21 Mayıs 2019

Osmanlılarda Gerileme Dönemi: 18. Yüzyıl Gelişmeleri ve Lale Devri

Dilara Kahyaoğlu
Lâle Devri’nde Sâdâbâd Sarayı ve Kâğıthane mesiresini gösteren gravür
D’Ohsson, Tableau générale de l’Empire Ottoman, II, lv. 84)

A
. Neden “gerileme”?
B. Sınırların küçülmesinin başlangıcı: Karlofça Antlaşması(1699)
C. Değişik bir reformcu: Amcazade Hüseyin Paşa.
D. Değişik bir Tahttan İndirme Olayı: Edirne Vakası (1703). İlk kez Osmanlı hanedanının değiştirilmesi düşünülüyor.
E. Çorlulu Ali Paşa: Barış içinde reform (1706-1710)
F. Karlofça kayıplarını geri alma çabası: Prut (1711), Venedik ve Avusturya ile savaş (1713-1717) ve Pasarofça Antlaşması (1718)
G. Barış ve Batıya açılış: Lale Devri (1718-1730)
H. Lale Devrin'den Sonraki Gelişmeler


A. Neden “gerileme dönemi”?
Osmanlı tarihi dönemselleştirmesinin mantığı: sınırlar küçülüyor, o halde geriliyoruz.

B. Sınırların küçüldüğünün belgesi: Karlofça Anlaşması (1699).
1) Macaristan ve Erdel Avusturya’ya bırakılıyor, Temeşvar Osmanlıda kalıyor.
2) Avusturya imparatoruna Osmanlı ülkesindeki Katolikler üzerinde koruma hakkı tanınıyor.
3) Avusturya ve Osmanlı tüccarlarının birbirlerinin ülkelerinde ticaret yapabilmeleri garanti altına alınıyor
Böylece, Avusturya
a) Osmanlı içindeki Hıristiyan uyrukları kışkırtma,
b) Osmanlıyı ticari açıdan sömürme olanağına kavuşuyor
4) Podolya ve Ukrayna Lehistan’a veriliyor.
5) Mora ve Dalmaçya'nın büyük bölümü Venedik’e veriliyor. Venedik Osmanlı ülkesindeki ticari ayrıcalıklarını korumak için birkaç adayı Osmanlıya bırakıyor.


Rusya ile görüşmeler uzun sürdü ve bir yıl sonra ayrı bir anlaşma yapıldı.
İstanbul Anlaşması (1700)
1) Rusya Azak Denizinde ve Dinyester ırmağı kıyısında ele geçirdiği toprakları elinde tutuyor.
2) Ancak buralardaki kaleleri yıkma sözü veriyor.
3) Osmanlı Rusya üzerindeki Tatar baskısını önleyeceği sözü veriyor.

Genel sonuçlar:
1) Osmanlıların Avrupa'dan çekilmelerinin başlangıcı.
2) Rusya ve Avusturya’nın Osmanlı iç işlerine müdahale edecek duruma gelmeleri.
3) 17. Yüzyılın başında Avrupa devletleri ile Osmanlı devleti arasında kurulmuş olan eşitliğin,güç dengesinin Osmanlı aleyhine geri dönülmez biçimde bozulması. (Aslında tek tek düşünüldüğünde Osmanlı Avusturya dışındaki devletlere askeri üstünlük sağlayabilecek durumda, ancak birleştikleri zaman bir şansı kalmıyor.
4) Avrupa'nın askeri üstünlüğünü kabul etmenin getirdiği moral çöküntü ve birşeyler yapma gerekliliğinin her zamandan daha fazla hissedilmesi.

Bu iki antlaşma sonunda; “Osmanlılar ilk kez Avrupa’nın, bu üstünlüğünü ne ile sağladığını öğrenmek ve bunu Osmanlı düzenine uydurarak bir reform yapmak gereğini duydular.” 

C) Değişik bir reformcu: Amcazade Hüseyin Paşa.
*Köprülü hanedanının son temsilcisi.
* Karlofça anlaşmasını imzalayan sadrazam
*Osmanlının Avrupa devletlerine oranla hayli gecikme içinde olduğunu ve aradaki farkın kapanması için devlet işleyişinin ve ordunun iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Bu anlamda bir ilk olduğu söylenebilir.
*Yaptığı işler çok radikal olmamakla birlikte daha önce düşünülmemiş uygulamaları içeriyor. Diğer bir değişle farklı bir zihniyetin başlangıcına işaret ediyor.

1) Maliye alanında yaptığı reformlarda ilk kez halkın durumunu ve gereksinimlerini de göz önüne alıyor.
a) Savaşlar sırasında dört katına çıkmış kahve, tütün, yağ, sabun vergileri gibi vergileri büyük oranda düşürüyor.
b) Topraklarına geri dönen köylülere ve işlerine geri dönen tüccarlara vergi bağışıklıkları sağlıyor.
c) Akçenin gümüş oranını yükselterek paranın değerini artırıyor.
d) Doğu Anadolu'da ve Kıbrıs’ta göçebelerin toprağa yerleşmesini teşvik ediyor.
2) Orduda reform yapıyor. Yeniçeriler ve Tımarlı sipahiler için yaptıkları daha önce yapılanlardan farklı değil. Sayılarını azaltıyor, disiplinlerini artırıyor. Bu arada, kapıkulu askerleri içinde Anadolu köylülerinin oranı iyice artıyor. Ordudan atılanların yerine daha güvenilir oldukları düşünüldüğünden bunlar alınıyor.

3) Donanmada reform yapıyor. Bu alanda yaptıkları Osmanlı için yeni. Donanmada bir tür genelkurmaylık oluşturuyor. Kapdan-ı Derya, Kapudane, Patrona ve riyale. Donanmayı filolara bölüyor.

4) Bürokraside reform: İlk kez resmi belgelere tarih yazılması ve bunların korunması zorunluluğu getiriliyor. Bürokraside verimlilik artıyor.

Amcazade’nin reformları Osmanlı’nın Avrupa devletlerine yetişmesi amacıyla yapılmakla birlikte geleneksel reform anlayışından tam bir kopuş değildir. Reformların geneli eski yöntemleri yeniden uygulamaya koymaktan öteye gitmez.

Amcazade, ulemadan tepki görüyor. Şeyhülislam Feyzullah Efendi muhalefetin başını çekiyor. Kilit mevkilere kendi adamlarını yerleştiriyor. Şeyhülislamlık makamına kendi oğlunu getiriyor. Böylece ilk kez bir ulema hanedanlığının kuruluşu gündeme geliyor. Amcazade 1702 yılında ölünce meydan Feyzullah Efendiye kalıyor. Herşey yeniden bozuluyor.

D) Değişik bir Tahttan İndirme Olayı: Edirne Vakası (1703). İlk kez Osmanlı hanedanının değiştirilmesi düşünülüyor. Padişahın yeteneksizliği, siyasi entrikalar, Feyzullah Efendinin zorbalığı ve nihayet ortaya çıkan ciddi parasal ve ekonomik sıkıntılar bir isyan ortamı yaratıyor.

İsyan İstanbul’da patlak veriyor (Başkent isyanlarından). Dört yeniçeri birliği Gürcistan Seferine çıkmayı reddediyor. Padişah ve Şeyhülislam Edirne’de keyif çatarken imparatorluğun sorunlarıyla kimsenin ilgilenmediğini söylüyorlar. İsyan büyüyor, İstanbul halkından binlerce asker, zanaatkar, tüccar ve sıradan halk bunlara katılıyor. Sultanahmet Camii önünde toplanıyorlar. Saraya saldırıyorlar. Bu arada şeyhülislamın kötü yönetiminden rahatsız olan softalar da onlara katılıyor. Sarayı ele geçiriyorlar. O sırada yönetimde bulunanlar öldürülerek yerlerine isyancıların tuttuğu adamlar geçiriliyor. Feyzullah Efendi ve adamlarının İstanbul’a getirilmesi için emir çıkartılıyor.

Edirne’de bulunan padişah, Feyzullah Efendi ve oğullarını azledip Erzurum’a sürgüne gönderiyor. Ama bu isyancıları tatmin etmiyor. Bunun Üzerine padişah II. Mustafa İstanbul’a yürümeye karar veriyor. İsyancılar da Edirne’ye yürüyüşe geçiyorlar. 15. Yüzyıldan beri ilk kez Osmanlı kuvvetleri arasında bir savaş çıkmak üzereyken padişahın askerleri de isyancılara katılıyor ve 22 ağustos 1703’te II. Mustafa tahttan indirilerek yerine III. Ahmet tahta çıkartılıyor.

II. Mustafayı tahttan indiren isyancı askerler o zamana kadar görülmemiş miktarda cülus bahşişi alıyor, isyana katılmayan askerler de bundan pay istiyor ve bunun için Silivri’de toplanıyorlar. Burada Osmanlı ailesini tahttan indirip yerine Kırım hanlarından ya da Sokollu ailesinden birini getirmeyi planlıyorlar ama yeteri kadar destek bulamıyorlar.

E) Çorlulu Ali Paşa: Barış içinde reform (1706-1710)
III. Ahmet saltanatının ilk yılları barış içinde geçmiştir. Padişah devlet işlerini sadrazamlara bırakmıştır. Bunlardan Çorlulu Ali Paşa 4 yıllık sadrazamlığı boyunca dışarıda barış içeride Amcazade'nin reformlarına devam politikasını benimsemiştir. Bu sayede özellikle silahlı kuvvetler (donanma dahil) Köprülüler zamanındaki düzeyine erişmiştir. Ancak bu arada güçlenen savaş taraftarlarının etkinliği artmıştır.

F) Karlofça kayıplarını geri alma çabası: Prut (1711), Venedik ve Avusturya ile savaş (1713-1717) ve Pasarofça Anlaşması (1718)

Savaş taraftarları,
1) Rusya’ya karşı İsveç ve Lehistan ile birlik öneriyorlar.
2) Mora’yı Venedikten geri almak için bir sefer yapılmasını istiyorlar.

O sırada Rusya ile İsveç arasındaki savaşta Rusya üstünlük sağlamıştı. 1709’da Poltova Savaşında İsveç yenilince İsveç kralı XII. Karl Osmanlıya sığınmıştı. O tarihten beri Osmanlı sarayı bir entrika merkezi haline gelmişti. İsveç Kralı ve Fransa, savaş yanlılarını kışkırtıyor, İngiltere ve Rusya barış yanlılarını destekliyordu. Sonunda savaş yanlıları üstün geldi ve 1710 yılında kendi adamları Baltacı Mehmet Paşa’yı sadrazam yaptırdılar.

Rusya’nın Osmanlının Ortodoks uyrukları arasında genel bir isyan başlatma hazırlığı içinde olduğu söylentisi ve Dinyeper ve Azak bölgelerinde kaleler inşa etmeye başlaması savaş taraftarlarının konumunu güçlendiriyordu. Reformlardan rahatsızlık duyan ulema da onları destekliyordu. Onlar kafirlere karşı yapılacak her savaşa taraftardı.

Diğer tarafta Rus Çarı Petro da savaş hazırlıklarına başlamıştı. Eflak ve Boğdan Beylerinin desteğine ve Hıristiyanlar arasında çıkacak bir isyana güveniyordu. Nihayet, Aralık 1710’da İsveç kralının Osmanlı topraklarında olduğu bahanesiyle saldırdı. Ancak Prut ırmağını geçip Boğdan topraklarına girdiklerinde Boğdan prensinin söz verdiği desteği bulamadılar. Boğdan’da genel bir kıtlık başgöstermişti ve köylüler kaçmıştı. Bunun üzerine Petro kaçmak istedi. Ancak Osmanlılar tarafından kıstırılmıştı. Modern Rusya’nın kurucusunun kaderi Osmanlı paşasının insafına kalmıştı. Paşa koşulsuz teslim isteyebilir ve istediği ödünü koparabilirdi. Ancak öyle yapmadı. Çünkü,

1) Osmanlı ordusunun uzun süre savaşacak malzemesi kalmamıştı.
2) Tatarların Osmanlıya bağlı kalıp kalmayacağından emin değildi.
3) Ruslara kuzeyden destek kuvvetleri gelip gelmeyeceğini bilmiyordu.
4) Paşa kendi ana kuvvetine güvenemiyordu.

Bu nedenle, Petro’nun Osmanlılardan alınan bütün toprakların geri verilmesi koşuluyla bir anlaşma yapılması önerisini kabul etti.

Prut Antlaşması (1711)
1) Rusya, Osmanlı'dan aldığı yerleri geri verecek
2) Sınırlarda inşa ettiği kaleleri yıkacak
3) Osmanlı'nın iç işlerine karışmayacak
4) Osmanlı - Rus tüccarlarının serbest ticaret yapmalarına izin verecek
5) Osmanlı, Rusya ile İsveç arasında arabuluculuk yapacaktı.

Diğer Sonuçlar:
1) Eflak ve Boğdan’da Fenerli Rum ailelerin yönetiminin başlangıcı.
2) Rusya ile hıristiyan Balkan halkları arasındaki ilişkinin kopması.

Prut Savaşında elde edilen başarı savaş taraftarlarının cesaretini artırır. Veziriazam Silahtar Ali Paşa savaş taraftarlarının başında bulunmaktadır. Veziriazam Karlofça’da kaybedilen yerlerin geri alınabileceğini düşünür. İşe Venedik ile başlamaya karar verir. Herhalde en zayıf rakip olarak onu görüyordu ki, bu doğrudur. 1714 aralık ayında Venedik ile savaş başlar ve 1715 yılı içinde Mora Venedik’ten geri alınır. Sıranın Macaristan’a geldiği düşünülür. Ancak Avusturya’nın buna tepkisi çok sert olur; önce Temaşvar’ı (1716) sonra da Belgrad’ı Osmanlılardan alır (1717).
Böylece, Karlofça’da kaybedilen toprakların geri alınması hayalleri suya düştüğü gibi, Belgrad gibi Balkanların kapısı konumundaki bir kent kaybedilir.

Yeni veziriazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Osmanlının neye gücünün yeteceğini neye yetmeyeceğini bilen bir devlet adamıdır. Göreve gelir gelmez barış girişimlerine başlar ve böylece Pasarofça Antlaşması imzalanır. Bu anlaşma ile,
1) Mora, Osmanlılarda kalır.
2) Avusturya, Temaşvar, Belgrad dahil Kuzey Sırbistan ve Batı Eflak’ı alır.

G) Barış ve Batıya Açılış: LALE DEVRİ (1718-1730)
Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlık yılları tarihimizde Lale Devri adıyla anılır. Bu ad sembolik bir önem taşır. Bu dönemde Osmanlı saray çevresinde ve zengin konaklarında laleye karşı aşırı bir ilgi vardır. Lale soğanları bir servet değerindedir. Gücü yeten herkes bu çiçeğe sahip olmak ister. Lale bu dönemde Osmanlı saray çevresi için barış içinde rahat yaşamın sembolüdür. Ancak Lale Devri'nin  barış ve huzur devri olması yanıltıcı bir algıdır.
Çünkü,
1) barış daha çok Batı ile ilişkilerde geçerlidir. Bu dönemde Doğuda İran'la barış içinde olunduğu söylenemez,
2) rahat yaşam, laleler, şatafat, zenginlik; yalnızca saray çevresi için geçerlidir, halk için değişen bir şey yoktur.

Lale Devri'nin asıl önemi Osmanlı tarihinde ilk kez ciddi biçimde Batı'yı öğrenme ve taklit etme çabasının göründüğü bir dönem olmasıdır. Bu dönemde ilk kez Osmanlı, Batı başkentlerine elçiler göndermiştir (Paris, Viyana, Moskova, Polonya). Bu elçilerin görevi yalnızca orada Osmanlıyı temsil etmek değildi. Aynı zamanda o ülkeler hakkında bilgi toplayıp saraya rapor etmekle görevliydiler. Gerçekten de bu elçilerin bir kısmı oldukça önemli raporlar hazırlamışlardır. Örneğin, Paris’e gönderilen Mehmet Efendi, bu ülkede gördüklerine hayran olur. İstanbul’a dönüşünde Fransız kültürünün, uygarlığının ve tekniğinin propagandacısı olur. Öyle ki, ondan çok etkilenen veziriazam saray çevresine ve hükumete yeni bir yaşam biçimini kabul ettirir. Haliç’te saraylar, Boğaz'da yalılar yapma, Avrupa tarzı bahçeler, eğlenceler bu yeni yaşam biçiminin görüntüleridir. Bu yaşam biçimi Osmanlı'da ilk kez batı yaşam biçiminin taklidinin başlangıcını işaret eder.

III. Ahmet bu yeni yaşam tarzını kabul etmeye dünden hazırdır. İstanbul’a yabancı sanatçılar çağrılır, pahalı eğlenceler tertiplenir. Sarayı taklit eden yüksek yönetici zümre de uyar bu yeni yaşam biçimine. Büyük tacirler, büyük tımar sahipleri, diğer yüksek yöneticiler saray dışındaki taklitçilerdir. Osmanlı sanatçıları da süsler bu yaşam biçimini. Özellikle Nedim bu döneme damgasını vurmuştur.

Lale Devri sadece zevk ve sefa devri değildir. Bu dönem yönetici zümresi kalıcı eserler de bırakmak ister. Yükselme dönemindekiler kadar dev boyutlarda olmasa da bu dönemde de birçok cami, medrese, çeşmeler vb. mimarlık yapıtları konur ortaya. (Özellikle çeşmeler). Bu eserlerin ortak özelliği mimari alanında da klasik Osmanlıdan bir kopuşun başlangıcını göstermeleridir. Bunlar Osmanlı baroku denilen yeni bir sanat anlayışının izlerini taşır. Yani mimaride de Batı etkisi ilk kez görülmeye başlanmaktadır. Sanatın bir diğer alanı olan minyatürde de Levni ile yeni bir tarz gelişir.

Lale Devri Osmanlı yöneticilerinin Avrupa’nın üstünlüğünü kabul ettikleri ve bu üstünlüğün Avrupa’nın Osmanlı'nın takip edemediği bazı gelişmelerin ürünü olduğunu fark ettikleri bir devirdir. Yurt dışına elçiler göndermelerinin bir amacı da bu üstünlüğün kaynaklarını araştırma isteğidir. Avrupa, Osmanlı'yı yüzyıllardır öğrenmeye çalışmaktadır. Osmanlı ise ilk kez bu devirde Avrupayı öğrenme ihtiyacı duyar.

Bu öğrenme faaliyetinin sonuçları Osmanlı'ya bir takım yenilikler biçiminde yansır. Bunların en çarpıcı olanı kuşkusuz, ilk Arap harfli matbaanın kuruluşudur (1727). Paris’e elçi olarak gönderilen Mehmet Efendinin oğlu Sait Mehmet Efendi İstanbul’a dönüşünde bir Macar iken Müslüman olup Osmanlı tabiyetine geçen İbrahim Müteferrika ile birlikte ilk Arap harfli matbaayı kurarlar İstanbul’da. Bu matbaada yalnızca din dışı eserler basılabilecektir. İlk basım faaliyetlerine baktığımızda birçok önemli Osmanlı ve Doğu klasiğinin basıldığını görüyoruz (gramer, tarih, coğrafya, fizik). Diğer yenilikler arasında şunları sayabiliriz: Yalova’da bir kağıt imalathanesi, ilk itfaiye birliği, çiçek aşısının kullanımı.

Lale Devrinin Sona erişi: Patrona Halil İsyanı.
Damat İbrahim Paşa ile sultanın mahvına ve devrin kapanmasına yol açan, “İran Savaşı” olmuştur. 1720’lerde İran iç karışıklıklarla çalkalanmaktadır. 1723-24’te İran’ın doğusu; Afganlar, kuzeyi ise Ruslar tarafından işgal edilmektedir. Osmanlılar da doğudaki sınırlarını korumak amacıyla İran’ın batısını işgal eder. Amaçları bu bölgenin de Rusların eline geçmesini önlemektir. Böylece İran üç devlet tarafından paylaşılmıştır bir bakıma. Ancak İran Şahı II. Tahmasp kolay pes etmez. Osmanlıların işgal ettiği bölgeleri geri alır. Bunun üzerine veziriazam İran’a sefer hazırlıklarına girişir. Ancak yeniçeriler ayaklanır, bu sefere çıkmak istemezler. Onları yönetenlerden biri bir hamam tellağı olan Patrona Halil’dir. Patrona Halil kısa sürede tüm ayaklanmacıların lideri olur. Kendisini ulema ve veziriazamın düşmanları da desteklemektedir.

Ayaklanmacılar bütün kente hakim olurlar. Sadrazamın ve birkaç yüksek rütbeli yöneticinin kendilerine teslim edilmesini isterler. Padişah III. Ahmet onları yatıştırmak için Damat İbrahim Paşayı feda eder. Önce görevden alır, sonra da idam ettirir. Ama kendisi de tahttan indirilmekten kurtulamaz. Yerine II. Mustafanın oğullarından I. Mahmut tahta geçer. Ayaklanmacılar günlerce İstanbul'u yağma eder, Haliç’te inşa edilen sarayları, köşkleri, kasırları ve bahçeleri yıkarlar. Yeni sultan ayaklanmacıları oyuna getirip Patrona Halil de dahil olmak üzere liderlerini öldürtür.

H. Lale Devrin'den Sonraki Gelişmeler
Dönemin Padişahları ve Belli Başlı Olaylar, Islahatlar

I. Mahmut Devri Islahatları ve Siyasi Olayları (1730-1754)
Saltanatının ilk dönemi Rusya, Avusturya ve İran ile yapılan savaşlarla geçer (1746’ya kadar). Bunlardan Rusya ve Avusturya'ya karşı başarı kazanılır. Belgrad geri alınır (1739 Belgrad Anlaşması), Rusya’nın Karedeniz’e inişi engellenir. İran ile ise Kasrı Şirin Antlaşması ile çizilen sınırlar sabitleştirilir. 1746-54 arası ise bir barış ve istikrar dönemidir.

Tarihçilere göre, I. Mahmut cansız bir hükümdar değildir, imparatorluğun durumunu düzeltmeye çalışan kararlı ve zeki bir hükümdardır. Onun zamanında ilk kez yabancı asıllı birine orduda reform yapma görevi verilir. Aslen bir Fransız olan Kont de Bonneval bu iş için görevlendirilir. Kontun ve padişahın isteği aslında ordunun bütününde reform yapmaktır. Ancak yeniçerilerin tepkisi yüzünden yalnızca humbaracı (bombacı) bölüğünün ve topçuluğun reformu ile yetinilir. Osmanlı'da topçuluk için modern teknikleri bilen teknisyenler yetiştirmek amacıyla ilk mühendis okulu açılır (Hendesehane - 1734). Ancak bu okul ulemanın tepkisi yüzünden 1750’de kapatılır.

Şu savaşlar ve antlaşmalar önemli olduğu için biraz bunun  üzerinde duralım: 
1736-1739 Savaşları (Belgrat Antlaşmaları ile sona eren Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Avusturya Savaşları) 
Rusya’nın geleneksel politikası devam etmektedir. Osmanlı- İran savaşlarında, Osmanlılara yardım amacıyla İran’a giden Kırım ordusuna Ruslar engel olur ve Kırım’a saldırırlar. Osmanlılar Rusya ile savaşa başlar. Rusların müttefiki olan Avusturya da savaş hazırlığını bitirdikten sonra Osmanlılara saldırır.

Osmanlılar, Belgrat’ı geri alır ve Rusları Kırım’dan çıkarırlar. Bunun üzerine Fransa araya girer önce Avusturya ile Belgrat antlaşması imzalanır. Buna göre; Pasarofça  Antlaşması ile Avusturya’ya verilen yerleri Osmanlı Devleti geri alır. Bunun arkasından Ruslar da antlaşmaya razı olur, onlarla da Belgrat Antlaşması imzalanır. Buna göre Azak Kalesi, Ruslarda kalır ama bundan böyle Karadeniz'de savaş ve ticaret gemisi bulundurma haklarını kaybederler.
*Belgrat Antlaşmaları, Osmanlı Devletinin 18. yüzyılda imzaladığı son kazançlı antlaşmalardır.
*Karadeniz'in hala Osmanlılara ait olduğu kabul edilmiştir.
*Fransa arabuluculuğunun karşılığı olarak yeni ayrıcalıklar elde eder. Bu dönemde yapılan 1740 kapitülasyonları ile Fransa'nın ayrıcalıkları sürekli hale getirilir.
*Osmanlı’nın başarısında askeri alanlarda yapılan ıslahatların rolü vardır.

III. Mustafa Devri Islahatları ve Siyasi Olayları (1757-1774)
Islahatlar Sadrazam Koca Ragıp Paşa ve Baron Dö Tot’un çalışmaları ile gerçekleştirildi. Maliye ıslah edildi. Tersane yenilendi ve yeni savaş gemileri yapıldı. Deniz subayı yetiştirmek amacıyla Deniz Mühendishanesi açıldı.

Şimdi de Osmanlı tarihi açısından bir dönüm noktası sayılabilecek savaşa ve antlaşmaya bakalım.

1768-1774 Savaşı (Küçük Kaynarca Ant ile biten Osmanlı - Rus Savaşı)
Geleneksel Rus politikası bağlamında Çariçe II. Katerina, Lehistan’ı (Polonya) denetimi altına almaya çalışıyordu. Leh kralının ölümü üzerine kendi adamını kral seçtirmeye çalışan II. Katerina’nın müdahalesinden rahatsız olan Lehliler ayaklandı ve Ruslar tarafından dağıtılınca da Osmanlılara sığındılar. Savaş Osmanlı topraklarında devam edince Osmanlılar, Ruslarla savaşa karar verdi.
Ruslar beş koldan saldırıya geçti. Rus donanması Cebelitarık Boğazından geçerek Çeşme’ye geldi ve buradaki Osmanlı Donanmasını yok etti (1770). Rusya, Prusya ve Avusturya aralarında anlaşma yaparak Lehistan’ı paylaştılar. Rus kışkırtmaları ile Karadağ’da isyan çıktı. Padişah III. Mustafa öldü ve Osmanlı barış istedi. Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı.
Buna göre: Kırım, Ruslara bırakıldı. Eflak, Boğdan bazı koşullarla Osmanlılara bırakıldı. Ruslar Karadeniz'de donanma bulundurma ve boğazlardan ticaret gemilerini geçirme hakkını elde ettiler. Rusya da kapitülasyonlardan yararlanacaktı. Ruslar Ortodoksların ve Eflak, Boğdan beylerinin haklarını koruyacaklardı. İstanbul’da devamlı elçi bulundurabilecek ve gerekli gördükleri yerlerde konsolosluklar açabileceklerdi. Osmanlılar,  Rusya’ya savaş tazminatı ödedi.

I. Abdülhamit Devri Islahatları ve Siyasi Olayları (1774- 1789)
Sadrazam Halil Hamit Paşa ıslahatlarda önemli bir rol oynamıştır. Sürat topçuları denilen topçu sınıfı kuruldu. Ulufe alım satımı yasaklandı. İstihkam okulu açıldı. Yeniçerilerin sayımı yapıldı. Halil Hamit Paşa bu çabalarından dolayı bazı çevrelerin düşmanlığını kazandığından görevinden uzaklaştırıldı.
Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri; Aynalıkavak Tenkihnamesidir (1779).

Ruslar kendilerine yakın olan Şahingiray’ı Kırım hanı seçtirmek istediler. Bunun üzerine yeniden Osmanlı- Rus savaşı başlamak üzereyken Fransa müdahale etti ve yeni bir antlaşma yapıldı. Buna göre; Ruslar Kırım'dan çıktılar ama Osmanlı da Şahingiray’ın hanlığını onaylamak zorunda kaldı.

İkinci önemli olay; 1787- 1792 Savaşlarıdır (Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları ile biten Osmanlı-Rus ve Avusturya Savaşları)
1783'te Kırım, Rusya tarafından işgal edildi ve Rusya ile Avusturya arasında Osmanlı devletini paylaşma planı yapıldı. Bu durumda İngiltere ve Prusya, Osmanlı Devletinin yanında yer aldılar.
Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş açtı ama hemen arkasından da Avusturya Osmanlılara karşı savaş ilan edince iki cephede birden savaşmak zorunda kaldı. 1789'da başlayan Fransız İhtilali’nden endişelenen Avusturya ittifaktan ayrılarak Osmanlı Devleti ile Ziştovi Antlaşmasını imzaladı (1791) Buna göre;
*Avusturya aldığı yerleri geri verecekti.

Yalnız kalan Rusya’da antlaşma imzalamak zorunda kaldı ve 1792’de Yaş antlaşması imzalandı.
*Osmanlılar Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu onayladılar.

III. Selim Islahatları (1789- 1807)
*Nizam-ı cedit adı verilen Batı tarzında yeni bir ordu kuruldu.
*Deniz mühendishanesi geliştirildi (Mühendishane-i bahr-i hümayun)
*Kara mühendishanesi geliştirildi (Mühendishane-i berr-i hümayun)
*İrad-ı cedid denilen yeni bir hazine oluşturuldu.
*Avrupa’nın merkezi yerlerinde devamlı elçilikler açıldı.
*Resmi devlet matbaası açıldı.

III. selim, Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahtan indirildi.

Bu dönemde gerçekleşen en önemli olaylardan biri Napolyon’un Mısır Seferidir (1798)
Akdeniz’i Fransız gölü haline getirmek ve böylelikle 7 yıl savaşlarında yenildikleri İngiltere’ye karşı
üstünlük sağlamak kaptırdıkları sömürgelere karşı daha zengin sömürgeler elde etmek için Mısır'ı işgale giriştiler. Ayrıca, Mısır’ın zengin bir ülke olmasının yanı sıra İngiltere’nin elinde bulunan Hint deniz yolunu buradan denetleyebilme imkanının olması önemli bir avantaj sağlayacaktı. Ve şunu da ilave etmeli; rakipleri tarafından bertaraf edilmek istenen Napolyon'un Fransa’dan uzaklaştırılmasına olanak sağlayan bir hareketti.

Fransa'nın Mısır'ı işgali üzerine; İngiltere ve Rusya, Osmanlılara yardım teklifinde bulundular. Ruslar Ege’deki yedi adayı geçiçi olarak işgal etti. İngiltere ise Fransız donanmasını yakarak yok etti. Donanmasını kaybeden Napolyon, Akka kalesini kuşattı fakat Nizam-ı cedid askerlerine yenilerek El-Ariş Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı (1801). 
Buna göre
*Mısır’ı Osmanlılar geri alacak
*Fransız askerleri İngilizler tarafından memleketlerine taşınacaktı.

Bu seride yer alan Osmanlı tarihiyle İlgili diğer konular ve kaynaklar için bkz.
https://tarihegitimi.blogspot.com/2019/06/osmanl-tarihi-ders-notlar-konular.html


Hiç yorum yok: