[Bu yazı Modern Güneydoğu Avrupa Tarihi öğretimi Alternatif Eğitim Materyalleri Çalışma Kitabı 1'in Giriş kısmından alınmıştır.] bkz.[1]
............
Bunun için iki büyük değişim önerilmektedir:
1.
Tarihyazımı yaklaşımında değişim
• Okulda öğretilecek
milli tarih, milliyetçi tarih olmamalıdır.
Okullarda egemen tarih anlayışının milli tarih olduğu ve komşu halkların
tarihinin de etnisite merkezli bir bakış açısıyla öğretildiği gerçeklerini göz
önüne alarak, milli tarihin yerini almayı
önermiyoruz, ancak onun öğretilme biçimini değiştirmeyi teklif ediyoruz.
• Güneydoğu
Avrupa’nın bölgesel tarihi kendi içine kapanık, ayrı bir tarih olarak değil, Avrupa ve dünya tarihinin bir parçası
olarak görülmelidir. Bu ayrıca şu anlama gelir: Balkanların “kendine özgü” tarihsel evrimi görüşü, kalıpyargı
içerdiği ve taraflı olduğu için en baştan reddedilmektedir.
• Ayrı ayrı her milletin tarihine ve bütün olarak bölgenin tarihine sürekli, homojen ve uyumlu bir tarihmiş gibi muamele edilmemektedir. Ortak ve birleştirici unsurlar kadar bölünmeler, çatışmalar ve farklı bakış açılarının da altı çizilmektedir. Sahte bir uyum tablosu çizmek yerine, öğrencilere farklılık ve çatışma hakkında bir şeyler öğretmeye yarayacak yöntemleri işaret etmeyi tercih ediyoruz.
2. Eğitsel yaklaşımda değişim
• Bize
geçmişimizi öğrenmemiz ve anlamamız için tarih öğretilmektedir. Eğer okullarda
öğretilen milli tarihin ortak konusunun millet olduğu düşünülüyorsa, burada
milletin tek olası kimlik olarak görülmemesi gerektiğinin anlatılması için bir
girişimde bulunulmaktadır. Öğrencilerden milletin ötesine geçmeleri, daha geniş
ya da daha dar varoluşlarla kimliklerini saptamaları, birbirini tamamlayan birçok kimliğin varlığını kabul etmeleri
istenmektedir. Erkek ya da kadın kimliği, yerel kimlik, bir futbol takımının
taraftarı kimliği ya da Avrupalı kimliği bir arada var olabilecek kimliklere
örnekler olarak gösterilebilir - elbette onlara sahip birey için eşit önemde
olmaksızın. Böylece; geçmişin ufuklarının siyasi coğrafyanın sınırları ötesine
açılmasıyla, öğrenciler kendilerini daha iyi tanımaya davet edilir.
•
Eleştirel düşünmenin
geliştirilmesi tarih öğretiminin başka bir önemli hedefidir. Bu hedef en etkili şekilde aynı olayın farklı versiyonlarını
ortaya koyan şahitliklerin kullanımıyla gerçekleştirilebilir, tek başına
onların varlığı biricik ve özel bir gerçeğin kesinliğini sarsar.
• Tarihsel
kaynaklarla çalışarak tarihçilerin işlerinin anlaşılması amaçlanmaktadır. Tarihsel bir belgenin farklı yorumlara
açık olabileceğinin farkına varmak öğrenciler için önemlidir. Ancak bu o
belgenin daima bilinçli bir biçimde çarpıtılıp kötüye kullanıldığı anlamına da
gelmez.
• Tarih öğretimi
aracılığıyla öğrenciler insan eylemlerini değerlendirme ve ahlaki muhakemeler
yapma becerilerini kazanmalıdırlar.
Eleştirel düşünmenin gelişimi sadece kuşkuları artırmakla son bulamaz; ahlaki
değerlere sahip, manipülasyon denemelerine direnebilen sorumlu vatandaşlar
yetiştirilmesine yardım etmelidir.
Güneydoğu
Avrupa’nın bütün halklarının kendilerini bu kitaplarda görebilmeleri bu
projenin tasarı aşamasındaki önemli endişelerden biriydi. Bu amaca ulaşmak için
iki koşul gerekliydi:
a) Çalışma
kitaplarının içeriğinin şu anda kullanılan müfredat ve ders kitaplarıyla
uyumluluğu;
b) Güneydoğu
Avrupa’daki bütün ülkelerin dengeli biçimde yer alması ve eşit temsili uyumluluğu
sağlamak için bölgedeki bütün okul müfredatlarında yer alan modern tarihin dört
konu alanı seçildi:
• Osmanlı
İmparatorluğu
• Uluslar ve
Devletler
• Balkan
Savaşları
• İkinci
Dünya Savaşı
Dengeyi
gerçekleştirmek için her ülkenin bölgenin tarihine ‘katkı’sı ölçütünü
kullanmadan on bir ülkeden tarihsel bulgular talep ettik, böylece değer biçen
ölçü araçlarını kullanmamış olduk. Ancak bellidir ki her ülkenin göreceli
temsili kitabın konusuna bağlı olarak değişiklik gösterir. Örneğin Slovenya’nın
İkinci Dünya Savaşı kitabında Balkan Savaşları kitabında olduğundan daha
belirgin biçimde yer alması doğaldı.
Diğer dengesizlikler,
her ülkede kaynak araştırması için başvurulan kişilerin ne kadar hazır olduğuna
ve hangi tarihsel araştırmanın ne kadar gelişmiş olduğuna bağlı olarak meydana
gelmiştir. Bazı ülkeler çok daha iyi düzenlenmiş arşivlere, belgelerin
sistematik yayınlarına ve çok fazla kaynak çeşitliliğine sahipler.
Bundan dolayı
başlangıçtaki niyetlerimize rağmen belgelerin son dengesi üzerinde kaçınılmaz
etkiye sahip engeller de oldu.
[1] https://mega.nz/file/dopzgKLZ#f82Z6Hp1EV2f_o41u0dXR-MrCynHj0FJc6-y2oBPGYk adı geçen kitabı buradan indirebilirsiniz.
C D R S E E Center for Democracy and Reconciliation in Southeast Europe www.cdsee.org Selanik 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder