://tarihegitimi.blogspot.com/2019/06/osmanl-tarihi-ders-notlar-konular.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder