Dilara Kahyaoğlu 2002
Elimize Avrasya’yı gösteren bir harita aldığımızda aşağı yukarı 45. Kuzey Paralelinin kuzeyinde yer alan devasa bir coğrafi bölge görürüz. Bu bölge esas olarak soğuk ılıman ve soğuk kuşakta yer alır, en kuzey kısımları ise artık kutup ikliminin görüldüğü yerlerdir.
Çin kaynakları bize Hun akınlarını
önlemek için Çin seddi'nin yapıldığını
(MÖ 300),
Yaşam biçimleri Hunlardan çok da
farklı olmamakla birlikte yine de Hunlardan daha farklı bir tarihsel olguyla
karşı karşıyayız. Çünkü Göktürklerin bir yazısı olduğunu biliyoruz. Tarihte
Türk adını kullanan ilk topluluk bunlardır. Ayrıca burada bilgi aldığımız
kaynaklarda çeşitlenmiştir. Örneğin, Çin kaynaklarının yanı sıra, İran ve İslam kaynakları, hem birinci
Göktürk, hem de ikinci Göktürk devleti hakkında bize
bilgi verir. Ama en önemlisi artık doğrudan bize bilgi veren bir
kaynağımızın bulunmasıdır. Çünkü, ikinci
Göktürk veya Kutluk Devleti diye bilinen devletten (680) bize bizzat yazılı
bir kaynak kalmıştır. Orhun nehri civarında bulunduğu için “Orhun
Yazıtları” olarak da bilinen bu “Göktürk Yazıtları” taş sütunlara
yazılmış yazılardır ve bu
yazıtlar bugün Moğolistan sınırları içinde bulunmaktadır. Yazılar
okunduğu için bu yazıtların dilinin Türkçe olduğunu da biliyoruz.
Orta Asya’da yaşayan bütün bu toplulukların dini inanışına
“Şamanizm” adı verilmiştir. Bu inanç sisteminde, doğada kutsal kabul edilen
yerler vardır. Örneğin Gök kutsaldır, su kutsaldır, bazı dağlar kutsaldır, bazı
ağaçlar kutsaldır, onlara dua edilir. Ölmüş atalar, ailenin büyükleri veya kabilenin büyükleri de kutsaldır, şaman
denilen bir din adamının, yaptığı
sihirler ile veya gizemli otlarla
insanları iyileştirdiğine inanılır. Bu
inanış özellikle Sibirya bölgesi halklarında bugünde sürmektedir. Ama Uygurlar,
tıpkı dünyadaki diğer halklar gibi Şamanizm dışında farklı dinleri de
benimsemişlerdir. Örneğin Budizm[5] ve
Manicilik ve daha sonra da Müslümanlık, Uygurlar arasında taraftar bulmuştur. Manicilik ilginç bir inanıştır. Bu
inanışa göre hayvanları öldürmek günah olduğu için et yenmez, sadece tarım
ürünleri ile beslenilir, dünya iyi ve kötü karşıtlığı üzerine kurulmuştur.
İnsanlar iyi olmak istiyorlarsa her türlü maddi isteklerinden vazgeçmelidir. Bu
inanış sadece Maniciliğe has bir inanış değildir. Doğu inançlarının çoğunda
bulunmaktadır... Bugün Çin Halk Cumhuriyeti
içinde yaşayan Uygurlar hala vardır,
Uygur özerk bölgesinde yaşamaktadırlar.
Yazar adı belirtilmeden kullanılamaz, alıntılanamaz.
“uygarlık ve ‘barbarlık’ ” kuşağı
Elimize Avrasya’yı gösteren bir harita aldığımızda aşağı yukarı 45. Kuzey Paralelinin kuzeyinde yer alan devasa bir coğrafi bölge görürüz. Bu bölge esas olarak soğuk ılıman ve soğuk kuşakta yer alır, en kuzey kısımları ise artık kutup ikliminin görüldüğü yerlerdir.
İşte bir zamanlar (aslında Asya
kısmında şimdi de) “bu insana uygun
olmayan alanlarda çoban halklar”[1]
yaşamaktaydı. “Türkler, Türkmenler, Kırgızlar ve Moğollar... Atlılar
topluluğu... şiddete yatkın, yağmacı, gaddar, delice cesur... Yerleşik halklar –bu çoban/ savaşçı
göçebelere – ancak XVII. Yüzyılın sonunda top barutu sayesinde ”[2]
egemen oldular...
Kuzeyi, güneyden ayıran bu hat bir
zamanlar, "uygarlık" ve “barbarlık” alanları olarak birbirlerinden keskin bir
şekilde ayrılmıştı.
Tarım yapılabilecek ılıman kuşakta yaşayan yerleşik halklar yani
evlere, köylere, şehirlere, yazıya vb. sahip olan uygar denilen halklar...
Tarıma elverişli olmayan bozkırlarda
yaşayan halklar yani Romalılar tarafından “barbar” denilen halklar...kabileler
halinde yaşayanlar, atlarla yatıp kalkanlar, yağmalar yapanlar, çadırlarda
yaşayanlar, bozkır halkları, çobanlar, savaşçılar, göçebeler... vb.)
Bir
zamanlar Asya... MÖ IV. yüzyıldan, MS. IX. yüzyıla...
Tarım yapmaya elverişli olmayan bu
alanlarda bir zamanlar Çinlilerin Şiongnu (Hiungnu) dediği bizim de Hun olarak
bildiğimiz “atlı göçebe” topluluk yaşıyordu ve geçim kaynakları doğal olarak hayvancılık, yağmacılık, avcılık ve
hayvan kürklerini satarak yaptıkları ticaretti.
Hunlar, ders kitaplarımızda “Asya Hunları” veya “Asya Hun Devleti” olarak geçer. Onlar
tarihte siyasi bir birlik hatta “devlet” kurmuş ilk Türkler olarak bilinir.
Biz Hunlara ilişkin bilgilerimizin tamamını Çinlilerden bizlere kadar ulaşan yazılı
belgelerden öğrenmekteyiz. Şioung nu ("HUN") adının geçtiği ilk Çin kaynağı MÖ
318 yılına ait bir antlaşmadır. Hunlar hakkında bildiğimiz şeylerin hepsi Çin
tarihi belgeleri ile sınırlıdır ve onun dışında da başka bir şey bilmiyoruz.
Örneğin nasıl bir dilleri olduğunu bilmiyoruz, dilleri gerçekten Türkçeye mi
benziyordu? Bilmiyoruz... Çünkü göçebe,
savaşçı bir halk olan Hunlar, yazı
yazmayı bilmediklerinden, onlardan bize hiçbir yazılı kaynak kalmamıştır...
Çin Seddi'nin Google Earth görüntüsü |
ilk Hun hakanının Tu-man (Teoman)
olduğunu bildirmekte ise de Hun siyasi birliği en çok Mao-dun (Mete, ölümü MÖ 174) zamanında
güçlendi. [3] Yine
Çin kaynakları, Mete zamanında Çin’in, Hunları durdurmak için özellikle ipek gibi kıymetli lüks maddeler verdiklerini
ve Mete ile antlaşma yaptıklarını da bize
bildirir.
Yine bu belgelerden anlaşıldığı
üzere Hunlar diğer bozkır halkları gibi kabileler halinde yaşıyorlardı. [4] Aileler
soyları, soylar da kabile anlamına gelen
boyları meydana getiriyordu. Her boyun başında bir boy beyi bulunuyordu.
Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla bu boy beylerinden bazıları zaman zaman çok güçleniyor ve diğer boyları
da kendine bağlayarak “boylar birliği”
veya “kabileler birliği” denilebilecek büyük bir siyasi birlik meydana
getiriyor ve etraflarındaki yerleşik halklara, tarım bölgelerine ve düşman olan
komşu kabilelere akınlar
düzenliyorlardı. İşte bu Tüm boyların başına geçen lidere de; hakan, kağan,
yabgu, han veya tanhu diyorlardı.
Çin kaynakları, Hunların MS 48
yılında Kuzey ve Güney Hunları (Hiung Nu) olarak
ikiye ayrıldığını yazıyor. Bunun sebebi de muhtemelen Çin baskısı ve iç
çekişmeler... Çünkü boylar kolayca bir araya gelebildikleri gibi kolayca da ayrılıp, birbirleriyle savaşabiliyorlardı.
Çin kaynakları Kuzey
Hunları’nın Batıya doğru göç edip
gittiklerini söylüyor.
MS 4. yüzyılda ise çok ilginç bir
gelişme yaşanıyor (375)... Kaynaklarda adları gerçekten de HUN olarak geçen bir
topluluğun Volga’nın batısına doğru büyük göçe/ saldırıya geçtiğini
görüyoruz. İşte bu olay, tarihte büyük bir göç dalgasına yol açacak olan olayı
başlatır.
Bazı tarihçiler Kavimler Göçü'ne yol
açan bu Hunları, Şiungnular’ın soyundan saymışlardır.
Aslında Batıya göçe kalkan bu Hun
savaşçılarının oldukça karışık bir topluluk olduğunu da Roma kaynaklarından öğreniyoruz. Çünkü o
sırada Avrupa Hunlarının komşuları
Romalılardır.
Kavimler Göçü konusunda artık Çin
kaynakları bir şey söylemiyor çünkü Çin çok uzakta kalmış durumda. Bu sefer Roma kaynakları konuşuyor.
Yine bazı tarihçilere göre; Asya Hunları ile Avrupa Hunlarının arasında oldukça uzun bir süre olduğu için bu
iki topluluğun aynı aileden/ soydan olması pek mümkün görünmüyor...
Kavimler Göçü, Kuzey Batı
bozkırlarında yaşayan diğer “barbar” toplulukları da harekete geçiriyor. Hunların
önünden kaçarak batıya doğru ilerleyen bu diğer “barbar” topluluklar tarihte “Germenler” olarak
bilinir. Yani Ostrogotlar, Vizigotlar, Vandallar, Angllar, Saksonlar Franklar,
Alamanlar, vb...
Bu arada Macaristan ovalarına kadar gelen Hunların
başına, bugün ismi çok iyi bilinen bir hakan geçer, Attila (ölümü 453)... Attila’nın ordusunda sadece Hun askerleri
yoktur, kendisine katılmayı tercih eden Germen boyları ve askerleri de bu birliğin içinde Attila ile birlikte
savaşmaktadırlar. Asya’nın “uygar bölgesi” Çin ise; Avrupa’nın “uygar bölgesi”
Roma’dır. İşte İster Attila, ister diğer Germenler olsun, kendilerine
yeni yaşam alanları açmak veya ganimet toplamak için Roma ülkesine hiç
durmadan saldırırlar. Nitekim bu saldırılara Roma İmparatorluğu dayanamaz, bu karışıklıkta geniş Roma ülkesi
tek bir merkezden yönetilemez.
“Barbarlar” önce Roma yönetiminin
ikiye bölünmesine yol açarlar. Roma İmparatorluğu, “Doğu Roma (başkent İstanbul) ve Batı Roma
(başkent Roma) olarak (395) ikiye bölünür. Ama Germen/barbar saldırıları,
özellikle Roma üzerinde daha da yoğunlaşınca, Batı Roma İmparatorluğu daha
fazla dayanamaz ve çöker (476). (Dikkat'! Roma'nın parçalanma ve yıkılmasının daha başka nedenleri de olduğunu hatırlamak gerekir.)
Germenler, Batı ve Güney Avrupa’ya
yerleşir. Zamanla asimile olurlar, yani; yaşam biçimlerini, dillerini, dinlerini, geleneklerini değiştirirler. Bugünkü bir çok Avrupa ulusu işte bu Germen
topluluklarının karışımından ortaya
çıkmışlardır... Fransızlar, Almanlar, İspanyollar, İngilizler vb.... Hunlar ise
tamamen yok olur, diğer halkların arasına karışırlar.
VI. Yüzyıldan sonra Asya’da olanlar
Avrupa’da yukarıdaki gelişmeler olurken Asya’da neler olmaktadır...
552 tarihinde Asya’da kalan bozkır
halkları yeni bir önder etrafında yeni bir birlik kurar.
Bu önder Bumin Kağan adıyla bilinen
bir kişidir. Ve bu yeni siyasi birliğin adı Köktürkler veya Göktürkler olarak
tarihe geçer.
Bilge Tonyukuk Yazıtı, Moğalistan |
Kutluk Devleti de bozkır
halklarının, özellikle Uygurların
saldırısı sonucu yıkılınca yerine Uygur “Devleti” kuruldu (745-840).
Başlangıçta Orhun ve Selenga boylarında yaşayan Uygurlar, hem diğer boyların
saldırıları, hem de büyük bir kuraklılık sonucu güneye göç etmek zorunda kalır.
Güneyde verimli bölgelere yerleşen
Uygurlar, yerleşik hayata geçer, tarımla uğraşır, kendilerine has bir yazı
geliştirir ve dinlerini de değiştirirler.
Alıştırma ve sorular
1-Avrasya haritasında 45. kuzey enlemini bulunuz ve bu
bölgelerde bugün hangi devletlerin bulunduğunu yazınız.
2-Fernard Braudel, bozkır halklarını nasıl görmektedir?
3-Bir zamanlar Avrasya’da, neden Kuzey ve Güney
arasında keskin bir ayırım olduğu
düşünülmektedir?
4-Çin kaynakları hangi açılardan önemlidir?
5-Asya Hunları, Avrupa Hunlarından kaç yıl önce var
olmuşlardır?
6-Hun siyasi birliğine devlet dememiz mümkün müdür?
7-Kavimler Göçünü hangi açılardan önemli bulduğunuzu
açıklayınız. Başka kaynaklardan da
yararlanabilirsiniz.
8-Kutluk Devletini (II.Göktürk) diğer Türk devletlerinden
ayıran en temel özelliği yazınız.
9-Orhun Yazıtları önemli midir?
10-Uygurları diğer Türk topluluklarından ayıran belli
başlı özellikleri yazınız.
11-Sizce bu metindeki bazı olgular, kaynaklarla desteklenmiş midir?
12-Bu metinde yazarın yorumu olarak düşündüğünüz cümleler
nelerdir? Peki bu yorumlar, olgularla desteklenmiş midir?
[1] Fernard Braudel,
Uygarlıkların Grameri, say:181, 1996 İmge
[2] age, say:181
[3] Mao Dun’un Çin imparatoruna
yazdığı mektup, Türklerin Tarihi, Doğan Avcıoğlu
[4] Çang Çien seyahatnamesi,
Türklerin Tarihi, Doğan Avcıoğlu
[5] Tanrısı olmayan bir
dindir. İnsanlar, doğar ve ölürler ama yeni bir bedende yeniden doğarlar.
İnsanlar kusursuzlaştıkça daha iyi bir bedende ve daha iyi yaşam şartlarında
dünyaya gelirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder