10 Aralık 2018

Sınıf Çalışması ve Sınıf Yönetimi


Sınıf çalışması, bütün sınıfın birlikte çalışması demektir. Çalışma sözcüğü etkin bir duruma işaret etmek için kullanılmıştır. Çünkü bir öğrencinin veya öğretmenin sadece anlattığı, diğerlerinin dinlediği bir durum söz konusu değildir.

Büyük grup” adını özellikle kullanmadım çünkü sınıf  “büyük grup” değildir, sınıfın tamamından, bütün kitleden bahsedilmektedir. Büyük grup, iki küçük grubu birleştirerek yapılabilir ve bu durumda ona “büyük grup” demek daha doğru olacaktır. Bir başka neden de bu tür etkin çalışma yöntemlerine verilen isimler, daha çok okul dışındaki kurum personellerinin eğitimleri sırasında ortaya çıkan literatürün etkisi altında verilmiş isimlerdir. O tür çalışmalarda ortada “sınıf” olmadığı için “sınıf” kelimesi kullanılmamış ve “büyük grup” denilmiştir. Ama bizler sınıfta çalışma yapmaktayız ve sınıf sözcüğü öğrenciye de öğretmene de yakın duran, tanıdık gelen ve hemen kavranan bir sözcüktür. Bu nedenle basit bir yola başvurulmuş gruplar çalışıyorsa “grup çalışması” ama bütün sınıf birlikte çalışıyorsa “sınıf çalışması” denilmiştir. İki kişi çalışıyorsa “ikili çalışma”, tek kişi kendi kendine çalışıyorsa da “bireysel çalışma”…


Sınıf çalışması tıpkı diğer çalışmalar gibi acık seçik belirlenmiş, net kurallarla yapılmalıdır. Sene başında öğretmen sınıf çalışması kurallarını hatırlatmalı hatta bu kurallar sınıfla birlikte oluşturulmalıdır. Çerçevenin çizildiği bir ortamda sınıf çalışması sağlıklı yapılır ve sınıf yönetimi ancak böyle sağlanabilir ki bu tür etkin çalışmalarda en önemli problem sınıf yönetimi sorunudur. Kuralları birlikte oluşturmak, istendiği zaman ihlal edileceği anlamına gelmez. Kurallardan tavizde bulunulamaz ve bu konuda öğretmen çok kararlı olmalıdır. Sınıfı yönlendiren, çalışmaları sağlıklı bir şekilde götürmekten sorumlu olan kişi öğretmendir. Bunu da bütün sınıf bilmeli, anlamalı ve kabul etmelidir.

Sınıf çalışması sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar ve taktikler

*Özellikle küçük sınıflarda öğrenciler söz almadan konuşma eğilimdedir. Bazı öğrenciler sadece kendileri konuşsun ister, başkalarının sözünü keserek sürekli araya girerler. Buna kesinlikle izin verilemez. Çünkü bu durum kaos demektir ve herkesin bir anda konuştuğu ortamda sağlıklı bir çalışma yapılamaz. Öğretmen yılmadan, bıkmadan, her seferinde; söz alınmadan konuşulamayacağı kuralını hatırlatmalıdır. Yalnız bazen araya giren öğrenci çok ilginç ve zenginlik getirecek şeyler söylüyor olabilir hatta heyecanına yenilerek öne atılmıştır. Öğretmen bu durumu fark etmelidir. Bu katkının değerli bir şey olduğunu söyler ve o fikri, çalışma içinde kullanır ama yine de o öğrenciye, söz alarak konuşması gerektiğini hatırlatmalıdır. Söz konusu öğrencinin araya girme ve söz almadan konuşma eylemini neden yaptığını çözmek gerekir. Önemli olan belli öğrencilerin aynı tip davranışları sürekli gösterip göstermediğidir asıl uğraşılması gerek budur ve en iyi çözüm birebir ilişki kurmaktır.

*Bu tür çalışmalarda öğrencilerin kimisi kendi aralarında konuşur veya başka bir şeyle meşgul olabilir. Kendi aralarındaki konuşmaya müdahale edilemezse bu model bütün sınıfa yayılır ve sonuç yine kaos olur. Öğretmen bütün bu çalışmaları, sürekli öğrencilere arkasını dönerek ve tahtaya bir şeyler yazarak geçiremez. Göz göze iletişim, beden dili çok önemlidir ve çok da etkilidir. Bir çok şeyi gözlerimizle ve bedenimizle anlatabilir ve gizli bir mesaj gönderebiliriz. Sınıfta konuşmaların olduğu bir ortamda çalışmaya devam edilemez, gerektiğinde çalışma kesilir ve bir sorun olup olmadığı sorulabilir çünkü bazen gerçekten de bir sorun vardır veya en önemlisi konuşan öğrenciler aslında sınıftaki tartışmanın aynısını kendi aralarında yapmaktadır veya bir öğrenci anlamadığı bir şeyi yanındaki arkadaşına sormaktadır. Konuşmaların niteliğini keşfetmek gerekir. Eğer konuyla ilgili bir şey konuşuyorlarsa bu sınıfın konuşması gereken bir konu haline getirilebilir veya anlamayan öğrenciye o anda veya daha sonra açıklama yapılır.

*Bazı öğrencilerde dinlememe, katılmama eğilimi görülür. Hiçbir şey yapmadan oturur ama dinlemediği beden dilinden anlaşılabilir. Öğrencinin sorununu keşfetmek gerekir. Anlamadığı için mi dinlemiyor, o konu ilgisini mi çekmedi veya başka kişisel problemleri mi var, genellikle mi böyle veya sadece o derste mi böyle bir durum ortaya çıktı, çekingen mi, göz göze iletişim kurmak istemediği için mi başı önde oturuyor ve o şekilde dinliyor… Bu sorular arttırılabilir ama öğretmenin bunlardan hangisinin (vb.) olduğunu anlaması çözüm yolunu da beraberinde getirecektir. Gerektiğinde bu öğrencilere sorular sorarak çalışmaya dahil edilmeye çalışılmalıdır. Bu sorular sınav sorusu sorar gibi sorulmamalıdır. “Doğru” ve “yanlış” beklentisi içinde soru sormak sınıftaki çalışma atmosferini öldürür. Hiç kimse söz alıp konuşmak istemez ve öğrenciler, öğretmen kendilerine soru soracak diye korku içinde beklerler. Sınıfta güven ve huzuru inşa etmek vazgeçilemez bir durumdur.

*Bazı öğrenciler öğretmeni adeta bir ansiklopedi gibi görür ve sürekli konuyla ilgili ve çoğu zaman ilgisiz sorular sorarak bilgi almaya çalışır. Bu tip problemler sürekli olursa ki bu model de sınıfa yayılabilir o sınıfta yine sağlıklı bir şekilde çalışma yapılamaz. Öğretmen açıklaması gereken, konuyla ilgili bir durum varsa açıklamalı ama bunun dozunu iyi ayarlamalıdır çünkü bu bir fırsattır, öğrenci sorduğu soruyla ilgili mutlaka araştırmaya yöneltilmelidir. Bilgiye kendinin ulaşması çok daha değerlidir ve “gerçek öğrenme” tam da o anlarda gerçekleşir. Öğrencileri “sürekli hazır bilgi alan biri” durumuna düşürmek doğru değildir. Ayrıca öğretmen her şeyi bilmek zorunda da değildir. Bu durumda açık yüreklilikle ben bu konuyu bilmiyorum, birlikte araştıralım sonra da paylaşalım denilebilir.

*Sınıfın bulunduğu seviyeden çok daha üst düzeyde birikime sahip, güncel konuları tartışmaya istekli öğrenciler, öğretmeni adeta arkadaşı gibi görür ve bütün sınıfı göz ardı ederek kendi konularını gündeme getirir, öğretmenle karşılıklı hatta araya hiç kimseyi sokmadan konuşmak ve tartışmak ister. Bu çocuklar önemlidir. Eğer konu çalışılan problemle ilgiliyse bu konular bütün sınıfa mal edilerek konuşulmalıdır. Onun dışında bu tip öğrencilerle ders dışında konuşmak, araştırmaya, okumaya yönlendirmek ve ilişkiyi bu çerçevede sürdürmek gerekir. Bu yapılmazsa bu tip öğrenciler her anlamda kaybedilir ayrıca böyle yapılırsa zaten ders içinde aynı davranışları sergilememeye başlayacaktır.

*Bazı öğrenciler yönergeleri anlamaz. Yönergeleri bütün sınıf sessizken tane tane çok anlaşılır bir şekilde vermek gerekir. Sessizlik sağlanmadan yönerge vermek ve bir şeyler anlatmaya çalışmak doğru değildir. Öğretmen ve öğrencilerin aynı anda konuşma alışkanlığı yayılırsa bunun önüne geçmek zor olabilir. Her şeyin iyi gittiği bir ortamda yine de yönergeleri anlamayan olabilir. O sorunun neden kaynaklandığını çözmek gerekir. Öğrenci “dinlemediği için mi, anlayamadığı için mi” böyle bir sorun yaşıyor, sorusunu cevaplamak gerekir. Birikimi sınıf ortalamasının daha altında olan bir öğrenci yönergeleri anlamakta zorluk çekiyorsa özel olarak onun yanına gidip veya onunla göze göz iletişim kurarak yeniden ama daha farklı sözcüklerle, örneklerle açıklama yapılmalı, ne istendiği veya neden bahsedildiği somut olarak ifade edilmelidir.

*Bazı öğrenciler tartışılan bir konuyla ilgili kendi bildiğinin doğru olduğunu iddia ederek konuyu uzatabilir işi inatlaşmaya kadar götürebilir. Bu tip durumlarda da çalışmalar kesintiye uğrar. Öğrencileri savundukları görüşleri daima ve daima kanıtlarla, örneklerle, gerekçelendirerek savunmaya yöneltmek gerekir. Eğer öğrenci bunu yapabiliyorsa bu değerli bir şeydir ve oradan hareketle iyi bir tartışma yapılabilir. Öğretmen de savunduğu bir şey varsa (ki olabilir) aynı şeyi yapmak zorundadır. Öğrencinin haklı olduğunu hissettiği her an onun haklı olduğunu veya olabileceğini belirtmelidir. “Haklısın” demekle “haklı olabilirsin ama…” demek aynı şey değildir. Öğrencide eksik bilgiler varsa bunu yapan öğrenci daha fazla veriler bulmak üzere araştırmaya yönlendirilmelidir. Öğretmen de kendisinde eksiklik görüyorsa bunu kendi için de yapmalı ve konuyu tekrar sınıfa getirmelidir. Bu tip tartışmalar inatlaşmanın ötesindeki tartışmalardır. Bu şekilde bir ortam sınıfta inşa edilirse ve herkes bu kurala göre hareket ederse, argümanlara/kanıtlara/örneklere dayandırılmış mantıklı bir “akıl yürütme” olmadan konuşulamayacağını öğrenirse, zaten her şey yoluna girer.

*Bazı öğrenciler konuşmaları sırasında ayrımcılık içeren, insan hakları normlarına aykırı şeyler söyleyebilir. Buna kesinlikle izin verilemez. Düşüncelerini uygun bir şekilde ifade etmeyi öğrenmelidirler.

*Öğretmen çok önemlidir, temel unsurdur. Uyguladığı yöntem ve teknikler bilgisine sahip değilse, iyi bir şekilde hazırlanmamışsa, o konuyla ilgili zengin bir bilgi birikimine sahip değilse, sınıfta neler yapacağını adım adım planlamamışsa, malzemelerini önceden hazırlayıp çoğaltmamışsa; işler kötü gider… Ama bazen planınız olduğu halde ondan hemen o anda vazgeçmeniz gerekebilir çünkü çok daha önemli öncelikli bir durum araya girmiştir ki bu da iyi fırsattır. O dersin doğaçlamayla farklı bir yönde ilerlemesi işleri bozmaz, plan önemli ve vazgeçilemez ise; öteki ders kalınan yerden devam edilebilir.

*Ders kitaplarında yazılan bilgiler, malzemeler yeterli gelmiyorsa, sınıf düzeyinin çok altında veya üstünde kalıyorsa öğretmenin kendisinin “ders notları” hazırlaması gerekebilir. Sınıfın düzeyini en iyi öğretmen bilir, bilmelidir. Bunu gözeterek yeni malzemeleri sınıfa getirmek, canlılığı arttıracak ve dersi zevkli hale getirecektir. Zevkli ders yapmaya sadece öğrencilerin değil, öğretmenlerin de ihtiyacı vardır…

Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Hiç yorum yok: