29 Mayıs 2019

Kırım Savaşı (1853-1856) ve Paris Antlaşması (1856)

Dilara Kahyaoğlu
Franz Roubaund'un yağlı boya tablosuSivastopol kuşatması(1904)
bkz. 
Kırım harbinin çıkmasına neden olan sorunlardan bir tanesi Kudüs’teki kutsal yerler meselesiydi. Kudüs, üç büyük tek tanrılı dinin kutsal saydığı bir yerdir. Bunun nedeni de tahmin edilebileceği gibi söz konusu olan dinlerin (Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık) doğduğu topraklar buralarıydı. Bu üç dine de ait olan kutsal eserler de buradaydı. Özellikle o yıllarda Hristiyanlığın iki mezhebi olan Ortodoks ve Katolikler buraya sahiplenmek konusunda birbirleriyle çekişme halindelerdi. Osmanlı yönetiminde olan bu topraklar Osmanlı’nın zayıflaması ile her iki tarafın da kendi siyasi meselelerini çözmek, burada kazanacakları prestiji, iç ve dış siyaset arenasında bir malzeme olarak kullanmak istemelerinden kaynaklanıyordu. Bu sıralarda Osmanlıların yarı bağımlı durumda olması bu tip müdahaleleri olanaklı kılabiliyordu.

O sırada Napolyon, Fransız Katolik köylülerinin oyları ile cumhurbaşkanı sonra da imparator olmuştu. Bu yüzden Fransız hükumeti bu davaya yeniden sarılma ihtiyacı duydu. Ruslar da konumları gereği Ortodoks dünyasının hamiliğini üstlenmişlerdi ve izledikleri Ortodoks yanlısı, onların haklarının savunan bir politika ile Ortdoks dünyasında prestij ve siyasi güç sağlayacaklarını böylelikle Balkan halkları üzerindeki nüfuzlarını arttıracaklarını düşünüyorlar ama özellikle o tarihlerde bu mesele Ruslar açısından daha acil bir gündemdi çünkü mülteciler meselesi yüzünden kaybettikleri denetimi Balkanlardaki Ortodoks halklar üzerinde yeniden sağlamayı planlıyorlardı.
Mülteciler meselesi nedir? 1848 yılı Avrupa’da bir çok ihtilalin çıktığı bir yıldır. Önce Fransa’da başlayan bu ihtilaller; Lehistan, Bohemya, İtalya, Avusturya Macaristan ve Eflak ile Boğdan’a da yayılmış, hatta Fransa’da kısa süreli de olsa sosyalist bir rejim dahi kurulmuştu. İhtilallerin hepsi de demokratik/liberal ve ulusçu bir karaktere sahipti. Dolayısıyla hükümdarlar (mutlakiyetçi ve feodal güçler) bu ayaklanmaları büyük bir şiddetle ezmeye çalışmışlardır. Özellikle bu ihtilalleri kanlı bir şekilde bastıran devletlerin başında Avusturya ve Rusya geliyordu. İsyanları, Rusya tarafından bastırılan ve kaçmak zorunda kalan bir çok Leh ve Macar mülteci Osmanlı’ya sığınmak zorunda kaldılar. Osmanlılar, mültecileri geri vermeyi reddetti, Fransa ve İngiltere’de Osmanlıları destekleyince mülteciler Osmanlı topraklarında kalmış, Rusya geri adım attığı için mesele antlaşma ile sonuçlanmış ve mesele o an için bitmiş gözükmüştü.

İşte Rusya ve Fransa açısından kutsal yerler meselesinin gündeme getirilişi böyle bir siyasi ortam sonundadır.

Fransa, Prusya ve Avusturya’nın 1848 ihtilalleri sırasında zayıf düştüğünü hesaplayan Rusya bu konuyu yeniden gündeme getirdi. Çar Nikola, İngiliz elçisiyle görüşerek Osmanlı’nın hasta bir adam olduğunu, mirasının gürültüsüzce paylaşılması için tedbir alınması gerektiğini söyledi. Buna göre Rusya; Eflak, Boğdan, Sırbistan ve Bulgaristan’ı alacak, İngiltere’de Mısır ve Girit’i ele geçirebilecekti. Çar Nikola’nın bu teklifini İngilizler reddettiler, çünkü o sırada İngiltere, mevcut durumu koruma politikası (statükoyu koruma) izliyordu, Osmanlı’nın, varlığının devamından yanaydılar ve hiç bir devlet o andaki mevcut durumunun dışında güçlenerek, Avrupa’daki dengeyi bozmamalıydı.

Rus Çarı İngiltere’yi dinlemeyerek, elçi olarak İstanbul’a Prens Mençikof’u gönderdi ve onun aracılığıyla Osmanlı’da yaşayan Ortodoks uyrukluların Rus himayesine girmesini teklif etti. Osmanlılar bu teklifi İngilizler’in de desteğiyle reddettiler.

Ruslar; Eflak ve Boğdan’ı işgal ederek Osmanlılara şantaj yaptılar, teklifleri kabul edilene kadar bu bölgedeki işgali sürdüreceklerdi. Osmanlı meclisi, medrese öğrencilerinin yaptığı gösterilerin de etkisinde toplanarak işgal devam ederse Rusya’ya savaş açma kararı aldı. İşgal devam edince Osmanlı savaş ilan etti, bunun üzerine İngiliz ve Fransız donanmaları İstanbul’a geldiler. Rus donanması Sinop Limanı’ndaki Osmanlı filosunu batırdı, Müslüman mahallelerini topa tuttu ve sivil halktan bir çok insan ölünce bu durum Avrupa kamuoyunda tepki gördü, üstelik bu olay, İngiliz ve Fransız donanmaları İstanbul’da iken olmuştu. Emperyalistler arası rekabet kızışmıştı ve İngiltere ile Fransa da,  Rusya’ya savaş ilan ettiler. Siyasi birliğini kurmaya çalışan Piyomento da müttefiklerin yanında yer aldı. Avusturya doğrudan savaşa girmedi ama müttefikleri destekledi ve Rusya’nın boşalttığı Eflak ve Boğdan’ı savaş bitene kadar elinde tuttu. Kırım, savaş alanı olarak seçilince buraya çıkartma yapıldı (1854). Yunanistan, Rusya’nın yanında yer almaya kalkınca Pire ve Atina bir kaç yıl Fransız işgali altında kaldı. Sivastopol 11 aylık kuşatmanın ardından düştü (1855). Rusya antlaşmaya yapmaya razı oldu. İşte bu antlaşmanın önkoşulları Viyana’da görüşülürken Osmanlı devleti de Islahat Fermanını ilan etti.

SORU
Defterinize veya bilgisayara; Kırım Savaşı'nın aşamalarını gösteren bir tablo yapınız. 


Paris Antlaşması 1856
Kırım Savaşı sonunda imzalanan bu antlaşma ile Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren çok önemli kararlar alınmıştır. Bunların belli başlılarını şu şekilde sıralayabiliriz.

*Fransa, Avusturya, Prusya, Rusya, Sardunya Osmanlı ülkesinin bütünlüğünü korumayı garanti ediyor ve buna uyacaklarını belirtiyorlardı.

*Osmanlı Devleti, Avrupa Devleti sayılıyordu ve Avrupa Devletler hukukundan yararlanabilecekti.

*Rusya ve Osmanlı Devleti, Karadeniz’de tersane ve donanma bulundurmayacaktı.

*Eflak, Boğdan ve Sırbistan Osmanlıların ve söz konusu olan devletlerin ortak garantisi ile özerk olacaklardı.

*Islahat Fermanı’ndan antlaşmada söz ediliyor, bu fermanı Osmanlı’nın “kendiliğinden” çıkarttığı belirtilerek, bu ferman hiç bir devlete, Osmanlı’nın içişlerine müdahale etme hakkı vermez deniyordu.

Paris Antlaşması dünya siyasetinde yeni bir dengenin kuruluşunu simgeler. Rusya artık ikinci plana düşmüştür ama artık Fransa uluslararası ilişkilerde daha ağırlıklı bir rol oynamaktadır. Osmanlı her ne kadar Avrupa ile eşit durumda gözükse de değişen bir şey olmayacak Osmanlı’nın dağılma süreci devam edecektir. Nitekim görüşmelerde Osmanlı temsilcisi kapitülasyonların kaldırılmasını teklif edince bu teklif donuk bir tepki ile karşılaşmıştır. Aslında garanti altına alınan Osmanlı’nın yarı sömürge durumunun devam etmesidir. Islahat Fermanı ile ilgili olarak yazılan maddenin de çok fazla bir anlamı olmamış, Islahat Fermanı Avrupa devletlerinin müdahalesine her zaman bir dayanak teşkil etmiştir. Paris Antlaşması ile şiddetlenen İngiliz ve Fransız çekişmesine Osmanlı paşaları da her zaman olduğu gibi dahil olmuşlar ve İngilizlerce desteklenen Mustafa Reşit Paşa ile Fransızlarca desteklenen Ali ve Fuat Paşalar arasındaki rekabet Fransa'nın siyasetteki gücü artınca daha belirgin hale gelmiştir. Saray, bu çekişmelerden Babıali paşalarının zayıflayacağını düşünerek çok da rahatsız olmuyordu desek sanırız yanlış olmaz.

SORU
AB ile ilgili tartışmalarda sık sık gündeme gelen antlaşma budur… “Aslında Türkiye bir zamanlar Avrupa devleti sayılmaktaydı” vb. iddialar… Paris Antlaşması, Türkiye’nin bir zamanlar Avrupa Devleti sayıldığının göstergesi olabilir mi? Tartışın ve Düşüncelerinizi yazın. Düşüncelerinizi argümanlarla desteklemelisiniz. 


Bu seride yer alan Osmanlı tarihiyle İlgili diğer konular ve kaynaklar için bkz.
https://tarihegitimi.blogspot.com/2019/06/osmanl-tarihi-ders-notlar-konular.html

Hiç yorum yok: