22 Şubat 2016

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Dersi - 20. yüzyılda Dünya ve Türkiye Tarihi Kitabı

Dilara Kahyaoğlu
 Şubat 2007 


Hepimizi sevindiren ilk haberler Ocak 2002 tarihinde gelmeye başlamıştı: Liselere ‘20. Yüzyıl Tarihi’ dersi konulacak... O sıralar liselerin dört yıla çıkarılması da tartışılıyordu ve dersin hangi sınıfa konulacağına ise, liselerin 4 yıla çıkarılmasından sonra karar verilecekti.

Yıllardan beri UNESCO, Avrupa Tarih Öğretmenleri Birliği (EURO CLİO) Uluslararası Ders Kitapları Enstitüsü ve benzeri kuruluşlarla işbirliği yaparak bölgesel seminerler düzenleyen,  “Ders Kitaplarında İnsan Hakları Projesi” gibi bir projeyi TÜBA ile ortaklaşa yürüterek ders kitaplarının feci durumunu kamuoyu ile paylaşan Tarih Vakfı, işte tam da bu haberler üzerine alternatif, insan haklarına saygılı, tarihçilik mesleğinin gereğini yerine getiren, pedagojik açıdan ince ince düşünülmüş, ezberlemeye değil üzerinde çalışma yapmaya elverişli bir kitap  yazma projesini de gündeme getirdi. Kitap 2005 yılında piyasaya çıktı. Kitabın yazarları Gökçen Alpkaya ve Faruk Alpkaya idi…

Maalesef  tam o sıralar (Temmuz sonu 2005)  yeni bir haber duyuldu.  Bakan Hüseyin Çelik’in de onayladığı son duruma göre  “Çağdaş Tarih” sadece ve sadece genel liselerin ‘sosyal bilimler’ alanı ile sosyal bilimler liselerinde okutulacaktı.  “Sosyal Bilimler” alanının öğrenciler tarafından en az tercih edilen bir alan olduğunu, esas yığılmanın “Türkçe-Matematik” alanında olduğunu hatırlatmak isterim. Verilen mesaj şuydu: Bu dersi yani modern tarihi / yakın tarihi öğrenmeye sadece sosyal bilimler alanında okuyan öğrencilerin hakkı ve ihtiyacı vardır. Gerisi ne olursa olsun; nasıl olsa onlar mühendis olacak, doktor olacak ve yakın tarihlerini bilmeye, bilinçli yurttaşlar olmaya hakları yok, ihtiyaçları da yok. Zaten onların böyle şeylerle uğraşacak zamanları da olmayacak… Böyle mi? Ben bu karardan bu sonuçları çıkartırım. Keşke Oğuz Atay’ı okusalardı. 15 eylül 2006 yılında alınan karar gereğince bu dersin 2 saatlik seçmeli ders olarak konması da bu durumu düzeltemez.[1] Çünkü gerek fen bilimleri gerekse Türkçe-matematik alanı öğrencileri –öğretmenler de, idareciler de-  ÖSS’yi de düşünerek kendi alanları dışında seçmeli ders almak istemiyor, ayrıca kaç saatlik seçmeli ders hakları var ki…

Eğitimden sorumlu yönetici kadrolar ve devlet içindeki çeşitli bürokrat ve görevliler yıllardan beri yakın tarihin öğrenilmesinden bucak bucak kaçıyorlar. Neden?  Yani erken sevinmiştik.  Bu açığı TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerinin[2] sonuna koydukları yeni konularla kapatacaklarını sanıyorlar ama bu mümkün değil ki… Dillere fazlasıyla dolanarak pelesenk olmuş –içi boşaltılmış- “oluşturmacı sınıf ruhu”na uygun bir şekilde, öğrencilerin; belgelerle, karşılaştırmalı tarih yöntemine uygun olarak çalışmalarını istiyorsak eğer, bu haliyle, bu mümkün değil ki…

Bu alanla ilgili Tarih Vakfı’nın, ondan önce de TUSİAD’ın çıkarttığı iki kaynak var elimizde. Ben sosyal bilimler alanındaki öğrencilerimle  kendi bulduğumuz, öğrendiğimiz yöntemlerle  “20 Yüzyılda Dünya ve Türkiye Tarihi” kitabını kaynak kitap olarak kullanıyorum. Bu arada Tarih Vakfı bu kitap için daha çok uygulama örneklerini kapsayan yeni bir öğretmen kitabı daha yazdırmaya karar verdi. İşte bu tecrübelerimizi birkaç arkadaş bir araya getirdik ve bir öğretmen kitabı hazırladık. Onun da yakında yayımlanacağını umuyoruz.

Ama dersin programı bile  daha belli değilken ve en önemlisi öğrencilerin hepsi “biz de bu dersi niye okumuyoruz” diye söylenirken,  işe buruk başladığımız açık.

Öğrencilerim kitabı çok sevdi, ilk defa böyle bir kitapları olduğunu söylüyorlar, sayfaları karıştırmaya, resimlere bakmaya bayılıyorlar. Zaten derste de öyle çalışıyoruz. Yazdıkları yazıların, yaptıkları  kavram ve zihin haritalarının burada tek tek örneğini vermek isterdim.

Bütün öğretmenler bilir ki; ezberleme yaptırmıyorsanız, dersi anlatma ve dinleme dışına çıkarıp, gerçekten analitik ve eleştirel bir yaklaşımla yapmaya çalışıyorsanız; zamana ihtiyacınız var demektir.

Kısaca, “mış gibi” yapmak istemiyorsak, insan haklarını özümsemiş, sorumlu, bilinçli, yakın ve uzak çevresindeki sorunların farkında olan, katılımcı, müdahil, çözüm üreten yurttaşlar yetişsin istiyorsak,  bütün alanlarda “ortak ders” olarak okutulmalı. Ama tarih disiplininin ruhuna, tarihçilik mesleğinin etik ilke ve değerlerine, onuruna uygun olarak okutulmalı. Bilmem derdimi anlatabildim mi?



Not: Bu yazı Tarih Vakfı'nın Eğitim Bülteni içinde yayımlanmıştı. (2007) Burada yer alan fikirler güncelliğinden bir şey kaybetmemiştir. Aradan geçen zamana rağmen değişen bir şey olmamıştır.



[1] 2590 sayılı Tebliğler Dergisi, Kasım 2006
[2] 08-09 öğrenim yılında uygulanacak olan yeni 8.sınıf TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi programı, 2582 sayılı Tebliğler Dergisi, Mart 2006

Hiç yorum yok: