05 Haziran 2021

Tarih Öğrenimini Yeniden Şekillendirmek

 [Bu yazı Modern Güneydoğu Avrupa Tarihi öğretimi Alternatif Eğitim Materyalleri Çalışma Kitabı 1'in Giriş kısmından alınmıştır.] bkz.[1]
............

Bunun için iki büyük değişim önerilmektedir:

   1.     Tarihyazımı yaklaşımında değişim

• Okulda öğretilecek milli tarih, milliyetçi tarih olmamalıdır. Okullarda egemen tarih anlayışının milli ta­rih olduğu ve komşu halkların tarihinin de etnisite merkezli bir bakış açısıyla öğretildiği gerçeklerini göz önüne alarak, milli tarihin yerini almayı önermiyoruz, ancak onun öğretilme biçimini değiştirmeyi teklif ediyoruz.

• Güneydoğu Avrupa’nın bölgesel tarihi kendi içine kapanık, ayrı bir tarih olarak değil, Avrupa ve dün­ya tarihinin bir parçası olarak görülmelidir. Bu ayrıca şu anlama gelir: Balkanların “kendine özgü” tarihsel evrimi görüşü, kalıpyargı içerdiği ve taraflı olduğu için en baştan reddedilmektedir.

• Ayrı ayrı her milletin tarihine ve bütün olarak bölgenin tarihine sürekli, homojen ve uyumlu bir ta­rihmiş gibi muamele edilmemektedir. Ortak ve birleştirici unsurlar kadar bölünmeler, çatışmalar ve farklı bakış açılarının da altı çizilmektedir. Sahte bir uyum tablosu çizmek yerine, öğrencilere farklılık ve çatışma hakkında bir şeyler öğretmeye yarayacak yöntemleri işaret etmeyi tercih ediyoruz.

2.      Eğitsel yaklaşımda değişim

• Bize geçmişimizi öğrenmemiz ve anlamamız için tarih öğretilmektedir. Eğer okullarda öğretilen milli tarihin ortak konusunun millet olduğu düşünülüyorsa, burada milletin tek olası kimlik olarak görül­memesi gerektiğinin anlatılması için bir girişimde bulunulmaktadır. Öğrencilerden milletin ötesine geçmeleri, daha geniş ya da daha dar varoluşlarla kimliklerini saptamaları, birbirini tamamlayan birçok kimliğin varlığını kabul etmeleri istenmektedir. Erkek ya da kadın kimliği, yerel kimlik, bir futbol takımının taraftarı kimliği ya da Avrupalı kimliği bir arada var olabilecek kimliklere örnekler olarak gösterilebilir - elbette onlara sahip birey için eşit önemde olmaksızın. Böylece; geçmişin ufuklarının siyasi coğrafyanın sınırları ötesine açılmasıyla, öğrenciler kendilerini daha iyi tanımaya davet edi­lir.

• Eleştirel düşünmenin geliştirilmesi tarih öğretiminin başka bir önemli hedefidir. Bu hedef en etkili şekilde aynı olayın farklı versiyonlarını ortaya koyan şahitliklerin kullanımıyla gerçekleştirilebilir, tek başına onların varlığı biricik ve özel bir gerçeğin kesinliğini sarsar.

• Tarihsel kaynaklarla çalışarak tarihçilerin işlerinin anlaşılması amaçlanmaktadır. Tarihsel bir belge­nin farklı yorumlara açık olabileceğinin farkına varmak öğrenciler için önemlidir. Ancak bu o belge­nin daima bilinçli bir biçimde çarpıtılıp kötüye kullanıldığı anlamına da gelmez.

• Tarih öğretimi aracılığıyla öğrenciler insan eylemlerini değerlendirme ve ahlaki muhakemeler yap­ma becerilerini kazanmalıdırlar. Eleştirel düşünmenin gelişimi sadece kuşkuları artırmakla son bu­lamaz; ahlaki değerlere sahip, manipülasyon denemelerine direnebilen sorumlu vatandaşlar yetiş­tirilmesine yardım etmelidir.

Güneydoğu Avrupa’nın bütün halklarının kendilerini bu kitaplarda görebilmeleri bu projenin tasarı aşamasındaki önemli endişelerden biriydi. Bu amaca ulaşmak için iki koşul gerekliydi:

a) Çalışma kitaplarının içeriğinin şu anda kullanılan müfredat ve ders kitaplarıyla uyumluluğu;

b) Güneydoğu Avrupa’daki bütün ülkelerin dengeli biçimde yer alması ve eşit temsili uyumluluğu sağlamak için bölgedeki bütün okul müfredatlarında yer alan modern tarihin dört konu alanı seçildi:

• Osmanlı İmparatorluğu

• Uluslar ve Devletler

• Balkan Savaşları

• İkinci Dünya Savaşı

Dengeyi gerçekleştirmek için her ülkenin bölgenin tarihine ‘katkı’sı ölçütünü kullanmadan on bir ülke­den tarihsel bulgular talep ettik, böylece değer biçen ölçü araçlarını kullanmamış olduk. Ancak bellidir ki her ülkenin göreceli temsili kitabın konusuna bağlı olarak değişiklik gösterir. Örneğin Slovenya’nın İkinci Dünya Savaşı kitabında Balkan Savaşları kitabında olduğundan daha belirgin biçimde yer alması doğaldı.

Diğer dengesizlikler, her ülkede kaynak araştırması için başvurulan kişilerin ne kadar hazır olduğuna ve hangi tarihsel araştırmanın ne kadar gelişmiş olduğuna bağlı olarak meydana gelmiştir. Bazı ülkeler çok daha iyi düzenlenmiş arşivlere, belgelerin sistematik yayınlarına ve çok fazla kaynak çeşitliliğine sahipler.

Bundan dolayı başlangıçtaki niyetlerimize rağmen belgelerin son dengesi üzerinde kaçınılmaz etkiye sa­hip engeller de oldu.


[1] https://mega.nz/file/dopzgKLZ#f82Z6Hp1EV2f_o41u0dXR-MrCynHj0FJc6-y2oBPGYk adı geçen kitabı buradan indirebilirsiniz. 

C D R S E E Center for Democracy and Reconciliation in Southeast Europe www.cdsee.org Selanik 2008


Hiç yorum yok: