17 Nisan 2019

Klasik Dönemde Osmanlı Ordusu

Dilara Kahyaoğlu
İzmir sokaklarında bir yeniçeri devriyesi
Sanatçı: Alexandre-Gabriel Decamps

Kara ordusu üç bölümden oluşurdu
a) Kapıkulu Ocakları ve Merkez Ordusu 
b) Eyalet askerleri (Tımarlı Sipahiler)
c) Özel kuvvetler ve Yardımcı Kuvvetler 

Ve deniz gücünden de bahsetmek gerekir: Osmanlı Donanması 

a) Kapıkulu Ocakları ve Merkez Ordusu
Osmanlı Devleti’nin hassa ordusudur. Padişah I. Murat zamanında oluşturulmuştur. Fakat kesin tarih belli değildir. İlk zamanlarda İslam hukukuna göre savaş esirlerinin beşte biri hükümdara ayrılır ve bunlara pençik oğlanı denilirdi. Zamanla bu esir çocukların sayısı arttı ve bunlardan daimi ve düzenli bir ordu oluşturuldu. Bu şekilde yabancı askerlerden oluşturulan, köle sistemine tabi orduların oluşturulması usulü Osmanlıların özel bir buluşu değildir. Tarihin çeşitli devirlerinde buna benzer örnekler çoktur. Kapıkulu Ocakları oluşturulduktan sonra sadece savaş esirleri asker kaynağı olarak yeterli olmadığından Devşirme usulü denilen bir düzen kurulmuş ve yabancılar buna göre toplanarak Müslüman yapılmış, Türk adet ve gelenekleri öğretilerek sarayda ya da askeri birliklerde görevlendirilmişlerdi. Bunlar maaşlı askerlerdi ve yaya (kapıkulu piyadeleri) ve atlı (kapıkulu sipahileri) olarak iki temel sınıfa ayrılırlardı.

 Kapıkulu Piyadeleri

 Kapıkulu Sipahileri / Süvarileri


Acemioğlanları ocağı

____________________________________

Teknik sınıflar

Cebeci Ocağı (silah ve cephaneyi yapmak)
Topçu Ocağı (top dökmek, mermi yapmak, kullanmak)
Top arabacıları (topları taşımak)
Humbaracılar  (havan topu, el bombası  mayınları üretmek ve kullanmak)
Lağımcılar (tünel kazmak)

Sipahiler
Silahtarlar
Sağ ve sol ulufeciler
Sağ ve sol garipler
__________________________________

 Özellikleri

Bunlar atlı olup derece ve maaş itibariyle yeniçerilerden üstündüler. Yukarıda belirtildiği gibi toplam altı bölükten oluşuyorlardı. Padişahın en yakınında bunlar bulunur, padişahı, otağını, eşyalarını, sancağı vb. korurlardı.

Yeniçeriler, kapıkulu askerlerinin esas unsuruydu. Savaşta ve barışta padişahı korumakla görevliydiler. Bu yüzden seferlerde padişahın etrafında yer alırlar ve savaş karargahının korunmasını üstlenirlerdi. Kendilerine üç ayda bir ulufe denilen bir maaş verilirdi.

b) Eyalet askerleri (Tımarlı Sipahiler)
Dirlik sahibi olan sipahilerin oluşturduğu askeri sınıf. Bunlar dirliklerinden gelen gelirin bir kısmı ile (kılıç tımarı) kendi ihtiyaçlarını karşılar diğer geri kalanı ile cebeli denilen asker yetiştirirlerdi.

Bildiğiniz gibi dirlikten kasıt servetin özel mülkiyetini de elinde bulundurmak değildir. Burada anlatılmak istenen sipahiye sağlanan gelird. Bu gelir, belli bir hizmet karşılığı verilirdi. Yani gelirin geldiği ana kaynak sipahinin kendi özel mülkü değildi.

Savaş zamanlarında tımar sahipleri hazırladıkları askerlerle birlikte sancak beyinin emrine girer ve savaşa giderlerdi. Tımarlı sipahiler kendilerine geliri bırakılmış olan topraklarda yaşarlar, o topraklarda yaşayan halktan vergilerini genellikle ayni vergi olarak toplarlardı.

Vergisini ödeyemeyen, toprağını ekip biçmeyen ve sipahiye karşı görevini yerine getiremeyen köylünün toprağı elinde alınırdı. Bu topraklar hukuken devletin malı sayıldığı ve köylü sadece kiracı durumunda olduğu için sipahinin böyle bir yaptırımda bulunmaya hakkı vardı. Sipahilere ayrıca kendi adına işletebileceği toprak da verilirdi (çiftlik) ama bunlar çok büyük olmazdı. Tımarlı sipahiler aynı zamanda bulundukları bölgenin güvenliğinden de sorumluydular.

Tımarlı sipahi kural olarak kendi atını, yiyeceğini ve silahını sağlayarak sefere giderdi. Ordunun ağırlık merkezini eyalet askerleri oluştururdu. Bu ordunun en önemli özelliği atlı ve hafif silahlarla donatılmış olmalarıydı, bu yüzden çok hızlı hareket edebilirlerdi. Osmanlı ordusunda esas güç hayvan ve insan sayısı olduğu için seferlere genellikle bahar ve yaz aylarında çıkılırdı. Seferler sırasında reayadan “avarız” vergisi denilen vergi toplanırdı. Bu vergi hem ayni hem nakdi hem de hizmet yükümlülüğü şeklinde alınırdı. Ordunun sefere gittiği yollarda yaşayanlardan böylelikle çeşitli destekler sağlanmış olurdu.

c) Özel kuvvetler ve Yardımcı Kuvvetler 

*Kale muhafızları; Önemli noktalarda bulunan kalelerde görev yaparlardı.

*Azaplar; Kapıkulu gibi maaş alırlardı, daha çok Anadolu'sundaki Türkmen aşiretlerinden seçilirlerdi ve mesleklerini babadan oğula devrederler, genellikle kalelerde görev yaparlardı. Azaplar daha sonra kale azap askeri, deniz azap askeri olarak ikiye ayrılmıştır.

*Gönüllüyan; Kalelerde görev yapan Müslüman ve Hıristiyanlardı.

*Derbent muhafızları; Bunlar askeri ve ticari yolları, geçitleri, sınır noktalarını, köy yollarını korumakla görevliydiler. Yaptıkları işe karşılık maaş almazlar ayrıca dirlik de verilmezdi. Sadece yaptıkları işe karşılık vergiden muaf tutulurlardı. Derbentlerin Hıristiyan olanlarına “martolos” adı verilmiştir.

*Yörükler ve Türkmenler; Göçebe Türk aşiretlerinden alınan askerlerdi.

*Müsellem; Bunlar da vergi muafiyeti karşısında savaşta çeşitli yardımcı işler görürlerdi.

*Akıncılar; Osmanlı ile Hristiyan ülkelerinin sınırında oturur ve sınırları korurlardı. Zaman zaman da düşman ülkelere akınlar yaparak askeri hedefleri tahrip eder ve düşman hakkında bilgi toplarlardı. Tımar geliri ile geçinir ve tımarlar babadan oğula devredilirdi. Bu sayı yetmediği için zaman zaman özellikle Ege bölgesinden akıncı yazılan gençleri de toplarlardı.

*Kırım askerleri ve diğer bağlı beyliklerin/ devletlerin askerleri; Savaş zamanında, Kırım hanlığı, Eflak ve Boğdan beyleri belli sayıda asker göndermek zorundaydı..


d) Osmanlı Donanması


Osmanlılar 1340’lardan itibaren denizlerde gaza faaliyetin Karesioğullarından devralmışlardı. İlk tersaneyi I. Bayezit zamanında Gelibolu'da inşa ettiler. Daha sonra İstanbul’da kurulmuş (Haliç, Kasımpaşa) olan tersane denizcilik faaliyetlerinin daha da artığının bir göstergesidir. Diğer önemli tersaneler; Gelibolu, Süveyş ve Cezayir'de bulunurdu. Denizcilik faaliyeti özellikle Fatih, II. Bayezit, Yavuz ve Kanuni zamanında hızla gelişmiştir.

Donanmanın başında kapta-ı derya bulunurdu. Kaptanı Derya hem askeri bir komutan hem de Ege Adalarını da içine alan eyaletin yöneticisiydi. Deniz sefereri için Azep (azap) ve levend (bunlar daha çok ege bölgesindeki Türkmen aşiretlerinden toplanırdı) denilen asker toplanırdı. Uzun seferlerde reayaya, kürekçi yükümlülüğü getirilmişti. Venedik gemileri ile karşılaştıktan sonra gemilerin tiplerini değiştirmişler hem yelkenle hem de kürekle giden uzun direkli ve güverteli gemiler yapmışlardır.

bkz.


Hiç yorum yok: