“Tarih eğitimi ideolojik çarpıtmalara, propagandaya aracı olmamalı; bağnaz, aşırı milliyetçi, yabancı düşmanı, ırkçı veya Anti-Semitik düşünceleri yaymak amacı ile kullanılmamalıdır.” Tarafsız değilim, İnsan Hakları Evrensel Değerlerine uygun tarih eğitimi yapılmasını savunuyorum. Bu anlayışa uygun eğitim materyalleri, örnekler üretiyorum. Okuyarak, eleştirerek, yazarak, söz söyleyerek bu sürece siz de katkıda bulunabilirsiniz.
18 Şubat 2019
15 Şubat 2019
10 Şubat 2019
Midas'ın Kulakları: Değerler Üzerine Eleştirel Düşünme Çalışması
Dilara Kahyaoğlu
2002-2019
Midas’ın Kulakları öyküsünü biliyorsunuzdur. Hani Midas isminde bir kral tanrıların arasında yapılan müzik yarışmasında hakem olarak seçilir de sonra başına gelmedik bela kalmaz ya... İşte bu tanrılardan Pan, bir tür flüt çalmakta, Apollon isimli tanrı ise lir çalmaktaymış. Midas’a da "kim en güzel çalıyor sen seç, seni hakem ilan ettik" demişler. Midas’ın bu işe canı sıkılmış, ne de olsa bunlar tanrıymış, işlerine karışmak pek iyi sonuçlar doğurmayabilirmiş. Ama ne yapsın çaresiz razı olmuş. Önce Pan’ı dinlemiş sonra Apollon’u. Lirin sesi ona çok yabancı gelmiş, hoşuna gitmemiş. Müzik de tanıdık bir ezgi değilmiş, Pan’ın çaldığı flüt ise öyle bir canını yakmış öyle etkilemiş ki onu, kendi ülkesinin müzik aleti olan kavala benzetmiş flütü. Onun ülkesi çobanların ülkesiymiş, koyunların sürüler halinde dolaştığı, çobanların kaval çaldığı Frig ülkesi... İçinden geldiği gibi konuşmuş; "Pan birinci" demiş "en güzel o çalıyor." Bunun üzerine Apollon çok sinirlenmiş “sen müzikten hiç anlamıyorsun, senin kulaklarının eşek kulağından farkı yok” demiş. Ve o anda Midas’ın kulakları eşek kulağı haline gelivermiş.
![]() |
Müzik yarışması |
08 Şubat 2019
İbn Battuta Seyahatnamesinden Ötekileştirme Örnekleri
Dilara Kahyaoğlu
14. yüzyılda yaşamış olan Battuta Faslı, mensubu olduğu Levâte kabilesi Berberî asıllı olup zamanında Berka'dan Tanca'ya göçmüş. Ve diğer Berberiler gibi Maliki mezhebine mensuptu. Bunu Arap kökenli olmadığının altını çizmek için özellikle yazdım.
Şimdi 14. yüzyılda yani daha Yeniçağ'a henüz girmek üzereyken nereden çıktı bu "ötekiler" diyebilirsiniz.
"Ötekileştirme", "Ayrımcılık" Nefret Söylemi" vb. İnsan Hakları bağlamında negatif anlam yüklü kavramlar olarak 20. yüzyılda bir norm haline yani hukukun bir parçası haline getirilmiş olabilir ama bu olgusal gerçeklik; bundan önceki tarihlerde hatta çok eski tarihlerde belli konularda (özellikle dini ve cinsiyetçi) ayrımcılık ve ötekileştirme yapılmadığı anlamına gelmez. İnsanlar yüzyıllar önce de ayrımcılık yapıyorlardı halen daha yapıyorlar. Nihayet İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden tasarlanan ve demokratik İlkelere göre inşa edilen Avrupa ve Dünya politik sahnesini oluşturan reformist fikirler gökten zembille inmedi. Geçmişte gerçekleşmiş olumsuz örneklerden yola çıkıldı, onlar bir daha olmasın diye çaba harcandı ve buna uygun yasalar, ilkeler, değerler geliştirildi. Bu yapılırken yine geçmişte yaşanmış olumlu örneklerden de yol gösterici olarak yararlanıldı. Meseleye böyle bakarsak kavramın kendisini yeni olabilir ama olgunun kendisi eskidir ve bu bağlamda yaklaşımım anakronik değildir.
14. yüzyılda yaşamış olan Battuta Faslı, mensubu olduğu Levâte kabilesi Berberî asıllı olup zamanında Berka'dan Tanca'ya göçmüş. Ve diğer Berberiler gibi Maliki mezhebine mensuptu. Bunu Arap kökenli olmadığının altını çizmek için özellikle yazdım.
Şimdi 14. yüzyılda yani daha Yeniçağ'a henüz girmek üzereyken nereden çıktı bu "ötekiler" diyebilirsiniz.
"Ötekileştirme", "Ayrımcılık" Nefret Söylemi" vb. İnsan Hakları bağlamında negatif anlam yüklü kavramlar olarak 20. yüzyılda bir norm haline yani hukukun bir parçası haline getirilmiş olabilir ama bu olgusal gerçeklik; bundan önceki tarihlerde hatta çok eski tarihlerde belli konularda (özellikle dini ve cinsiyetçi) ayrımcılık ve ötekileştirme yapılmadığı anlamına gelmez. İnsanlar yüzyıllar önce de ayrımcılık yapıyorlardı halen daha yapıyorlar. Nihayet İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden tasarlanan ve demokratik İlkelere göre inşa edilen Avrupa ve Dünya politik sahnesini oluşturan reformist fikirler gökten zembille inmedi. Geçmişte gerçekleşmiş olumsuz örneklerden yola çıkıldı, onlar bir daha olmasın diye çaba harcandı ve buna uygun yasalar, ilkeler, değerler geliştirildi. Bu yapılırken yine geçmişte yaşanmış olumlu örneklerden de yol gösterici olarak yararlanıldı. Meseleye böyle bakarsak kavramın kendisini yeni olabilir ama olgunun kendisi eskidir ve bu bağlamda yaklaşımım anakronik değildir.
03 Şubat 2019
Çatalhöyük
Dilara Kahyaoğlu
Evlerin kapısı yok... Pencere olarak da tavana yakın küçük deliklerin olduğu düşünülüyor. Peki böyle bir eve nasıl girilir, böyle ev olur mu hiç diye düşünmeyin. Konya’nın 52 km. güney batısında yer alan Çatalhöyük böyle bir yer işte. Bu sıralar orayı ünlü arkeolog İan Hodder ve ekibi kazıyor (1993'ten beri kazıyordu, şimdi durum değişti, nota bkz[1]) İlk kazılara 1961’de James Mellaart ve ekibince başlanmış.
2002-2019
Evlerin kapısı yok... Pencere olarak da tavana yakın küçük deliklerin olduğu düşünülüyor. Peki böyle bir eve nasıl girilir, böyle ev olur mu hiç diye düşünmeyin. Konya’nın 52 km. güney batısında yer alan Çatalhöyük böyle bir yer işte. Bu sıralar orayı ünlü arkeolog İan Hodder ve ekibi kazıyor (1993'ten beri kazıyordu, şimdi durum değişti, nota bkz[1]) İlk kazılara 1961’de James Mellaart ve ekibince başlanmış.
![]() |
Eldeki bulgulara göre hayal edilerek oluşturulmuş temsili Çatalhöyük yerleşimi Bu tür çizimlerin belli ölçüde gerçeği yansıttığını unutmamalı... |
Etiketler:
Anadolu Tarihi,
Arkeoloji-Antropoloji,
kültür,
Tarih Öncesi Dönem
02 Şubat 2019
Karain Mağarası
Dilara Kahyaoğlu
Antalya’nın yaklaşık 30 km kuzey batısında derinliği 50 metreyi geçen bir mağara vardır. Yöre halkı bu mağaraya yakışan bir isim vermiş, Karain mağarası demiştir. Bu mağarayı diğer mağaralardan ayıran en önemli özellik, çok eski dönemlerde burada insanların yaşamış ve bizlere çok önemli arkeolojik belgeler bırakmış olmasından kaynaklanır.
Antalya’nın yaklaşık 30 km kuzey batısında derinliği 50 metreyi geçen bir mağara vardır. Yöre halkı bu mağaraya yakışan bir isim vermiş, Karain mağarası demiştir. Bu mağarayı diğer mağaralardan ayıran en önemli özellik, çok eski dönemlerde burada insanların yaşamış ve bizlere çok önemli arkeolojik belgeler bırakmış olmasından kaynaklanır.
Bulunan taş baltaların yaşı yaklaşık 140 bin yıl önceye kadar gitmektedir. Mağarada bulunan diğer buluntular da çok ilginçtir. Örneğin; bugün Anadolu’da yaşayan hayvanların yanı sıra (sırtlan, ayı, öküz, at, geyik, yaban koyunu, dağ keçisi gibi çeşitli memeliler ve kemiriciler, yumuşakçalar); fil, su aygırı, aslan, zürafa gibi Anadolu’da soyu tükenmiş hayvanların ve yabani incir, buğday, zeytin gibi bazı bitki kalıntılarına da rastlanmıştır. Buluntular devrin insanının beslenme rejimiyle ilgili önemli ipuçları vermektedir.
Her katta ele geçen yanmış kemik ve odun parçalarından Karain insanının başlangıçtan beri ateşi kullandıkları düşünülmektedir. Yine dolgularda çıkarılan bir çocuk azı dişi, kafatası parçaları, Neanderthal insanının Anadolu’da yaşadığını kanıtlanmıştır. Ayrıca ucuna şematik sakallı insan başı işlenmiş bir hayvan kemiğiyle, üstünde şematik kargı atan insan betimlemesi bulunan siyah renkli bir çakıltaşı Anadolu'da bulunmuş bulunmuş ilk sanat yapıtlarını oluşturur.
Her katta ele geçen yanmış kemik ve odun parçalarından Karain insanının başlangıçtan beri ateşi kullandıkları düşünülmektedir. Yine dolgularda çıkarılan bir çocuk azı dişi, kafatası parçaları, Neanderthal insanının Anadolu’da yaşadığını kanıtlanmıştır. Ayrıca ucuna şematik sakallı insan başı işlenmiş bir hayvan kemiğiyle, üstünde şematik kargı atan insan betimlemesi bulunan siyah renkli bir çakıltaşı Anadolu'da bulunmuş bulunmuş ilk sanat yapıtlarını oluşturur.
Etiketler:
Anadolu Tarihi,
kültür,
Tarih Öncesi Dönem
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)